- 470 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Büyükşehir belediye başkanı olsaydım...
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI OLSAYDIM…
Her gün hepimiz yollarda, sokaklarda gezerken, işe giderken, çöp konteynerlerinden bin bir zahmetle geri dönüşüm ürünlerini toplayan insanlara şahit oluyoruz. 10 yaşından 75 yaşına kadar, kadın, kız, çocuk yetişkin veya yaşlı insanlar iki tekerleğin üzerine dizayn edilmiş, büyük naylon çuvalların birleştirilmesinden elde edilen, hararlarla çöplerden geri dönüşüm malzemesi topluyorlar.
Özellikle kağıt, cam, hurda, plastikleri bin bir zahmetlerle ayrıştırarak toplayıp, ilkel araçları ile akşama kadar dolduruncaya dek sırtlarında asılarak çekiyorlar. Bazen bıyığı bitmemiş oğlan çocukları, bazen belki de buluğa ermemiş kız çocukları, gencecik kadınlar, delikanlılar, orta yaşlılar ve de, dede diyebileceğimiz yaştaki “kağıt toplayıcılar”.
Bu elleri öpülesi çalışkan, vatansever, güler yüzlü, hiç şikayet etmeyen güzel yürekli insanlarımız öyle kutsal bir görevi yerine getiriyorlar ki, maalesef hiç birimiz bu kutsiyetin farkına dahi var(a)mıyoruz.
Bunların hepsi de gönüllü insanlar, devletten maaş alan belediye işçileri değil. Hiçbir sosyal güvenceleri yok. 24 saat süre ile çöp konteynerlerini dolaşmak zorundalar. Çünkü ayrıştıracakları malzemelerin ne zaman atılacağı belli değil.
Onları hiç kavga ederken görmedim. Belli ki semtleri, sokakları, bölgeleri paylaşıyorlar veya kim neyi toplayabilirse. Bazen arı gibi çalışırken görüyorum onları. Çöpe atılan bir yatağı ustalıkla sökerek içindeki demir veya tel malzemeleri çıkarıyorlar. İşe yaramayacak kısımları tekrar çöp konteynerlerinin içine atıyorlar. Bazen de eski mobilyaları büyük bir ustalıkla söküyorlar.
Çöp diye attığımız malzemelerin kesinlikle yüzde ellisini, toplayarak ekonomiye yeniden kazandırıyorlar. Hala geçerli mi bilmiyorum, hurdanın kg.ı 2 tl diye duymuştum. Kağıt, plastik ve diğerlerini de zannedersem 75 kuruş civarında satıyorlardır. Günde 100 kg. toplasalar, 75 tl. Ayda, çarp otuzla 2.250 tl. Allah bereket versin diyorlar. Tatil, bayram, yok. Hastalanmak, izin yapmak, denize gidip keyif çatmak, pikniğe gitmek yok.
Medeni ülkelerde çöp daha evde iken ayrıştırılır. Plastik, kağıt, cam ve demir diye ayrılır. Belediyelerin görevli kamyonları bunları ayrıştırılmış olarak toplarlar. Ülkemizde bazı belediyeler (ki onları kutluyorum) sokaklarda renk renk kovalar veya bidonlar koydular ve üzerlerine de ayrıştırma maddesinin adını yazdılar.
Ama gelin görün ki, sigara izmaritini hala sokaklara veya pisuarlara atan, “ben sokakları kirletmesem işçiler süpürecek çöp bulamayacaklar ve işsiz kalacaklar yazık” zihniyetindeki kalbur üstü vatandaşlar olarak bizler; geri dönüşüm uzmanlarımızın işlerini iyice zorlaştırmak için sanki, konteynıra dökülen çöpler birbirine iyice karıştırılıyor.
Ne yazık ki, amirimiz – memurumuz, kadınımız - erkeğimiz, tahsillimiz – cahilimiz, uzunumuz – kısamız, öfkelimiz – sakinimiz; bütün hepimiz bu çöpleri başarı ile! Konteynırın içine karıştırabiliyoruz.
O kahramanlar onları nasıl ayrıştırıyor biliyor musunuz? Dışarıdaki konteynırların boyu neredeyse 1.5 metre. İçindeki işe yarar maddeleri almak için küçükler veya kısa boylular kafalarını bellerine kadar konteynırın içine sallıyorlar ve bacakları yerden kesiliyor. Belki de bazen içine düşüyorlar. Yaşlı bir kadının kafası konteynırın içinde bacakları gökte çekilen bir fotoğraf, sanki hünermiş gibi, sosyal medyada uzunca süre servis edilmişti. Bunu yapanlar o yaşlı kadının hakkını Alimallah asla ödeyemeyecekler.
Şimdi yeni moda yer altı konteynerleri devreye girmeye başladı. Kapağı el sürmeden ayakla açılıp içine çöpler basket atar gibi atılıyor. Kahramanlarımız bunlardaki malzemeleri de ayrıştırmak zorundalar. Ama nasıl? Bir elleriyle kapağı açık tutuyorlar, diğer elleriyle de bir çengel ile işe yarar malzemeleri toplamaya devam ediyorlar. Bazen otomatik kapak kafalarına düşüyor ve konteynerin içinde sıkışıyorlar. O andaki pis kokuya tahammül edebilen kahramana empati yapan varsa parmak kaldırsın lütfen!!!
Toplama işlemlerini yaparlarken, en pis kokularla, en kirli ortamlarla, hastalığa davetiye çıkaran hijyensiz ortamlarla, her an hayati tehlike ile baş başa kalarak güreş tutmaktadırlar. Acıktıklarında yemeklerini nasıl yerler hiç bilemiyorum. Gözlemleyemedim. Sosyoloji okuyan master öğrencilerinin bunların sorunlarını ve çözüm önerilerini konu alan bir tez yazmalarını dilerim.
Çuvallarını malzeme ile doldurdukları zaman, elleriyle ve güçleriyle asılarak karayolunda ilerlemek zorundalar. Onları arkadan göremezsiniz, toplanan malzemeler boylarını aşmıştır. Büyükçe bir çuvalı kendi gidiyor zannedersiniz.
Yük bayağı ağırlaşınca, çuval arkaya doğru baskı kurar ve yürüyüş haline getirebilmek için küçük çocuk, mekanizmanın demir saplarını aşağıya çekebilmek için dakikalarca zıplamak ve gücünü kullanmak zorunda kalır.
Daha bugüne kadar bu konularda onlara yardım eden hiçbir medeni veya medenisiz insan görmedim. Onların da kendi meslektaşları haricinde hiçbir kimseden yardım istediklerine şahit olmadım.
Trafikte onların plakaları yok. Diğer motorlu araçlar gibi hareket yetenekleri de yok. Ama aynı yolları kullanmak zorundalar. Onları insan ve araç yerine koymayıp da korna çalıp çekilmelerini emredenler, unutmayın onların hakları sizi cayır cayır yakacak.
Belediyelerin kadrolu ve maaşlı personeli ve modern dizayn edilmiş çöp kamyonları geri kalan az miktardaki çöpleri topluyorlar. Dolayısıyla belediyelerin çöple ilgili işleri yarı yarıya azaltılmış oluyor kahramanlarımız tarafından.
Büyükşehir belediye başkanı olsaydım. Hiçbir şey yapamazsam; onları yılda bir kere toplar 5 yıldızlı otellerde tatil yaptırır, üstlerine yeni kıyafetler alır, şehrin en büyük kongre merkezlerinde onları onure edecek süper lüks bir etkinlik yapardım.
Selam, sevgi ve dualarımla. Allah’a (cc) emanet olunuz.
25 Mayıs 2017 Saat: 20.00. Antalya
Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
Kaliteli Yaşam Uzmanı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.