- 1074 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
536 - ADONİS
Onur BİLGE,
“Tanrıça’m,
Ah, Adonis olmalıydım ben! Afrodit’in görür görmez ona aşık olduğu… Yalnız, yer altında saklaması için Persephone’ye vermediği, yüreğinde sakladığı… Çünkü hiç mi hiç istemem bir başkasının bana âşık olmasını, o Persephone da olsa! Ya geri vermek istemezse beni? Hem neden kavga çıksın ki iki tanrıça arasında? Neden Zeus girsin araya da uzlaştırsın onları? Sanki mahkûmmuşum da hapishanedeymişim gibi altı ay onda kalacakmışım, sonra senin yanına gidebilecekmişim! Yanında sadece altı ay kalabilecekmişim! Oysa ben hep senin yanında kalmak, bir lahza bile senden ayrılmak istemiyorum ki!.. Gözlerimi kırpmadan gözlerine bakmak, seni doya doya seyretmek istiyorum, günlerce, gecelerce… Bir ömür boyu öylece kalmak, gözlerinde ölmek istiyorum!
Madem ben bir ölümlüyüm, ömrüm kısıtlı… Boşa harcayacak zamanım yok ki! Her anını, en rasyonel şekilde değerlendirmeliyim! Bana verilen sürenin bir salisesini bile zayi etmemeliyim! Değer mi sevmediğim biri için harcamaya!
Nihayet, zaman dolacak, ömür sermayem tükenecek, mersingiller familyasından bir ağaca dönüşeceğim. Ya mersin olacağım ya da murt… Yani maki grubundan alelade bir çalı... İki üç metre kadar uzayabileceğim, Akdeniz bölgesinde yaşamakta olduğum halde göklere yükselip, seninle yaşayamayacağım! Beyaz ve mor renkli gözyaşları dökeceğim, hasretinden. Tatlandığında çerez olarak yenecekler. Çelenkler süsleyecekler, genç sürgünlerimden.
Sulak yerlere ekilip dikileceğim, gözyaşı dökmekten göz pınarlarım kurumasın diye. Hem yanlara yayacağım köklerimi, hem de toprağın derinliklerine… Sımsıkı tutunmaya çalışacağım hayata, bir daha ölmeyeyim diye! Belki bir gün çıkar gelirsin ötelerden de bir anlık olsun görünürsün diye… Ne olursa olsun, bir şimşek çakışı kadar görünecek olsan bile o mutluluk için dahi yaşamaya değer!
Erozyonu önlemede etkin olduğum için sevecekler beni. Gözyaşlarımı avuç avuç topladıkları için sevecekler. Çelenk yaptıkları için sürgünlerimi… Hoş kokum için sevecekler ama ne yazık ki artık hiç kimse senin beni sevdiğin gibi sevmeyecek, sevemeyecek öyle delice bir ihtirasla!
Ben Adonis olmalıydım aslında. Afrodit’imin çılgınca âşık olduğu ölümlü… Annem, Suriye kralının kızı Myrrha, sana gerektiği gibi tapınmadığı için cezalandırdığın, yeryüzünde başka erkek kalmamış gibi ona sapıkça bir baba arzusu verdiğin, dadısıyla birlikte öz babasını tongaya düşürerek, kızı olduğunu bilmeden onunla yedi gün yedi gece, başka bir rivayete kırk gün kırk gece beraber olduktan sonra olayı fark ederek kızını öldürmeye kalkan babasını elinden, haline acıyan tanrılarca kurtarılarak mersin ağacına dönüştürülen, tam dokuz ay on gün sonra gövdesinden ölümlülerin en güzeli olarak beni doğuran ve adını Adonis koyan...
Doğar doğmaz, görür görmez âşık olsaydın bana, benim ilk bakışta sana âşık olduğum gibi… Ancak beni vermeseydin hiçbir nedenle bir başkasına! Yaz bitmeseydi yeraltına indiğimde, kış başlamasaydı, yeryüzüne çıktığımda tekrar gelmeseydi bahar. Her zaman ilkbahar olsaydı. Her zaman yemyeşil ve bereketli kalsaydı topraklar ve ben her zaman yeryüzünde seninle ama yalnız seninle beraber olsaydım!
O zaman belki avlanırken hasmının büyülediği yaban domuzunun saldırısına uğrayarak ölmezdim ve sen ölümünden kendine pay çıkararak, Zeus’tan beni geri getirmesini istemek zorunda kalmazdın. Bir daha o güzellikte geri gelmem mümkün olmadığı için kahrından sararıp solmaz, güzelliğini kaybetmeye başlamazdın. Haline acıyıp da tanrılar, Olimpos Dağı’nın doruğunda toplanarak yeniden canlandırmak zorunda kalmazlardı beni.
Şimdi mersingillerden alelade bir çalıyım. Yemyeşil, çiçekli, çok güzel ve ılık bir ilkbaharın temsilcisi olsam da güzelliğini seyretmekten mahrum, senden çok uzaklardayım.
Her bahar yeniden doğarım, yeraltından çıkarak. Bahar gelir gelişimle yeryüzüne… Hava ısınır, çiçekler açar, Erkek güzelliğinin yanı sıra, kışın yeraltında saklanarak, baharda yeniden doğarak yeryüzüne dönen, topraktan aşk cümbüşü içinde fışkırarak yayılan, iç açıcı ve göz kamaştırıcı canlılığı da simgelemekteyim ama ben, aşk algısını değiştiren Tanrı Adonis olmalıydım, hiç ölmemeliydim senin gibi. Güzelliği dillere destan delikanlı olarak hep yanında kalmalıydım!
Ben, Adonis olmalıydım! En çok Suriyeli kadınlarca tapılan… Ayağına diken batarak öldüğü ve kanımın değdiği her yerde laleler açtığı sanılan ki onlara Adonis Lalesi veya Mersin Lalesi derler. Tanrılarının yeryüzüne çıkışını her yıl bir bahar bayramı yapılarak kutlarlar. Her sene saksılarına, Adonis adını verdikleri çiçeklerin tohumlarını ekerler, sık sık sularlar, ihtimamla bakarlar. Çabucak büyüdükleri ve kısa süre sonra öldükleri için de yas tutarlar. Bu yas, yalnız o kısa ömürlü bitkiler için değil, aynı zamanda tapmakta oldukları erkek güzeli tanrıya duyulan aşkın ifadesidir.
Benim sana olan aşkımı ifade edebileceğim hiçbir şey yok, ne yazık ki! Sadece senin için kaleme aldığım şiirler ve sana hitaben yazdığım mektuplar... Fakat senin bunlardan hiç haberin olmayacak. Hiçbirini ama hiçbirini okuyamayacaksın! Sen bende, taparcasına hissedilen gizli bir aşk olarak kalacaksın!
Adonis”
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 536
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.