KARA BUĞDAY UNU
İlkokuldaydık... karabugday unundan yapılan yufkaya burun kıvırır illa da hasun( beyaz katkılı un) dan somun isterdik en azından kahvaltilarda...sabah öğle akşam esmer yufka yemek fakirlik belirtisiydi o yıllar kahvaltıda somun ekmek almaya gonderilince dünyanın en ayricaliķlı insanı sayardık kendimizi çocuk aklımızla... kurabiye yapmayı bilmezdi analarımız, yaşpasta diye yediğimiz kare bisküvi ve süt ile yapılan mozaik pasta imiş meğerse yıllar sonra bir zengin arkadaşımın doğum gününe gittiğimde öğrenmiştim yaşpasta ile kuru pasta farkını...okul pikniklerinde çekirdek vb ıvır zıvır konulurdu has unu ( pasta boreklik un) olanlar pişi kızartır olmayan yumurta haşlar kuzinede çörek yapardı...hoş o çöreklerde undan dolayı çok esmer olunca hiçbir arkadaş da el uzatıp yemezdi...nerden bileceklerdi ki yirmi otuz yıl sonra en makbul unun köy unu (karabugdayunu) olacağını...Dedim ya fakirin her şeyi garip gelirdi zengine...kendi eliyle yaptığı tahta divanı ve onun dallı güllü firfirli örtüsü, kendine ait calışma odasının olmaması, zeytini kahvaltıda sek yememesi, her akşam tarhana çorbası içmesi, sabah kahvaltısında karabugday unundan yapılan yufkaya gene aynı yufkayi kizartıp dürmesi,evinde yaşlı nın, sofrasinda misafirin eksik olmaması, iki tavuğundan elde ettiği yumurtayı saklayıp evin ufak tefek ihtiyacını karşılamak için satması, garip şeydi...
Çocuklarının da
Oyunları oyuncakları farklıydı...sarı lüle saçlı bir oyuncak bebeğe sahip olamazsa bebeğini çardan çaputtan kendi yapar mutfakta scottbritte bilmeyen annesinin perde tülünden yaptığı mutfak bezlerini farkedilince dayak yiyeceğini bile bile alıp kendi yaptığı bebeğine gelinlik dikerdi...ellerine hergun dovme misali çeşitli desenlerle tükürük kınası yapmak mahallelerindeki boş arazilere sınır olsun diye bırakılan yosunlu taşlar sayesindeydi...kimnilir belki de şimdiki dövmenin atasıydı bu eğlenceli uğraş
Çocuklar büyüyüp de biraz idrak edince zorlamaya başladılar aileleri hemen hemen her yönden...
Çocuk akillariyla ilk iş okul pikniği hazırlıkları değişti..coregin yerini börek( tabiki o zamanların makbul olan en iyi unu has un, bembeyaz) yufkanin yerini anne kurabiyesi ( bardakla şekil verilen )aldı..elle yapilan oyuncak bebekler unutuldu ayağa hal hal takıldı... okul gezilerine katılmak için ikna edilen anne baba gezi parasının bilmem kaç katı masrafa sokuldu ...
Aradan yıllar yıllar geçti değişen sadece isimler oldu olaylar aynı, istekler sınırsız...
Tükürük kınasını hint kinasi onu da dövme çılgınlığı takip etti
Kahvaltıda çeşitler çoğaldı yiyecek aile bireyleri kalmadı! ( sabah erkenden kahvaltı hazırlayıp çocukları ile beraber yemek zûl geldi işyerinde simit pogaça ile dolaşan evliler çoğaldı maalesef)
Çocuklar oyuncak bebek yerine bilgisayar tabletle oynar oldu!
Her isteğini yapıp şimarttiğimız çocuklar zalimlesti anne baba mazlum oldu!
Evler mobilya doldu misafirler yok oldu!
Herkesin bir odası oldu ev içinde kilit vuruldu!
Yılın 11 ayı teknolojiye! medeniyete! dünyalık her şeye ayak uyduruldu ,
12. Ayda müslüman olundu!
Dostlar alış veriste görsün hesabıyla Kandil gecelerinde telefonlara tebrik mesajları yağdı <br>
Dualar unutuldu!
Ha bir de o bir zamanlar burun kıvirdığımız karabuğdayunu var ya hani!
O şimdi çok revaşta 😊
Ülkü KARA