- 688 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
kıvırcık batu(3.bölüm)
Batu buluşma yerine on dakıka erken gelmiş,elleri ceplerinde ve ağırlığını birbacağından diğerine veriyor,iyi ruh halim uçup gitti yanlızca korkuyorum ve neden korktuğumu bile bilmiyorum.Belki de aptalca davrandım,Batu ile buluşmak saçma bir fikirdi.
Buluşma saatinin gelmesini bekliyorum.Onu uzaktan gözlemliyorum her dakika altın suyuna batırılmış saatine bakıp volta atıyor.Zamanın hızla aktığına inanımıyor gibi bir hali var.Şimdi uzaklaşmaya başladı,ben mi hayal görüyorum yoksa bu salak randevu yerinden uzaklaşmaya mı başladı.Aslında kendimi rahatlamış hissediyorum ve bu rahatlama kızgınlığımın önüne geçiyor.Onun gidişine ben neden kızıyorum ki,onun yerinde ben olsam belki gelmezdim bile,kimbilir belki de eğlendiğimi sanmıştır.Ödlek herif!
Peşinden gidip hafifçe omuzuna dokunuyorum.
-Nereye gidiyordun_?
Cevap yok , yanlızca ağızını kaaptıyor ve ifadesiz bir suratla bana bakıyoren azından gözlerime bakma cesaretını gösteriyor.
-bir az yürüyelim mi ?
Batu omuz silkiyor,ne gerizekalı bir çocuk.
Başka bir sey demeden harekete geçiyorum bırkaç adım sonra benı yakalıyor,yandan bır bakış yolluyorum,dudaklarını bırdaha açmayacakmış gibi kenetlemiş ust dişleri ile alt dudağını ısırıp duruyor gözleri sadece yere bakıyor , acaba benımle olmak onu sıkıyor mu ?Birden kafasını gökyüzüne kaldırıyor acaba yağmurun yağmasından mı korkuyor.
-Neden ilk dersten eve döndün?
-Karnım ağrıyordu ama şimdi senınle yuruyunce geçti deyıp gülümsüyorum ona şirin gözükmek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Yürümeye devam ediyor ve konuşuyoruz.Okul,sınavlar , dersler ve öğretmenler hakkında.Konuşmaya bir an olsun ara vermiyoruz bır banka otururyoruz,bana kişisel bır soru sormasını bekliyorum benımle ilgilendiğini gömsteren bır ısaret , okul hakkında gevezelik etmek cok eğlenceli ama benım hakkımda bır sey bılmek ıstemıyor mu?Aslıında benım hakkımda hıcbır sey bılmıyor,pekı ya ben onun hakkkında neler bılıyorum ya da benm kendımı ne kadar tanıyorum?Ilk soruyu ben sorsam belki daha isabetli oplur.
-Ailen nasıl?
-İyiler,sıradan işler işte , babam okuluna gıdıyor annem ewv işleri ile boğuşuyor.O benım ailemi merak etmıyor aslında böylesi daha iyi ya cevap veremeyeceğim bır soru sorarsa?Bir az gevşemiş gibi gözüküyoır.
-Başka neler yapıyorsun peki,yani okul dışında?
-Futbol oynuyorum,müzik dinlişyorum,matematik çözüyorum ama şu an okuduğumuz ders ile ilgili değil daha çok geçen senenın konuları ile ilgili böylece sorular çok kolay geliyor ve ben çözdükçe özguvenımın arttığını hissediyorum.Zaman öldürmek için ideal.
Kafayı ölümle bozmuş bir genç için ideal bir cevap oldu , ninemin ölümü ile hayatta ki tek gerçekliğin ölüm olduğunu düşünüyordum,beden değiştirme illetine yakalanmadan önce.
Yuzunde ukela bır gülümseme ile sessizliğe dalıyor.
Müzik dinlemek,okumak,matematik çözmek ve top oynamak,saçmalık…
Nasıl olsa öleceğiz bu fani işlerle neden uğraşıyoruz ki…
Sanırım batu ölümü düşünen tek insanıının kendisi olduğunuı düşünüyor.Sonuçta Pınar da bır yakınını kaybetmiş kimbilir o da hep hayatı ve ölümü sorgulamış travma sonrası davranış bozukluğu göstermiş olabilir.Onu artık rahatsız edemeyecek abisinin mezarında ağlamış mıdır?Aslında bu ortak noktaları ,buldum!
İkisi de bir yakınını kaybettı acı ınsanları bırbırıne yakınlaştırır.
-Benımle buluşmayı neden istedin , Pınar?
-Çunku elini tutmak ıstıyorum deyıp bırden elini kavrıyorum.Ne kadar ciddi olduğuma inanamayıp gülümsüyor.
-Sen neden benımle buluşmak istedin?
-Bir kızı reddedecek kadar kaba olamam diyor,bence laf cambazlığı yapıyor neden daha cesur olmuyor ki?
Aptalca bır cevap!
Benı o kadar hayal kırıklığına uğrattı ki bir an evvel eve dönmek istiyorum.Bu geri zekalı hayatının fırsatını göz göre harcıyor.
İç çekerek ayağa kalkıyorum.Batu sankı daha önce hiç denız görmemiş gibi karşıya bakıyor.
-Ben gidiyorum.
-Yarın görüşürüz.
Başını önüne eğiyor bana kısa süreeli bir bakış atıyor.Oldukça yavaş bır sekılde gidiyorum.Bana yetişmek istese pek zorlanmaz,tabii bunu gerçekten istiyorsa.Dönüp bakıyorum hala bankta oturuyor ,bacak bacak üstüne atmış , ne yapalım bana göre sıkıntı yok.
*
-Uyandırdım mı ?dıyor Denız telefonda.
-Yatmıyordum ki , uyuyamıyorum.
-saat on ıkı ve sen hala uyanıksın.
-Ne olmuş sen de uyanıksın ve yarın sen de erken kalkacaksın.O kara çocuğu mu düşünüyorsun?
-
-Galiba ateş bacayı sardı diyorum.
Madem o Salıhı duşunuyor peki ben neden uyuyamıyorum.Tek bildiğim şey bır an önce bedenime dönmek istiyorum.Buluşmamızın üzerinden sekız saat geçti ve ben hala bana neden böyle davrandığını anlamıyorum.Belki de gerçek Pınar ile buluşmaması isabet oldu çünkü bu tavırları ile kızı kesinlikle küstürürdü.
-Onunla konuşacak mısın?dıye soruyorum Deniz’e.
-yarın konuşacağım,mektuplarında yazdığı kadar utangaç ise benım yüzümden heyecana kapılabilir.
-Sınıfta utangaç çok,mesela Batu diyorum.
-Utangaç ama tatlı.
-Onu tatlı mı buluyorsun,kirpi saçlı mongol ya!
Uykuya dalarken Denız’ı duşunuyorum.Onu çok tanımıyorum sanki iyi arkadaş olduğumuzu düşünüyorum ama birbirine yabancı olan iki arkadaş gibiyiz ,kafayı sadece kilolarına taktığını sanırdım ama Salih’e de takmış
Bu ne biçim saat alarmı ?Sinir bozucu bir ses,gözlerimi açıyorum.tan yuzumun önünde ufak bır kız uzun sarı buklelerı var ustunde altın rengı yıldızlar olan yesıl bır gecelik gıymış.
Şaşkın şaşkın çevreme bakıyotrum.ustunde mankenler olan posterle yok olmuş onların yerıne spor araba modellerı ,,;PS4 oyunlarıınn tanıtı-cı afişleri var.
Neredeyım ben?
Kalk artık uykucu dıyor kız saat yerdı oldu.Kalın sesli bir kadın günaydın dıyort.Basımı kapıya cevırıyorum.gulumseyerek ıcerı gıren kadının da sarı buklelelrı var ama onunkıler ancak omuzlarına ınıyor.
-İyi uyudu n mu ?
hAyır,ıyı uyuduğum perk söylenemez.Kadın ikimize de iyi günler dıyor.bu öğlen patates kızartması var,
süper dıyor kız.
Kadın eğiliyor kucuk kıza ve bana bır opucuk veruıp ortadan kayboluyor.yıne uzanıyor ve gözlerımı kapıyorum.
Çocuk neden kalkmıyorsun dıye soruyor.
-Adın ne?
-Harry Potter
-oerkek bılıyorsun dı mı?
-Ne olmuş büyü ile erekek olurum ben de.
Birkaç dakıka sonra yataktan kalkıp lavaboyu aramaya başlıyorum.Korıdorda dıkılıp kalıyorum.Aynanın önünde,Harry Potter yanımdan ayrılmıyor,Deniz olarak aynaya ilk kez bakıyorum.
Ben Deniz’im ,Pınar’ın en iyi arkadaşı.
Kızsam mı sevinsem mi bilemedim şimdi,tamam daha kötüsü de olabilirdi.Mesela milletvekili adayı Bahattin bey de olabilirdim.Yanımda ki küçük kızın adını biliyorum:Su
Su ve Deniz iki kardeşler.
-duş yapmaya gidiyor muyuz?
-hayır ,duş yapmaya seninle gidemem.Yanlız gideceğim.
Tek kelime etmeden banyoya dalıyorum.Su kapıyı çalıyor.İki eliyle yumruklamaya başlıyor.
Sonra mızmızlanıp ağlamaya başlıyor.Ben de ağlamak üzereyim.Kappıyı yumruklamak ıstıyorum.Yeni bir beden.Pınar’dan daha kiloluyum.Kurulanırken aynaya bakmaktan kaçınıyorum.Deniz sınıfta göğüsleri en buyuk olan kız bu sebeple erkek öğrencilerin hepsinin gözü ondadır hatta beden dersinde hocanın dahı baktığını gördüm.
-Su ağlamaya devam ediyor içeri girmek istiyor,bana böyle davranamazsın sen benım ablamsın dıyor.
Küçük kız ara vermeden söyleniyor.Üstüne gitmiyorum,mutfağa giderken elele tutuşuyoruz.
-Hadi,artık acıktım dıyor ,Su.
Onu kolundan tutup çekmeye çalışıyorum.
-Her zamankinden çok farklısın dıyor.
-Çok iyi anlamışsın ben Deniz değilim.
-Şaka yapıyorsun herhalde.
-Değilim,ben Deniz değilim dedim sana neden anlamıyorsun deyip küçük kızı iki omuzundan sarsmaya başlıyorum. Mutfağın nerede olduğunu bile zor buldum anlasana diyorum.
Küüçük kız duraksamadan annemın erken mesaisi vardı dıyor.Bilmek istediğin var mı,mesela aşk mektuplarını nerede sakladığını bilmek istermisin?
-Aşk mektupları mı ?
-Evet,elbise dolabında çorapların altındalar,mektupları benden saklamana gerek yok.Ben zaten okuma bilmiyorum.
-madem okuma bilmiyorsun aşk mektupları olduğunu nereden bılıyorsun?
Gülümsüyor , sonra benı peşinden mutfağa çekiyor.
Kahvaltıda Su’yu daha çok sıkıştırıp aile hakkında yeni bilgiler ediniyorum.Babasından bahsetmiyor ve ben de sormuyorum.Duvarda siyah beyaz bir fotoğraf var bır koltuğa gevşekçe oturmuş bir adam bu adam Su ile Deniz’in babası.
Su konuyu değiştiriyor ve bu sefer o soru sormaya başlıyor.Benim bir uzaylı olup olmadığımı soruyor,gerçek ablasının beynini emip onu uzaya gönderdiğimi düşünüyor.
-Nereden geliyorsun?
-Mars gezegeninden kırmızı gezegen yani,çöl gibidir sadece derinlerde su kristalleri vardır.
-Develer de var mı?
-Evet ,mars develeri buradakıler gibi değildir,daha çok devekuşuna benzerler uzun boyunları vardır,uzun ayakları kel kafaları bir de.
Su birden ayağa fırlıyor,geç kaldık!
On dakika sonra anaokulunun önündeyiz ,Su ile sarılıp vedalaşıyorum.
-Ablam ne zaman dönecek?
-Beynini emip sıvılaştırmadığımı yakında döneceğini söylüyorum.
-Peki sen Marsa ne zaman döneceksin?
Kafamı iki yana sallıyorum.
Okul yolunda sürekli esniyorum uykumu alamadım sanırım.Ayrıca sırtım ağrıyor ağır sırt çantası yüzünden mi yoksa göğüslerim büyük olduğu için mi?
Nasıl?Neden?
Bu sorulara cevap arıyorum kafamda.Ne kadar süre ile Deniz olarak kalacağım acaba?Pınar olarak ne kadar kaldığıma ben karar vermedim buna da ben karar veremem elbette.
Pınar ile Deniz’in dün aksam ki konuşmasını anımsıyorum.Salih’in aşk mektupları hakkında ve fazla kilolar hakkında konuşmuşlardı burada kilit konu ne aşk mı yoksa fazla kilolar mı?
Batu ‘yu görünce tüm sevecenliğimi takınıp günaydın diyorum.
Batu da gülümsüyor ve bana el sallıyor.
Zil çalıyor.
İçeri girerken Pınar soruyor :
“Yine yazdı mı?”
-Hayır yazmamış diyorum.Bu arada Salih’e bakıyorum kıpkırmızı oluyor.Salih ben gerçek Batu iken neden bana bahsetmedi sonuçta çoğu zaman ben,Salih ve Bedirhan birlikte PS4 turnuvaları düzenler Minecraft oynardık.Batu yine aptal aptal geziniyor,Umut son çıktığı çocuğu Orkide’ye anlatıyor,Serkan soru çözüyor,Bedirhan tablette oyun oynuyor.Bedrettin ise Pınar ile sohbet etmeye çalışıyor.
Pınar Pazartesi İngilizceden sınav olup olmayacağımızı soruyor.Başımı iki yana sallıyorum.
Son dersten sonra acele ile anaokuluna gidiyorum.Su kahvaltıda geç kalmamam gerektiğini söylemişti.Ben okula girmeden Su beni kapıda karşılıyor.
Eve dönerken Su okulda neler yaptığını en küçük ayrıntılarına varıncaya kadar anlatıyor.düzinelerce isim duyuyorum ve kırılan bir oyuncak,saçını çeken bir erkek çocuğunun ismini daha sık duyuyorum.eve girer girmez Su annesine ablasının kaybolduğunu söylüyor.Anne bana göz kırparak sen gerçekten Mars’tan mı geldin diyor ben de tabii ki diyorum.Mektupları bulmak için elbise dolabını karıştırmaya başlıyorum.Su ve annesi evden çıkıyorlar.Salih’i aramadan önce mektupları iyice okuyorum.
-Evet?
Sesinden anladığım kadarı ile MINECRAFT oynuyor ve ben oyunun en heyecanlı yerinde aradım.Buna rağmen randevu koparmayı başarıyorum.Metroya biniyorum üzerimde dar bir tişört var yanımda anasıfına gidecek yaşta bır erkek çocuk var abisine sesleniyor,bu kadar büyüğünü görmedim diyor göğüslerime bakıp derken durakta Salih ‘i beklerken görüyorum,selamlaşıyoruz.
-Seni aradığım da Minecraft mı yonuyordun?,
-Evet dıyor ,her zaman kı gıbı.Tablette birlikte oynamaya başlıyoruz,Salih gözlerini oyundan ayırmıyor mektuplar nedeni ile çok utangaç bir havası var.
Çeyrek saat sonra Taksim meydanında dolanırken kendime kıkırdıyorum.İnsanlar sanki deliymişim gibi bakıyor.Halbuki ben yanlışlıkla sınıfındaki kızlardan birinin bedenine giren bir gencim.Bir vitrinin önünde duruyor ve sakinleşmeye çalışıyorum.Canım eve gitmek istemiyor lafı bile kötü.sani Deniz’in oturduğu yer benim evimmiş gibi.eğer şansım varsa bir gun gerçek evime dönerim.Hedefsizce dolaşıyorum.Batunun bedenini terk edeli sanki aylar geçmiş gibi,midem guruldadığı için para arıyorum ceplerimde.Metro durağına koşuyorum.
Metroda pencere kenarına bıraktığım anda cep telefonum çalıyor.Pınar arıyor
-Selam.Nerdesin?
-Metrodayım,sen?
-Kadın doktorundayım,adet düzensizliği için ilaç yazdı kontrol etti,telaşa gerek yok.
Deniz’in annesi kapıda karşılıyor beni yanından sıyrılıp odama gidiyorum , Su beni görünce oyuncaklarını havaya fırlatıp uzaylı geldi diyor,odamda gözlerim ağır ağır kapanıyor.Salih’i düşünüyorum,PS4 ten kafasını kaldırmadı tamamen Minecraft bağımlısı olmuş,oyunun dikdörtgen kafalı kahramanı gözümün önüne geliyor.Gözlerim ağır ağır kapanıyor.Kendime dokunmaktan korkuyorum.Yanlış bir hareket yaparsam belki de uçurumdan aşağı uçacağım.soluduğum hava tgaze değüil bir odada olmalıyım.Sırtımdaki tüyler diken diken oluyor.
-Neredeyim ben?
Üzerimden ter boşanıyıor kötü bir koku alıyorum,idrar kokusu var her yerde.Sonsuzluk kadar uzun zaman geçtiğini sanıyorum,rahatlamaya başlıyorum burnum idrar kokusuna alışıyor.Ellerimle etrafı yokluyorum.Maydanda yürümeye başlıyorum evsizler kartondan yaptığı yataklarında derin uykuya geçmişler ,İstiklal caddesinden sadece birkaç kişinin gelip geçtiğini görüyorum sabahın erken saatleri olmalı ellerımın bana aıt olmadığını kafamın dıkdortgen şeklini aldığını fark edıyorum,ben Mınecraft karakterıyım,gözlerım kapanmadan önce bu karakter gözümün önüne gelmişti,ve Pınar olarak uyuduğum sene uyumadan önce Deniz’i düşünmüştüm.Sonunda bu büyünün nasıl çalıştığını anladım o zaman bu karakter olarak uyayacağım ilk gecemde Batuyu düşünürsem evime dönebilirim.Altın rengine benzeyen ayakkabılarım var kafamı boynumda zor taşıyorum.Fransız elçiliğinin önündeki duvara sığınıyorum hava soğuk , sabah çöpçüler çalışmaya başlamış bir tanesi önüme bir lira atıyor,ekmek alırsın diyor.
Allah razı olsun diyorum.Çevreme bakıyorum,tuvalet bulmam lazım fena halde idrar kokuyorum gene altıma bırakmaya niyetim yok.Gün ışımaya başlıyor simitçi tezgahnı açmadan evvel sıcak bir simit veriyor.Çiğnerken ne yapacağımı düşünüyorum bu günü geçirirsem evime kavuşacağım.Yanımda benım gibi evsizin biri var.Kaç para biriktirdiğimi soruyor burası onun mekanıymış ve para da onun hakkıymış.
-sıcak bır yere gıdıyorum sen de geliyor musun?
-Daha uyyacağım dıyor evsız..önümde bır araç duruyor galıba öğrenci servisi gençler doluşurken aralarında konuşuyorlar kafamın dikdörtgen şekli ilgilerini çekiyor.
Gizlice durağa yanaşıp açık kapıdan birine biniyorum en arka koltuğa oturuyorum ısınmaya çalışırken iğrenç kokum otobüsü dolduruyor, yolcular kokum nedeni ile en arkadaki beş sıra koltuğu boş bırakıp ayakta durmayı tercih ederken böyle adamları neden araca alıyorlar diye homurdanıyorlar.Son durakta dışarı atılıyorum.Barınacak bir köşe bulup gözlerimi kapamanın bir yolunu bulmalıyım yoksa yakalanıp sığınma evine kapatılacağım.Taksim’de atıl durumda bırakılan AKM’ye sığınıyorum.Omzuma bir el dokunuyor iki zabıta görevlisi bir sosyal hizmet uzmanı etrafımda servise bindirilip huzurevinin yolunu tutuyorum,bu PS4 karakteri yaşlı olduğu için çocuk sığınma evine yada belediyenin tahsis ettiği spor salonuna göturulmuyorum.Huzurevi yemyeşil ağaçlarla çevrilmiş yakınında küçük bır mezarlık var, burada çalışan görevliler için ölen yaşlının gömülmesi gayet kolay olacaktır.Oda arkadaşlarımdan biri eski bir kamyon şoförü,zamanında kaza yapıp sakatlanmış her gece yüzükoyun uyumak zorunda ve koltuk değneği kullanıyor,odama geçmeden önce hayvanat bahçesindeki hayvanlar gibi fırça ile yıkandım adamlar ellerini sürmek istemedi.Kamyon şoförü sakallı ve kitap okuyan bir adam ne ilginç!
Bu gün huzurevine üniversite öğrencileri ziyarete gelecekler bu nedenle tüm yaşlılar tertemiz giyinmeye çalışıyor,odamız nefes kokuyor ve sakallı oda arkadaşım kravatını takmaya çalışıyor.Bu huzurevinde uzun süre kalamayacağım yani en azından ben öyle umuyorum.
Beklediğimiz üniversite öğrencileri sonunda geliyor gruplara ayrılıp etrafa dağılıyorlar,sakallı oda arkadaşım iki kız öğrenci ile birlikte çay bahçesinde oturuyor,bazıları da okuma salonunda sohbete başlıyor.Huzurevinin sosyal çalışmacısı Pınar hanım beni odasına çağırıp kişisel bilgilerimi soruyor ona nasıl cevap vereceğim bir oyun karakteri olduğumu piksellerden oluştuğu mu anlatamam kiimliğimi kaybettiğimi söyleyip diğer sorularına rastgele cevaplar veriyorum.Pınar hanım benim yalan yanlış ifadelerime dayanarak bir dosya oluşturuyor.Oda arkadaşlarım genç öğrencilerle dans etmeye başladı,kimi yaşlılar bu durumun iyi bir fırsat olduğunu düşünerek beğendikleri yaşlı teyzeleri dansa kaldırıyorlar aslında hoşlandıkları teyzeye kimi zaman yemekte verilen elmayı yemeyip bayanın masasına koyarak da birliktelik teklifinde bulunuyorlar eğer teyze önüne konan elmayı alırsa bu teklifin kabul edildiği anlamına geliyor.Uyumak istiyorum ve Batu’yu düşünmek ertesi gün gözlerimi açtığımda odamda olmak istiyorum. Okuma salonuna geçiyorum emekli asker olan diğer oda arkadaşım Pearl S.Buck tarafından yazılmış olan ANA isimli romanı okuyor, bir diğeri ise elinde kitap olmasına rağmen gözleri kapanmış uyuyor,emekli asker kitabı öve öve bitiremiyor çocukları için türlü fedakarlıklarda bulunan bır annenin öyküsü gerçekten güzel anlatılıyor özellikle kocası tarafından terk edilme anını okurken sanki yaşıyorsunuz bu arada uyuyan yaşlının boynu bükülüyor ve koltukta yana devriliyor herkes adamın başına toplanıyor ama artık çok geç yapacak bir şey kalmadığını fark ediyoruz.Cenaze arabası gelene kadar onu alıp sedye ile başka bir odaya taşıyoruz doktor gelip ölüm raporunu yazıyor , arkadaşları rahmetliinin saat tamirciliği yaptığını kimseye zararı olmadığını söylüyor ben de ilk defa kazandığım para ile satın aldığım saatimi özlüyorum.Hayatını kaybeden adam gibi okuma salonunda gözlerimi kapamak istiyorum bunun en iyi yolu kitap okumak ben de Maksim Gorki’den ANA isimli kitabı seçip okumaya başlıyorum satırlar ilerledikçe göz kapaklarım ağırlaşıyor gözlerim yavaş yavaş kapanıyor ve kitap elimden düşüyor.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.