- 680 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
KAYBETMEK
Gökyüzü günlerdir kapalıydı. Ara sıra bulutların ardından güneş görünüyor olsa da soğuğun ardı arkası kesilmiyordu. Bazen insanın canı sırf hava kötü olduğu için sıkılır. Benim de sırf hava kötü diye canım sıkılıyordu. Televizyon kanallarını geçiyordum bir bir. Hiçbir şey dikkatimi çekmiyordu. Dışarı çıkmak istemiyordum. Arkadaşların tüm tekliflerine sırtımı dönmüştüm. Can sıkıntısı yorgunluğa dönüşmüştü. Bu depresyonun bir numaralı habercisiydi, biliyordum. Can sıkıntısı ve tembelliğim birleştiler, içinden çıkılmaz bir hal aldılar. Kendimi bu gri duyguların içine attım. Pencereden dışarı bakıyordum arada bir, sanki birisini ya da birilerini beklermiş gibi. Kar sanki kente değil omuzlarıma yağıyor ve birikiyordu. Bu depresyon hali yaklaşık bir ay kadar sürdü.
Bir sabah kahvaltıdan sonra kendime çeki düzen vermeye karar verdim. Önce evi bir güzel topladım ve temizledim. Uzun bir banyodan sonra iyiden iyiye uzamış sakallarımı traş ettim. Sonra kendime en çok yakıştırdığım kıyafetlerimi giyip dışarı attım kendimi. Güneşli bir gündü. Tam da benim istediğim gibi. Ciğerlerime çektim temiz havayı. İlk birkaç adımımda zorlandım. Sonra kuşlar gibi sekerek yürümeye başladım kentin sokaklarında. Önce bir gazete bayisine uğrayıp gazete aldım. Sonra her zaman gittiğim kafeye gittim. Her zaman oturduğum masaya oturdum. Bu kafeyi sevmemin nedeni diğerlerindeki gibi müziğin son ses açılmamasıydı. Sessiz ve sakindi. Garsonlar her zaman gelip rahatsız etmiyorlardı insanı. Yalnızca ihtiyacınız olduğunuzda geliyordu. Ayrıca ergen gençlerin gürültüsü de yoktu. Disko müziklerinden ziyade insanın ruhuna hitap eden ve yüksek sesli olmayan müzik gazetenizi okurken eşlik ediyordu size. İşte özlediğim zaman dilimleri. Kahvemi yudumlarken gazetemi okumaya başladım satır satır. İlk sayfa haberlerini hayretle, ikinci sayfa haberlerini umursamazlıkla, üçüncü sayfa haberlerini acıyarak ve sinirlenerek okudum. Köşe yazarları her zamanki çizgilerindeydiler. Spor sayfasını her zamanki gibi okumadan geçtim. Gazeteyle işim bittiğinde katlayıp masanın üzerine koydum. Garson yine tam zamanında geldi. Bir kahve daha istedim. Biraz sonra kahvem geldi. Kahvemi yudumlarken camdan dışarıyı izlemeye koyuldum. İnsanlar ve otomobiller geçiyordu karşımdan. Hepsi birbirinden farklı insanlar; kimi uzun, kimi kısa, kimi güzel, kimi çirkin. Ben tüm bu insanlarla aynı kentte yaşadığımı düşündüm bir an. Ne onların benden haberleri vardı ne de benim onlardan. Kentte yaşayan insanların kimilerini tanıyordum, kimilerini tanıyacaktım, kimilerini sevecek, kimilerinden hoşlanmayacaktım. Ben tüm bunları düşünürken tanıdık bir ses tüm bu düşünceleri böldü.
Sesin sahibesi Hilal’di. Sesin sahibesinin Hilal olmasına ziyadesiyle sevindim. Çünkü sohbeti çok güzel olan, insanı sıkmayan ve dinleyen birisiydi Hilal. Beni gördüğüne sevindiğimi söyledi. Nerelerde olduğumu sordu. Onu masama davet ettim. Bir kahve de Ona söyledim. Beni kendisinin ve arkadaşlarının özlediğini söyledi. Neden uzun zamandır dışarı çıkmadığımı, aramadığı sordu. Her zamanki gibi hayat doluydu. Bense inzivaya çekildiğimi söyledim. Arkadaşlarım bu tür tuhaflıklarıma alışkındılar. Hilal babamlara gittiğimi sandıklarını söyledi. Bense evde olduğumu ve bir aydır yalnızca mutfak alışverişi için dışarı çıktığımı söyledim. O zaman haberin yoktur dedi Hilal. Neden bahsettiğini anlamamıştım. Ece dedi. Yalnızca Ece kelimesinin telaffuzu bile kan basıncımın artmasına, kalp atışlarımın hızlanmasına neden olmuştu. Ama bu durumu Hilal’e belli etmemeliydim. Ece evlendi dedi. Şaşırmış gibi davrandım ama üzülmüştüm. Bu durumla günün birinde karşılaşacağımı biliyordum. Ama bugün olacağını tahmin etmemiştim. Hilal heyecanlı heyecanlı konuşurken ben Onu dinliyormuş gibi görünüyor olsam da masadan uzaklaştım. Ece’yi düşünmeye başladım. Yaşadıklarım birer birer ziyaret ediyorlardı zihnimi. Kalbimde ince bir sızı hissettim. Elbette yine yenilmiştim ve elbette yapacak hiçbir şey yoktu. Bir aylık inziva döneminde Levent’in beni ısrarla aramasının nedeni bu olmalıydı. Yenilmek, kaybetmek ve ağzımdaki paslı demir tadı, her zamanki gibi. Ne bir eksik ne bir fazla. Hilal hissettiklerimi anlamış olmalı ki konuyu değiştirmek istedi. Kadınların altıncı hislerinin ne kadar kuvvetli olduğunu çok iyi biliyorum. Bir süre daha Hilal ile konuştuk ve ayrıldık. Eve giderken yalnızlığımın arttığını hissettim. Bir insanı, sevdiğim bir insanı kaybetmiştim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.