ZAMAN BEKLEMEZ
Hayat beklentiler yumağı olmuş görünüyor. Çoğumuz için geçerli bir durum olduğunu düşünüyorum. Bu çoğunluğun içinde yer almak, beni ürkütse de, umut etmeye eşdeğer bir anlam yükleyerek sıyrılıyorum işin içinden. “Beklentim yok, umudum var.” Kulağa ve göze daha hoş geliyor. Aklıma da yatan bir söz. Peki ya kalbime? Kalbim bu sözden hoşnut mu? Hoşnut olsaydı aklımla bir olup bana bu yazıyı yazdırmaz, “BEKLENTİ-UMUT-BEKLENTİ-UMUT” diyerek atmaya devam ederdi. Ama öyle demiyor. Bir yerlerde karışıklık var. Bu düğüm, beklentiyle umudun aynı anlama gelemeyecek kadar ayrı duygular olduğunu kavrayabilmekle çözülecek. Ve ben bu düğümü çözerek kalbimi ferahlatmaya kararlıyım.
Beklentimiz yok mu gerçekten? Hayatımızda bir şeyler beklediğimiz-söz, davranış, para, menfaat, yardım, telefonla aranma- kaç durum var? Bir gün şu olduğunda, bu gerçekleştiğinde, o geldiğinde iyi ve mutlu olacağınıza dair kendinize söylediğiniz şartlı söylemleri düşünün.İçinde beklenti var. Daha da önemlisi hayatı ertelemek var. Ondan da önemlisi ömrü hep gelecekte (o da bir ihtimal dâhilinde )yaşama riski var. Ve her şeyden önemlisi hayatı yaşayamadan bitirmek var.
Beklenti, beklemeyi de içinde yaşatıyor.
Çocukların büyümesini beklemek .
Taksitlerin bitmesini beklemek .
Havanın ısınmasını beklemek .
Havanın serinlemesini beklemek .
Sevilenin aramasını beklemek .
Dost ziyareti için en uygun zamanı beklemek .
Emekli olmayı beklemek .
Maaş gününü beklemek .
Bu liste uzar da uzar. Bu beklentilerin gerçek olmasıyla ilgili hayaller kurmaya başladığımızda bugün yaşanmamış oluyor. Ya da geleceğin gözleriyle bugün yaşanmış gibi rol yapıyor. Beklemek eylemsizliği içinde barındırıyor. Sen dur! Dünya dönsün. Dünya ile birlikte dönmek başımızı döndürdüğünden ilk durakta iniveriyoruz.
Verdiğimiz bu mola bir çocuğun büyüme vakti. En az 15–20 yıl.
Verdiğimiz bu mola bir taksit senedi. En az 1 yıl.
Verdiğimiz bu mola bir mevsimin bitimi. En az 3 ay.
Verdiğimiz bu mola bir emekliliği kazanma süresi. En az 20–30 yıl
Çocuklar ve yaşlılar yetişkinlerden çok farklılar. Parktaki çocukların telâşına ya da yaşlı bir kişinin konuşmalarına tanıklık etmişsinizdir. Çocuk parka gitmek için acele eder. Eve dönüş vaktine kadar bildiği tüm oyunları oynamak ister. Yarına bırakmaz. “Birazını da yarına saklayayım”, demez. Biraz da bundan değil midir eve dönüşteki mızmızlıkların sebebi. ŞİMDİ ve BURADA oynanacak. “Bugünlük bu kadar yeter, yarın devam edersin” sözü yanındaki büyüğüne aittir. Bir çocuğa söylenebilecek en sevimsiz cümledir. Yaşlılar ise ne kadar vakitlerinin kaldığını bilmedikleri için beklemek istemezler. Yaşlı bedenleri elverdiği ölçüde zamanla paralel hareket ederler. Ne gecikerek ne de erteleyerek. “Yaşına başına bakmadan nasıl da giyinmiş, romatizmalarına aldırmadan amma da geziyor, otursun evinde yaşlı gibi”. Bu söz de sanki kendisi hiç yaşlanmayacakmış gibi davranan yetişkine aittir.
Beklentiye girmek için en az bir kişiye daha ihtiyaç vardır. Bu kişinin ise genelde bu durumdan haberi yoktur. Kimi zaman kırgın bir kalbin içinde saklanır. Kıran tarafın arayıp özür dilemesini bekler. Kimi zaman da arkadaşına gücenir. Zihnimizden geçenleri müneccim edasıyla okuyup, anlayıp, bize tam da olmasını istediğimiz gibi davranmasını bekler. Beklentimize yakışır davranmadığında karşı tarafa inceden inceye kızarız, kırılırız. “Ondan hiç ummazdım” dersiniz kendinize. Ne beklediğinizi karşı tarafın bilmesi gerektiğine o kadar inanırsınız ki, tersi durumlar yaşanınca alınganlık gösterirsiniz. Belki de küsersiniz. Alınganlığa meyilliyseniz eğer, mutlaka alınacak bir şeyler de bulursunuz.
Elbette düşünmeden, beklemeden hareket edelim demiyorum. Sabretmenin gücünü kim inkâr edebilir ki? Ama sürekli “ya sabır!” çekerek hayata her zaman seyirci koltuklarından bakmayalım diyorum. Sahnede rol almak keyifli olabilir.
Beklettiklerimizi adım adım gerçekleştirmeye başladığımızda umutlar da yeşermeye yüz tutacaktır. Umut, hayatta kalabilmek, hayata tutunabilmek için gereklidir. Umut , kişiye can verir. Sadece umut etmek yeterli değildir. Umutlar kişiyi geleceğe, sağlam adımlarla ve ne istediğini bilerek amaçlıca ilerletir. Yeter ki bugüne ait işlerimizi bahane üretmeden zamanında yapabilme fırsatını yakalayalım. Yarınlarımıza beklettiklerimizi değil, umutlarımızı miras gönderelim.
Beklentinin en kötüsü zamana karşı yapılanı sanırım. Böyle bir lüksümüz olmadığı halde. Oysa;
Her şeyin üzerinden zaman geçiyor.
Es geçtiği tek ayrıntı yok.
Kimseye ayrıcalık da yapmıyor.
Payına düşenden herkes nasibini alıyor.
Her şeyin üzerinden yıllar geçiyor.
Kimi gençlikle tanışıp,
Kimi yaşlılığa veda ediyor.
Gencin gözünde büyüyen zaman,
Yaşlı bir bedende sayılı an.
Zamansızlıktan şikâyet edenler,
Geçmek bilmiyor diyenler,
Farkında değiller
Zaman herkese değiyor.
Gittikçe kabuk bağlıyor acılar
Gözden yaş ilk günkü gibi akmıyor.
Dün öldü deseler de bugün
Yürekte ince bir sızı kalıyor.
Hüzünle gösterirken yüzünü
Sevinci tattırmayı da ihmal etmiyor.
Mutluluk ve mutsuzluk bir arada
Kardeşçesine büyüyor.
Oyunu tasarlayan sunuyor senaryoyu
Oynanıyor tek perdelik gölge oyunu.
Gelecek ümidi barındırsa da
Hayat yarınlara taşınmış oluyor.
Bugünden vazgeçiş başlayınca
Sonralara umut ekmek huzur veriyor.
Sevgilinin koynunda su gibi akarken zaman,
Bir de onu hasta yatağından,
Mahpustaki misafirden sorsan .
Ayrıntılarda boğmaya kalkmak boşuna anıları,
Nasılsa geriye dönüp bakıldığında anımsanacak,
Bütün bir kitabın yaprakları .
Gün biter.
Dünler bugünden uzaklaşır.
Eskimeyen umutlarım
Gitgide bana yaklaşır.
Yüzyılın gerçeği bu
Zaman ben olmaya fırsattır.
Zaman bize değil biz zamana yön verelim. O, kendine verilen rolü yerine getirip akıp duruyor.
Zamanı nasıl değerlendireceğimizle ilgili kontrol ise bizim elimizde sihirli bir güç. Biz bu gücü kullanalım ya da kullanmayalım zaman akmaya devam edecek.
En son kendin için ne yaptın? sorusuna:
— Hiçbir şey , yanıtını vermeyerek uzadıkça uzayan bir liste yapabilelim.
Kıymetli zamanınızı bu yazıyı okuyarak değerlendirdiğiniz için ise çok teşekkür ederim.
Özden HORAN
EDİRNE-2008
YORUMLAR
Yazı hakikaten güzel.ÖZellikle şu cümle o kadar hoşuma gitti ki: "hayata her zaman seyirci koltuklarından bakmayalım diyorum. Sahnede rol almak keyifli olabilir." Şöyle de olabilirdi: "Sahnede rol almak çoğu zaman keyiflidir."Aslında yazarın konuşma dilini kendiminkine benzettiğim için belki de bu kadar hoşuma gitmiştir.Ama...Hep bir aması olmak zorunda değil mi? :) Bir yazı bu kadar keyifle okunur da okunma sayısı diğerlerine göre az olursa vardır bir sebebi.O sebepte yazının sonunda.O şiir tadında "şey" belki içinden geldi ve yazdın ama bence şiirlerinin arasına ekleseydin böylesine güzel bir yazıyı okuyanlara haksızlık etmezdin gibime geliyor.Kaldı ki bu benim fikrim; bi başkasını enterese etmez...
Erkan Ünlü tarafından 12/16/2008 9:33:08 PM zamanında düzenlenmiştir.
beklemek
taksit taksit bir ömrü harcamak değilmidir ?
çocukluktan başlamıyormuyuz beklemeğe
büyümeği bekle
okulu bitirmeyi
işe girmeyi
aybaşını
yıl başını
baharı kışı her şey bekle
beklemk taksit taksit bir ömrün bitimi değise nedir?
an gelir bekeleyecek an kalmaz
bir sarı mevsim
bir hafif rüzgar
ve eyvalalah beklemek
bu yüzdenmidir bilemem hayatım boyunca beklemekten nefret ettim...
aceleci olmamı buna bağlar dostlarım...
güzel yazı soloyin teyze...
sevgilerimi bıraktım sayfana
“Beklentim yok, umudum var.”
İtiraf etmek gerekirse yazının başında bu ifadeyi gördüğümde, tamam dedim bana çok uyan bir ifade bu...
Sonra başladım yazıyı okumaya ve okudukça anladım ki aslında benim umut sandığım şeyler beklentiden ibaretmiş sadece... Oturup bir liste yapmaya kalktım ama beklenti listem uzadı da uzadı... Sonra vazgeçtim ve okumaya devam ettim...
Bekle,bekle,bekle...
Çocuklar bekliyor,yaşlılar bekliyor,yetişkinler bekliyor,gençler bekliyor...
Olmayacak bu iş böyle... Beklentiyi umuda çevirmeli diyorum artık ama hemen olacak iş değil bu diyerek erteliyorum bir sonraki zamana bu düşüncemi... Diğer ertelediklerimin yanına...
Off ! Beklenti-Umut karıştı hepsi,aslında galiba kafam karıştı...
Ama sonuç şu ki;
En son kendin için ne yaptın? sorusuna cevabım "Uzun zaman oldu, hatırlamıyorum..." oldu. (Ne kadar acı değil mi...)
Bu kadar önemli bir konuda yazı yazdığınız için ve ayrıca bu kadar uzun yorumumu okumaya katlandığınız için teşekkür ederim... Çenem düştü bugün biraz :)