- 317 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BÜYÜKLÜĞÜN BAHANESİ OLMAZ!
Yönetici için, her birey, hem bir sorun hem de bir sorumluluktur;
Yönetmek-yönetilmek denklemi, toplumsal doğallığımızın bir gerçekliğidir.
Bir arada yaşama gereksinimi, yönetimin gerekliliğinin çıkış noktasıdır belki de.
İnsan, bu ve buna eşdeğer gereksinimlerinin doğurduğu sorunlarla toplumsal yaşamın bir parçasıdır.Yönetimse, insanın gerek birey olarak gerekse toplumsal bir varlık olarak sorunlarını çözmek için vardır. Yönetmek, her şeyden önce, bir özgüven duygusudur. Toplumun bir adım önüne çıkıp o toplumu yönetme isteğinde bulunmak, o toplumun süregelen sorunlarını çözme kararlılığının bir sonucudur.
Yönetmek, insanın sorunlarıyla var olduğu gerçekliğinin sorumluluğuyla hareket etmektir.
Bir ülkenin yönetim egemenliğini güçlü bir iktidar yapısıyla elinde tutanların, o ülke toplumunun sorunlarının çözümünde hiçbir bahanesi olamaz! Burada gerekçe ile bahane arasında bir kavram kavgası çıkarmamak gerekir. Yönetimde yoktan var edememek, bir gerekçe olarak gösterilebilir; Fakat var olanı yok etmek, çoğaltamamak ya da var olanın yok olmasına engel olamamak…Yönetilen toplumu geliştirememek, ilerletememek, büyütememek, kalkındıramamak, zenginleştirememek ,güçlendirememek; Ata deyimiyle, birken iki, ikiyken üç edememek, bir gerekçe olamaz.
Toplumlar bireylere bölünerek bir siyasi karar alıp kendilerini en doğru en adil en “Akıllı” bir yapıyla yönetmesi için kendi içinden seçtikleri bir topluluğa kendilerini “O Toplum Adına” yönetme yetkisi verirler; bu yetki, bir yerde, bir güven sözleşmesidir. Bu sözleşme, sanıldığı gibi iki tarafın birbirine verdiği güvence değildir, her iki tarafın da yönetici kesime olan güvenlerinin kanıksanmasıdır. Bu sözleşme, Yönetilen’in, beni en iyi şekilde sen yönetebilirsin; Yöneten’in de evet, seni en iyi şekilde ben yönetebilirim, ben senin bana olan güvenine layık olduğuma inanıyorum”Ben kendime güveniyorum!” diyip Yönetilen’in Yöneten’e olan güvenini doğrulaması ve onun yönetim sorumluluğunu ödünç almasıdır.
Yöneten’in zamana dönük kıyas ölçütü asla “Dün” olamaz! Bu, Yöneten’in, yönetimi, olası sorunlarda gerekçe yörüngesinden kaydırıp bahane kutbuna doğru sürüklemesine sebep olur. Yöneten, benden önce şöyleydi, böyleydi, şu olmuştu, bu olmuştu; benden önce yönetenler şunu yapmıştı, bunu yapmıştı diyerek geçmişe dönük yargılamalarla bugünün gereksinimlerini karşılama/karşılayamama ve sorunlarını çözme/çözememe noktasında bahaneler üretmeye başlarsa, yönetilen toplumun hem bugününe hem yarınına zarar verir ve aradaki güven birliği gölgelenir. Yönetici erk “Bugün”e ve “Yarın”a odaklı somut eylemlerle, yönettiği o toplumun Yöneten’e olan güveninin ne derece haklı olduğunu kanıtlamak için çalışmalı, çabalamalıdır.
Gerek tarihsel kökleriyle, oluşturduğu yüksek uygarlıklarla, güçlü kültürü, yoğun potansiyelli genç nüfusuyla, Tanrı lütfu coğrafi yer altı-yerüstü varlıklarıyla; gerekse, kadim tarihsel köklerinden aldığı soylu,etkin ve diri ulusal özellikleriyle insanlık yaşamının en önemli parçalarından bir tanesini oluşturan Türk Ulusu’nu, Türk Toplumu’nu yönetmek, gerçek bir özgüven, sarsılmaz bir inanç, keskin bir adalet duygusu,geniş bir akıl, yüksek bir beceri ve yoğun bir ulus sevgisiyle olanaklıdır. Türk’ler, tarih boyunca hep “Büyüklük” ile hemhal olmuştur; büyük devletler kurmuş, büyük kültürler oluşturmuş, büyük coğrafyalara egemen olmuş, dünya uygarlığının oluşumuna büyük katkılar yapmıştır. Böylesi büyük bir ulusu yönetmek, büyük bir akıl ve kişilik yapısını; düşünürken, büyük şeyler düşünmeyi; yaparken, büyük şeyler yapmayı gerektirir.
Toplumu, sorunlarıyla kanıksayıp sorunların sorumluluğuyla hareket edip bahanelere sığınmadan yönetmek, sorunların çözümünü kolaylaştıracağı gibi, sorumluluk bilincinin de pekişmesini sağlar. Bu bilinç, toplumu, yönetenleriyle beraber, kalkınmada, ilerlemede, gelişmede ve zenginleşmede çağ üstü başarılara götürür.
Büyük ulusların, yönetenleri de büyüktür, büyük olmak zorundadır! Büyüklüğünse, özgüveni olur, kararlılığı olur, emeği olur, çabası olur, cesareti olur, adaleti olur, külfeti olur, ağır yükü, çetin çilesi olur…
Büyüklüğün büyük bedelleri, büyük dertleri, büyük zahmeti ve illa ki büyük de bir rahmeti olur.
Büyüklüğün her şeyi olur; fakat asla bahanesi olmaz!..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.