- 1766 Okunma
- 13 Yorum
- 0 Beğeni
KADIN, KISKANÇ BİR VARLIKTIR. PEYGAMBER HANIMI OLSA BİLE...
Efendim, kadın milletine soracak olursanız dünyanın en anlaşılır varlıklarıdır kadınlar. Ancak erkek milletinde onu anlayacak kapasite olmadığı için kadınlar hep anlaşılmaz gelmişlerdir bu millete.
Peki gerçek nedir? Gerçek olan kadının anlaşılmaz bir varlık oluşu mu yoksa erkeğin kendi kütüklüğünden dolayı kadını anlayamadığı mıdır?
Şimdi gerçekte örneği var olan bir kadın ve bir erkekten yola çıkarak bu soruya cevap verelim.
Erkek, dünyanın en yakışıklı ve karizmatik erkeği değil. Hatta bırakın dünyayı, Türkiye’yi, yaşadığı ilin , ilçenin, hatta köyün, mahallenin en yakışıklı ve karizmatik erkeği değil. Zengin ya da ünlü biri filan da değil. Genç ve dinamik desem değil. Sosyal aktivelerde boy gösteren bir tip değil. Tam tersine tam bir ev kedisi. Hanımı ’ Geh pisi pisi ’ dediğinde geliyor, ’Git başımdan’ dediğinde başka odaya çekiliyor.
Sokağa çıkmak için mutlaka karısından izin almak zorunda. Zaten genelde karı- koca birlikte çıkıyorlar dışarıya. Erkeğin kimlerle konuşacağına, kimlerle konuşamayacağına kadın karar veriyor; dahası erkeğin eline bir liste veriyor ve ’ Bu listede olanlarla zinhar görüşmeyeceksin’ Diyor, erkek de emir ve talimatlara aynen uyarak karısının belirlediği kişiler dışında hiç kimseyle görüşmüyor, tesadüfen karşılarına çıkacak olsa yolunu değiştiriyor. Listede bulunan birisini yanlışlıkla arayabilirim de sevgili eşimin şimşeklerine maruz kalırım korkusuyla çok nadiren yalnız başına sokağa çıktığında cep telefonunu evde bırakıyor. Erkeğin - hangi sebeple olursa olsun- kullandığı tüm şifreler kadının elinde. ( bankamatik şifresinden face book şifresine kadar.)
Şimdi... Normal mantık, ’Böyle bir erkek asla kıskanılmaz.’ Der değil mi? Ya da ne bileyim en azından erkek mantığı böyle bir erkeğin bir kadın tarafından kıskanılmasını asla mümkün görmez. Yani düşünsenize tuvalete gitmek için bile karısından izin isteyen birini bir kadın neden kıskansın ki? Nesini kıskansın daha doğrusu?
Ama gelin görün ki kıskanır işte. Vallahi de billahi de kıskanır.
İşte bu acayip durumla ilgili ’ Neden?’ diye sorup, sorduğum soruya cevap ararken - Her ne kadar aradığım sorunun cevabını bulamasam da- oldukça ilginç bilgilere ulaştım.
Kadın ve kıskançlık öylesine biribirinden ayrılmaz iki kavram ki bir insanın Peygamber eşi olması bile kıskançlık denen huyun önüne geçemiyor.
Evet...Diğer peygamberlerin eşlerinin kıskançlığı konusunda herhangi bir şey bulamasam da Peygamberimiz Hz. Muhammed’in eşlerinden ikisi hakkında oldukça ilginç bilgiler vardır.
Mesela eşlerinden Ümmü Seleme... Ümmü Seleme, Peygamberimiz kendisine evlenme teklif ettiğinde önce bunu ’ Ben çok kıskanç bir kadınım siz ise çok evlisiniz’ Diye reddetmiştir. ( Daha sonra evlense de ilkin reddetmiştir.)
Ancak kıskançlık deyince asıl üzerinde durulması gereken Hz. Ayşe’nin kıskançlığıdır.
Hz. Ayşe, bir peygamber hanımı olmasına rağmen, bir ölüyü kıskanıp durmuştur hayatı boyunca. Bunu da ’Ben Hatice’yi kıskandığım kadar hiç kimseyi kıskanmamışımdır’ [1] Diye bizaat kendisi dile getirmiştir.
Şimdi düşünün. Peygamberimizin ilk eşi olan Hz. Hatice, öleli seneler olmuş, Hz. Ayşe ile hiç bir münasebeti yok ama Hz. Ayşe onun adının anılmasına, Peygamberimizin ondan övgüyle bahsetmesine tahammül edemiyor.
İşte burada erkek ’ Yahu ölmüş gitmiş, sana ne zararı dokunabilir ki?’ diyerek kıskançlığı mantıksız bir davranış olarak görse de kadın için durum böyle değildir. Hatta öyle ki Hz. Ayşe bile yanında - ölmüş de olsa - bir başka kadından övgü ile bahsedilmesi üzerine kocası Resulullah Muhammed Mustafa’ya ’ "Sanki dünyada Hatice’den başka kadın yok... İhtiyarlıktan ağzının dişleri dökülmüş ve bir zamanlar ölüp gitmiş Kureyşli bir kocakarının nesini anıp duruyorsun? Allah sana onun yerine daha hayırlısını verdi.’ Diyor. [2]
Hz. Ayşe kıskançlık ile, kendisinden senelerce önce hayata gözlerini yummuş olan Hz. Hatice için ’İhtiyar, dişleri dökülmüş, kocakarı ’ derken Peygamberimiz de muaazzam bir vefa örneği göstererek diyor ki Hz. Ayşe’ye
"Hayır, Allah Teâlâ bana ondan daha hayırlısını vermedi. Halk bana inanmazken o inandı. Herkes bana yalancı derken o doğru söylediğimi kabul etti. Kimse bana bir şey vermezken o beni malıyla destekledi ve Cenâb-ı Hak bana ondan çocuklar ihsân etti.[3]
Hz. Muhammed, Hz. Ayşe’ye bu cevabı verince Hz. Ayşe , bir daha Hz. Hatice hakkında kötü söz söylemeyeceğine söz verir lakin kıskançlık öylesine bir duygu ki, Peygamber hanımı olsa bile bu verdiği sözü unuttu ve bir başka gün üvey kızı Fatma’ya (Hz. Hatice’nin kızı ) ’Senin annen daha önce iki kez evlenmiş, üç çocuk doğurmuş, yaşlı bir kadındı. Oysa ben Resulullahla evlendiğimde genç bir kızdım. O bakımdan ben senin annenden daha üstünüm’ der.
Hz. Fatma, üvey annesi Ayşe’ye verecek bir cevap bulamaz. Üzüntü içinde evine gelir.
O gün kızını ziyaret etmek için evine giden Peygamberimiz, Fatma’yı üzgün görünce bunun sebebini sorar. Fatma önce babası ile üvey annesi arasında huzursuzluk çıkacağını düşünerek bir açıklamada bulunmak istemese de babasının ısrarı karşısında durumu anlatır ve ’ Ayşe, yine annem hakkında ileri geri konuşmaya başladı’ Der.
Peygamberimiz, kızını teselli etmek için ’ Sakın üzülme. Senin annen, daha önce başından iki evlilik geçmiş, üç tane çocuk doğurmuş ve yaşlı bir kadın olduğu halde genç ve başından hiç evlilik geçirmemiş olan bir Muhammed’le evlendi. Ayşe ise kendisi genç olduğu halde 53 yaşını aşmış, daha önce başka bir kadınla evlenmiş, yaşlı bir Muhammed’le evlendi.’ Der.
Bu cevap Hz. Fatma’nın çok hoşuna gider ve hemen Hz Ayşe’ye koşup, babasından duyduğu sözleri tek tek sıralar.
Evet..Burada bir noktaya daha dikkat çekmek gerekir:
Kadın, peygamber kızı bile olsa intikamcıdır. Üstelik de intikamını alma konusunda gecikmekten hiç hoşlanmaz. Fırsatını bulduğu anda intikamını almaya bakar.
Hz. Ayşe ’ Bu sözler sana ait değil. Biraz önce sen bu sözlerin birini bile edemedin. Şimdi söyle, sana bu sözleri kim öğretti?’ Diye sorar. Aslında sorduğu sorunun cevabını kendisi de oldukça iyi biliyordur.
Kıssalar bu kadar. Kadın kısmı kıskanç varlıklardır vesselam. Kıskançlıklarını matıklı ya da mantıksız, haklı ya da haksız, doğru ya da yanlış bulmamız hiç bir şeyi değiştirmez.Ve ayrıca biz ne kadar mantıksız bulsak da kadın kısmı için yaptığı kıskançlığın mutlaka geçerli bir sebebi vardır. Benim şu an yedi yaşındaki kız torunum bile -çok iyi arkadaşı olduğu halde- bir başka kız çocuğuna onun yanında ’ ne güzel gözlerin var senin’ dediğim için bana ’ Dedeler, torunlarının yanında başka çocuklara güzel diyemez’ Diye fırça atıyorsa kıskançlık denen duygunun nasıl bir duygu olduğunu ve nasıl doğuştan gelen bir özellik olduğunu varın siz anlayın artık.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
[1](Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 20; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 74-76)
[2](Buhârî, Menâkıbü’l-Ensâr, 20)
[3] (İbn-i Hanbel, VI, 118)
YORUMLAR
Tehlikeli sularda yüzmüşsünüz
Umarım sıkıntı yaratmamıştır:)
Yorumların bazılarına katılmakla birlikte, esprili kişiliğinizi görmezden gelerek yapılan- ve birkaçını da iyiniyetli bulmadığımı söylemeliyim- yorumları sallayın gitsin diyorum:)
İyi sabahlar.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Ha 610 yılı ha 320 ha2023 farketmez hangi yıl olduğu
kıskançlık sevgi gibi öfke gibi duygudur sınırları iyi çizildiğinde sorun teşkil etmez aşırıya kaçarsa Allah muhafaza! yani demem o ki
"Kıskançlık insani bir duygudur, ancak kontrolden çıktığında, ele geçirdiği insanı dengesizleştirir."
peygamber hanımı olması bunu çok fazla değiştirmez zirâ o da insandır !
Filiz Şahin. tarafından 6/9/2017 1:17:54 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
En başta sen gelirsin bu yazıya diye umuyordum, en son sen geldin. İnşallah yaramaz bir durum yoktur.
Neyse...Hoş geldin sefa geldin.
Diğer arkadaşlara da dediğim gibi. Aslında biraz espri yapayım demiştim ama işin içine bira da olsa Peygamberimiz ve ailesini katınca sanırım treni raydan çıkarttım biraz.
Selam ve sevgilerimle.
Filiz Şahin.
:-) ramazan işte bildiğin gibi
sağlıkla kal
Arkadaşın kaynak gösterdiği Buhari'nin bir başka hadisini ben aktarayım ;
Peygamber, savaşta kadınların va çocukların öldürülmesinin bir sakıncası olmadığını söyledi” (Buhari, Cihad/146; Ebu Davud 113).
Kıskançlık evrimsel bir olgudur.
sami biberoğulları
Çünkü bizim incelediğimiz kaynaklarda Öz amcası Hamza'yı öldüren Vahşi'yi, amcasının göğsünü yarıp içinden yüreğini çıkararak dişleyen Hind'i bile affettiğini, Esirlerden fidye verecek parası olmayan ama okuma bilenlerin, on Müslüman çocuğa okuma yazma öğretmesi şartıyla serbest bırakıldığı yazıyor da...
Evrimsel olguya gelince...Bir de evrimi tartışacak olursak bu konu iyice arapsaçına döner. O konu kalsın olmazsa. Size göre evrimsel bir olguysa öylece kalsın. Bence bir mahsuru yok.
Cliff Burton
seninki nin doğru olduğunu kabul ediyorsan benimki nin doğru olmadığını niye etmiyorsunuz
Çok değerli Sami Öğretmenim; Defterdeki varlığınız daima saygı ilgi takdir ve övgü görmüştür bilinen güzel nedenlerden dolayı. Yazılarınız kapış kapış gidiyor. Her yazınızın rengi türü ahengi çeşidi ve en çok da araştırmacı yönünüzün derin bilgi içeren önemli yanı var ki her şeye bedel. Varolun siz.Gerçi ben pasif ve yetersiz bir üye olarak ne okuyabiliyorum ne yorum yapabiliyorum maalesef. Ancak bu yazınızın başlığına tesadüfen rastlayınca..Okumadan geçmek mümkün mü.. Bazı paragraflara bayıldım. Ne ben ne kızım ne rahmetli büyüklerim Kıskançlığın sözlük anlamını bile bilmezken bunun özellikle kadınlara Hz. Ayşe'den miras kalan tehlikeli bir huy olduğunu öğrenmem beni halden hale düşürdü. Ay canım hocam ömrünüz uzun kıskananlarınız azınlıkta olsun.
Sevgi selam ve sağlık dileklerimle.
sami biberoğulları
Çok teşekkür ederim değerli arkadaşım:
Selam ve sevgilerimle.
Ahzab/53 der ki: Ey iman edenler, Peygamberin evlerine, vaktine dikkat etmeksizin ve yemek için izin verilmedikçe girmeyin; ancak çağrıldığınızda girin, yemeği yediğinizde de hemen dağılın; sohbet etmek için de izinsiz girmeyin! Çünkü o, peygambere eziyet veriyor, üstelik sizden utanıyor; ama Allah, gerçeği söylemekten sıkılmaz. Bir de hanımlarına, gerekli bir şey soracağınızda bir perde arkasından sorun! Öyle yapmanız, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha çok temizdir. Sizin, Allah'ın peygamberini incitmeye hakkınız yoktur; arkasından hanımlarını nikahlayamazsınız da. Çünkü, bunlar, Allah katında çok büyük bir günahtır.
Bu ayetin yaşarken cennetle müjdelenen ilk ondaki isimlerden Talha'nın "Muhammed ölünce Aişe'yi kendime alacağım" sözüne Peygamberimizin çok üzülmesi üzerine indiği rivayet edilir. Yani kalbi çıkarılıp nurla yıkanmış bir peygamber kendisi öldükten sonra bile eşinin yanında kimseyi istemiyor.
Günümüz erkeklerinin kıskançlık neticelerine bakalım mı birde. İşkence, ölüm en hafifi boşama. Erkeğin kıskançlığı çoğunlukla ölümcüldür.
Bu arada bilinçli olarak mı Fatıma'yı Fatma diye yazdınız hocam?
Saygılar.
sami biberoğulları
Erkeğin kıskançlığına da bakalım. Allah izin verirse ona da bakalım inşallah.
Fatıma neden Fatma oldu sorusuna gelince: Özel bir sebebi yok. Yani koskoca Prof Dr Nihat Hatipoğlu bile zaman zaman fatma diyorsa çok da yadırgamamak lazım değil mi?
Selam ve sevgiler.
yil olmus 2017 hala 610 yilindan örnek vermenin alemi nedir dayioglu..
sami biberoğulları
İşin doğrusu senden daha okkalı bir soru bekliyordum. Bu sorunun cevabı benim için kolay oldu.
Neden 610 yılından örnek veriyorum?
Çünkü İstanbul- Kadıköy'de ne zaman bir şiir etkinliğine gitsem yolumun üzerinde bir Protestan kilisesi görüyorum. Bir seferinde merak bu ya '' Ben de içeri girebilir miyim?'' dedim boynunda haç taşıyan bir kardeşe, bana '' Buyur, tabii ki girebilirsin'' dedi. Biraz şaka yollu '' Çay - kahve ikramınız da var mı?'' Dedim ''Hem de sınırsız'' dedi.
Neyse..İçeri girdim baktım onlar daha da gerilerden örnekler veriyorlardı. yani 2017 sene öncesinden örnekler veriyorlardı.
Kendi kendime onlar 2017 sene öncesinden örnekler verdiğine göre ben neden 1407 sene öncesinden örnek vermeyeyim ki diye düşündüm.
Bilmem anlatabildim mi halaoğlu.
Ha bu arada gerçekten de halaoğlum İdris'e bir hayli benziyorsun ( Profil resmindeki sensen tabii ki )
Uyumsuz_PenGuen
sami biberoğulları
Kendi yazımı baştan sona tekrar tekrar okudum. İslami örnekler dışında herhangi bir dinden ya da inançtan örnek vermemişim. Hele hele de 610 yılına inerek verdiğim bir örnek yok. Tabii ki mevzubahis olan bu yazı ise.
Bu yazıda islami örnekler dışında verdiğim örnek de doğrudan doğruya 2017 yılında hâlen aramızda yaşayan ve kılıbıklıkta duayenlik mertebesine erişmiş bir vatandaş idi. Yani oldukça güncel.
Değerli hocam;
Öncelikle peygamberle ilgili yazdıklarınızı sorgulamak gereği hissettim. Elbetteki bir yerlerde okumuşsunuzdur ve doğru olduğuna karar vermişsinizdir. yoksa buraya yazmadınız. Ancak benim mantığım koskoca peygamberin yapacak daha iyi işleri,düşünecek daha ciddi sorunları olduğunu düşünüyorum... Bu anlatılanlar bana pek mantıklı gelmedi..
Sonrasını zaten herkes yazmış .... Kıskanma insanidir.. Cİnsiyete odaklamak olmamış...
Kıskanma ile ilgili erkeklerde görülen (yada benim gördüğüm) inkardır. Tüm duygularını gizlemeye çalıştıkları gibi kıskanma duygularını da göstermemek için ellerinden geleni yapıyorlar. İçlerinde kopan fırtınayı en hafif şekilde yansıtmak için azami çaba harcıyorlar.
İnsana özgü bir diğer tavır ise kıskandırmak... Bazılarında işe yarayabilir.. Ama bir hareketin sadece beni kıskandırmak için yapıldığını anladığımda o kişiyi itici bulmaya başlarım. soğurum ..NET...
Sevgilerimle....
Aynur Engindeniz
Den(iz)
sami biberoğulları
Ben de Aynur'un söylediklerinden daha fazla bir şey söylemeyeceğim. Ancak erkeklerin kıskançlığı konusu elbette ayrıca ele alınabilecek bir konudur ki bu konuda da Aynur yine çok müthiş bir örnek vermiş.
Bu yazı aslında biraz espri olsun diye yazılmış bir yazıydı ama işin içine doğrudan doğruya bazı ilahiyat Profesörlerinden dinlediğim ve sonrasında kendi araştırmalarımı da katıp Peygamberimizi de dahil edince biraz kaş yapayım derken göz çıkarmışım galiba...
Selam ve sevgilerimle.
Evet kadın kıskançtir. Bu şayet yaşamayan bilemez ama elinde ki telefondan bilgisayara internette gecirdigin zamanı bile kıskanır ille ben ben ben.
Bir kedi misali kediyi soğuk bir kış günü sokaktan içeri alın önce kapının dibinde bir kaç dakika sonra halının üstünde sonra koltuk akabinde ev sahibinin kucağı omzu ve başinin üstüne çıkıverir.
Güzel tespitler tebrikler
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Tehlikeli bir konu sayın hocam. Çok tehlikeli, aman dikkat. Kıskançlıkta cinsiyet kavramı yoktur. Her iki cinste birbirini kıskanabilir önemli olan dozu ayarlayabilmek
Erkeklerin zihninde hep aynı ön yargı:
Kadın hemcinsi için bir şey diyorsa kesin kıskanmıştır:))))
Erkek hemcinsi için bişi diyorsa bir bildiği vardır:))))
seven seveni kıskanır diye bişi de yok. Sadece küçük rahatsızlıklar vardır dile getirilen. En iyisi kendinden ödün vermemek. Sırf biri birini seviyor diye pranga takma hakkına sahip değil. Sahur vakti uzun konu :)))
kısa cümlelerle özet geçmiş olalım
Sizi okumak hep keyiftir.
Selam ile iyi sahurlar
sami biberoğulları
Olayı sanırım yine kadın- erkek savaşı haline soktuk. Oysa niyetim sadece biraz espri yapmaktı. ))
Neyse bu yazı da öylesine bir yazı olsun. Olmazsa silerim zaten. İlle de sitede kalması şart değil. Ya da ne bileyim kötü bir yazı örneği olarak genç yeteneklere sunulabilir )))))
Selam ve sevgilerimle.
Yahu nedir bu mantıksız kıskançlık sevgili Sami Bey? :) Bir erkeğin eşini, bir başka adam günaydın dediği için kıskanması, mantıklı mıdır? Eşi bir erkekle mesajlaştığı için eşini yaralayan, öldüren adamların kıskançlıkları, mantıklı mıdır?
Yapmayın rica ederim. Erkeklerin kıskançlığı mantıklıdır ama kadınlar mantıksızca kıskanırlar, diye önermek, navigasyon cihazını kıskanmaktan daha mantıklı değil.
sami biberoğulları
Bu yazının tek bir satırında erkeğin kıskançlığı mantıklı ama kadının kıskançlığı mantıksızdır diye bir önermede bulunmadım. Kaldı ki daha önce yazdığım bir yazımda 2015-2016 yıllarında ülkemizde cinayete kurban giden kadınları tek tek ele alarak yazmış, bu cinayetler içerisinde özellikle sizin de belirttiğiniz saçmasapan kıskançlıklar sebebiyle pek çok kadının öldürüldüğünü belirtirken katilleri lanetle yad etmişimdir.
Yani evet bir noktada haklısınız. Kıskançlığı bir bütün olarak ele almalıydım. Sadece kadınların kıskançlığına örnekler vermek sanırım konuyu yarım bıraktı. Ama şunu da hemen belirteyim ki bazı yazılarımda erkeklerin mantıksız kıskançlığını da yazmışımdır.
Yani dostum ben bir Homongolos değilim. Rahat olun )
Selam ve sevgiler tekrar.
Othello sendromu,yani patolojik kıskançlığı bilimsel anlamda incelemiş olsaydınız. Bunun sadece kadın kıskançlığıyla bir ilişkisi olmadığını genel anlamda herkesi kapsadığını görmüş olurdunuz.
''Kadın kısmı '' bu da ayrı tartışılacak bir konu fakat tartışma zemini bu sayfa asla değil.
sami biberoğulları
Kadın kısmı konusuna gelince:
Eh bunca zamandır beni tanımış olmanız gerekir diye düşünüyorum. O işin esprsiydi bana göre ama anladığım kadarıyla benim kayınvalidenin bile kendisi için '' kadın kısmısı '' ifadesini kullanması ve benim bunu oldukça komik bulmam, sizin için pek de espri olmamış.
3 yılı aşkın bir süredir buraya üyeyim ve hiçbir şiir veya yazıya yorum yapmadığımı fark ettim! Size nasipmiş. :) Bismillah... Yazınızın başlığından konuya yaklaşımınızın olabilirliğini tahmin etmiştim ve yanılmadım. Kadınlık veya erkeklik miliyet değil, cinsiyettir. Yani ''kadın milleti'' diye bir kavram olamaz, bunu belirteyim önce. Kıskanç olan ise, kadın veya erkek değil; insandır. ''Peygamber hanımı, peygamber kızı'' gibi vurgular ise inancıma göre doğru bir yaklaşım değil hocam. Bizzat peygamberin kendisi de olsa, insandır. Ve yaratılışı gereği tüm insani özellikleri taşır. Peygamberi putlaştıran müslim kardeşlerime kızıyordum ama siz bu duruma ''level'' atlatmışsınız ve işin içine eşlerini, kızını da katmışsınız. Desteklemek için Buhari ve Müslim gibi muhaddisleri referans göstermişsiniz ama bana göre Buhari ve devamı niteliğindeki öğrensicisi Müslim dinin paparazisini islam ümmetine aşılayan iki işsizdir. Bu yazdıklarımı kişisel bir eleştiri olarak algılamayınız lutfen. Saygılar.
hotamisli
yüzyılar önce yaşamış kişilerin işsizliğini nerden biliyorsunuz?
biraz saygı desem?
sami biberoğulları
Üç yıldır bu sitedesiniz ama sanırım ilk defa benim bir yazımı okuyorsunuz. Yoksa çoktan itirazı patlatırdınız '' Kadın milleti diye bir millet olamaz'' diye. Zira ben bu sitede yazdığım binden fazla yazıda zaman zaman ''Erkek Milleti, Kadın Milleti, Öğrenci Milleti, Koyun Milleti'' Gibi ifadeler kullanmışımdır. Tabii ki böyle milletlerin olmadığını bilirim herhalde. Bilirim de ne diye böyle derim? Biraz espri olmasın mı yani?
Kıskançlık mevzuuna gelince: Bizzat Yaratanın kendisi kıskançtır öyle değil mi? Öylesine kıskançtır ki kendine ortak koşulmasını en büyük ve affedilmez günah olarak kabul etmiştir. Dolayısıyla Peygamberin de, peygamber hanımlarının da kıskanç olması aslında çok da yadırganacak bir durum değildir.
Zaten bu yazıda aslında dikkat ettiyseniz kıskançlığı yadırgamıyorum. Eleştirdiğim şey de o değil. Benim üzerinde durmaya çalıştığım şey mantıksız kıskançlık. Yukarıda arkadaşa da yazdığım gibi kocasını navigasyon aletinden kıskanmak gibi kıskançlıklardan bahsediyorum.
Buhari ve Müslim ile noktalayalım:
Kabul edersiniz veya etmezsiniz Hadis denen bir ilim vardır. İmam-Hatip Liselerinde ve İlahiyat Fakültelerinde ders olarak okutulur. İşte o derste Buhari ve Müslim, hadis konusunda başlıca referanslardır. Haa size göre dinin paparazzisi olabilirler. İşsiz güçsüz aylaklar da olabilirler ama bu gün İslam aleminde - beğenseniz de beğenmeseniz de- referans olarak kabul edilirler.
Öte taraftan bu ikisinin dinin paparazzisini çıkardığını söyleyebilmek için paparazzisi çıkmamış bir din nasıl olmalıdır konusunda bizi aydınlatmanız gerekiyor. Öyle ya İslam dünyası bin seneyi çok aşkın bir zamandır hep Buhari diyor, Müslim diyor ve Kur'andan sonra en çok onların yazdıklarını referans olarak alıyor.
Benden de selam ve saygılar.
sami biberoğulları
Yazının içeriğinin bilimsel, felsefi, edebi ve insani değerler açısından safsata olduğunu söylediğinize göre tüm bu değerler açısından kadın ve kıskançlık, ya da sadece kıskançlık denen duyguyu tüm bu değerlere uygun bir şekilde siz bize nasıl anlatırdınız acaba?
ogen
Yazının başında, erkeğin kadını anlamaması konusu, iki farklı önerme ile sınırlı tutulmuş. Ya erkek yeterince anlayışlı değil ya da kadın gerçekten anlaşılmaz. Kişilerin birbirlerine yönelik anlayışlarını böyle sınırlı bir çerçevede ele almak, başlıca yetersiz bir davranış olmalı. Önce, erkekler kadınları ya da kadınlar erkekleri gerçekten anlamıyorlar mı? Ya da kadınlar erkekleri anlıyorlar da, erkekler mi kadınları anlamıyor? Doğru bir diyalektik kurabilmek için bu soruların da cevaplanması ve eğer sadece erkeklerin kadınları anlamadığı düşünülüyorsa bunun tartışılması gerekir. Kaldı ki, erkeklerin kadınları anlamadığı fikri popüler bir söylem olmakla beraber, gerçekçi değildir. Zira birbirini gerçekten anlamayan çiftlerin beraber bir yaşam sürebilmeleri de beklenemez.
Kıskançlığın kadın doğasından gelen bir duygu olduğu fikri ise erkek kıskançlığı gerçeğinin yanında değerini kaybetmektedir.
sami biberoğulları
Yukarıda arkadaşlar da aşağı yukarı aynı noktalara takılmışlar. Onlara verdiğim cevaplarda sizin değindiğiniz konu da var. Eğer o cevapları okursanız sanırım yeterli olacaktır. Ama yok ben tatmin olmadım derseniz ayrıca tartışabiliriz yine de. Tekrar selamlar.