- 2521 Okunma
- 13 Yorum
- 5 Beğeni
-ŞİİR DÜNYASINA BİR YOLCULUK-
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Zevkler ve renkler tartışılmaz sözü meşhurlardandır. Tartışılır aslında. Olgusal ya da kavramsal düzlemde niçin tartışılmasın? Daha çok yüzyüze ilişkiler üzerinden ve kişileştirmek suretiyle yapılan eleştiriler sorun teşkil edebilir. Gerçi, toplum olarak henüz o seviyeye gelmediğimiz hususu öğrencilik yıllarımızın daha o konuyu görmedik söylemi ölçüsünde garabet uyandırabilir ve medeniyet kulvarında bet bir ses teşkil edebilir de. Ne var ki, “küçük insanlar kişileri, normal insanlar olayları, büyük insanlar ise fikirleri tartışırlar” sözünün hükmünü de yabana atmamak gerekir.
Bunun gibi bazı şiirleri beğeniriz, kimileri fena gelmez, diğer bazıları da hoşumuza gitmez. Beğendiklerimizin bir bölümü üzerimizde gelip geçici etki yapar da beğenmediklerimizin bir kısmına nüfuz edebilmemiz de zamana muhtaçtır. Açıkçası, hazırlıksız yakalanmış da olabiliriz. Mukayese babında düşünürsek; kimi şarkı vardır, ilk dinleyişte bir şey anlamayız hatta sevmeyiz. Şu kadar ki, zaman içerisinde beğeni duymakta mümkündür. O bir şarkı olmayıp, müzikal bir eser de olabilir. Açıktır ki, kalıcılıkla geçiciliğin kıstaslarını belirlemeden yola çıkmamak gerekir.
Aynı biçimde bir şiiri de ilk okuduğumuzda beğenmeyebiliriz. Şiire de, kendimize de ve hatta şaire de haksızlık etmemeliyiz bence. Bazı parametrelere muhtaçtır açıkça. Sözgelimi derinlik, yükseklik ve genişlik kavramlarını salt geometriyle ilişkili zannetmek bizi yanıltacaktır. Derinlik, şiirde anlamla bağlantılı olacaktır. Şair kurduğu sembol dili ve biçimsel ögeler dairesinde hangi mâna ya da mânaları önümüze koymaktadır. Şiirin hayat, insan ve evrenle ilişkili sorgulamaları nelerdir?
Şüphesiz bazı şiir öylesine soyut ve absürd tarzda biçimlenir, değil amatörler yetkin insanlar bile yani hiç kimse bir şey anlamayacak gibidir. Genel olarak sanatsallığı anlamına varılamayan eserlerde aramayı yanıltıcı bulurum. Öyle ki, ne kadar anlaşılmazsa o kadar üst seviyede sanatsal hüviyete mi sahiptir acep? Bir başka deyişle; şairin kendisi ne anlıyor yazdığından? Şiiri, bir nevi bilinçaltının dışa vurumu olarak alan değerlendirmeciler bir de bakıyorsunuz benim dizelerimi anlam ölçeğinde okuyucu dolduracak diyebiliyor. Sorulmaz mı? Yukarıdan aşağı mı, soldan sağa mı? Bir bulmaca mıdır şiir?
Elbette şiir düz yazı gibi de değildir. En az kelimeyle en çok şey anlatma, anlatabilme sanatıdır. Sözüme mim koyun lütfen! Anlatabilmek diyorum. İyi güzel de dünya edebiyatında bile absürd şiir bir kulvar, son derece saygın bir çizgidir denmez mi şimdi? Ne ki, onun dönemleri vardır derim. En yoğunlaştığı devir ki, iki dünya savaşı arası devre ve ekonomik kriz evresi olmalıdır. İnsanlık bunalımdadır. Aydınlar psikanalistin kapısında, intiharın eşiğindedirler. Hayat saçmadır, absürddür diyen felsefi anlayış sosyo kültürel hayata da damgasını vurmaktadır. Bu durumu genelleştirmek, konjonktürü hesaba katmadan taklidi davranmak çok doğru bir yaklaşım olmayacaktır kanımca.
Bu gözle baktığımda ise; kronik hal alan anlaşılmazlık eserin kısa sürede esip gitmesine neden olacaktır. Tıpkı, söylediği ilk okunuşta ve çırıl çıplak ortada olanlar gibi. Şairi her iki halde de tükeniş beklemektedir. Söz sanatlarından ve söyleyiş inceliklerinden yararlanmak ne kadar gerekli ise duru ve berrak bir dil ve anlatım da başarılı eserlerin vücuda getirildiğini bize göstermek noktasında önem arz etmektedir.
Yine, genişlik ögesini kapsam boyutunda almalıyız. Şiirin içerdiği his ve değerler nelerdir? Hangi duygulara dokunuş yapılmaktadır? Neler verilirken, beraberinde neler de verilmektedir. Üstte de belirttiğim gibi tadına tiz ve tez varılması şiirin çabuk tükenmesine yol açabileceği gibi, tamamen kapalı bir anlatım da şiiri ve şairi bekleyen olumsuzluk tiplerinden biri olacaktır. Anlaşılabileceği üzere şiir, okuyanı biraz meşgul etmeli ve farklı anlam eşiklerine ve genişleyen, esneyen bir kapsama da sahip olmalı diyebiliriz. Bunun derecesi şiiri taçlandıracak ve kanatlandıracaktır.
Beri yandan, yükseklik kavramı sanat eserinde bir inanç ögesinin güçlü ve etkili biçimde işlenmesi noktasında okuru karşılayacaktır. Bu, kuşkusuz dinsel ve ahlaki değerler ya da insanlık idealleri bağlamında ele alınıp değerlendirilebilir.
Merhum denemeci ve eleştirmenlerimizden Vedat Günyol tarafından hazırlanan “Orhan Burian-Denemeler Eleştiriler” başlıklı bir derleme aklıma gelir. Üstte sözünü ettiğim hususlar kitapta “Edebiyatta Üç Boyut” başlığı altında irdelenmektedir. “Yükseklik, güçlü bir inana dayanan yazıların niteliği; bu inan ister din ve ahlak sorunlarını gözetsin, ister yalnız toplum sorunlarını içine alsın. Derinlik, daha çok karar veremeyen ve şüphe edenlerin özelliği; sanatçı sorup anlamak derdiyle derinleşiyor. Genişlik de, ruh ve inan sorunlarını ikinci sıraya bırakıp, insan topluluklarının çeşitli davranışlarını öne alan sanatçılarda bulunur” denilmektedir.
Nihayet, şiir elbet bir sanat dalı ve sözel sanatların en ince terennümlere sahne olanıdır. Bu, ister istemez teknik ve estetik ögeleri öne çıkartacaktır. Hece ya da serbest tarzda şekil unsurunun mükemmeliyeti, kemiyeti önem arz edecektir. Ancak, matematik ve armoni kadar içerik alanında ihtişamı taçlandıran ve kanatlandıran unsurlar bizleri beklemektedir.
L.T.
YORUMLAR
Saygıdeğer Vedat ve Deniz hocamın nadide yorumları karşısında;
Vaktiyle sitede yer verdiğim uzunca olması babında da okumak nezaketi gösterenleri sık boğaz ettiğinden şüphe duymadığım naçizane bir yazımın nispeten kısa bir bölümünü paylaşmak gereği duydum açıkçası
Şiirde tür, tarz meselesi tartışılır kimi vakit. Öncelikle hep söz edilen bir husus aklıma geliyor. Matematiğin girmediği alan yoktur denir hani. Bu alanlar arasında şiir de hatırı sayılır ölçüde vardır, değil mi?
Aritmetiği, kafiyesi, uyak ve ayak sistemiyle Hece, şiir tarihimizde anıt bir değere sahiptir açıkçası. Bu öylesine gerçektir ki, şekil ve aritmetik ögelerin yalnızca çerçevelemeyip, zırh gibi kuşattığı klasik bir tarz olarak karşımıza dikildiği ölçüde muazzam bir ustalık gerektirip, hiç öyle klişeyi sevmem diyerek kestirilip atılacak gibi de durmamaktadır.
Bu durumu muhasebeye benzetmekte mümkündür kanımca. Nasıl ki, gelir gider borç alacak tablosunda denklik esas olup, kalemler arası bir iç dengeye oturmadığında dışarıdan suni müdahaleler mizanı sağlamıyor dahası nizamı bozuyorsa; hece şiirinde de matematik bir dengeye oturmakla sayıyı tutturmak arasındaki farklılık o kadar açık ki. Öyle ya sayıyı, kafiyeyi tutturmaya çalışan bu sefer duygu akışını, ahengi kaçırmaz mı? Efendim! Tam da bu yüzden şekli sağlayacağım diye duygu akışı doğal mecrasını yitiriyor eleştirileri peyda olmuyor mu? Sözüme mim koyun lütfen! Gerçek bir hececinin de hece olsun çamurdan olsun demesi kabil değil. Bunu ummak bile amiyane tabirle abesle iştigal olacaktır.
Beri yandan serbest yazımında kıstaslara vurulması imkânsız değil kanımca. Günlük konuştuğunu şiir saymak olmamalı asla.
Adam diyor ki, adı üzerinde serbest bu kural aranmaz. Küllüm yanlış abim! Bu zatı muhteremlerin dediği serbest güreş usulüdür desek güreşe hakaret olur. Heceyi de grekoromen mi saymalı acep?
Halbuki serbestte de estetik, tasvir, betimleme, dizayn arayışları o kadar vardır ki. Hatta cinas, kafiye ögeleri zorlamalı olmamak, sırıtmamak kaydıyla serbestte de hoş durabilir. Hecenin eceleri olduğu gibi serbestin de bestleri vardır, hiç şüpheniz olmasın.
Sorun nedir biliyor musunuz?
Serbestin tarihimizde ilk ortaya çıktığı ve henüz emekleme, sıralama devrini yaşadığı dem nice kötü ürünler de verilir. Asırlarca koşan bir şiir geleneğinin yerini emeklemeye bırakması kendi başına hazindir de. Ne çare ki, bardağın dolu yanını görmekte mümkün. Sorulmaz mı? Dünyaya gelen her çocuk belirli periyotta yürümeyi öğrenmiyor mu sanki? Emekleme, sıralama aşamalarından geçerken düşe kalka yürümeye geçen bir bebeğin küçümsendiğini gördünüz mü siz hiç? Demek isterim ki, sanatı edebiyatı kurumsal, hiyerarşik engellere kurban etmek özgürlük algısını hiçe saydığı ölçüde sanatın özüne, doğasına da aykırı olacaktır.
Burada bir hususunda altını çizmeliyiz. Bugün edebi sayfalarda yazılan kimi serbestler erken dönem ürünlerin çoğuna on basar on. Gelişme, ilerleme apaçık bir gerçek olarak karşımızdadır hani.
Bir devrin “Garip” akımının verdiği ürünlerin çoğu kimse kusura bakmasın fasa fisodur nazarımda. Orhan Veli’yi mizahı kurtarabilir, bazen kurtarmaz da, genç yaşta ölümü ve ölüm şekli efsane kılar biraz da. Kendi hesabıma şairin şiirlerini bir başka ünlü sanatçımız Müşfik Kenter’den dinlediğimde asıl, meşhur tiyatro adamımızın büyüklüğünü gördüm. Şairin en vasati sözlerinin bile “ölüyü ayağa kaldırmak” misali usta bir sesin imbiğinden geçerek süzülüp billurlaştığını gözledim kendimce, ki Orhan Veli’den de tat almak hakkım saklıdır neme lazım.
Ancak dediğim gibi hayatın her alanında erken dönem sancıları vardır. Bu bağlamda, bir bebeğin yürüme egzersizlerini de yabana atmamalı kanaatimce. Kaldı ki bebek; zaman içerisinde serpilmiş, boy atmış, büyümüşte. Kemale ermeyi beklemektedir zannımca.
Diğer bir tartışma noktası ise omurga kavramı etrafında kendini gösterecektir. İnsan vücudunun bir iskelet üzerinde inşa olması misali şiirde de bir iskelet aranır mı? Açıktır ki, hece şiirinin oturduğu bir iskelet, bir omurga vardır. Bu hem heceyi kolay hem de zor kılar. Kolaylığı yönlendirici sabitlerinin olması. Zorluğu ise müessesevi ögeler üzerinde şiiri geliştirirken duygu akışını, ahengi, etkin bir anlatımı yakalamak noktasındadır.
Serbestte ise tanımlanmış bir omurga olmaması ilk bakışta tarzın kolaylığı iken kurallı bir yazımdan yanaysa şair; bir şiarı, duruşu varsa güçlük arz edecektir. Hani basite indirgeyen eleştirilerde olduğu gibi canım serbestte ne var kır düz yazıdaki cümleyi ortadan al sana şiir değildir gerçekte. Sabah kalktım başım ağrıyordu, hap almasam halim haraptı ya da hapı yutmuştum makamında günlük kıvamında yazılan saçmalıklar şiir midir? Ya da üç kuruşa beş köfte edebiyatına toplumcu şiir denilmesindeki garabet aklıma geliyor.
Hececi dostlarım yanlış anlamasın; heceyi aritmetik ve şekil şartlarını sağlamak, duygu akışı zayıf olsada kurtarabilir bir bakıma. Oysa serbestin tanımlanmış bir omurgasının olmaması mükemmeliyeti zaruri kılmaktadır.
Sözün özü; iyi bir hece bilgi ve zeminine sahip olmaksızın sağlam bir serbest şiirin inşa edilmesi de mümkün görünmüyor bana. Öyleki, zengin imgelerle yüklü çağdaş bir şiirin kuralsızlık temelinde yükselmeyeceği aşikârdır derim.
Yeni bir emek mahsulü olmaması babında affınızı istirham ediyorum
Saygı ve selamlarımla...
Den(iz)
Ha bu arada Deniz Hocam ... :)) Yok efendim ben öğrenciyim aranızda... Yinede teşekkür ederim ,çok zarifsiniz..
Şiir konusunda umutsuzluğa düşüyorum zaman zaman.
Bilgilendirici ve doyurucu makale için teşekkür ederim.
Kaleminiz daim olsun
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
Şiiri tanımlamak yahut belli kavramlarla çevreleyip ‘şudur’ demek olanaksız. Her tanımlamanın bir sınırlama olduğunu düşünürsek yersiz de aynı zamanda bu çaba. Ama genel kanaatin, edebi birikimleri ve estetik yargıları ölçü alarak ‘iyi’ diye nitelediği yazınlar nitelik kazanmış şiirler olarak düşünülebilir belki de. Tabii ki; iyi, güzel gibi soyut kavramların göreceliğini ve şerh düşecek birilerinin de her zaman var olacağını unutmamak kaydıyla geçerli bir varsayım bu. Bunları belirtmek de fayda var çünkü; yüksek dozda beğenilere ‘mazhar’ olan bir şiir, bir başkası için hiçbir anlam ifade etmeyebilir. Etmesi de gerekmiyor.
İmge, söyleyiş, uyak, ölçü, çağrışım ve benzetmeden... öte şiir için önemli olan özgünlüktür. ‘Özgün şiir’ kurgusal bir anlatımdan önce, kişinin kendisiyle çekinmeden didişmesine ve kendini diğer insanlardan ayırıp ‘öteki’ yapan bireyselliğe gereksinir. Birey olmanın ayırımında olmadan en özgün konu dahi ‘gündelik’ bir duygunun rutinleşmiş ifşasından öteye geçmez. Malum, Hiçbir insan bir başkası gibi sevmez. Bir başkası da ötekiler gibi aynı şarkının nakaratlarında heyecanlanmaz. Önemli olan kişiye özgü bu duyguları sözcüklerle işbirliği yapıp kağıda dökmek. A’ nın, B’yi özlerken kullandığı ifadeyi (daha genel bir deyişle özleme biçimini) C’de de görmek; duygunun kişiye has karakterlerini yitirip popüler bir lirizme kayması yani ‘tek tipleşmesi ‘ anlamına gelir. O zaman da hiçbir kurgunun gücü bu şiiri özgün yapmaya yetmez. Bu anlamda şair; kağıda, kendisinden bir şeyler yansıtma gayreti içinde olmalıdır.
Sadece ‘hece’ değil, bütün ölçü ve kalıpların şiir için uygun olmadığını düşünüyorum. Nedenini Deniz Hanım izah etmiş. Dilin alışılmış kalıplarının ötesine geçen, sözcük yapısını bozan, yıkan ya da Cemal Süreya’nın Üvercinka’sında olduğu gibi yeni bir kavram türeten, eklektik şiir anlayışıyla, daldan dala konan şairleri okumayı seviyorum. Birbiriyle kan bağı olmayan anlamları aynı kağıtta baş göz etme girişimlerini şaşkınlıkla izliyorum. Ama görücü usulü değil bu izdivaç, aklımda flört etmelerine izin veriyorum...
Selamlar.
Den(iz)
Vedat bey benim yorumumu okumuş .... Ne hoş :))))
Şiir hakkında ayı fikirdeyiz ... Mesela ''Bayım'' kelimesini yadırgatır adama ..eğreti durmadığı sürece yada başkasının elbisesinin giymiş hissi vermediği sürece kelimelerle dans etmeli şiir boyunca...
Sevgilerimle..
levent taner
O değil de, sizin anladığım kadarıyla canınız sıkılıyor Deniz hanım!
Bir müsabaka olsunda kim kaybederse etsin, tek müsabaka olsun da mı acaba?
Tabi latife yapıyorum, değerli bir hanımefendi olduğunuzdan elbette haberim var, bet sözlerim için özür lütfen
Vedat Hocam, zevzekliklerim için affola
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
Den(iz)
Vedat Keleş
Yazınızın güne geldiğini görünce hemen okudum ancak yorum yazma fırsatım olamamıştı. Öncelikle güne yakışmış bir yazı olmuş. Tebrik ederim Levent bey .
Şiirle ilgili çok güzel tespitler yapılmış .Benzetmelerinizi çok sevdim. Ben serbest şiirciyim.Hem okurken hem yazarken daha çok seviyorum. Aslında görünmez kuralları olsa da daha özgür hissediyorum serbest şiirle . Hece şiiri bende bir beden dar bir elbisenin içine girmeye çalışmak gibi bir his veriyor. Serbest şiir ise salaş tatil giysisi gibi ferahlık veriyor.
Kendimce şiir tespitlerim :)))
Sevgilerimle...
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Katılımınızla şeref verdiniz
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
nakış nakış işlediğimi zannettiğim sizinse kışkışladığınız his ve fikirlerimin is ve kirden ibaret olabileceğini düşündürdünüz bana
şu kadar ki, hiçte ipsiz bulmadığım yorumunuz bana bahar yağmurlarından nasipsiz olduğumu acı acı hatırlattı ya ne gam
içimden bir ses yaz dedi de, oysa yaz da değil ki henüz
son tahlilde üzdünüz diyemem, güz değil çünkü henüz
efendim! Biraz latife yapayım dedim naçizane
katılımınız ve okumuş olmanız başlıbaşına bir değer kuşkusuz
saygı ve selamlarımla...
Naçizane yazımı günün yazısı olarak değerlendiren kıymetli "Edebiyat Kurulu" başkan ve üyelerine şükranlarımı sunarken; gerek sayfama ziyarette bulunmak nezaketi gösteren gerekse güzide beğeni ve yorumlarıyla sayfamı taçlandıran değerli hocalarımı da saygıyla selamlıyorum.
Beraberinde de, kalem arkadaşlarımın anneler gününü en içten hislerimle kutlar, vefat etmiş annelere Allah'tan rahmet dilerim...
Şiir insana hastır,insan kültüre hastır,kültür bilgiye hastır,bilgi çevresel,sosyal,zekaya hastır,
selamla.
levent taner
Katılımınızla şeref verdiniz
Saygı ve selamlarımla...
Bana göre şiir;
ne hissediyorsam onu yazmaktır. Ve hislerime tercüman olan şiirde güzel şiirdir:)
Çok fazla imge olan şiirden hoşlanmıyorum çünkü sonunu getiremeden sıkılıp bırakıyorum. Öncelikle bence şiir sonuna kadar kendini okutabiliyorsa şiirdir dedim ben:).
Yine de zevk meselesi.:) Milletin harika muhteşem dediği şiire ben içimde bu ne yaa dediğim çoktur:) Benim yazdıklarım için öyle düşünen de olabilir normaldir:)
Kutlamak için geldim çene yarıştırırken unutacaktım:) Tebrikler.
levent taner
Unutsanızda ne gam
Umut ışığısınız bende her dem
Katılımınızla şeref verdiniz
Saygı ve selamlarımla...
Şiir dalga gibidir, kıyıya ulaşan köpükleri öykü ve romana dönüşür,
Aşk duygu ise anlamı vuslattır, şiirde duyguyu ayakta tutan içeriğidir, şiiri anlaşılmaz imgelere boğmak tusanami dalgasında sörf yapmaya benzer, şiirde farklı anlam çıkarılması ise, ışığın prizmadan renklerine ayrışması gibidir,
Esenlikler dileklerimle...
levent taner
Katılımınızla şeref verdiniz
Saygı ve selamlarımla...
Şiire biçilen değer ve verilen payeler saymakla bitmez. Ancak yine de geçmişten bu güne değin şiirin tam olarak tanımlamasını yapan olmamıştır der bu konunun bilgeleri.Her şairin her okuyucunun birbirinden farklı görüş duygu hayal ve anlam yükleyerek yazıp-okuduğu şiir dünyasını siz çok değerli Levent Taner Hocamızın şiir gibi akıp giden bu harika yazıyla yakından tanımış olduk.
Ömrünüze bereket.
Selam ve sevgilerimle
Şaban Kalyoncu İskeçevi
Esenlikler dileklerimle...
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Katılımınızla şeref verdiniz
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Ekranın ardında bir insan, bir yaşam, bir soluk
Katılımınız dolayısıyla şükran duyduğumu söylememe bilmem gerek var mı?
Saygı ve selamlarımla...