Buse' nin Vedaı
Bundan tam altı yıl önce başladı hikayemiz. Bir Pet Shop’ un önünden geçerken ayaklarımız bizi oraya doğru götürdü. İçeri girince beyaz, masum ve minik bir yavru içimizdeki şefkat ve merhamet duygularını coşturdu. Onu çok sevdik ailece. Hiç uzatmadık meseleyi, almaya karar verdik. Bizi tanıdıkları bir veterinere yönlendirdi Pet Shop Çalışanları.
Ertesi gün, aşı yaptırmak için veterinere götürdük güzelimizi. Veteriner, aşısını yaptı. İşitme engelli olabileceğini söyledi bize. Kuvvetle muhtemel daha önce birisi alıp iade etmişti. Ama, biz kıyamadık. Masumluğu ve mazlumluğu ile etkilediğinden. Öylece kabullendik.( İyi ki de kabullenmişiz) Eve getirdik. O akşam adını ne verelim diye aramızda fikir teatisinde bulunduk. Bir çok isim gündeme geldi. Eşim ve oğlumla epey bir mesai harcadık. Sonunda, minik kızımızın adının Buse koyduk. İsim babası olmak bu fakire(bendeniz) nasip oldu. Buse ismi fikrini ben öne sürmüştüm. Aile meclisinden oy birliği ile geçti. Artık, bir Buse’ miz vardı kar beyazı. Gözünün bir mavi , biri naz yeşiliydi.
O günden sonra hanemizin gülü oldu Buse. Beyaz bir güldü. Saf temiz, masum. Allah duyma özelliğini almıştı Buse’nin; ama çoğu kedide olmayan özellikler ve güzellikler vermişti ona. Bir kere çok nazikti. Mamasını ve verdiğimiz yiyecekleri kibar kibar yerdi. Asildi alabildiğine. Çok çok usluydu. Bir keresinde tatile giderken onu bir veterinerin muayene hanesinde bir süreliğine bırakmıştık. Teslim almaya gittiğimizde, bizi görünce nasıl sevinmişti. Oradaki görevli bayan, Buse ne kadar hanımefendi bir kedi demişti bize. Çok gururlanmıştık kızımızla.
İlk günler onun günlüğünü tutmaya başlamıştım. “Buse’nin Günlüğü” diye. Sonra bıraktım. Keşke bırakmayıp devam etseydim. Şimdi bir anı külliyatı olacaktı Buse’yle ilgili elimizde.
Geçen zaman içinde, ona öylesine bağlandık ki tabi oda bize. Ama, en çok eşime düşkündü. Sonra oğlumuza. Ben üçüncü sırada idim. Biraz kıskansam da razıydım kaderime.
Akşamları işten eve döndüğümüzde, çok mutlu olurdu Buse. Ayaklarımıza dolanırdı. Kuyruğunu sallardı. Zıplardı. Otururken, eşimin kucağına gelir sevdirirdi kendini bir bebek gibi. Sabahları da işe giderken bırakmak istemezdi eşimi. Gelir kucağına yatardı. Bu durum istisnasız hep böyle devam etti.
Ansızın çekip gideceği hiç aklımıza gelmemişti Buse’mizin. Bu arada evde bir kedimiz daha var. Burada bir nebze de ondan bahsetmeliyim. Buse’mizin işitme engelli oluşundan dolayı, yalnız kalmasın diye sahiplendik onu. O da beyaz bir Ankara kedisi erkek. Buse mini minnacıktı, o ise oldukça iri. Buse’ye olan düşkünlüğümüzü biraz kıskanırdı. Sanıyorum o da üzülüyor Buse’ nin yokluğuna şimdi.
Buse, tatlı bir rüya idi bizim için çok kısa sürdü. Hüzünlü bir güne uyandık onu kaybedince. Evimizin her yerinde hatırası var. Her hareketi canlanıyor gözümüzde. İşitme engelli olduğundan sesi çok çıkmazdı. Çok kısa ve düşük tonda “miyav” diye ses çıkarırdı. Ne demek istediğini masum bakışlarından anlamaya çalışırdık. Gözleri öylesine güzel ve masum bakardı ki içine işlerdi insanın. Lâkin gidişiyle daha çok yaraladı bizi. Vefat ettiği gece, şehir dışına götürüp dağ başında bir ağacın altına defnedip geldik acı da olsa. Şimdi onun hatıralarıyla avunuyor, üzülüyoruz.
Buse’yi tanımayana anlatmak çok zor. Onu tanımak için onunla yaşamak gerekli idi. Biz bir rüya kısalığında yaşadık. Çok güzel günlerdi. Tez geçti. Yemeğini yerken ki hareketleri öyle zarif ,öyle inceydi ki sözcüklerle betimlemesi imkansız; bire bir görmeliydiniz. Elimizde hatırasını yaşatmaktan başka bir şeyi kalmadı güzelliklerinden. Ömrümüzün hatıra atlasına nakış nakış işledi kader onu.
Sıra dışı bir güzellikti. Ondan bir tane vardı bu dünyada. Ölümü de sıra dışı oldu. Hiç ummadığımız bir anda kuş gibi uçtu, kayan bir yıldız misali akıp gitti sonsuzluğa. Onu toprağın bağrına değil sinemize gömdük. Sonsuzluğun sahibine emanet ettik. Narin ve nahif bedeni toprakta olsa da hatırası ve güzelliği hep kalbimizde Buse’nin. Onu daima özlüyoruz….
Ankara, 03.03.2017 İbrahim Kilik
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.