- 1205 Okunma
- 3 Yorum
- 6 Beğeni
gidiyorsun..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
"ne vakit seni özlesem
kuşlara bakıyorum"
üzerine kapanan kapıların
biriktirdiği
ne varsa
şimdi nabzında
kalbini yokluyor...
yeri nasıl deşerse insan
elleriyle tırnaklarıyla
öyle... işte.
bir çukur daha kazıp
derinlere
sende
yol/ aldın
içine
kime?
aynalarında bilmediği bir dil var
duvarlarında göstermediği bir suret
ayında unuttuğu bir çocukluk
gök yüzünün de kırılmış kanatları
ve güneşinde
sonucu hep soluk soluğa
kendine çıkan yokuşları var.
ve bunlar artık
tanımlamaya yetmiyor
kendimi.
sayfanın üzerindeki notlardan seçilebilen en belirgin sözlerdi bunlar; anlıyorum... hızla karalanmış ve ağırlıklar toplanmış dolabın çekmecesinden belli, yatağın üstündeki bütün ayrıntılardan... unutulan tokadan yahut yere düşmüş rujdan. çok mu önemliydi bilemiyorum. bir kaç kelime ile olanı ve biteni anlatıp karışmak yokluğuna.
geride ne bıraktığı ile ilgilenmeyen insanların sorunudur bu hep önlerine bakarak yürümek. bir adım daha... kendinden uzağa. bir adım daha bir önceye... geldiğin yollara dönüyorsun şimdi. yeniden. yine. bir kez daha... hep hesaplanmış olan saatlerin durduğu bir andır. başladığın yere. kendinle. dönmek... sen böyleydin.
başka hiç bir kimseyi kendisine klavuz edinmeyen, ruhunda taşıdığın etten kemikten bir gemi. batıyordun bazen karanlığın içindeki ellerime. derin bir leke zift gibi bulaşıyordu gözlerine. uykunun araladığı o pencereden taşlarını düşürüyordun. rüya niyetine. bir hayatın göbeğine... bazen tutup fırtınalı günlerin sularına dalga kıranları yararak katıyordun kendine gözlerimi. kirpiğinden ağır gelmeyen bir cümle ile. üç nokta. ömür. aşk.ım...
anlıyorum, yerinden sökülemez olan ağacın dallarına takılıp kalan yaprakların rüzgarın önünde savruluşunu... seni de anlıyordum. geçip giderken bir yük gibi taşıdığın omuzlarınla kalabalıkların içinde. ne taşınamaz bir gölgedir benliğin ne de unutulması mümkün olmayan bir geçmiş. hatıraların o kanlı tarihinde iki kelime bir söz. diyememek kalabalıklara. çünkü tam da şimdi. gitmişlerine lanetler yağdırdığın bu düzlükte. merhaba’lara bilenen hoşgeldin’ler yırtılmış defter sayfalarında hoşçakallara uğramadan. çekip gitmiştir.
bilmeni isterim. hep! avuç içini arayan bir kadın tanıdım. bilmeni isterim. hep soluğunda boğulan. yüzünde kızaran. saçında solan. bir kadın tanıdım. böyle dağınık odalara mıhlanmış gözleriyle bir adam. iyi bak ki yürüdüğün yola. o benim. ben de kendimi böyle dağınık odalarda tanıdım. meğer... savrulmuş, meğer hep izmiş. içmiş. diye... dışımda taşıdığım onca gölgenin sana bulaşmayan yamaçlarına. şimdi seninde yürüdüğün o yolda ayağına değen bir taş olsun diye. bunca kelime. nokta. nokta...
alabildiğine doluyorsa diyelim bu kab. alabildiğine soluyorsa çicek. alabildiğine dönüyorsa dünya. giderken yanında götürmediğindir alabildiğine seni de çeken içine. senide yakan közüyle. sana da sönen ateşiyle... bir kıvılcım bıraktım aramıza. seninle benim arama. kimin dokunduğundan habersiz. malumun küle çeviriyor. tortusundaki zamanı. malumun küle çeviriyor tortusundaki yaşamı.
odalar, kapılar ve salonlardan çıkıp apartman boşluklarına düşürüp gölgeni... bir kaç basamak merdiven. bir kaç basamak. yaşamak dersen. rıhtımda martı. gök yüzünde bulut.ve şimdi ellerimin içinde üç beş kelime ile geldim. sana. ve biliyorsun. gitmiyorum. en çok sesimden bir adım geri. durup burda kollarıma olan inancımla ayaklarımın taşıdığı gövdemle. gravatı çözüp gömleğin düğmelerini çözüp. kafamı gömeceğim kuma. her zaman yaptığım şeyi bir kez daha yapacağım.
ve neyi değiştirmediğine bakacağım. demek böyle bitiyor. dönüşmediğinde bir heyacan. inatla. aşka. inatla sevgiye. inatla aramızdaki herneyse. bazen uçan perdenin tülü. bazen şu kalabalık caddelerdeki göze gelmeler ve bazen de sırtında sakladığın kente soluğumu bırakmam. şimdi... fark etmiyor biliyorsun. biliyorsun. çünkü bu yüzden gidiyorsun...
(...)
YORUMLAR
Belkide çok iyi bildiğin için gidiyorsun benden
beni böyle yalnız tarumar ve biçare bırakıp merak ediyormusun acaba o bensiz ne yapar
saçlarını kim tarar kim okşar kim ona güzel sözler söyler gamzesini kim güldürür
merak ediyormusun
yine hasreti saçlarıma takıp susuyorum oysa konuşsam yeri yerinden dünyayı ekseninden oynatırım ama sen degermisin ki buna onu bile bilmeden bakıyorum öylece donuk gidişine
kalksam ayaga desem gitme
kalacakmısın sanki
sevdin mi bir kere beni
sahi gerçekten bir kere sevdin mi beni
şimdi gitmeyi ve beni bitirmeyi seçtin
peki ya özlersen beni
elin telefona nasıl gidecek
için hiç acımayacak mı
dudakların hiç sızlamayacak mı
hani derdin ya sakalları kes öyle öp beni
sakallarımın acısını bile özlemeyecek mi yüzünün her karesi
söyle zamansız giden sevgili
beni unutabilecekmisin
unutma unutulanlar unutanları asla unutmazlar
unutma
...... harika bir yazı idi daldım gittim birazda ben bişeyler eklemek istedim değerli kalem
adeta kalem aglamış
mükemmel
yürekten kutluyorum
benimde günümün yazısı saygılar