- 548 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SATRANÇÇI VE ŞAİR
İKİNCİ BÖLÜM
14. İÇ – GÜNDÜZ: Şirket. Hikmet – Ramazan - Çalışanlar
Şirketin dış görüntüsü gelir önce ekrana. Sonra Hikmet’in odası gelir. Hikmet çalışırken görülür. Şef arada çalışmasını göz ucuyla izler. Görüntüye saat gelir. 12.00 göstermektedir. diğer çalışanların çıkışı. Hikmet’in yalnız görüntülenmesi. Kapı açılır. Ramazan girer içeri. Elinde alet çantası vardır.
RAMAZAN
Beyim yemektesin sandımdı. Düğmeyi onaracaktım.
HİKMET
Sen işini yap, ben çalışırım.
Kamera Ramazan’a yönelir. Kontrol kalemiyle elektrik düğmesini onarır. Hikmet arada onu gözler. Ramazan işini bitirir düğmeye basar. Çalışma lambasını ışığını bir iki defa yakar. Toparlanır, çıkarken,
HİKMET
Ramazan bir dakika ! Biraz otur şuraya.
RAMAZAN
Beyim bilmem ki ... Bizim buralarda oturmamız pek uygun olmaz.
HİKMET
Otur. Ben de yemeğe çıkacağım. Beraber çıkarız.
Ramazan bir sandalyeye ilişir.
HİKMET
Ramazan sen çaycı mısın , elektrikçi misin ?
RAMAZAN
Beyim, ben aslında elektrikçiyim. Ama boş kaldığım zaman çaycı Mehmet Emmiye yardım etmek zorundayım.
HİKMET
Niye ki ?
RAMAZAN
Mehmet Emmi yaşlandı. Romatizması var. İşten çıkaracaklardı, yalvardık yakardık işte tuttuk garibi. Beş nüfusa bakar zavallı.
HİKMET
Eeee ... Seninle ilgisi ne ?
RAMAZAN
Beyim, ona yardım etmezsem atarlar garibi.
HİKMET
Çok iyi bir iş yapıyorsun. Fedakarlık yapıyorsun.
İkisi de kalkar, koridorda yürürken arkadan görüntüye gelirler. Hikmet elini elektrikçinin omzuna koyar. Kamera geriye doğru uzaklaşır. Genel müdürün arkadan onları izlemesi çerçeveye girer. Bu samimiyetten hoşlanmadığı yüz ifadesinden anlaşılır.
15. DIŞ - GÜNDÜZ : Sokak : Aysel – Ayşe
Geniş çekimde mahalle çerçeveye girer. Yavaş yavaş çevrinme yapılır. Aysel’le kızı Ayşe çerçeveye girince kamera durur. Sonra Aysel ve Ayşe hareket alır. Kamera da hareket alır. Yolda bir tanıdıkla karşılaşırlar. Yürür. Mahalle bakkalıyla selamlaşır. İhtiyar, fakir görünümlü bir bayanla karşılaşır. Kadın Aysel’e çok yakın davranır. Kadının yanında basit giyimli bir çocuk görünür. Kamera çerçeveye çocuğu alır. Baştan aşağıya çocuğu süzer, ayaklarında durur. Ayakkabılarının eskidiği görülür. Kamera Aysel’e geçer. Aysel çantasından para çıkarır. Avucunda para fazla görünmez. Kadının cebine koymak ister. Kadın engel olmak ister. Çerçeveye Aysel’in eli kadının cebine girerken gelir. Sonra kamera geniş çekime geçerken Aysel çocuğun başını okşar. Ayşe’de çocuğa çikolatasını verir. Sokak geniş çerçevede görünürken Aysel ve Ayşe kalabalıkta kaybolur.
16. İÇ – GECE: Kahve : Hikmet – Ahmet – İrfan – Kadir
Kahvenin içi : Ahmet, İrfan oturmakta. Kadirle Hikmet içeri girerler.
KADİR
Hocam getiriver şu satrancı. Yarım kalan oyunu tamamlayalım.
Süleyman satrancı kaldırınca, altındaki kağıdı görür. Ama devam eder. Satrancı masaya bırakır. Geri gelir, kağıdı alır, ne yazdığına bakar. Yazı şimdilik görünmez. Çerçeveye oyun girer. Oyundaki değişikliği görünce şaşırırlar.
HİKMET
Bu oyun değişmiş ! Kim oynadı bu taşlarla ?
KADİR
Gerçekten de ! (Sonra güler) Ama kim oynadıysa iyi oynamış... Beni kurtarmış.
HİKMET
Olamaz böyle bir şey ! Böyle bir hamleyi bulacak kişi çok usta olmalı.
SÜLEYMAN (Elindeki kağıdı masaya koyarak)
Ben kimin oynadığını biliyorum galiba. Dün akşam bunun başında sadece o garip yabancı vardı.
HİKMET
Bu ne ? (der kağıdı göstererek)
Kağıttaki yazı görüntüye gelir. “Her zaman bir çıkış yolu vardır” yazmaktadır.
SÜLEYMAN
Bu kağıdı da o garip adam koymuş olmalı.
Hikmet oyunu bırakır. Eliyle taşları yavaşça devirir. Ciddileşmiştir. Diğerleri meraklanır.
AHMET
Ne oldu satranççı ? Neden bozuldun ?
İRFAN
Kendine ciddi bir rakip buldu.
KADİR
Her gün beni yeniyordun, şu adamı yende görelim.
Hikmet cevap vermez. Kalkar, kapıya doğru gider. Birden döner.
HİKMET
Süleyman hocam, bu adam gelirse mutlaka benimle karşılaştır.
Kapıyı çeker gider. Diğerleri baka kalmışlardır.
17. İÇ – GECE: Büyük Otel – Halil – Genel Müdür – Hikmet – Aysel – Şef –
Mühendisler – Eşleri – Milletvekili – Belediye Başkanı
Geniş çekimde Otel dışarıdan görülür. İçeride verilen kokteyl görüntüye gelir. Tekrar otel önüne geçilir. Otele davetliler lüks arabalarla gelir ve kapıda karşılanırlar. Hikmet ve Aysel, Kadir’in arabasıyla gelirler, görevliler almak istemez. Genel müdür tesadüf eder ve müdahale eder. İçeri girerler. Aysel ve Hikmet bozulur. Herkes çok şık ve pahalı giyinmiştir. Onlarla kimse ilgilenmez. İkisi de oradaki ortamdan sıkılırlar. Diğer bayanlar Aysel’i, kıyafetini küçük gören bir tavır sergilerler. Bu arada genel müdürün onları gözlediği görüntüye gelir. Yanlarına gelir.
GENEL MÜDÜR
Sıkıldınız mı yoksa ?
AYSEL
Evet gitsek ayıp olur mu acaba ?
GENEL MÜDÜR
Sakın ha ! Buna alışacaksınız. Bu toplantılar aslında iş toplantısıdır.
AYSEL
İş mi ? Bayanların işi ne burada o zaman ?
GENEL MÜDÜR
İşin gereği böyle, usul böyle. Bakın, patronun bir tarafındaki milletvekili, bir tarafındaki belediye başkanı. Biri iktidar partisinden, biri muhalefetten.
HİKMET
İnce iş.
GENEL MÜDÜR
Evet. Öğreniyorsun. Bu işler ince iş. Bizim patron her ikisiyle de ilişki kurmak zorunda.
HİKMET
Evet, anlıyorum.
GENEL MÜDÜR
Çocuklar size bir teklifim olacak. Düşündük ki size şirketin evlerinden bir ev verirsek iyi olur.
AYSEL
Neden ? Biz evimizden ve mahallemizden memnunuz.
GENEL MÜDÜR
Siz gene de düşünün bunu bir . Bu öneri patrondan geldi... Patronun önerileri de emirdir. Bunu sakın unutmayın. İyi eğlenceler...
AYSEL
Gidelim...
18. DIŞ – GECE: Giden Otomobil: Aysel – Hikmet – Halil – Genel Müdür
Aysel ve Hikmet otomobilde eve dönerken görünürler. Konuşmazlar. Moralleri bozuktur. Kamera otel önüne gelir. Vakit ilerlemiştir. Halil sarhoştur. Misafirlerini yolcu eder. Şoförü gönderir. Direksiyona kendi geçer.
HALİL
Ben kullanacağım.
GENEL MÜDÜR
Hayır Patron, sen çok alkol aldın. Araba süremezsin.
Halil arabayı çalıştırır. Genel müdür çaresiz yanına biner. Araba sert bir kalkış yapar. Müdürün korkulu yüzü. Araba trafiğe kendini bırakır. Halil yakın çekime gelir. Gözleri çift görmektedir. Araba bir çok tehlikeli hareket yapar ve bir kavşakta kırmızı ışıkta geçerek br motosikletliye çarpar. İleri de yavaşlar.
GENEL MÜDÜR
Çabuk gidelim buradan. Kimseler yok !
HALİL
Ne oldu ?
GENEL MÜDÜR
Bas gaza gidelim !
Araba uzaklaşır. Motosiklet ve sürücü görüntüye gelir. Genel müdür patronu yer değişmeye ikna eder. Onu eve bırakır. Arabayı kendi garajına götürür. Arabanın yamulmuş yerlerinin fotoğrafını çeker. Filmi alır, şöyle bir bakar, sinsi sinsi gülerek cebine koyar.
19. DIŞ – GÜNDÜZ: Mahalleli – Mustafa
Yukarıdan geniş çekimde mahalledeki kalabalığa dikkat çekilir. Hikmetler taşınmaktadır. Herkes oradadır ve üzgündür. Eşyaların bir kısmı arabaya atılır. Çoğu orada kalır.
HİKMET
Kadir, bizim taşınacağımız ev dayalı döşeli. Kalan eşyaları sen dağıt.
KADİR
Yaparız bir şeyler.
Bu sırada ticari bir taksi yanlarında durur. Kapısı açılır. İçinden Zehra’nın Bey’i asker Mustafa çıkar valiziyle.
ALİ
Babam gelmiş... Babam gelmiş !
Oradakiler Mustafa ile hoş beş ederler.
20. DIŞ – GÜNDÜZ: Mezarlık – Ramazan – Şair
Mezarlık görüntüye gelir. Kalabalığın içinde Ramazan ve Şair yan yana görünür. Ramazan üzgün, gözleri yaşlı, Şair onu teselli ediyor. Kalabalığın içinden iki kişinin konuşması:
I. KİŞİ
Kimin vurduğu anlaşılmadı mı ?
II. KİŞİ
Motosiklete vurup kaçmış. Kimse de yokmuş.
I. KİŞİ
Kim vurduya gitti desene zavallı.
II. KİŞİ
Yazık Ramazan’a. aslan gibi oğlunu kaybetti.
21. DIŞ – GÜN: İrfan – Şair
İrfan minibüsüyle şehre girmek üzeredir. Birden yan tarafında derenin belki ırmağın kenarındaki küçük evin bahçesinde Şair’i görür. Birden durur. Uzaktan merakla izler. Şair elinde bir keski ve çekiçle çalışmaktadır. İrfan merakla yoldan çıkar, yavaşça eve yanaşır. Belli bir mesafe bırakarak durur. Arabadan iner. Kararsızdır. Sonra Şair’e yaklaşır. Şair mermere bir şeyler kazmaktadır. İrfan’ın yaklaştığını görünce aceleyle mermerin üstünü kapatır.
ŞAİR
Buyrun hoşgeldiniz.
İRFAN
Eee ... Geçiyordum seni gördüm. Bir uğrayayım dedim.
ŞAİR
İnsanlar hep meraklarının peşinden koşarlar.
İRFAN
Anlamadım ?
ŞAİR
İnsanlar diyorum önce meraklarının esiridir. Meraklarını yendi mi onu işlerine geldiği gibi kullanırlar. Kimi dedikodu yapar, kimi şantaj yapar.
İRFAN (Lafı değiştirir)
Abi be, kahvedeki oyunu sen mi oynadın ? (Şair cevap vermez, İrfan devamla) Demem o ki bizim satranççı çok kızdı, seninle oynamak istiyor.
Şair yine cevap vermez, arkasını döner. Dereye doğru yürür. İrfan arkasından bakar. Üstü kapalı mermere merakla bakar. Eli örtüye gider. Şair geri döner. İrfan yakalanır, elini çeker. Gerileyerek ellerini iki yana açar ve gider. Minibüs giderken Ramazan’ın Şair’in evine doğru geldiği görülür. Ramazan minibüsün arkasından bakar.
İKİ YIL SONRA
22. İÇ – GECE: Ev : Hikmet – Aysel – Ayşe
Kamera evi tarar. Evin lüksü dikkat çeker. Ayşe’nin odası, bilgisayarı, oyuncak bebekleri gelir ekrana. Büyük gösterişli bir masada yemek yerken görülür.
AYŞE
Babacığım bisikletimi değiştirelim. Arkadaşlarımın ki hep vitesli.
HİKMET
Kızım annene söyle. Gidip istediğini al. Hadi şimdi yat (Ayşe ikisini öper çıkar).
AYSEL
Yarın ben çok doluyum, sen alır mısın ?
HİKMET
Sen her gün dolusun zaten.
AYSEL
Neden kızıyorsun ? Bu hayatı ben seçmedim, sen seçtin. Şimdi katlanacaksın.
HİKMET
Şikayetin mi var ?
AYSEL
Hayır, hayır. İyi ki de seçmişsin. .. Önceki yıllarıma üzülüyorum.
HİKMET
O kadar abartma... Zaten eski dostları küstürdük.
AYSEL
Küserlerse ne yapalım ? Bizim hayat tarzımız çok farklılaştı. O monoton hayatı çekemeyiz. Onları da çekemeyiz.
HİKMET
Yarın nereye gidiyorsun ?
AYSEL
Önce jimnastik salonu, sonra yüzme havuzu, sonra kuaför, akşamda şefin yemeğine... Yemeği unuttun mu yoksa ?
HİKMET
Unutur muyum ? O benim en büyük rakibim. Onu bir harcarsam şef ben olacağım.
AYSEL
Olmalısın tabi... Senden artık korkulur. Mimar çocuğu nasıl harcadın ama ...
23. DIŞ – ERTESİ GÜN: Aysel – Ali – Zehra – Ayşe
Aysel kuaförde görünür. Hemen Ayşe ile çıkarlar. Cadde. Park edilmiş arabaya Aysel ve Ayşe biner. Aysel arabayı çalıştırır, arabayı hareket ettirir. Birden kaldırımdan bir bayan ve oğlu girer yola. Aysel fren yapar. Belki bir küfür eder.
AYŞE
Anne bunlar Zehra Teyze ile Ali.
Onlarda bunları tanımıştır. Çok sevinçli bir halde koşarlar. İnmesini beklerler. Otomatik cam açılır. Ali ellerini kapıya kor, eğilir.
ZEHRA
Aysel Abla nasılsınız, sizi çok özledik.
AYSEL
İyiyiz. Siz buralarda ne arıyorsunuz ?
ZEHRA
Babaanneyi hastaneye yatırdık. Bizde oraya gidiyoruz.
Alinin elleri kapı camının üzerinde ,
AYŞE
Ellerini çek kirletiyorsun.
Ali şok olur, bozulur ve geri çekilir.
ZEHRA
Abla diyecektim ki Mustafa askerden geleli iki yıl oldu. Hala bir iş bulamadı. Hikmet Abi şirkete soksa onu.
AYSEL
Bak Zehra, şirket bizim babamızın malı değil. Ama üç beş seneye hikmet genel müdür olursa Mustafa’ya da iş buluruz.
ZEHRA
Ama abla....
AYSEL
Bana da abla deyip durma. Aysel Hanım yakışmıyor mu yani? Hikmet’e de abi
Deme. Hikmet Bey o artık.
Gaza basar, gider. Zehra ve Ali bakakalmıştır arkalarından.
24. İÇ – GECE : Kahvehane : Hikmet – Şair ve diğerleri
Geniş çekimde kahvehane : kitaplığın önündeki masa yoğundur. Öğrenciler çoğalmıştır. Öğrenciler Şair’e kitaplardan bir şeyler sormaktadırlar. Ahmet ve İrfan’da kendilerince kitaplara bakmaktadırlar. İkisinin de kılıksız, saçlı sakallı halleri değişmiş, mazbut bir görünüme girmişlerdir. Kamera bu değişikliğe zoom yaparak dikkat çeker. İçeri Kadir girer. Süleyman’ın masasına oturur. Ahmet ve İrfan’a bakarak;
KADİR
Hocam seninkiler bayağı değişti. Bu Şair müthiş adam.
SÜLEYMAN
Sadece onlar mı ? Bizi de değiştirdi. Böylesini görmedim. Bunca yıldır öğretmenlik
Yaptım, herşeyi bildiğimi sanıyordum. Şu kahvenin haline bak tam okul oldu.
KADİR
Halen hikayesini öğrenemedik adamın.
SÜLEYMAN
Hikayesini bilmem ama, bilgisini, sevgi ile yoğurup tevazuyla sunan tam bir
Bilge.
İrfan saygıyla elindeki kitaptan bir yeri Şair’e gösterir. Bu sırada kapı açılır. İçeri gösterişli kıyafeti ile Hikmet girer. Havalı bir edası vardır. Ne ki çalışma bölümündekiler onu fark etmezler. Süleyman ve Kadir görür. Şaşırırlar. Kadir ve Süleyman buruk bir gülümseme ile tokalaşırlar. Bu resmiyet Hikmet’in havasını değiştirir. Tedirginleşir.
HİKMET
Allah ... Allah.... Şaşırdım bu ne iş.
KADİR
Asıl biz şaşırdık... Sen buralara gelir miydin ?
HİKMET
Ahmet, İrfan bakın ben geldim ... Satranççı.
Ahmet ve İrfan başlarını çevirirler ve Hikmet’i görürler. Ahmet kalkar, İrfan ağırdan alarak sayfaya bir göz atar ve ikisi de masaya gelirler. Ahmet buruk bir şekilde,
AHMET
Hoş geldin Hikmet Bey.. Nasılsınız ?
HİKMET
Hayret. Bana ilk defa satranççı demedi.
İRFAN
O eskidendi.
Hikmet sıkıntıya girmiştir. Lafı değiştirir.
HİKMET
Çocuklar siz çok değişmişsiniz ne ola ki ?
KADİR
Asıl değişme sizde (İmalı) Hikmet Bey...
HİKMET
Bırak şu “beyli” konuşmayı. Getirin şu satrancı. Kendime bir rakip bulamıyorum
zaten.
KADİR
Duyduk ki şirkette insanları da satranç taşları gibi harcıyormuşsun.
Süleyman satrancı masaya bırakır.
HİKMET
Ne yapalım, güçlü olan kazanır.
KADİR (Tane tane)
Peki... Sevgi, insanların ruhu ne olacak.
HİKMET
Ne diyorsun, ne sevgisi ne ruhu.
KADİR
Boş ver.
İrfan Ahmet’le fısıldaşır. Sonra kalkarlar. Şair’e giderler. Ona satranç oynaması için ısrar ederler. Kabul etmez ama sonra kabul eder. Masaya doğru yaklaşırken Hikmet’te şafak atar. Çok şaşırır. Şair, masaya gelir, selam verir ve Hikmetin karşısına oturur. Oyun başlar. Kahvedeki diğer kişiler ve öğrencilerde masanın etrafına toplanırlar. Seyredenlerin yüzü teker teker çerçeveye girer. Hikmetin yüzü çerçeveye girer. Heyecanlıdır. Şairin yüzü çerçeveye girer. Sakindir. Oyun ilerler. Saat görülür. Hikmet çok heyecanlıdır. Şairin oyun taşlarından kaleyi yer. Kalenin şahsından Hikmetin düşüncesine hayaline harcadığı büro arkadaşı Mimar gelir. Hikmetin durumu iyileşir. Şairin kalesinin peşine düşer. Kalenin şahsında Şef hayaline gelir. Bir süre sonra kaleyi yer. Çok sevinir. Görüntüye seyredenler girer. Şairin durumunun kötüye gitmesi onları tedirgin eder... Şair görüntüye gelir. Sakinliği devam etmektedir. Kendine güvenli bakışı, duruşu Hikmeti rahatsız eder.
HİKMET
O kadar kötü durumdasınız... Halen etkilenmemiş görünüyorsunuz.
ŞAİR
Oyun bir araçtır. Ben araçları amaç haline getirmem.
HİKMET
Nasıl yani ?
ŞAİR
Sen araçları amaç haline getirmişsin. Bu yüzden taşlarımı yediğin zaman sanki bir düşmanını bertaraf etmişsin gibi seviniyorsun.
HİKMET
Evet zafer kazanıyorum.
ŞAİR
Kötü olan da bu. Hırslanıyorsun.
HİKMET
Hırs başarıyı kamçılar.
ŞAİR
Hırs mantığın önüne geçerse sağlıklı düşünemezsin.
HİKMET
Sen vezirini kurtar mantığınla.
ŞAİR
Evet, vezir demişsin, onun peşindesin. Acaba onu hangi rakibinin yerine koydun ?
Hikmetin gözünün önüne genel müdür gelir. Onun yüksek bir yerden düşüşü hayalinde görünür. Gözleri dalmış hafif tebessüm ederken;
ŞAİR
Şah !
Hikmet birden sıçrar. Oyuna bakar. Beklemediği bir hamledir. Bir oyuna, bir Şaire bakar. Seyredenlerin duyguları görüntüye yansır.
ŞAİR
Unuttun mu her zaman bir çıkış yolu vardır...
Hikmet ve seyredenler bu sözü hatırlar. Hikmet kızar. Kabalaşır.
HİKMET
Aklını kendine sakla.
ŞAİR
Hiçbir şey geç değildir.
Hikmet kızgın bakar Şairin yüzüne. Sonra oyuna döner. Başını ellerinin arasına alır. Oyuna kendini verir. Yüz hatlarından çok güç durumda olduğu anlaşılır.
HİKMET
Küçücük... küçücük bir hata yüzünden elimdeki oyunu kaybedeceğim... Bu
haksızlık...
ŞAİR
Hayatımız ufacık hataların sebep olduğu büyük olaylarla doludur... Kimsenin elinde garanti galibiyet yoktur.
HİKMET
Sen ders vereceksen bunlara ver. (Çevresindekileri göstererek)
KADİR
Biz dersimizi aldık ve çok mutluyuz...
İRFAN
Satranççı be... Gel Şairi dinle.. O insanları mutlu ediyor.
Hikmet İrfana ser sert bakar. Oyuna döner.
HİKMET
Yüzde yüz ihtimalle ben yenecektim. (diye söylenir)
ŞAİR
Yüzde yüz görünen ihtimaller yoktur. Hesapları hiç olmazsa yüzde 99’luk yapmalı. Yüzde birlik kısmı da Allah’a bırakmalı.
Hikmet bakar Şairin yüzüne anlamsız.
SÜLEYMAN
Ama o yüzde bir öyle bir yüzdebir olabilir ki, 99’a bedel olur.
Hikmet ayağa kalkar. Toparlanır.
KADİR
Ne oldu, gidiyor musun, oyun ne olacak ?
HİKMET
Oyunu bırakıyorum.
KADİR
Yani yenildin.
HİKMET
Hayır yenilginin tadını size vermeyeceğim.
AHMET
Kaçıyorsun, kaçıyorsun.
HİKMET
Şair misin nesin seninle mutlaka yine karşılaşacağım... (der)
Kapıdan onu saygıyla geçiren Mustafa’yı iter ve çıkar, gider. Diğerleri gidişi izler. Sonra Şaire dönerler.
ŞAİR
Yine gelecek. İnsanı mahveden hırsından başkası değil...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.