- 927 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
-İTİBAR NE KAZANDIRIR NASIL KAYBETTİRMEZ?-
"Müşterilerimin güvenini kaybetmektense, para kaybetmeyi tercih ederim"
Vaktiyle bir televizyon reklamında ne çok dinlerdik bu sözü. Açıkçası ticari başarıyı kalıcı kılmanın özlü bir formülasyonudur. Özünde şu anlatılır. Güven ve itibar kaybıyla birlikte para küllüm yitirilecektir.
Geçtiğimiz yıllarda düzenlenen bir panelde izleme imkânı bulduğum ilgi çekici sunumlardan biri de stratejik yönetim danışmanı ve öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Bülent Şenver’in “İnsana ve İşe Dair Etik” başlıklı konuşması olmaktadır.
Etik şüphesiz gündelik hayatta da karşımıza çıkmaktadır. Bazı yaklaşımların ya da atılan adımların etik olmadığı terennüm edilir. Kimilerinin gözünde ise terane okumaktır. Sanki bu ilkelere uyuluyor mu şeklinde sorgulandığını görürsünüz.
Açıkçası, Bülent Şenver’de konuşmasında etik kavramını insanlara ve kitlelere anlatmanın zorluklarından söz etmektedir. Merhum Sabancı ile yaptıkları bir sohbette Sakıp Ağa’nın sırtını sıvazlayarak işin zoorr! İşin zoorr! İşin zoorr! Dediğini söylemesi pek hoştur. Kısa yoldan başarı göstermek eksenli köşe dönücü, adam sendeci, neme lazımcı perspektifin etik kavramına dudak bükeceği kuşkusuzdur. Yoksa burun mu kıvırırlar? Kimbilir, kulağının üstüne yatarlar belki de. Ancak ülkedeki hukuki sistemin sağlamlığına bağlı olarak etik ilkelere riayet etmemenin neticesinde gözleriniz seyirebilir ya da diliniz damağınız kuruyabilir de.
Bülent hoca, konuşmasının bir yerinde; yeni nesilde kolay para, hazır para algısına da işaret eder. Etik ilkelere riayet etmekle elbette meşakkatli bir yolda yürüdüğümüzü ancak bu sürecin sonunda kalıcı başarının bulunduğunu belirtir. Gerçektende dünyanın her yerinde devirler boyu iş dünyasındaki başarı öyküleri anlatılır da, kısa zamanda meydana gelen nice batma öyküsüne pek de değinilmez. Bu belki eskilerin “sui misal emsal teşkil etmez” sözüyle de karşılanabilir. Hiç şüphesiz çöküş ve batmalarda insan yalnızdır ve artık yanında kimse yoktur. Hiç kuşkusuz bu tip durumların ahlaksal bir çözülüş ya da yozlaşmaya bağlı değerlendirilmesi de her zaman mümkün ve hatta yerinde bir yaklaşım olacaktır.
Konuşmacı sunumunun bir bölümünde muhasebe alanında karşımıza çıkan T cetvelinden bir örnek verir. Bilirsiniz T cetveli borç alacak, gelir gider dengelerine oturmaktadır. Bu bölümü izlerken muhasebenin bir şekilde hayatın özetini verebileceğini düşünüyorum.
Sözgelimi hukukta da hak ödev, yetki sorumluluk kavramları yok mudur? Bilirsiniz insanlar çok defa hak kavramından hoşlandıkları kadar ödev kavramından haz duymazlar. Kimi zaman anayasal bağlamda hak ve hürriyetlerin alanını genişletme arayışları ağırlığını duyurur. Şüphesiz bazı anayasal modellerin rijit yapısıyla bu duruma haklı gerekçe oluşturduğu da söylenebilir. Ancak hürriyet kavramının yasal sınırlar dahilinde ele alınması da kaçınılmaz değil midir?
Yine bir ilaç prospektüsü üzerinden de konuya yaklaşabiliriz. Bilindiği üzere prospektüslerde endikasyon, yan etkiler, uyarılar ve dozaj gibi bölümler yer almaktadır. Endikasyonlar ilacın faydaları olmaktadır. Hangi sağlık sorunlarına karşılık geldiğini göstermektedir. Yan etkiler olası zararlar ve bunların hangi düzeyde gerçekleşebildiği ve görülme sıklığı üzerinde durur. Uyarılar ilacı kullanırken nelere dikkat etmemiz gerektiğinden bahseder. Mesela mide rahatsızlığımız varsa beraberinde başka bir ilaçta dengeleyici olarak verilebilecektir. Dozaj ise çocuklar, erişkinler ve yetişkinlerin o ilacı günlük hangi miktarda kullanabilecekleri hususuna dairdir. Hani derim ki, farmakolojik ilkeler herhangi bir farfaracılığa mahal bırakmayacak kadar açık ve nettir.
Demek hayatın içerisinde bizleri her an karşılayan ve çepeçevre kuşatan çeşitli ölçüler bulunmaktadır. Çalışma hayatında da yükselme olanakları ararken olası bir batışı tesis eden ögeleri gözden uzak tutmamak gerekir. Aksi takdirde karşılıksız para bastıran kalpazanlara benzemek işten bile olmayacaktır.
L.T.
YORUMLAR
Çok faydalı bilgiler olup, çok doğru tespitlerdi. Fakat bir malın çok reklamı yapıldığında, mal kalitesiz de olsa çok satılmaktadır, bu bir şirketin itibarını nasıl etkiler?
"Güven ortadan kalktığı zaman, en güçlü hükümetleri, en başarılı şirketleri, en etkin liderleri, en sağlam arkadaşlıkları, en kuvvetli karakterleri ve en büyük aşkları yok edebilecek tek şeydir."
bu yukarıdaki paragraf ise hayatımızın her alanında geçerlidir; Güven bir bakıma insanların kalesidir.
Teşekkürler hocam
levent taner
Bir malın çok reklamı yapıldığında, mal kalitesizde olsa çok satılmaktadır demeniz babında hani
Ve bu bir şirketin itibarını olumsuz etkiler uzun vadede
Altta yer verdiğim özlü sözler ise farklı seviyelerde mana, mantık taşıyor kanımca
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
"Üç kişiye acı; cahiller arasındaki alime, zenginken fakir düşene, hatırlı iken itibarını kaybedene."
"İtibar iş sonuçları ve finansal değerlerle yakından ilgilidir. İyi itibar sermayeyi, kaliteli elemanları, müşterileri bir mıknatıs gibi çeker. Sonuçta iyi itibar sadece karlılık değil, yüksek potansiyel vaat eden bir gelecek olarak şirkete geri döner."
"Evlilik nimetini küçümseyip sorumsuzca heba etmenin bedeli itibarsız bir hayatla ödenir."
"İnsanlar iktidara geldikleri zamanın şaşalarıyla ölçülmez, düştükleri zaman ki itibarlarıyla ölçülür."
"Bir ülkede yazarların, düşünürlerin ve fikir adamlarının görüşlerini korkusuzca paylaşabilmeleri o ülkeye itibar kazandırır…"
"Kim demiş gül yaşar dikenin himayesinde? Dikenin itibarı gül himayesinde!"
"Güven ortadan kalktığı zaman, en güçlü hükümetleri, en başarılı şirketleri, en etkin liderleri, en sağlam arkadaşlıkları, en kuvvetli karakterleri ve en büyük aşkları yok edebilecek tek şeydir."