- 425 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖYKÜLERİN TADI YOK
ÖYKÜLERİN TADI YOK
(çocuk yazını üzerine)
Doğan Soydan
Türkçe dersi, öğrencilere güzel okumayı, güzel konuşmayı, okuduğunu, dinlediğini anlamayı öğretir; anladığını, düşündüğünü yazılı ve sözlü olarak düzgün anlatabilme yetisi kazandırır. Ayrıca, kitap okuma alışkanlığı edindirmek de Türkçe dersinin başat amaçlarındandır. Bu ise, çocuğun ders kitaplarıyla yetinmeyip, başka kitaplar da okumasını gerektirir ve süreklilik ister. İlköğretim çağında kitap okuma alışkanlığı edinen, anlama, kavrama yetisi gelişen çocukların sonraki üst okullarda da başarılı olduğu kanıtlanmıştır.
Bu durumun bilincinde olan veliler, çocuklarını kitap okumaya yönlendirmek için günümüzde daha çok çaba harcamaktalar. Buna bağlı olarak, okullarda öğrenci-yazar buluşması, öğrenci-kitap buluşması, kitap şenliği vb. etkinlikler yaygınlaşmış ve bu tür etkinliklere ilgi artmıştır. Tüm bu yönlendirme ve etkinliklere koşut olarak da çocuk kitapları yazımı ve satışında önemli gelişmeler olduğu görülüyor.
Bütün bunlar, çocuklara kitap okuma alışkanlığı kazandırmak açısından önemli gelişmelerdir. Ancak, “Kitabı sevsin, okuma alışkanlığı kazansın” derken, çocuğu kitaptan, kitap okumaktan soğutacak zevksiz, yararsız, albenili kapaktan başka özelliği olmayan yayınların kucağına atmak yanılgısına da düşülmemelidir. Elbette kitap seçimi çocuğa bırakılmalı ama öğretmenler, veliler de bu tehlikenin farkında olmalıdır. Unutulmasın ki bir kitap, ancak çocuklar ondan zevk alıyorsa iyi bir kitaptır.
Yirmi beş yıl görev yapmış emekli Türkçe öğretmeni duyarlılığımla, son günlerde ben de çocuk kitaplarına, özellikle de çocuk öykülerine merak sardım. Fuarda, markette nerede görsem çocuk kitapları almaya, eve bir düzine kitapla gelmeye başladım. Kitaplardan birini okuyup bitirdikten, arka kapağını kapattıktan sonra, “Bu kitapta nasıl bir olay anlatılmış? Kişileri, kahramanları kimler? Çocuklara hangi güzel duyguyu, düşünceyi, olumlu davranışı vermek, kavratmak istiyor?” diye düşünüyor, belleğimde hiçbir iz bırakmadığını görüyorum.
Bu kitaplarda neyi arıyorum? Sınıfta okurken öğrencilerimin çıt çıkarmadan dinlediği, heyecanlandığı, kimi yerde üzülüp kimi yerde sevindiği; üstüne günlerce konuştuğumuz, tartıştığımız, iyinin kötünün ayırdına vardığımız ve yıllarca unutamadığımız öykülerin tadını, kokusunu arıyorum.
“Peki, bir çocuk kitabı nasıl olmalı, yazar nelere dikkat etmeli?” sorusundan sonra kendi bilgilerimle usta yazarların görüşlerini, akademik bilgileri harmanlıyorum. Buna göre:
* Çocuk kitaplarında kör inanç, önyargı ve koşullandırıcı anlatımlardan uzak durulmalı.
* Duygu sömürüsü yapılmamalı.
* İdeolojik yönlendirme ve önyargılara yer verilmemeli.
* Olayın kahramanı, olumlu değerler yenik düşürülmemeli. Bu, çocukların olumsuz, güvensiz duygular yaşamasına neden olur.
* Mutsuz aileler, cinsiyet duygularını tahrik edici olaylar, kolaycılık, başkasının sırtından geçinme, cinayet, intihar eğilimlerini besleyen olaylardan, bireysel ve toplumsal şiddet anlatımlarından kaçınılmalı. *Özellikle yazgı, alınyazısı, bağnazlık gibi mücadele gücünü köstekleyen inanışlara yer verilmemeli.
* Başka ülke halklarını aşağılayan, küçümseyen, düşmanca anlatımlardan uzak durulmalı; ulusal duygu ve değerler başkalarını aşağılamadan kazandırılmalı.
* Bedensel ve zihinsel özürlüleri küçümseyen anlatımlara yer verilmemelidir...
* İnsan, hayvan, doğa ve doğadaki varlıklar sevdirilmeli; yardımlaşma, dayanışma duyguları geliştirilmelidir...
Sonra, günlerden beri okuduğum ve masada okunmayı bekleyen kitaplara yeniden dönüyorum. Okuduklarım okumadıklarımı elinin tersiyle(!) öteliyor, okumak içimden gelmiyor. Bu sav ve yargımı kanıtlamak için öykülerden birini, (belleğimde iz bıraktığına göre en iyisi...) birkaç tümce ile özetlemek durumundayım:
“Yeni evli bir genç, başka bir il’e çalışmaya gider. Ağanın oğlu bu gencin eşini taciz eder. Çocuğun babası durumu ağaya söyler. Ağa, ‘bizim gibi soylu bir ailenin oğlu senin gibi fakir birinin gelinine tenezzül etmiş; bundan onur duymalısın’ der. Baba, yarın il’e geleceğini duyduğu Başbakana şikayet etmeyi düşünür ve gider. Kalabalıktan Başbakana ulaşamayınca kendini arabanın önüne atar. Başbakan akşam kalacağı otele bu adamın getirilmesini ister ve götürülür” Öykü böyle bitiyor. Taciz, çaresizlik, yoksulun küçümsenmesi, varsılın üstünlüğü vb. 9 yaş çocuklara yazıldığı belirtilen bu öykü, çocuğa sevgi, güven, yaşama sevinci vb. verebilir mi?
Okuduğum kitapların kapağı, boyutu, hacmi, yazı karakteri gibi biçimsel özelliklerini irdelemek değil ereğim; ben öncelikle kitabın içeriğine bakarım.
Yukarıdaki soruyu kendime bir kez daha soruyorum: “Bu öykülerde neyi arıyorum?”
Kör Mustafa’nın, kazma kürek yetmediğinde toprağı tırnaklarıyla kazıyarak yetiştirdiği, “Karanfiller ve Domates Suyu’nun tadını, kokusunu arıyorum. Kuş avcısı Konstantin’in, soyunu tükettiği Son Kuşlar’ı geri getirecek öyküler arıyorum. Her sabah yanık ekmek kokusunun doldurduğu odada kaynayan Semaver’in güzelliğini, içimize yerleştirdiği anne sevgisini, yaşama sevincini arıyor, Sait Faik’i saygıyla anıyorum.
Filistin topraklarında ana vatan, ana dil özlemi çeken küçük Hasan ile onu gözyaşlarını gizleyerek hayran hayran dinleyen Eskici’yi; günümüzde giderek çoğalan din istismarcısı İlistir Nurilere, Abdi Hocalara dikkat çeken Yatır öyküsünün tadını, kokusunu arıyor, Refik Halit Karay’ı saygıyla anıyorum.
Öğrencilerimin nefesiyle ısıttığımız sınıfın havasını solurken “... gümüş söğütler altında akan derenin hüzünlü şırıltısını,” bizlere dinleten Kaşağı’nın ışıltısını arıyor, Ömer Seyfettin’i saygıyla anıyorum. Türkçe kitaplarımızı aydınlatan Reşat Nuri Güntekin’in Çalı Kuşu, Tanrı Misafiri, Değirmen romanlarından alıntı öykülerin tadını, kokusunu arıyor. bu ülkeye iyi insan, iyi yurttaş yetiştirmekten başka kaygı gütmeyen yazarları saygıyla anıyorum. Yazarların, yayıncıların ve dağıtımcıların çocuklarımıza güzel kitaplar sunması dileğimle,
“Günlerin tadı yok / güllerin kokusu burnuma gelmiyor” şarkısını düşüncelerime yoldaş ederek, “Yeni öykülerin tadı yok / eski öykülerin kokusu burnuma gelmiyor,” diyorum.
25. 04. 2017
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.