- 1067 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Boyut
Boyut
Boyut aslında belirlemektir. Boşlukta bir belirleme yapıldığında “Boyut” oluşur. Nokta, belirlenmediğinde “0” boyutta; belirlendiğinde, 1. Boyutta “Çizgi” olarak düşünülür. Yani en az iki nokta çizginin 1. Boyut için. Ya da ikili! Belirlemek, aynı zamanda boyut kazandırmaktır!
Hiçlikten “Belirleme” ile “Boyut” açığa çıkıyor! Burada dikkat edilmesi gereken husus şu; “Boyut”, aslen bir aşama değildir! Yani bir şeyin evreleri değildir! Boyut, bir şeyin belirlenmesidir! Ya da gözlenmesidir! Hiçlikteki sonsuz ve sınırsız kaynaktan gözlem ile belirleme yapmak gibi. Belirlemek, “Tercih” ile olur. Tercih, sınırsız bir potansiyeli hedefler. Tercih ile belirlenen şey, boyutlarda o boyutun özelliğine göreceli seyredilir. Basit bir misal; suyun, bulunduğu kaba göre şekil alması gibi. Katı, sıvı, gaz halleri de yine suyu belirleyen etkilerle (Isı, basınç) oluyor! Su için bulunduğu kaba göre şekil almak, bir aşama sayılmaz. Hatta “Katı, sıvı, gaz” hali de aşama olarak düşünülmemeli. Yani görünümündeki değişiklikler, suyun aslının oluşmasında bir aşama değildir! Aynen öyle düşünelim. Boyutlar, sadece görünümdür. Birbirinin aşamaları değildir! Sınırsız ve sonsuz kaynaktan tercih ile görünüme yani boyutlara çekilen şeyin aslı, hakikati, hiçliktedir! Boyutlarda “Asıl” aramak belki de en büyük hata! “Yalan Dünya” tabirini bilirsiniz; 3. Boyut, Dünya kastedilir; bir hakikatin, aslın yansımasıdır; bizzat o hakikat veya asıl değildir!
Hiçlik: “Asıl kaynak” olarak düşünmek gerek. Hiçlik için “Boyut” söz konusu değil! “0” boyutta bile değildir çünkü “Boyut” belirlemek yani sınırlamaktır! Hiçliğin sınırının olmaması “Boyut” hapsine girmediğini gösterir!
0.Boyut: Geometride “Nokta”, belirlenmiş bir koordinatı olmadığında boyutsuz! Tercih, tanımlı değil; alan tanımlı değil; hacim, belirli değil! Boşluktaki yeri dahi belirli değil. Kuantum fizikteki “Belirsizlik” ilkesi gibi! Belirlendiğinde “Zerre” ya da “Sicim” gibi gözlemciye göreceli “Hal-tavır” alır! Felsefede “Sınırsız potansiyel” gibi!
1.Boyut: Geometride “Çizgi-Doğru”, boşlukta bir noktanın ikinci bir nokta doğrultusunda belirlenmesi. Bir noktanın diğeri ile belirlenmesi. Kapalı çizgi “Çember”, ortası belirlenmediğinde yani “Alan” belirlenmediğinde 2. Boyutta düşünülmemeli. “Daire olduğunda ancak 2. Boyutta düşünülebilir! Alan ve hacim tanımlı değil. Felsefede, “Ben”, “Tercih”, “Belirleme” gibi düşünülebilir!
2.Boyut: Geometride “Alan”, bir çizginin başka bir doğrultuda çekilmesi. Levha gibi düşünülür; alan tanımlanmıştır, hacim tanımsızdır! “Düzlem” gibi. Geometrideki kapalı şekilleri düşünelim. En basiti “Üçgen”! Kare, daire gibi örnekler çoğaltılabilir! Felsefede “Ruh” veya “Levha” gibi düşünülebilir! “Korunmuş levha”, data alanı! Yazılım, tasarı, soyut proje gibi! Hacim, tanımlanmadığı için “Somut” değildir! Levhadaki kayıtlar için yani ruhsal alan için bildik manada somut olarak, “Ölüm” ya da “Kıyamet” söz konusu değil. Bunlar 3. Boyutta açığa çıkıyor!
3.Boyut: Geometride “Hacim”, bir düzlemin hacim oluşturacak şekilde çekilmesi ile oluşan “Küp” gibi düşünülebilir. Küre ve prizma “Hacim” nedeniyle 3. Boyutta belirlenmiş olarak düşünülmeli. 3. Boyutta “Koordinat” var yani yer, hacim var. Köşelerde nokta yüzeylerde de alan var! Hacim olması, zaman ve mekan görecesini doğuruyor! Dolayısı ile “Önce-sonra” gibi izafi belirlemeler açığa çıkıyor! Yine hacim nedeniyle, “Büyük-küçük, az-çok, uzun-kısa; kaba-zarif, güzel-çirkin, iyi-kötü” görecesi de yine 3. Boyuta has açığa çıkıyor! Felsefede 3. Boyut, “Beden” yani “Dünya”! Ruha mekan, “Beden”; eşyaya mekan, “Dünya”. Uzayı da eşyaya mekan olarak “Dünya” gibi düşünmeli. En önemlisi de “Eskime”, “Entropi” var yani maddenin terkibi mevcudiyeti ebedi değil. Kıyamet veya “Ölüm” söz konusu!
4. Boyut: Geometride “Uzay-zaman” olarak kabul edilir. Benim felsefemde ise 4. Boyut, 3. Boyutta sergilenen her şeyin, levhada kaydedilmesidir! Yani 3 den sonra 2 ye benzer bir işleyiş var. Tabi ki sergilenenler yazılıyor, kaydediliyor; tekrardan tercih edilip başka boyutta görünmek için. Yine dikkat çekmek isterim; boyutlar asla aşama olarak düşünülmemeli. Sınırsız potansiyelin boyutlarda görünümü ya da seyri gibi düşünelim. Yine dikkat; 3. Boyuttaki “Zaman-mekan” görecesinden türeyen tüm göreceli şeyler, 3. Boyutun kabına hastır; 3. Boyutun özelliğindendir! Esasta, asılda, hakikatte “Görece” tanımlı değildir. Zaten tanımlandığı için boyutlarda seyredilir! Sadece tanımlama ile boyuta çıkmak ve göreceli bilmek ya da seyir var!
Son tahlilde; insan, evrendeki varlığını sorgulama eğiliminde! Bu nedenle ne idi, ne oldu veya ne olacağına cevap arar. Bu cevapları, kendisi bulamaz ise hemcinslerinden alır! Bu sorulara herkes kendi izafi açısından cevap verebilir! Herkesin cevabı kendince olabilir ve her cevap, herkesi aynı derecede tatmin etmeyebilir. 3. Boyuttaki göreceli haller karşısında herkes aynı derecede başarılı olmayabilir! İnsanların içinden çıkamadığı konularda daha kurnaz ya da aklını kullananlar, kendi menfaatlerini esas alarak cevaplar üretebilir! Bireysel olarak kendi geçmiş, mevcut hal ve geleceğimize dair bakış edinebiliriz! Bu bireysel bir güven ve tatmin sağlar! Kişi, “İlim, kendin bilmektir” hakikatinden bakıp bizzat kendisi bildiğinde yanılgısı onu başkalarının kölesi haline getirmez! Çünkü en fazla bir konuda yanılır ama o konuda kurnaz ve menfaat güdenlerin kucağına düşmez! Tercih kişiseldir! Dileyen dilediği gibi yapar!
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.