- 309 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
El Ve Geri Beslenim Yasası 1
Mezopotamya Sinear bölgesinin kuzeyi, yukarı yerin gök toprağı olmakla; Kalde, Akad yurduydu. Gök yurdu olan Akad daha çok gök ehli çobandılar. Gök yerlerin aşağısında kalan Sinear bölgesi daha çok tarımcı olan yer ehli gruplardı.
Totem meslekli grupların ön ittifaklı temasları yapabilmek için iki grup kendi bölgelerinin sınır değinişlerinin yapıldığı yere geliyorlardı. Bu temas yerleri bölge içi hareketliliğin en aza indiği değinim yerleri olan kesim noktasıydı. Kesim noktalı, kutsal tapınak alanları yukarı toprakların aşağısında; aşağı toprakların da yukarısındaydı (gökteydi).
Aşağı yerdeki totem gruplar kesim alanına gelmek için göğe (yukarı topraklara) çıkıyordular. Yukarı topraklar da olan göktekiler de kesim alanına gelmek için aşağı topraklara doğru yere iniyorlardı. Göktekiler yerdeki makamı takdis ederlerken yerdekilerde göğe miraç ediyorlardı.
Ama bu inişi ve çıkışı yapan makamlar birbirini egemenlikleri altına almak için gelmiyorlardı. Aksine grup içi ortak iradelerini (üreten ilişkiliyle mal sahipliklerini); dıştaki gruplarla, gruplar arası ortak irade kılıyorlardı. Gruplar arsı sentezin ortak iradesini ortaya koyuyorlardı.
Mülk, El’in hükmündedir. Mülk üzerinde hüküm, El’indi anlamına El; El hükmü mülktü. Mülk sahipliği El’in olunca, hüküm de El’indi. Böyle olunca kutsal krallıkların korudukları, uğruna savaşları göze alıp savaş yaptığı mülk te El’indi. Mülkler El (mamon) mülküydü.
İşin tuhafı şuydu. Mülk El’indi. El mülkü seçilmiş kişilere ihsan etmişti. Bu nedenle yeryüzüne doğru, yeryüzünde birçok seçilmiş kişi olması ile mülk sahibi krallar, padişahlar ve halifeler vardı. A toprağı filan kralınsa, B toprağı da diğer padişahın olmakla; C,D,E... toprakları vardı.
Ve muzafferler, bu toprakların padişahları olmakla şu çelişkiyi de ortaya koyuyorlardı. Mülkü galibe de mağluba da El mana düşüncesi vermişti. Mülkü El vermekle; birçok mülk sahipliği takdiri de El’indi. İşte her bir krallık, EL’in olan El’in mülkünü; El’in takdirine rağmen El adına birbirine karşı düşmanlıkla koruyup, topraklarını genişletip; büyütüyorlardı!
Osmanlı padişahları da el topraklarındakileri Allah’a imana (Allah adına -zıllullah olup- el topraklarını kendi hükmü iradelerine) davet etmezler miydi?
Araplar kendi kabilelerine Allah Allah diye hücum etmezler miydi? Bir beni Sad kabilesi, Beni Uzâa’ya; Beni Avf’a; Beni Mustalik vs. olan başka el topraklarını ele geçirmezler miydi?
El topraklarını mülkü İslam kılmakla; İslam’ın sahibi adına el topraklarına ganimet diye el koymazlar mıydı? Allah adına ganimet, Allah yolu oluşla; Allah tarafından meşru (emir-farz) edilmişti.
Birçok seçilmiş kişi kendi egemenliğini çevresine doğru yayarken güya; zaten El’in olan El’in mülkünü birbirinden, El adına istimlak edip; fetih ediyordular! Kimin hükmüne karşı; kim fetih ediyordu? Aslında bir El’in hükmü diğer kral için geçersiz olmakla diğer kralın El Baal’ine karşı egemenlik savaşı açılıyordu.
El’i Aton sıfatıyla, Amon Ra sıfatıyla, Marduk, Yehova sıfatıyla "bir yapan" da, El’i "birçok" yapan da insanoğlunun mal mülk ihtirasıydı. Ön ittifak sonrası üreten ilişkiler gelişmişliği içinde işleyecek, hükmedecek kişisi mülk alanınız vardı. Yeryüzünün tümü sizin de olsa; o aşamada ne iletime ile ne üretim teknolojisiyle yeryüzüne hükmeden bir kullanımı ortaya koymanız olanaksızdı. Bu tutum, totem dönemin kendi bölgesini koruması gibiydi.
Bir ittifak ortak iradesinin parçalanmasını hükmeden El mana düşüncesi, yeryüzündeki ittifakları parçalamakla, ittifak iradesi olan ittifak mülkünü kişiler sahipliğine veren her bir El mana düşüncesi aşağı yukarı aynı iken; aynı mana ilkesiyken; El takdirli kişilerin kişilikleri çok farklı olmakla, El mana düşüncesi kişiliği de; başka El’ler olmakla; birçoktular.
O güne kadar gelen gelişmişlik düzleminiz nedenle tüm yeryüzünde, kişi sahiplikti kullanım ortaya koyamamanız nedenle; yeryüzü parça parça kişilerin sahipliği kılındı. Her biri bir parça El Mülkü olmakla; yeryüzü birçok seçilmiş şanslı kişilere verilmiş olmakla her bir El hükmü; her bir El kişisinin tapu meşrulaşması olmakla El, birçoktu. Ve El mülk sahibi kişilerin EL’iydi.
El olanlar mülk sahipleriydi. Mülk sahibi olanlar da El’di. El, El ilahtı. Mülk El’indi. El, İlahtan önce gelirdi. El’in hükmü İlah hükmündeydi. Ön ittifaklar mülk sahipliği üzerinde parçalı olmuştu. Parçalanma şimdi yeniden kişisi mülk sahipliği üzerinde El tarzı istimlakle sentez yapmalıydılar.
Ön ittifaklarda mülk ittifakın olmakla; ittifakın mülk mirası otomatikman yine ittifakındı. İttifakın kendi malının, ittifakın kendi mülkünün grubuna miras olmasına karşı; Kişi mülk egemenlikle miras hükmünün de kişinin doğurduğuna ve doğurttuğuna ait olması ortaya çıkınca; kişi El’i, ailenin El ilahı olmuştu.
Her parçalı durumların seçme ayıklamalı sentezi; kırıklı yapı olan fayını, sentezin içinde taşır. Açıkçası tevhidin-birliğin-birleşmenin-sözleşmenin-ahit kılmanın içinde, mutlaka fay kırıkları vardır. Her bir birleşme ve fay kırığı başka düzey ve düzlem ilişkisi olmaktadırlar. Bu nedenle önceki parçayla sonraki parça ne birbirinin aynıdırlar, ne monolog oluşla birbirinin tekrarıdır.
Aksine niceli farklardan ötürü sentezler de; sentez sonrasındaki kırıklı para da kendi öncelerindeki durumların hayli gelişmişi, değişip dönüşmüşü olmakla; gelecek olandırlar. Her parçalı, kırıklı, faylı yapı kendi alan eğiminden ötürü birliğe; birleşmeye de eğimlidir. Bu eğim zorunlu oluştur.
Gelişen üretim araçlarının üründe verimlilik arttırması yapmasıyla; nitelikli emek daha çok toprakları işleme ve tasarrufun bilgi becerisini de geliştirmişti. Bu nedenle bir El’in himayesi içinde olan egemenlik, çevresine doğru savaşlarla, yarışlarla, ya da gönderdiği kendi El hükmü olan imana yaptığı çağrı ya da davetlerle çevresine de egemenlik kurmağa başladı.
Bir El diğer El mülklerini de El’ine geçirdi. Diğer El’leri buyruğu altına aldı. Galibin buyruğu altına giren mağluplar türlü düzenlenin şekliyle galibi; efendi tanıyorlardı. Bu düzenleniş içinde boyun eğdirilen başka El’in mülkü; ya tümden galip El’in eline geçiyordu. Mağlup olan El, köle oluyordu. Yeraltına giden sesi soluğu çıkmayan ya da sırasını bekleyen El ilahlardı.
Ya da mağlup olan El, mülkünden yengi sahibi olan El’e vergiler vererek işgalcinin buyruğuna giriyordu. Dahası istimlak edenle istimlak olan El birleşip koalisyon kurarak yönetimdeki bay erki dediğimiz mutlak "monarşiye" karşı birbiriyle istişare eden irade ortaklığını ortaya koyan; "oligarşiyi" inşa ediyorlardı.
Tarihin geri beslenim referansı birleşen (ego) yapıların; sosyal birlik içinde biri hepsi; hepsi biri olma türünden çokluk (fay) içinde tekleşmelerdi. Tekleşen yapılar da, çoksayan (kırıklı, faylı oluşa karşı -egolara karşı-) ortaklaşan iradelerin düzenlenişlerine dönmesiydiler.
Ön ittifaklar ortaklığının iradesi, köleci düzenle yeniden kişisel düzlemli egoya doğru parçaladı. Kişi mülkiyetli parçalanma; kişinin ego düzlemine uygun olmakla önce mutlak bir monarşiyi dal budak saldı. Sonrada çeşitli şekillerde diğer monarklarla irade ortaklığı içine girmekle; ortaklığı sentezdeki faylı oluşun ortak iradesini oligarşi üzerinde ortaya koydular.
Kişi mülkiyetiyle tekil ve ortak tanımaz olan irade; gelişmenin ileri aşamasında oligarşik yapılanma üzerinde danışmalarıyla (meşveret etmesiyle ister istemez) ortak iradeyi; kişi mülkiyeti üzerinde yönetim oluşuyla, yeniden ortaya koymuştu.
Ön ittifaklı ortak irade olan malın, mülkün, kişi sahiplikti ego güdenle olması ile ilk sosyal birlikleri ortaya koyan ego; içimizde korunan yasa oluşuyla aynı egoydu. Ama donanım oluşla aynı ego değildi. Sosyal ruhlu. Üreten ilişkiyle de toplumsal ruhlu olmakla çok gelişmiş alet kullanan; toplumun gücünü donanmışlarla muktedir bir ego ruhtu. Totemi, ilahı, El’i bilen ruhtu. Avcılık toplayıcılık yapma yerine, üreten diyalektikti.
Bu farkları görmez isek, her iki ruh düzeyini birbirine indirgersek; gelişmeyi, değişmeyi göremeyiz. Tarih bilinci edinemeyiz. Farkı, fark edemeyiz. Farkın olumlu ya da olumsuz farklı kullanım değerlerini ortaya koyamayız.
Başka El sahipliği hükmü içinde olan topraklar, yapılan davetlerle; ya da savaşlarla; galip kişinin kendi El’i eline geçiriyordu. Diğer mülkün sahip kişisi olan El’ler de, isteyerek ya da istemeyerek egemen olan bu El hükmüne uyarak, El’in buyruğu altına geliyorlardı. Egemence El, işgal topraklarını kendi El’i adına istimlak edip; işgal topraklarının da yeni iman El’i olmakla tekleşiyordu.
İlah: Üreten ilişkilerin sentezini yaptırmakla, gruplar arası mal sahiplik hazinesi üzerinde ortak irade sahipliğinin mana anlayışıydı. Her bir totem meslekli üreten grup iradesinin kendisiydi.
El: ortaya konan gruplar arası ortaklık olan ilahi zenginliklere; mal-mülk benim diyen mana gücüdür. Hazine benim yanımdadır der. Ben hazinemi dilediğim gibi dilediğim kişilere verdim der. Dilemediğim kişilere de hazinede vermedim, kıstım diyen mana anlayışıdır. İttifakın ortak malını kimilerine payı mal yapan anlayış olmakla ideolojisi gereği ortaklığa şiddetle karşıdır. Ortaklığı şirk sayar ( mal mülk tasarruflu sahiplik iradesine ortak koşma sayar).
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.