...Eylül'ün son günleri, bayrama ramak kala
Bir kadının işi tam da kendisini yansıtmıyorsa!
Her sabah rutin bir şekilde iş yerine gelip, iş yerimi açtığım, ortalığı silip süpürdükten sonra, oturduğum masamda etrafı seyreder durumdayken, bir kadın, bir gölge gibi gelip önümden geçiyordu. Okadar usul, okadar sessizdi ki, gölgesi masama vurmasaydı kadının geçişini fark etmeyecektim bile.
.. Kadın usul- usul ilerlerken kadına baktım, uzun sayılabilecek bir boya sahip olan bu kadın oldukça da ince yapılı, vede Dim dik yürüyordu sanki sopa yutmuş gibi..Oldukça düzgün bir fiziğe sahip olan bu kadın iş yerinin koridorundan ilerlerken bende arkasından bakıyordum.Neden bu kadar dikkatli, neden bu kadar farklı gelmişti bana bu kadın onu da anlamış değilim ayrıca ama kadının kapıdan içeriye girişi, ilerleyişi çok tuhaf, çok dikkat çekiciydi açıkçası..
Kadının öyle bir yürüyüşü vardı ki, sanki iş yerinin koridoru her adım attığında biraz daha uzuyor , biraz daha genişliyor, selülüt’ü değişiyordu iş yerinin...Kadın ilerledikçe bende kadının arkasından bakıyordum, neler olacak diye..
..İlerde, en baştaki makinenin başında oturan genç kulaklığını kulaklarından çıkararak, yerinden kalktı ve o da usul -usul bu tarafa, kadına doğru yöneldi.. Bu genç, hemen her günün sabahında buraya gelip, oyun oynar yer içer, o ana parası olmasada gene de yer, içer, oynar kısa bir süre sonra borcunu getip ödeyen bir gençti
.. Okuldan daha çok buraya gelip burada geçiriyordu günlerini, o günde o günlerden biriydi işte. …
..Bu genç henüz lise çağında, oldukça iri yapılı okumayı sevmeyen ama ille de okuyacaksın diye direten, gayet varlıklı, oldukça zengin bir ailenin ikinci oğluydu..
Genç okula gitmeyi sevmediği gibi, onu bir de dershaneye yazdırmışlardı..O da dershaneye gitmeyip, dershanede geçireceği zamanı burada geçiriyordu..( 16 ) on altı yaşında bir lise öğrencisi olan bu genç Erzurumluydu..
...Erzurumlu olduğunu da, iki gün önce ikimizin karşılıklı yaptığı bir sohbet sırasında öğrenmiştim..
.Oldukça kuvvetli, iri yapılı oluşu da etrafındaki gençleri ürkütse de gene de onunla arkadaşlık yapmayı seviyorlardı, neden onu da bilmiyorum.. Belki gözü pek, çok kuvvetli oluşundan mı bilinmez ama arkadaşları tarafından sevilen bir gençi, onu biliyorum.., adeta bir öküzü bayırda tutacak kadar güçlü kuvvetli olan bu genç, aynı zamanda da çok sinirli vede asabiydi..
Okumayı sevmediğinden dolayı, kendine göre bazı planlar yapıyor, babasının kirada olan dükkânlarından bir tanesini kiradan alıp, kendisinin işleteceğini anlatmıştı bana.
Babasının burada olmadığını, halasının kanser hastası olduğunu ve babasının bu nedenden dolayı halasını ziyaretine gittiğini.., Babamın olmaması, cebimde de harçlığımın olmaması anlamına geldiğini de söylemişti.,gayet sakin sıradan bir olaymış gibi anlatıyordu her seyi..
Oldukça rahat ve de gülümseyerek konuşup,, özetlemişti durumunu.
‘’Anneminde eskiden , kendi güzellik salonu vardı’, ama hastalanınca devretmek zorunda kaldı, yanında eski çalışanlardan birine devretti, oldukçada hesaplı vermiş dükkanı, hani tanıdık biri olsun yabancıya gitmesin misali, dedikten sonra, genç konuşmaya devam etti ve sanki birisinin onu dinlemeye ihtiyacı varmış gibi, içten samimi vede oldukça detaylı anlatıyor, net cümlelerle konuşuyordu ve belkide bu genci ötekilerden ayıran tarafıda bu idi, çok netti..
. Annemde kanser hastasıydı ama annem hastalığı atlattı. Anneme de mide kanseri teşhisi konmuştu, midesinin çoğunu aldılar ama mide büyüyor zamanla, diye de eklemişti telaşlı –telaşlı bir şekilde.Annesi için, hayli endişeli olan bu genç, öyle anlaşılıyordu ki, aynı telaşı halası için etmiyordu, zaten yaşıda çok gençti ve bilemiyoruz, bilemeyizde aile içerisinde nelerin olup bittiğini..
..Erken teşhis değil mi? Diye sorunca da!
Genç, evet’, erken teşhis dedi üzgün bir bakışla,.
Ve …,ama annem artık yendi o hastalığı, halamı bilmiyorum diyerek bitirmişti konuşmasını.
..Genç annesini anlatırken, bende o an annesini hayalimde canlandırmaya çalıştım, çünkü Erzurumluydu, az çok Erzurumluları tanıyordum.Bu gencide az çok tanıyordum kaç yıldır gelip gidiyordu buraya oyun oynamak için, bazen de takılmak için geldiği de oluyordu ama daha çok arkadaşlarıyla oyun oynayarak, geçiriyordu zamanının büyük bir bölümünü.
. Genç’in maddi durumu iyi olmasına rağmen, öyle cebinde çok harçlığı yoktu, iyi giyimli değildi, sıradan hatta pek çok arkadaşlarından daha kötü giyiniyordu..
.. Babasını da bir sefer görmüştüm, oda yine oğlunun merak etmiş arkasından gelmişti, çünkü oğlunun okula gitmediğini öğrenince, kafeye, yani bura’,oğlunu almak için gelmişti,işte o zaman görmüştüm babasını..
Bu genç babasını görür görmez ona diklenmiş, babasına dik-dik cevaplar vermişti o zaman., hatta salak mısın sen nesin, diyecek kadar da ileriye gitmiş, çok şaşırtmıştı beni ve duyduklarıma inanamamıştım..Gel ki söylediklerinin argo kısımlarını ben duymuş, babası duymamıştı, ya da duymazdan mı gelmişti, hiçbir fikrim yok.. .
Gence, ne diyorsun?
Babana karşı nasıl bir konuşma bu?-diye de, tepki vermiştim.
‘’Genç, babası için, hak ediyor, sanki çok umurundaymışım gibi gelmiş buraya beni götürecekmiş’, boş kaldı ya, beni arıyor, beni merak ediyor, diyerek, karşılık vermişti benim tepkime.
Bu olay, yaklaşık iki yıl önce falan olmuştu
..O Pazar da, yine berbat bir Pazar sabahı daha, yine sıkıntılı sabahından biri daha yaşıyordum…Bir yandan yağmur, bir yandan soğuk. İşler durgun, ne olacak halimiz diyerek sayfaları karıştırırken…, İşte tam bu sırada yanımdan geçip giden o gölgeyi gördüm.
Başımı kaldırdım, sağ elimi çenemin altında yumruk yapıp, başımı sola çevirip, sol omzumun üzerinden öylece durmuş, o ikiliye bakıyordum..
... Kadında ses yoktu, gençte de ses yoktu..Her ikisi de sakin bir şekilde yanıma, oturduğum masanın ucuna kadar yaklaşıp durdular, hala her ikisinden de ses yoktu..Genç ağar hareketlerle elini cebine soktu, cebinden çıkardığı ( 20 ) yirmi TL yi hesabı almam için, masamın üzerine bıraktı..
Hemen hesabına baktım, hesabı ‘’Yedi’’ TL ‘yi biraz geçmişti. Genç bir patso, bir de çikolatalı gofret yemişti..
..Kadın, karşımda öylece durup etrafı kontrol ederken, ben bir yandan hesabı alıyor, bir yandan da kadını süzüyordum. Kadın, düzgün fiziğinin yanımda, güzel, çekici bir kadındı. Kısa kıvır -kıvır beyaz saçları ona çok yakışmıştı ayrıca. Omuzlarına beyazımsı bir şal almış, elbisesinin uzun eteği topuklarına kadar inmiş, sanki masallardan çıkıp gelmiş o nineleri andırıyordu. Esmer tenli, sivri çenesi, yuvarlak yanakları onu bir başkalaştırmıştı, ama çok katı bakıyordu.
Kadın bana, bunun başka borcu var mı? Diye sordu oğlunu göstererek..
Bunun başka borcu var mı? Diye sorarken de, sadece kafasını çevirmişti oğlunun olduğu tarafa.
Gözlerimi kaldırıp kadına baktım, biraz mahcup, biraz çekingen bir vaziyetteydim ve ben neden bu durumdaydım, onu da anlamış değilim ayrıca, ama neyse..
. Sanki kocaman bir suç işlemişim gibi, ürkek bir şekilde orda oturmuş kadının bakışlarıyla beni ezmesine izin veriyordum.
‘’Kadına,’’ yok’, başka borcu yok dedim..
Kadın, yeniden oğluna dönerek, senin burda başka borcun var mı? Diye sordu
Oğlu, hayır, benim başka borcum yok dedi.
Kadına, sen annesisin galiba dedim, ürkek, ürkek hemde nasıl ürkek’im bir görecektiniz beni. Hayatımda ilk defa bu kadar ürkek, bu kadar etkisiz kalıyordum birisinin karşısında, üstelik bu bir kadındı..
Kadın, evet annesiyim dedi.
Kadına, benziyorsunuz, benziyorsunuz derken, gergin olan ortamı biraz olsun yumuşatmak, Benim amacım sadece buydu, ortamın biraz yumuşaması, kadının o katı bakışlarını az da olsa erimesini istiyordum.. Kadının karşısında kendimi öyle suçlu hissediyordum ki o anda, yapabileceğim tek şey budur diye düşünüyordum..
... Kadın, içeriye elleri öne bağlı olarak girdi, hiç şekil şema bozmadan, çıkarken de aynı duruştaydı, elleri öne bağlı, omzuna attığı şalın, her iki ucunu tutuyordu.
Kadın,ben bu tür yerleri hiç sevmiyorum, yine başını uzatttı, kaldırımı işaret ederek, şuradan her geçişimde buraya bakıp beddua ediyorum, demesi ‘’Kadın kapıdan tam çıkarken silahındaki son kurşunlarıda üzerime boşaltması, beni çok üzmüştü ve ayrıca o konuşmayı ona hiç yakıştıramamıştım, hani birine çok hayransın, sonra bir tesadüf sonucu onu tanıyorsun ve bakıyorsu ki, bu hayran olduğum kişi olamaz deyip, korkunç bir hayal kırıklığı yaşıyorsun, kapıdan çıkıp gittiler.. ben sadece arkalarından baka kaldım, adeta donmuş kalmıştım, ve yine kendimi suçladım, dayanılmaz bir sızı aktı içime, içim acıyordu.
Sadece şunu düşünebildim, kadın da bir zamanlar güzellik salonu işletiyordu, elbette bakımlı vede alımlı olacaktı, neden şaşırdım ki? ....
Gündüz Yavuz..
...Eylül’ün son günleri, bayrama ramak kala
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.