- 733 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
dem... alemdir... ardahan öyküleri... 2017-13
modern asırlarda içki içmek alkolizmdir...
içki içmek eski devirlerde alkolizm değildi.
eski devirleri eskilerde bırakıyoruz.
kura restorant... kaç defa gitmişimdir... allah bilir ya beşden aşağı değildir... serhatla gittiğimiz vardı... sinanla... kadir abi ve metin abiyle ki son gidişimizdi.
batı da sanayi çağında lumpen sınıfların rücahıyla alkolizm çıktı. Uyuşturucu ve kriminalizmle birlikte anılan alkolizmi kimse matah bilmez.
kırklar meclisinde ulu yalvacımız üzümü ezdi ve pay etti: ser-i mest olan canlar semaha kalktılar...
eski türklerde içki saçı olarak sunulurdu.
toylarda... bizim köyde doluyla saçı yoktu: kanfet, leblebi, fındık- fıstık, kuru üzüm zattan saçardılar. Tam gelin evin kapıdan; eşikte iken henüz.
saçılırdı saçan tarafından.
kapışardık... almamışlara da verirdik.
kırklar meclisinde demlenmek dolu ile ibarelendi.
piyale de derler eskiler kadehe.
şaraben tahura... tasavvuf erbabınca isimlendirildiği gibi mevleviler... bektaşiler gibi doluyu içerler.
dolu ne esrarlı kelimesen... suyu bir kuşganaya koyularak yüzüne bakan öz suretini görür: dünyanın ceviz ağacıyla birlikte... ki ilk mi desek demesek mi... aynası bunlardır.
dolu aynadır... sa... ruhun yüzün gözün şeklin şemailin seyredilmesidir.
dolu gösterir ve dem haliyle lütuftur hayata.
yani... içmek ehline helal... naehline haramdır... harabi demişti.
demlenme klasizmdir... ehlince içilirken.
kura restorantta gözlediğim bir beyefendi kişi sürekli her akşam masası ayrılı olurmuş.
tek oturduğu gece onu seyrettim.
yaşı seksenlerdeymiş... sağlıklı insanmış tanıyanların söylediği. gravatı takmayı eksik etmemiş hiç vakit.
takım elbisesiz içki masasına oturmamış. günlük traş olurmuş... sıhhi-bakımlı insanmış.
arkadaşlarıyla içtiklerinde müzik tercih ediyormuş.
süklüm püklüm dinliyordu... zikreder gibi gözleriyle dağları aşerdi.
mus perilerin sanatıdır... ilham ve esin perileri çalıyordu, söylüyordu.
müziksiz hayat bir hata olurdu demişti nietzche.
" periler ardahan ovasını gece oldu mu kolaçan edermiş..."
kura restorant yokuştadır. önünde moloz yüksek bloklar olmasaydı... ovayı serinleten melodiler onu hissederdi.
masadaki adam...
müdavim kişi göz gezdiriyordu... garson çocuk duvarları yıkmak isterdi karadenize kadar perde olmuş ne varsa... keşke yıksaydı: bilistifade yararlanırdık.
müzik bitmişti onu tekrar çaldı garson: güzel mugamdı... nezaket teymurova icra etmişti.
ardahan bizim memleket... bildiğimizi dıngırtatıyorduk.
işret sanatı elit alışkanlıktır... standart akarı olmayan yeltenebilmez; masraflarını karşılayamaz.
dünyada zevkler vardır ve yaşamasını bilenlerindir.
zikrederken, semah ederken, insanlar tek amaçlarına odaklanırlar muhavvid olmağa.
demleniyorduk kura restorantta.
bilmek: sorakmadan olmazdı ve öğreniyorduk... bilenler anlattı. eşitlik içinse masada tam bir adalet vardı... kimse kimseden fazla içemezdi... rıza ilen mutlu olmak: onu becermiştik.
mutlu olmuştuk.
karsta da yeşilyurt içkili lokantasında türk arkaikizmine dolu demleyen kişiler vardı.
kimi spor yapar ve masraflarıyla göze aldığına katlanırdı... işretçi de böyledir.
bir yaşam tarzıdır müziğini dinlerken dehrolur genesisi meraklı seyretmekte bilmek... hakkıdır; en temel hakkımızdır... yaradan ve yaratılan arasındaki.
dolumuz içeliden ezelden
münkir ne bilir evliya sırrından
- pir sultan abdal
güngör abi bir meylilen hayatı seven yaşayan iç yolculuk yolcusu güzel insan hoşça kal...
keşke son gördüğümde allahısmarladık deseydim ilaveten bunu da diyebilseydim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.