Serçenin Ölümü
Kendimi kalabalıklaştırma çabam bu sabah yine beni ürkütüyor. Kendimle konuşuyorum yol boyunca. Gerekli gereksiz bir sürü şeye takılıyor aklım. Anahtarımı yokluyorum önce. Cebimde olduğunu görüp rahatlıyorum. Her sabah gördüğüm insanlardan biriyle konuşayım diyorum ama dilimde öyle çok sözcük var ki bir patavatsızlık yaparım diye başımla selamlayıp geçiyorum. Kulaklığı takıp kulağıma müziği son ses açıyorum beynimin sesini bastırmak için. Geceden kalan baş ağrısı yüzünden fazla katlanamıyorum. Kapatıp çantama atıyorum müzik çaları. Bu defa sessizlik dişini geçiriyor etime.
Sükûnete bu kadar ihtiyacım varken neden yapıyorum ki bunu kendime? Bu bir unutma çabası mı? Ne kadar kalabalık olursam o kadar kolay mı atlatırım ayrılık acısını? Zaten herkesten, her şeyden ayrı değil miyim? Ayrı olmak değil mi beni bu denli yıpratan şey? Kollarımı kime uzatsam benden kaçmak için bir bahane buluyor işte.
Çıkıp gidiyorum. Ayaklarım isyan edene kadar yürüyorum. Yorulup bir bankın ucuna atıyorum kendimi. İçimde sıkışıp kalan ruhumun, boğazıma dizilen nefeslerimin bütün vebalini onlara yüklemek… Ayaklarıma bunu yapmaya ne hakkım var ki? Ne kadar da zalimim ben diye düşünüyorum. İnsan hep güçsüze abanıyor işte.
İki adım öteme serçeler konuyor. İstanbul’un müdavimleri, yaz-kış yoldaşları serçeler… Kum dolu bir çukurda debeleniyorlar. Temizleniyorlar kendilerince. Onlara bakarken uzun zaman önce karaladığım satırlar geliyor aklıma. “Siz hiç ölü serçe gördünüz mü?” diye başlayan bir yazı. Sanki tam da bu günü anlatır gibi yazmışım. Tek bir cümle kalmış aklımda. Serçelere bakıyorum ve “Siz hiç ölü serçe gördünüz mü?” diyorum onlara. Beni anlamıyorlar. Sesimi daha da yükseltiyorum. “Siz hiç ölü serçe gördünüz mü?” Umursamıyorlar. Besbelli görmemişler. Bir dönüp baksalar görecekler aslında.
Kendi kalabalığım ürkütüyor beni bu sabah. Ne deniz, ne serçeler, ne bahar… Hiç birisi tutmuyor elimden. Dinlediğim bunca şarkı anlamıyor dilimden. Kalabalığımdan ürküyorum, pusuyorum. Üstadın sözüne sığınıyorum.
"Allah’ım; boğulmak, yıkılmak, berheva olmak üzereyim!...Allah’ım, güzel Allah’ım! Sen hiç bir nefse takâtından fazla yük yüklemezsin.Beni ensemden,bir kedi yavrusu gibi tut ve kaldır.Beni bu imtihandan muzaffer çıkar!"
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.