- 756 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HAYATIMIN AŞKI SAHRAP'TAN, MACERACI'YA, AVCILAR'IN NASIL GÖREME OLDUĞUNUN HİKAYESİ.
.
Göreme’yi bizzat gezip görmeseniz de en azından adını mutlaka duymuşsunuzdur. Tarihi ve doğal güzellikleriyle gerek yurt içinden gerek yurt dışından insanların görmek için akın akın gittiği oldukça değişik ve güzel bir yerdir. Güzel olmasına güzeldir, herkes görmeyi ister ama adı Göreme..Bu biraz acayip değil mi? İşte bu gün sitemizin araştırmacı ve soruşturmacı tarihçisi olarak bu Göreme isminin nereden geldiğini açıklayacağım sizlere.
Efendim bu beldeye tarih boyunca değişik adlar verilmiş. Mesela Matiana, Maccan, Korama gibi...Resmi Tarihe göre de Göreme ismi bu Korama’dan geliyormuş. Tabii ki külliyen yalan.
Korama’nın da bir hikayesi var ama burada anlatamayacağım. O sebeple o kısmı atlıyorum.
Göreme olmadan önceki en son adı Avcılar imiş.
Yöre tarım ve hayvancılığa pek elverişli değil. Deniz olmadığı için balık da yok. N’aapsın yöre halkı? Karınlarını doyurmak için avcılığa yönelmişler tabii ki? Dolayısıyla da beldenin adı Avcılar olmuş.
Peki sonra nasıl Göreme olmuş?
Avcıların Göreme olması aslında Nuray Yılmaz ile başlar.
Şimdiki nesil pek bilmese de Nuray Yılmaz Türk Televizyonlarının ilk gezelim- görelim programının yapımcısı ve sunucusuydu. Şehir şehir, köy köy gezer ve nerede bir yemek kokusu alsa hemen oraya yanaşırdı.
İşte bu gezelim- görelim programına başladığında incecik, dal gibi bir kızcağız olan Nuray Yılmaz her gittiği yerde tereyağlı bazlama, ıspanaklı gözleme derken küp gibi bir şey oldu zamanla.
Allah için tokgözlü bir kadıncağızdı. Önüne bir lavaş ekmeği, azıcık çökelek, bir de yeşil soğan korlardı o da başlardı anlatmaya ’’ Mımmmm. Nefisss. Bu yörenin yemekleri gerçekten de tek kelimeyle harika. Mutlaka gelip bu lavaş ekmeğini, şu mübarek yeşil soğanı, şu çökeleği yemelisiniz’’ Veyahut da ’’ Aman Allah’ım..Şu suda haşlanmış bir güveç dolusu patetesin nefasetine bakar mısınız? Şu yumurtalara ne demeli peki? Bunu çıkaran tavuğun kıçı ne mübarek bir kıç tahmin edemezsiniz’’
Garibim Nuray, diyar diyar dolaşıp zeytinyalı enginarıyla meşhur yörelerimizden balkabağı ile özdeşleşmiş illerimize kadar tanıtmadık yer bırakmasa da o dönemlerde tabii ki millette böyle dengeli beslenme, hele hele de organik besin düşkünlüğü olmadığından genelde ’’ Amaaan ya iki tane kumpir yiyecem diye taa Afyon’a gidilir mi?’’ diyordu millet.
Neyse efendim daha sonra Tayfun Talipoğlu rahmetli aldı sazı ele ve dokundu Bam Teline...Yalnız o yemeklerden daha çok tarihi, turistik ve ilginç mekan görüntüleri sergilediğinden biraz farklı bir gezelim-görelim olayıydı. Yani o yemek için gezmedi.
Bir müddet Acun Ilıcalı da gezdi gördü ama Allah ona ’’ Yürü ya kulum’’ demişti bir kere. Türk’ün pidesi yerine İtalyan’ın pizasını tanıttı daha çok. ( Onunki de yemek programı değildi aslında. Daha çok yabancılara ’’Acun Firarda’’ ya da ’’Televole’’ dedirtmeye çalışır biz de tv başında manyakça zevkten dört köşe olurduk turist kızların hallerine.
Velhasılıkelam Nuray Yılmaz’la başlayan bu gezelim görelim olayı zaman içerisinde unutulmaya başlandı. Taaa ki otçular piyasaya çıkana kadar.
Otçu deyince aklınıza esrakeşler gelmesin. Bahsettiğim otçular her türlü derdin devasının davultozu, minare gölgesi, havlıycan, havlamıycan, ebemin güveci, sinameki, ziftin peki gibi otlarda olduğunu söyleyerek bizleri iyi etmeye çalışan gayretkeş insanlardı. Aralarında dört kavanoz balı ( Daha doğrusu şeker ağdasını ) 100 Tl ye kakalayanlar, ’’100 portakaldaki C vitamnini bir tek hapta topladık ’’ diye bizlere hapı yutturanlar da vardı.( maalesef halen de varlar ) Ve tabii ki iş bu noktalara gelince yüzlerce senedenberi var olan ama kimsenin rağbet edip de okumadığı ’’ Şifalı bitkiler ’’ Yüzlerce seneden beri var olan ’’ Tıbb-ı Nebevi Ansiklopedisi ’’ de devreye girdi. Fitness salonlarını filan söylemeye gerek yok tabii ki.
Bu ot- bot meselesi daha sonra insanları doğal ve organik besinlere yöneltti. İşte o andan itibaren de televizyonlarda doğal lezzet programları başladı.
Doğal tadlar, doğal lezzzetler milletin hoşuna gitmişti ama yanlış anlaşılmasın. Elalemin derdi bizi çok gerdi programları olan izdivaç programlarında olduğu gibi doğal lezzet programlarında da sadece seyirciydi millet.
Bu arada devreye doğrudan doruya yemek programları da girmişti ki iki önemli ismi unutmak ne mümkün: Emine Beder ve Sahrap Soysal...
- Evet sayın seyirciler. Dört kişilik bir aile için yapacağımız bu güzel yemeğin malzemelerini sayıyorum: Bir kilo kalem pirzola, üç yemek kaşığı tereyağ, iki adet soğan, üç adet domates, bir avuç yeşil biber, iki kaşık domates salçası, bir kaşık biber salçası, bir fiske tuz, iki fiske kimyon, bir tatlı kaşığı çam fıstığı, iki tatlı kaşığı kuş üzümü, zencefil, tarçın, bir adet limon...
Tabii ki onlar böyle anlatırken annelerimiz ya da eşlerimiz de not alırdı onlar her ne derlerse...
’’Hımmmmm yarım kilo tavuk göğsü, bir kaşık ayçiçeği yağı. bir domates, bir adet soğan, bir kaşık domates salçası, acıcık tuz...Ötekileri geç ama çam fıstıksız da olmaz ki bu mubarek...Hah tamam buldum. Çam fıstık yerine de bir avuç Çorum leblebisi...’’
Yani ’’Gezelim-görelim’’ ile başlayan ve hatta bini aşkın sayıya ulaşan yemek olayı, hayatımın aşkı Sahrap Sosyal ve bir diğer aşkım Emine Beder ile yeniden başlamıştı. ( Bu arada farkında mısınız bilmem? Hayatımın aşklarını da itiraf ettim. )
Ancak bu arada ( Allah rahmet eylesin, nurlar içinde yatsın ) Jülide Gülizar’ın hakkını da teslim etmek gerekir. Televizyonlarımızın siyah-beyaz olduğu dönemlerde hükumet silolarda, anbarlarda artık neredeyse kurtlanmak üzere olan yeşil mercimeği bizlere yedirmek için öylesine bir reklam başlatmıştı ki o derece olur. İşte o dönemde rahmetli Jülide Gülizar anlatırdı:
-Değerli seyirciler ! Şimdi sizlere yeşil mercimekten nasıl reçel yapılır onu anlatacağım.
O günleri yaşamayanlara şaka ya da kurmaca gibi gelir ama aynen böyle değil miydi? Mesela bana inanmıyorsanız Bedri abiye ( Bedri Tokul ) sorabilirsiniz. Resmen Yeşil mercimekten nasıl reçel yapacağımız anlatılır, yemeklere et yerine katılacak olan bir avuç yeşil mercimeğin bir kilo etten daha fazla protein sağlayacağı üzerine saatlerce konuşulurdu. Tabii ki o yıllarda vatandaşlarda müthiş gaz kaçakları olduğunu anlatmaya gerek yok bu yeşil mercimek yüzünden.
Yemek proglarımını tutması üzerine iş çığırından çıktı. Yanına bir kamera ve kareman, eline bir mikrofon alan, bakir Anadolunun bekaretini bozmak için soluğu Anadolu’nun köy ve kasabalarında almaya başladı. Fakat bu yeni kuşak öyle iki tane domates, bir iki salkım üzüm ve çökelek peynire ’’ Immm ımmm ımmmmm Neffis. Harika...Ben hayatımda böyle bir şey yemedim’’ Diyecek türden bir nesil değildi
Bu yeni nesil mesela nerede bir köy düğünü varsa soluğu orada alıyordu.
-Oy ben sana kurban olurum teyzem. Keşkek mi yaptın sen o pamuk ellerinle? Hemen bir tadına bakalım.
Teyze daha ’’ Oğlum sabret. Az sonra sofralar kurulacak, sen de oturur bir kenarda yersin milletle’’ demeden yarım kazan keşkeği mideye indiriyorlardı.
-Offf offf offff. Şu kızarmış kazın güzelliğine bakar mısınız sayın seyirciler?
Sayın seyirciler her türlü hormonu salgılayarak kızarmış kaz görüntülerine bakarken sunucu kazın iki budunu birden mideye indiriyor.
- Allahımm. Bu nasıl bir şey?Şu perde pilavını görüyor musunuz sayın seyirciler? Şimdi sizler adına bu muazzam sanat eserinin tadına bakıyorum.
Tadına bakıyorum dediği olay sonucunda ne perde kalıyor ortada ne pilav...
-Vay vayyy vayyyy. İşte baklava bu. Bunu sen mi yaptın nenemmm?
Nene ’’ Ulan namıssızın dölü, tepsiyi indirecek mideye ’’ korkusuyla ’’ Vallahi ben yapmadım. İki gözüm önüme aksın ki ben yapmadım. Bizim Deli Hörü yaptı. Allahın delisi içine ne kattı bilmem’’ Diye cümle kurarken sunucu tepsiyi yarılamıştır bile.
-Oy oyyy oyyyyy. Ben bu mantıyı yerim valla. Bir kaşığa kaç tane sığdırıyorsunuz böyle?
Kadıncağız daha bir kaşığa kaç mantı sığdırdığını söylemeden sunucu mideye bir kaç tabak mantıyı sığdırmıştır.
Ve bu arada Gurmeler..Onlar da il il,ilçe ilçe, köy köy dolaşıp sözde yemeklerin tadına bakıyorlar.
- Hımmmm balık tek kelimeyle nefis olmuş. Yalnız ızgara yaparken bir iki yaprak defne, bir tutam da fesleğen koysaydınız yanına.
-O la laaaaa...Muhteşem bir rosto. İnsanın ağzında lokum gibi dağlıyor. Deniz tuzu kullanıyorsunuz değil mi?
Efendim işte bu yeni nesil arasında kimler yoktu ki?
Gurme deyince tabii ki Vedat Milor en başta...
Mesela ’’Seksenler’’dizisinin Ahmet’i Şoray Uzun ve programı ’’ Şoray Yollarda’’
Mesela Türkücü Turgay Başyayla ve programı ’’Lezzete Yolculuk ’’
Mesela Ham çökelek Atilla Taş ve Programı ’’ Taş Devri ’’
Ama?
Ama Avcılar kasabasına isim değiştirten kişi Maceracı oldu.
Evet..Maceracı tam bir milli felaket, gerçek anlamda bir doğal afetti.
Düşünebiliyor musunuz adam programının adını ’’ Meceracı’’ Koymuş. Yani onun için yemek yemek bir macera. Diğer meslektaşları gibi bu olayı bir iş olarak görmüyor. Onun için yemek yemek bir hobi. İşin macera kısmına gelince: Kim bütün bir koyunu mideye indirdikten, üzerine bir tepsi baklavayı da aynı bölgeye sığdırdıktan ve hepsinin üstüne yirmi sürahi ayran içtikten sonra ’’ Şimdi bunların üzerine şöyle nefis bir sütlaç yiyerek midemizin sesini dindirelim ’’ Diyebilir ki.
Kim ’’ Oy teyzem ben senin o kınalı ellerini yerim’’ derken ciddi ciddi o teyzenin kınalı ellerini yemeyi düşünür ki?
Eski adıyla Avcılar, bu günkü adıyla Göreme olan ilçemiz işte bu Maceracının özel ilgi alanlarının başındaydı. Maceracı, yani tam adıyla Murat Yeni, Göreme’yi kendisine mesken tutmuştu. Zira Göreme’nin en meşhur yemeği testi kebabıydı. Gerçi tam anlamıyla bir etoburdu Murat Yeni ama patlıcan, biber, domates gibi sebzelere de etin yanında olmak şartıyla hayır demiyordu.
Maceracının Göreme’ye her gelişinde çömlek ustaları çömlek yetiştiremez oluyorlardı. Zira onun Göreme’ye gelmesi bir çekirge sürüsünün ekin tarlasına girmesi bir şeydi. Ne testi yetişiyordu ona ne de kebap.
İşte bu sebeple Avcılar halkı aralarında toplanıp karar verdiler: Bundan sonra artık yiyecek-içecek stoklarını canları bahasına savunacaklardı. Bu savunma önlemlerinden olmak üzere önce yörenin ’’Avcılar ’’olan adını ’’ Göreme ’’ olarak değiştirdiler..’’ Gelemeyesin, göremeyesin inşallah’’ manasında yörenin adı ’’ Göreme ’’ oldu. Ama yine de Maceracıyı yöreden uzak tutmak mümkün olmadı. Bunun üzerine topyekun seferberlik ilan edip bir güzel dövdüler ve böylece yöreyi her türlü istiladan korudular.
Evet artık yöre her türlü istiladan kurtulmuş vaziyette ama yetişecek yeni nesil o eski acı dolu günleri unutmasın diye yörenin adını değiştirmediler. Göreme olarak kaldı.
Beleş testi kebabı yemek gibi bir artniyetiniz olmamak kaydıyla Göreme’yi görebilirsiniz. Ancak Maceracının yasağı halen devam ediyormuş duyduğum kadarıyla.