Nisan Hanımefendi Aydır/ (Yarın Nisan Bir)
( İnsan ömrü yılları biriktirir. Bir ömrün içinde sayılı nefesler vardır. Saliselik, saniyelik nefesler. Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri, saatler günleri meydana getirir. Günler haftaları ,haftalar ayları; aylar mevsimleri, mevsimler yılları oluşturur. Yani ömür demek saat, gün ,hafta, ay mevsim , yıl demek desek yanlış olmaz ) İşte bu ömrü oluşturan aylardan biri olan nisandan bahsedeceğiz bir nebze…
Mevzuya nisan ve İstanbul kokulu bir şiirle başlayalım en iyisi nisana dair anlatmak istediklerimiz ardınca gelsin:
Albeni nisana has incecik zarif nahif
Dallar geline döner İstanbul naz perisi
Zaman gül kokuludur olur yürekler lif lif
Bahar efsane mevsim sürme çaydanlık isi
İstanbul’u kıskanır şehirlerin cümlesi
Yedi tepe yedi sır susar binlerce asır
Nisanda İstanbul’dur âşıkların kıblesi
Erguvan renkli hayal İstanbul’la muasır
İ.K
Nisan, martın serin günlerinden sonra sımsıcak nefesiyle sarar sarmalar doğayı. Erguvan ağaçları cümle güzelliklerini cömertçe sergiler. Yazının başlığına her ne kadar hanımefendi aydır desem de “nisan en hanımefendi aydır” demek daha doğru olur.
Yalnız, nisanın gelişi yaşadığınız şehre ve iklime göre farklıklar gösterir. İstanbul’da iseniz Nisanı beklemek Leyla’yı gözlemekle eşdeğer. Gözleriniz Boğaz’ın mavi sularında dinlenirken yüreğiniz aşka dair vadilerde dolanır durur. İstanbul nisan, aşk ve erguvan demek. Bana sorarsanız nisan İstanbul’un İstanbul nisanın mihamandarı. İkisi birbirini ağırlar.
Akdeniz sahillerinde kışlar daha munis olduğundan oradaki kentlere bahar alayişle gelmez. Biraz daha sessiz biraz daha sakindir baharın ayak sesleri. Buralarda telaş toprakta ve börtü böcekte görülür nisanda.
Ama, bencileyin uzunca bir zamandır Ankara gibi bir şehrin sakini iseniz, o vakit işin şekli değişir.
Kışı sisli puslu geçen bir bozkır kenti Ankara baharı daha farklı karşılar. Sisli yamaçlarına inen bahar güzelliği şarkılara güfte olur. En hanımefendi ay nisanın nefesi şarkıların tınısıdır. Bu minvalde bir şarkı olan Ankara rüzgarı adlı şarkının sözlerini de yazımıza çeşni etmek fena olmaz sanırım:
“Pembe küçük dudağın söyledi şarkımızı
İndi bahar Ankara’nın sisli yamaçlarına
İçli sesin ah ne kadar açtı gönül yasını
Her gören ağladı, kalbini bağladı dalgalı saçlarına
Söyledim aşkımı ben, Ankara rüzgarına
Olmadı kaldı benim her hevesim yarına
Her gören ağladı kalbini bağladı dalgalı saçlarına
Önce biraz gülecek, kalbe ümit katacak
Söz verecek, gelmeyecek, hep seni aldatacak
Sev diyecek, sevmeyecek, belki de ağlatacak
Boş yere ağlama, kalbini bağlama Ankara kızlarına
Söyledim aşkımı ben, Ankara rüzgarına
Olmadı kaldı benim her hevesim yarına
Boş yere ağlama, kalbini bağlama Ankara kızlarına.”
Kuvvetle muhtemel, bu şarkının sözleri yazılıp bestelendiğinde Ankara kalesinin eteklerinde bol miktarda dağ lâleleri açardı. Ankara’nın sisli yamaçlarına inen bahar anemon renklerinin güzelliğiyle anlaşılırdı. Söz yazarlarına ilham olurdu renk renk dağ lâleleri. Hay Allah! Yazımızın konusu en hanımefendi ay nisan olsa da işin içine şarkı, güfte, beste ve Ankara kızları da girdi. Ankara’nın kızları da hanımefendi deyip asıl konumuza dönelim biz en iyisi.
Bir kere nisan özündeki güzelliği dallara armağan eden cömert bir ay. Cümle börtü böcek canlanır. Toprağın hayat verdiği bitkiler geline döner nisanda. Mesela, Boğazın mavi sularını bir gerdanlık gibi boynunda taşıyan İstanbul; nisanda açan erguvanlarla daha bir güzelleşir. Başka şehirde yaşıyorsanız, nisanda İstanbul’ a gidip o güzelliğe tanıklık etmelisiniz. Boğaz’ a nazır bir erguvan ağacının altında oturup emsalsiz güzelliği seyretmelisiniz.
Sonra Emirgan’da bir yerlerde çay içmelisiniz. Çayın ışıl ışıl rengi, şahitlik etmeli nisanın hanımefendiliğine. Bir daha ki nisan ömrünüz olursa tekrar gelmelisiniz İstanbul’ a bu güzelliği şahitlik etmek emsalsiz anları yaşamak için…
Ankara,31.03.2017 İbrahim Kilik
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.