- 1287 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
su/ya..
ne kadar yalnızız oysa,
gelişi güzel sorulara verilen cevaplar gibi üst katdakiler çıldırmışlar yine çıkmazlarında sokağın. son işinden kovulmuş aylak insanların haleti var üzerimizde. ve biz... aşktan yana rotası bozuk denizlerdeyiz yırta çıka yol alıyoruz mavisini derinden/ yarı açık Atlaslardaki iz sürümleri adı hayat ki tutup kolundan bir renge bulaşıyor sıtmanın t-adı silinirken gök kuşağının teninden ne yağmurda/ ne de bir çölde sonRA kuytularında çıkmazlarının kader diyorsun böyle sevince öyle gül/ünce hepsi hayat elbette ki pencere kenarlarında unutulmuş yüzler gibi çekip perdeyi derinden/teninden dayayıp soluğunu camların buharına sessiz çığlıklarında açıp güneşin kapılarını ruhunu anlıyorsun sonra anlıyorsun ki hiç yoktular ve biz/ suya yazılmış s-özlerdik...
ve sen,
yoruldun bil/iyorum..
güçlü olmaktan ve dimdik durmaktan hecelerinin sessizliğinde ki attığın her adımın arkasında durmak yoruyordu seni..hangi düşün hangi köşesinde kabuk atmış bir rüya bekliyordu seni sızlayan yanlarına sürünmek için merhem/merhem ki yanımdaymışsın hissi kafi gelmiyordu avuç içlerinin ıslaklığına..arka bahçenden geçen okul çocuklarının sesleri tam orta yerine DÜŞtüğün kuyularında aks ediyordu..bir yerlerde yanlış yapmanın dayanılmaz hafifliğini ve telaşlı kırıntısını yaşıyordun..sonsuza dek düzelmeyeceği korkusu pusuya yatmıştı gecelerinin ki çocukça küsüyordun gecelere/kendine ve akşama..kağıda sonra..karayı alıp terkine, kağıttan gemilerini yakarAK..kendine yazıyor/kendine yazılıyordun tüm sahipsizliğinle..(ellerim/ellerin) derdin kış olsa gerek henüz göç etmiyor doruklarından/üşü-yorsun hüzünleri biriktirmeyi seversin sen..sıraya sok bence..postalanmamış mektuplarını önce/kuru yapraklarını son/baharının..gözyaşını/deniz taşını/sorulmamış sorularını/verilmemiş cevaplarını/kırılmış seslerini/yaşanmamış paylaşımlarını/biriktirilmiş zamanlarını/ve özlemi ve hasreti biriktirmeye…hala d(üşüyorsun) ekim..mavi ve siyah en güzel taşıdığım iki renk hiç sana söylemedim..sen sıcağı pek sevmezsin bilirim..güz/ü severdin…bu yüzden döküldü yüzümüz yaprak yaprak son/baharlarımızda ki yönsüz/yersiz yurtlarımızda yüreğimize düşen sevdamızla boyardık her şeyi..sen hazan gözlüm olurdun ve yağmur başlardı..ben seyyahı olurdum evrenin/sen rüzgarın en delisi ile dalaşırdın kırarak saçlarının kırıklarını…gülüm/süyorum..yüzüne yakışan en güzel apolet omuzlarından sekip yüzüne düşüyor ne de güzel yakışıyor gözlerine tebessüm…hırpalamak istiyorsun bil/iyorum..bende takıldım köşelerine odalar boyunca ki en özeli kalakalmak kim bilir…sinip kuytularından içeri kahve içmeliyim şimdi/yutkunmak-sızın….
(…)