- 1899 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
bir valsin içinde kaybolmak
Çok iyi görebilen bir çift göze derinden hissedebilen bir algıya sahip ve yaşadığınız hayattan ne istediğini bilen biri de olsanız…
Üstüne üstlük Tanrı vergisi yeteneğiniz ve azminizle dünyaca tanınan bir sanat ustası olarak adınız anılsa da yıllar yılı…
Yine de hayatı bir anahtar deliğinden izlemekten öteye gidemediğinizi onunla kavgaya girişmenin anlamsızlığını ve son nefesinizi nasıl bir sonla vereceğinizi asla bilemezsiniz…
Bağışlayamadığım insan karakteri de önemsizmiş gibi görünen şeyleri yarınlara erteleyenlerdir.
Sanki hayat onların emrindeymiş gibi.
Sanki bu sürprizli karmaşık yolda rastladıklarının daha iyisi daha anlamlı ve düşlerine en uygun olanlarıyla karşılaşacakmış gibi.
Yanıldığını sen de anlayacaksın dostum…Şarkıdaki gibi “lakin vakit geçmiş olacak.”
Acıların zaman aşımına uğraması sarıp sarmalanması çok zor olmuyor sanırım bu denli acı çekmeyi seven bir toplum olduğumuzu düşünecek olursak…
Gel gelelim ‘Mutlu Olmayı’ bilmek elde edebilmek onun gelmesini beklemek yerine ona koşar adım gitmeyi hiç akıl edemediğimizden olacak ki Nazım Hikmet :
Oysa Defalarca Sormuşlardı:
Büyüyünce Ne Olacaksın Diye;
"Mutlu" Diyemedik.
Çünkü, Çocuktuk; Akıl Edemedik....
Demiş olsa da bunun gerçeği her şeye karşın o çocukça mutlulukların hiç bitmeyeceğini sanıyor olmamızdandı bana kalırsa...
Nazlı bir kelebeğin bir günlük ömrünü
Okuduğunuz bir kitabı
İzlediğiniz bir filmi
Çeşitli rastlantılarla karşılaştığınız bir insanla geçirdiğiniz birkaç saati
Bir gece yarısı sevgilinin gitarından dökülen vals’ in ömre bedel sihrini anlayabilmek...
Ve daha nice sayısız ve çok renkli mutluluk reçetelerini çözebilmek…
Yeryüzüne gelmiş geçmiş ne kadar insan varsa o kadar değişik hayat var.
Ve her insanın hayata bakışı ve mutluluk anlayışı birbirinden çok farklıdır kuşkusuz.
Her ne kadar bir çok insana bazı şeyler çok anlamsız gelse de bu bir gerçek onca bilinmezliklerin içinde.
STEFAN ZWEIG Viyana da doğmuş ve Brezilya da kendi isteği ile hayatını sonlandırmış şair öykücü ve denemeleriyle ünlü bir yazardır. Savaşlara ırkçılığa sürgüne ve çeşitli toplumsal acılara tanıklık etmiştir.
Son kitabı ‘SATRANÇ’ ı bitirir ve Avrupa nın içine düştüğü duruma daha fazla seyirci kalamaz ve eşiyle birlikte intihar eder.
Bu durum ünlü ve önemli dünya Edebiyatçıları arasında az rastlanır bir girişim değildir üstelik.
Bu benim aklıma yabancı yazarların sanatçıların film ve müzik starlarının başta kendi ülkeleri olmak üzere evrensel değerlere ve bizim görmezden geldiğimiz dünyada olup biten çeşitli haksızlıklara acılara karşı son derece hassas duyarlı ve müthiş özverili oldukları gerçeğini getirdi...
Kendileri evlat sahibi oldukları halde farklı ülkelerden evlat edinenler. En görkemli konserlerini dünyanın bir ucunda verenler. Ülkesi neresi olursa olsun tüm insanların acısını kendi içinde hissedenler…
Galler Prensesi Diana’nın güzelliği ve zarafetini gölgede bırakan en muhteşem yanı başta çocuklar olmak üzere dünyada ki tüm insanlara el uzatması onları sevgiyle kucaklaması değil miydi…
Yakın bir kadın arkadaşım seyahat amacıyla gittiği Sri Lanka’da gördüklerinden etkilenip elinde avcundakileri her yıl oralara gidip onlara harcadığını ve daha sonra yakalandığı bulaşıcı hastalıktan öldüğünü hatırlattı bana.
Bunun yanı sıra aramızda gelişen inanılması zor iletişimin şaşkınlığını onca zamana rağmen aklımdan çıkaramadıklarım da oldu elbette.
Kendisi iyi bir şair ve araştırmacı-yazardı.
Her gün evime on dakikalık bir yürüyüş mesafesi olan noktadan gidip geliyordu işine.
Beğendiğim birkaç şiirini yazdığım kitaplardan birine aktarıp kitabı yeniden dizayn ettim. Çok güzel bir sürpriz olacaktı benim duygu anlayışıma göre.
İsterse kitabı gelip evden alabileceğini ve bu vesileyle demli çaylar eşliğinde şiirden konuşabileceğimizi isterse verdiği bir saate benim iskeleye inebileceğimi belirttim kendisine.
Ne evet! Ne Hayır! Cevabı bile gelmedi kendisinden.
Ayrıca beni Gogool da araştırdığını evrensel değerlere bulunduğum katkılardan insani yanımdan ve benim gibi insanlara rastlamanın zorluğundan söz eden biriydi üstelik de…
Her toplumun kendi soyundan gelen özelliklere sahip olduğu yadsınamaz bir gerçek.
Sürekli göz yaşı dökmeye hazır olmak ağıt yakmak arabesk şarkılarda demlenmek. Yakınmak acınmak isteği ile MUTLU olmaya çalışmak varken…
Dünyanın düştüğü durumu görüp acı duymamak. Ebedi sevgiyi yaşamak yerine sevgisizliğe kendini Mahkum etmek geliyorsa genlerimizden...
Sen bana Mutluluğun şiirini yazabilir Resmini çizebilir misin dostum...