- 861 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NİHAT KAÇOĞLU İLE SÖYLEŞİ-FIRAT GAZETESİ
“İNSANI ANCAK BİLİM VE SANAT YÜCELTEBİLİR.”
Bu haftaki Cumartesi Söyleşilerimizin konuğu şiirleri ile edebiyat dünyasında naif bir yer edinen ilimizin genç şairlerinden Nihat Kaçoğlu oldu. Kaçoğlu şiirlerinde daha ziyade hüznü işlediğine değinerek “Şairler ince, hassas, duygusal insanlardır. Şiir de duygu işidir, bir şairde duygusallık yoksa zaten o yazdığı şiir, şiir olmaz. Şiir, okuru ağlatabilmelidir.” dedi.
22 Eylül 2017
“İnsanı ancak bilim ve sanat yüceltebilir.”Röportaj
Röportaj: M. Yalçın AZİZOĞLU
Sanat, duyguları evrensel kurallar dâhilinde sunma biçimidir. Duygular öznel olmasa da ifade etme şekilleri özneldir. Bu da sanatı üstün kılan değerdir. Sanatçıların üstünlüğü, evrenselliği de duygularını beklentilerin üstünde izah edip yarattıkları farkındalıklarla ölçülür. Onlar her zaman zamanın bir iki adım ötesinde yaşarlar. Bazen yaşadığı zaman diliminde anlaşılmamaları, hak ettikleri değeri saygıyı görmemelerini üstatlar bu kıstasa binaen yorumlarlar. Sanatçıların sanat ruhu ve yeteneklerini doğuştan kazandıkları da gene birçok uzman tarafından zikredilen bir anlayış olduğu kırmızı çizgilerle sınırlandırılmış bir tanımdır.
Bizler Cumartesi Söyleşileri’nde Elazığ’da doğmuş ya da bu kentin ikliminde kültür sanatla hemhal olmuş, yüreğinde bu şehre özlem duyan, bu şehirle alakalı anıları olan, zamanın bir iki adım ötesinde duygularını, bilgilerini, hislerini, gelecek kuşaklara daha özgür, refah seviyesi daha yüksek, evrensel değerler eşliğinde bakış acıları yakalamaları için ter döküp çabalar sarf eden sanatçılarımıza bazen ses olmak istedik, bazen yalnızlıklarını paylaşmak istedik ve daha da önemlisi onları ilimizin ve ülkemizin yarınlarını şekillendirecek gençlerine daha iyi tanıtma ve ekol alacakları değerler içinde analiz etme çabası içinde olduk.
-Nihat Kaçoğlu kimdir? Sizden dinleyelim.
-1979 yılında Elazığ’da doğdum. Elazığ’da doğup büyüdüm. Aslen Tunceli ilinin Ovacık ilçesindenim. İlköğrenimimi Elazığ ve İstanbul’da tamamladım. Malatya Ziraat Meslek Lisesi’nden mezun olduktan sonra Kütahya, Diyarbakır, Urfa illerinde memurluk yaptım. On yıldan beri Elazığ’da memur olarak görevimi yürütmekteyim. Aynı zamanda Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. Şiire, edebiyata ilgim var, hatta tutku derecesinde bir ilgi…2008 yılından beri de ciddi anlamda şiirle ilgilenmekteyim. Şiirlerim pek çok edebiyat dergisinde yayımlandı. Şiirlerim Mavi Ada, Düşünbil, Parende, Hurûfât, Akpınar, Kilim, Mavi Yeşil, Ihlamur, Berfin Bahar, Değirmen, Üslup, Her Şeye Karşın, Dönence, Kardelen, Poyraz, Beyaz Gemi, Ortanca, Otuzuncu Harf, Tay, Bizim Külliye, Buruciye, Bizim Ece, Maki gibi pek çok edebiyat dergisinde yer aldı. "Siyah Güller Sokağı" adlı ilk şiir kitabım 2011’de yayımlandı. "Öylesine Bir Şiir" adlı şiirim Türk Sanat Mûsikîsi bestekârı Mustafa Uyan tarafından hicazkâr makamında bestelenerek "Şarkılar Düşerdi Dudaklarından" adıyla TRT Sanat Müziği repertuarında yer aldı. Bir şiirim de Platform Dergisi’nin düzenlediği yarışmada mansiyon ödülü aldı.
-Edebiyata ilginiz, merakınız ne zaman başladı?
“EDEBİYATI BÜYÜLÜ, GİZEMLİ, BAMBAŞKA BİR DÜNYA GİBİ GÖRDÜM.”
-Edebiyata ilgim ilkokul ve ortaokul yıllarımda başladı. Türkçe ve Edebiyat derslerini çok seviyordum. Özellikle edebiyat öğretmenlerim benim şiire, edebiyata ilgimin oluşmasında katkı sundular, bana edebiyatı sevdirdiler. Türkçe ve edebiyat ders kitaplarındaki şairler, yazarlar, resimlerinin altındaki okuma parçaları benim çok ilgimi çekti. Edebiyatı büyülü, gizemli, bambaşka bir dünya gibi gördüğümden beri edebiyata, şiire büyük bir istek ve tutkuyla bağlandım. Elimden geldiğince okuyarak kendimi geliştirmeye çalıştım.
-Edebiyat sahasında sizi etkileyen yazarlar kimlerdir?
-Türk şairlerinden Nedim, Fuzûlî, Karacaoğlan, Gevheri, Tevfik Fikret, Neyzen Tevfik, Rıza Tevfik, Sabahattin Ali, Orhan Veli, Yahya Kemal Beyatlı, Attila İlhan beğendiğim şairlerdendir. Yabancı şairlerden Rimbaud’nun, Edgar Allan Poe’nun, Baudelaire’in şiirlerini severim. Tüm bunlar dışında dünya klasiklerini çok severim. Dostoyevski, Tolstoy, Alexandre Dumas, Mark Twain, Victor Hugo, Charles Dickens, Stevenson, John Steinbeck severek okuduğum yazarlardır. Türk edebiyatında da Nâbizâde Nâzım, Sait Faik Abasıyanık, Oğuz Atay, Yusuf Atılgan gibi okuduğum pek çok yazar vardır.
-Kitap çalışmalarınız ilk ne zaman başladı?
“İKİNCİ KİTABIMDA BİRAZ DAHA KENDİM OLACAĞIM.”
-Ortaokul yıllarımdan beri bir şeyler karalardım ama o yazdıklarımı şiir saymıyorum. Şiirle ciddi anlamda ilgilenmem 2008 yılı civarlarında başladı. Şiirlerimi edebiyat dergilerine gönderdim, yayımladılar. Az çok edebiyat dünyasında adım anıldı. Şiirlerimi kitaplaştırmam 2011 yılında oldu. Kitap çıkarmaya karar verdikten sonra kardeşime “Kitabın adı ne olsun? Şöyle şiirsel bir isim bulalım.” dedim. ”Siyah Serviler Senfonisi” dedi, ben de bunu “Siyah Güller Sokağı” olarak değiştirdim ve kitabın adı bu oldu. Kardeşimle birlikte İstanbul’a gittik. Bir hafta içinde şiir kitabım çıktı. ”Siyah Güller Sokağı” adlı kitabım 2011 yılında İstanbul’da Kitaphane Yayınları tarafından yayımlandı. Bu kitabımla ilgili akademisyen Hasan Aktaş ve şair Özlem Ağırgan birer yazı yazdılar. Şu anda da ikinci kitabımın şiir dosyası hazır, ancak henüz ikinci şiir kitabımı çıkaramadım. İlk kitabım olan “Siyah Güller Sokağı” geleneksel şiir anlayışı etkisinde bir kitap oldu. Hemen hemen tüm şiirler hece ölçüsüyle yazıldı. Divan ve Halk şiirinin etkisi ilk kitabımda göze çarpıyor. Geleneksel şiirimizin söyleyiş güzelliklerini ilk kitabımdaki şiirlerimde duyumsatmaya çalıştım. İkinci kitabımda hece ölçüsünün yanında serbest ölçüyle yazılmış şiirler de olacak. İkinci kitabımda yayımlanacak yapıtlarımda geleneksel şiirle modern şiirin olanaklarını birleştirmeye çalıştım. Kısacası modern şiirin olanaklarını ikinci kitabımda daha çok kullanacağım. Ayrıca sanırım ikinci kitapta biraz daha kendim olacağım.
-Kitabınız elinize ulaştığında ne hissettiniz bahsedebilir misiniz?
-Elbette güzel bir duygu... Uzun zamandır şiirlerimi kitaplaştırmak istiyordum hep. Kendi şiirlerimin kitaplaşması beni mutlu etti. Anlatmak zor, ama gerçekten güzel bir duygu…
-Eserlerinizde en çok hangi konuları işliyorsunuz?
-Şiirlerimde genellikle bireysel konuları işledim. Aşk, doğa, hüzün, karamsarlık, yalnızlık, geçmiş güzel çağlara özlem gibi konuları işledim. Yapı olarak hüzne meylim var. Hilmi Yavuz bir şiirinde “Hüzün ki en çok yakışandır bize” diyor. İlhami Çiçek de “Yalnız hüznü vardır kalbi olanın” diyor. Hüzün konusunu çok işlemem biraz yaşamda karşılaştığım sıkıntılardan kaynaklı… Bir de sanırım hüznü seviyorum. Bilirsiniz, şairler ince, hassas, duygusal insanlardır. Şiir de duygu işidir, bir şairde duygusallık yoksa zaten o yazdığı şiir, şiir olmaz. Şiir, okuru ağlatabilmelidir. Benim de bu yüzden şiirlerimde hüzün çok vardır. Değerli eleştirmen Mithat Yılmaz da bir yazısında “Nihat Kaçoğlu’nun şiirlerinde siyahtan, karanlıktan gözünüzü alamazsınız.” demişti.”
-Gelişmiş ülkelerle kendimizi kıyaslarsak okuma oranımız çok düşük seviyelerde. Sizce bunun sebebi nedir?
“YENİLMESİ GEREKEN EN BÜYÜK DÜŞMAN CEHALETTİR.”
-Ne yazık ki öyle… Ülkemizde kitap okuma oranı çok düşük… Bu biraz eğitimsizlikten, yanlış politikalardan ve aydınlanma bilincinin topluma yerleştirilmemesinden kaynaklanıyor, topluma kitap okuma sevgisinin aşılanmamasından… Kütüphaneler kurulmalı, topluma kitap okuma sevgisi aşılanmalı, edebiyat, sanat, bilim sevdirilmeli, gençlerin bunlarla ilgilenmesi sağlanmalı; ancak o zaman daha ileri, daha uygar olma yolunda basamak atlarız. Atatürk de bu gerçekleri görüp “Yenilmesi gereken en büyük düşman cehalettir.” demiştir ki çok doğru bir söz... Cehaletin yenilmesi gerekir. Eğitim çok önemlidir.”
-Ülkemizde yazar olarak yaşanan sıkıntılar nelerdir?
-Haydar Ergülen, Ataol Behramoğlu gibi çok tanınmış, popüler bir ozan değilseniz çok değeriniz bilinmiyor. Onun dışında şiire ilgi pek yok. Diziler, izdivaç programları çok ilgi görürken ne yazık ki şiir ve edebiyat pek ilgi görmüyor. Bu çok acı bir durum… Oysa sanat ve edebiyat asıl değer verilmesi gereken çok önemli bir mecra… Toplumda kitap okuma oranının düşük olması olumsuz bir durum… Ben şiir kitabımı bile kendi olanaklarımla bastırdım. İmza günü, şiir dinletisi gibi olanaklarım da olmadı. Sadece bir kez şiir kitabımı çıkaran Kitaphane Yayınları’nın katkısıyla Tüyap Kitap Fuarı’nda imza günüm oldu. Bir de klasik sözler olacak ama şairlerin, yazarların değeri öldükten sonra biliniyor. Şairler, yazarlar yaşamdayken pek değerleri bilinmiyor.
-Geriye dönüp baktığımızda bu ömür içinde yüreğinizde kalan ukde var mıdır?
-Yaşam keşkeler ile dolu…”Keşke” dememek gerekir ama biz hep keşke deriz. Yine de yaşamdan maddi beklentilerim yok. Önce sağlık, huzur diyorum. İnsanın sağlığı, huzuru yerinde olduktan sonra gerisi çok önemli değil ama bazen “Keşke yaşama yeniden başlasaydım, daha mutlu bir yaşam sürseydim.” dediğim oldu.
-Elazığ’da yapılan etkinlikleri, medyayı, kültür ve sanat çalışmalarını takip ediyor musunuz? Bu konuda düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
“ŞAİRLİK YETENEK VE ÇOK OKUMAK İSTER.”
-Ben değerli Şener Bulut Bey’in yayınevi olan Manas Yayıncılık’a uğrarım kimi zaman. Orada şiir, edebiyat toplantıları olur. Elimden geldiğince bu etkinliklere katılmaya çalışırım. Şener Bey’in gerçekten de Elazığ kültür ve sanatına katkısı büyüktür. Şiirle uğraşanları takip etmeye çalışıyorum ancak Elazığ’da günümüzde henüz bir Orhan Veli, bir Attila İlhan, bir Yahya Kemal Beyatlı çapında büyük şair yetiştiği kanısında değilim. Bunun nedeni yetenekli kalemlerin çıkmaması ve şiirle uğraşanların yeterince kitap okumaması… Şairlik iki şey ister: Birincisi yetenek, ikincisi de çok okumak… Dünya ve Türk şairlerini, onların yapıtlarını, şiirlerini incelemeden, şiir üzerine kitaplar okumadan şiirle ilgilenen biri kendini ne kadar geliştirebilir ki? Umarım şiire, edebiyata gerçekten emek ve gönül vermiş, büyük ve yetenekli şairlerimiz yetişir. Elazığ’da bir Nimri Dede var –ki anma etkinliğine katılmıştım-, bir Harputlu Hayri var, bir Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu var, bir Ahmet Kabaklı var; umarım böyle önemli şair ve yazarlar çoğalır diyorum. Önerilerim ne olabilir ki, daha çok kitap okuyalım, şiire, sanata, bilime daha çok ilgi gösterelim. Beethoven “İnsanı ancak bilim ve sanat yüceltebilir.” demiştir. Toplumda kitap okuma sevgisini yeşertmeliyiz. Kitapevleri, kütüphaneler kurulmalı, şiir, edebiyat, sanat etkinlikleri daha çok olmalı, böyle etkinlikler desteklenmeli; ancak böyle daha çok aydınlanabiliriz.
-Vakit ayırıp bizi konuk ettiğiniz için gazetemiz adına sizlere teşekkür ediyor, başarılarınızın devam etmesini canı gönülden diliyorum. Söyleşimizin son sözünü siz kıymetli yazarımıza bırakıyorum. Son olarak hemşehrilerimize bizleri takip eden okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?
-Dediğim gibi daha çok kitap okuyalım; bilime, sanata, edebiyata, şiire daha çok değer verelim. Büyük yazarları, şairleri, dünya klasiklerini daha çok okuyalım. Bana bu söyleşi olanağını verdiğiniz için ben teşekkür ederim.
www.elazigfirat.com/Hbr-13393-Insani-ancak-bilim-ve-sanat-yuceltebilir.html
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.