- 526 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Öğretmeni Anlamak Yahut Öğretmene Ağlamak
M. NİHAT MALKOÇ
Yıllardan beri öğretmenliğin kutsallığı üzerinde nefes tükettik, gene de yaranamadık bir türlü… ‘Arkadaş sizin mesleğiniz Peygamber mesleği, bu onur size yeter’ dedik. Daha da ileri gittik, tanrı mesleği dedik, olmadı, övgüler kesmedi bu bilgi neferlerini!…
Yine bir 24 Kasım’ı yaşıyoruz milletçe… Gün boyu öğretmenler nutuk dinleyecek devletlûlardan… Yıllar evvel söylenen nutuklar cilalanacak, tozu alınacak, süslenip vitrine sürülecek. Övgü yarışında zirveyi kaptırmamak için yarışacak insanlar…
Oysa bu günler, içi boş ve samimiyetten uzak sözlerin havada uçuştuğu bir gün olmamalıdır. Sözün tesiri samimiyetinden ileri gelir. Öğretmenler havanda su dövenlerden usandı, yakalarına kene gibi yapışanları, sırtına binenleri atmaya çalıştıysa da ne yazık ki bugüne kadar bunu başaramadı. Öğretmen laf ebelerini dinlemiyor artık…
Öğretmenliğin önemi ve yüceliği gün gibi aşikârdır. Birilerinin aynı lafları ağzında sakız gibi evirip çevirip yinelemesi bıkkınlıktan başka bir işe yaramaz. Gelin bu güzel günde öğretmenleri övmeyi bırakalım, onları anlamaya çalışalım, yaralarına merhem olalım.
Öğretmenin malzemesi insandır. Genç beyinleri şekillendirir öğretmen… Bu malzeme öyle kolay işlenecek cinsten değil. Büyük ustalık, emek ve maharet gerektirir. Öğretmenin üstün bir donanımda olması zaruridir. Öğretmen bilgi ve görgüsüyle hükmeden insandır.
Günümüzde okullarda bir sürü davranış bozuklukları görülüyor. Öğrenciler eskisi gibi itaatkâr değil. Televizyon, internet ve cep telefonları çocukların yaratılışının sınırlarını zorluyor. Şiddet sıradan bir davranış olarak algılanmaya başlandı. Okullarda kavgasız, gürültüsüz ve küfürsüz gün geçmiyor. Türkiye’nin en büyük ve köklü eğitim kurumları bile içten içe çatırdıyor. Terbiyesizlikler öğrenciler tarafından kayda alınıyor. Öğretmenlere yapılan saygısızlıklar internet ortamında elden ele dolaşıyor.
Bir zamanlar öğretmenler hâkimken bugün mahkûm konumuna düş(ürül) müş… Elleri kolları bağlanmış sanki… Öğretim, eğitimin önüne geçmiş…(Bari onu da becerebilsek) Kimsenin ahlak ve incelik aradığı yok. Bilgi bütün değerlerin fevkinde görülüyor. Varsa yoksa test… Test manyağına döndürdük geleceğimizin teminatı olan gençleri… Buna ailelerin yanlış yönlendirmelerini de ekleyebiliriz. Öğrenciler aileleri tarafından şımartılarak büyütülüyor. Büyük büyüklüğünü, küçük küçüklüğünü bilmiyor.
Öğretmenler sükûneti sağlamakta güçlük çekiyorlar. Genel liseler iflasın eşiğine gelmiş… Mesleki eğitim istenilen düzeyde değil. Okullardaki kalabalık sınıflar kargaşayı daha da körüklüyor. Öğrenmek isteyenler de zaman zaman arkadaşları tarafından engelleniyor. Öğretmen, işini yapabileceği sakin ve hazır bir ortam bulmakta ciddi sıkıntılar yaşıyor. Eğitimimizin altyapısında ciddi eksiklikler var. Bunlar kısa zamanda giderilmedikçe sorunlara köklü çözümler bulmak mümkün olmayacaktır.
Öğretmenleri en iyi anlayan devlet adamı hiç şüphesiz ki Atatürk’tü. Ondan sonra gelen liderler Atatürk’ün eğitim çizgisini ve öğretmene müspet bakış açısını devam ettiremedi. Atatürk, hayatı boyunca öğretmenleri her zaman muhatap olarak kabul etmiş ve onlarla yakından ilgilenmişti. Atatürk’ün öğretmenlere ilişkin şu sözleri onun eğitime ve eğitim neferlerine yaklaşımını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor:
“Dünyanın her yerinde öğretmenler insan topluluğunun en özverili ve saygıdeğer üyeleridir(1923)”… “Hükümetin en verimli ve en önemli görevi milli eğitim işleridir(1922)”… “Cumhurbaşkanı olmasaydım Milli Eğitim Bakanı olmak isterdim... Benim asıl kişiliğim (niteliğim) öğretmenliğimdir. Ben milletimin öğretmeniyim(1936)”… “Eğitimdir ki ulusu özgür; şanlı ve yüksek bir toplum olarak yaşatır(1924)”… “Gerçek zaferi siz (öğretmenler) kazanıp sürdüreceksiniz(1922)”… “Eğitim bakanı olarak milli irfanı yükseltmeye çalışmak en büyük emelimdir. Bilim ordusunun değeri siz öğretmenlerin değeri ile ölçülecektir(1923)”… “Öğretmenler sizin başarınız Cumhuriyet’in başarısı olacaktır(1924)”… “Öğretmenler! Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır(1924)”…”Öğretmenler! Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister(1924)”… “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir(1925)”
Gelin bu yılki öğretmenler gününde kuru övgüleri bir kenara bırakıp öğretmenin kimliğini, görevini ve sosyal statüsünü sorgulayalım. Onların sosyal, siyasal ve iktisadi meselelerine çözümler arayalım. Bilelim ki öğretmenin kafası ne kadar rahatsa öğrencisine o denli faydalı olabilir. Problemler sarmalında debelenen öğretmenden verim beklemek beyhudedir. Ya öğretmenlerin meselelerini masaya yatırıp konuşalım, sorgulayıp çözüm önerileri getirelim veya ‘bu iş bizi aşar’ deyip öğretmenin mevcut hâline ağlayalım.
YORUMLAR
Bu platformda çözüm aramak ne denli faydalı olur bilemiyorum ama bir öğretmen eşi olarak öğretmenlerin yaşadığı sorunları yazacak olsam sayfa yetmez sanırım.
Özellikle son dönemlerde sürekli değişen eğtim sistemi,kapatılan dershaneler,atanamayan öğretmenler ve zar zor ay sonunu getiren öğretmenlerin sorunu elbette ki sadece bununla sınırlı değil. Verimli olabilmelerinin önü sıkça siyasi bir takım baskılarla engellenen öğretmenlerin her koşulda emek vermeleri yadsınamaz.. Velhasılı kalemdaşım hakları ödenemez... Günlerini kutluyor,tüm öğretmenlerimize sevgilerimi yolluyorum..
Selam ve saygılarımla