- 4544 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Güle Güle Omarım "Bir Kadirli Hikayesi"
Ceyhan Nehri Çukurova’ya hayat veren iki büyük nehirden biridir. Adını, hemen yanından geçtiği Adana’nın Ceyhan İlçesi’nden alır.
Ceyhan Nehri’nin iki yakasında bulunan iki köy vardır. Kesikkeli Köyü ve Cihanbekirli Köyü…
Cumhuriyet Dönemi’nden Turgut Özal’ın Başbakanlığa geçtiği yıllara kadar birçok nehirlerde ve derelerde köprüler yoktu. Kesikkeli ve Cihanbekirli Köyleri de aralarından geçen Ceyhan Nehri’nde köprü olmayan köylerimizdi.
İşte o dönemlerde iki nehir kıyısı arasında geçişler büyük sallarla yapılıyordu. İki demir halat ile karşıdan karşıya bağlanan sallar, genelde insan gücüyle çekilerek karşı tarafa ulaşılıyordu.
O dönemde Kesikkeli Köyü’nde yaşayan Çerkez Kerim Ağa vardı. Çerkez Kerim Ağa Kadirli Gazilerinden Atatürk’ün Askeri olan Nuri Çavuş’un oğludur. Yaşadığı konak, tam bu Ceyhan Nehri’nin kenarındaydı.
Yaşı ilerleyen Kerim Ağa felç geçirerek hasta olmuştu. Tekerlekli sandalyede yaşamını sürdürüyordu. Yanında da işçi olarak çalışan, halk arasında tutma veya yanaşma denilen işçi Ömer vardı. Ömer’e, halk ağzıyla Omar deniliyordu.
Omar, söz konusu bu sala bakıyordu. Gücünü kullanarak, halatı çekiyor, para karşılığında yolcuları sal ile karşıya geçiriyordu. Salın bulunduğu yer de konağa yakındı.
Yağmurlu günlerde Toroslardan gelen yoğun suların etkisiyle Ceyhan Nehri taşar ve büyük bir sel oluştururdu. Nehir adeta bir canavara dönüşür, önüne ne gelirse gözlerinin yaşına bakmaz alıp onu sürüklerdi.
Çerkez Kerim Ağa, bir gün konağın önünde tekerlekli arabasında oturup nehri seyrederek çayını yudumluyor… Hava bozuktur. Dağ kolu yağmurludur. Bu yağmur suları birleşerek aşağıya doğru akar. Büyük bir sel meydana gelir. Önüne ne gelirse alıp onu da sürükler…
Sel suları, Ceyhan Nehri ile buluşur. Ceyhan Nehri köpürür, kudurur. Sal da sele kapılmak üzeredir. Omar de Salı kurtarabilmek için ona doğru koşar. Salın iplerinden tutup daha kenara çekmek ister. Onu sıkıca bağlayıp kurtarmak ister. Neticede kendisinin ekmek teknesidir. Ama coşkun akan sel, Omar’ı da alıp sürükler. Omar, tam konağın önünden geçerken Kerim Ağa’yı tekerlekli sandalyesinde otururken görür ve ona doğru bağırmaya başlar:
“Kurtar beni ağam. Sel aldı götürüyor beni. Kurtar beni ağam!”
Kerim Ağa, hastalığından dolayı yerinden kıpırdayamaz. Sadece Ömer’in arkasından bakakalır.
Ömer hala bağırmaktadır:
“İmdat. Beni kurtaracak bir adam yok mu?”
Etrafta Çerkez Kerim Ağa’dan başka kimse yoktur. Kerim Ağa çaresizdir. Elinden hiçbir şey gelmez. Hastalığından dolayı hiçbir şey yapamaz. Ömer’in ardından gücü yettiğince bağırır:
“Güle güle Omarım” der. Devam eder:
“Adam var, ama; hasta, bir şey yapamaz…
Anan da orada, baban da orada,
Gettiğin yer de güzel…
Oradakilere benden selam söyle.
Güle güle Omarım”
Yıllar sonra bu söz, Kadirli Halkı ağzında bir deyim haline gelir. Kızıp, bulunduğu yerden gitmek isteyenlere, mızıkçılık yapıp oyunu bozmak isteyenlere, birine darılıp oradan ayrılıp gidenlere, işini bırakıp çekip gidenlere velhasıl bulunduğu yeri terk edip gidenlere hep bu söz söylenir:
“Güle güle Omarım.”
Kaynak: Facebook Cezmi Yurtsever, Kadirli’nin Eski Fotoğrafları Sayfası Gökhan Afşar, Hacı Hüseyin Sözer, Ferudun Uçar. (Teşekkürlerimle)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.