- 581 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DOST SOFRALARINI BİZE DE GÖSTEREBİLİR MİSİN?
Bu yazıyı 2006 Yılında yazmıştım. Haşmet UZAR’ ın “DOST SOFRASI” başlığı adı altında yazsından esinlenerek dile getirdim. Bahsi geçen bölge Ordunu Kumru İlçesi. Bayram Dağı ise Pösküdan mevkkiinden yukarıya doğru çıkıldığında yüksek ve ormanlık bir alana verilen isimdir. Haşmet UZAR’ ın köyü ise bu ormanlığın yükseğindeki Kayabaşı denilen köydür. Haşmet UZAR bu İlçeden halen Bayram Dağına doğru uzuyor mu bilemem…
DOST SOFRALARINI BİZE DE GÖSTEREBİLİR MİSİN?
“Ruhumun daraldığı zamanlar da” diye başlıyor yazısına Haşmet UZAR …. Uzun bir cümle ile, nefes almadan, son derece mükemmel. Her insanın farklı, farklı yorumlar getirebileceği biçimde…
“Bayram dağının ardında kalmaya başlayan güneşin ayaklarını, elekçi sularında yıkayarak başlattığı akşam saatleri Pösküdan’e ince bir soğuğa sarılmış çiğ taneleri ile iner…”
Evet Haşmet UZAR!!! bahsettiğin o; çiğ taneleri yavaş, yavaş kaybolur. Gölgeler koyulaşmaya başlar Bayram Dağının eteklerinde... Aydınlık, karanlığın koynuna saklanır. Pürüzsüz, pırıl, pırıl bir gökyüzü. Yıldızlar göz kırpar size semanın derinliklerinden… Sonra; dolunay gittikçe yükselir Bayram Dağının üzerinden. Ağaçlar soyut görüntülere dönüşür gölgeler yeniden belirir.
“İnce bir soğukla inen çiğ taneleri” saf bir gümüş ahengiyle coşturur. Sonra hafif bir ürperti ve şekille sınırlı durumunuzdan kurtulur, ruhun sonsuza değmesinden doğan bir sevinç kaplar içinizi. Çevrenizi sonsuzluk sarmış. İçinizde gizli kalmış derinliğiniz ortya çıkmaya çalışır…
Yunus Emre: “Bir ben vardır bende benden içeru” diyerek gerçeği dile getirmemiş mi?… Belki de, bir türlü dışa vuramadığımız gerçek gerçekler içimizde gizlidir.
Ben o gece sabaha karşı Bayram Dağının yükseğinde sabahı beklerken; Tan kızıllığı alabildiğine göründü ufuktan ve karanlığın üstüne yavaş yavaş aydınlık çökerken; derinden ve minarelerden yükselen ezan sesleri bozuyor bu karanlığın gizemini (Essalatü hayrunminnevm) sabahınız hayır olsun diyor müezzinler… ve şehrin ışıkları yavaş sönüyor…Bir diriliş, bir hareketlilik başlıyor... İnsanlar tek başlarına uykuya daldıkları derin uykularından, yine tek başlarına, ulaşacağı ufku unutarak, sabahın ilk saatleriyle yeni günün planlarını yaparak harekete geçmişlerdir…
Evet Bayram Dağının tepesinden bu şehrin görüntüsü böyledir. Sizlerde bu saatle uykunuzdan biraz feragat ederseniz ve çıkarsanın Bayram Dağının yükseğine; sizler de görürsünüz…
Güneş yükselmiştir artık. Yüzlerdeki gerginlikler arttıkça artmıştır. Bilincini yargılayan gözlemlerden uzaklaşmak için girilen kapılardan, yavaş, yavaş çıkan insanlar… Ruhlarını aynı mekanlara hapsedip, “ Milyonlarca isteğin arasında panik halinde koşuşturmaya başlar” koşuşturdukça “ içinde büyüyen yalnızlıklar” kalıba sokulmuş fikirler arasında, gün be gün kaybolup gider... ve aynı kapıdan içeri girdiğinde; gül ile diken arasında dolaşıp durur… Yitirdiği mutluluğu dikenler üstünde aramaya başlar...
“Çınlanan sözcüğün aksi” “Seveceksin cancazım, seveceksin, sevmeden yaşayamazsın” diyorsun ya Haşmet UZAR, lakin kimi seveceksin... Sevgilerini ruhlarının derinliklerine gizlemiş ve dışa vurmaktan korkan kalıplaştırılmış insanları mı? “ sevgi kalıp dışıdır” bir damlacık su ve bir metrekarelik toprak için, kan akıtılmaya teşebbüs ediliyorsa bu kasaba da, sokak lambalarının o ihtişamlı aydınlığı ruhun derinliklerinde gizlenmiş olan sevgiyi ortaya çıkaramayacaktır.
Nice insanlar, işaret ettiğin “ dost sofralarına oturmadan” göçtüler bu kasabadan.
Dost sofralarını bize de gösterebilir misin Haşmet UZAR…?
Ekrem SAYGI
Kumru 2006
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.