KATLİME FERMAN GÖZLERİN
Endişelerimle aklımdasın ne zamandan beri. Nerede olduğunu bilmiyorum, seni arayabileceğim bir numara da yok, adresin olsaydı da gelseydim sana keşke… Ruhum nedense kendinde değil bu sıralar ve kelimelerimi çaldılar, kalemim yatalak olmuş bir insanın acizliğiyle birlikte boynu bükük bir ruhla yatıyor kefeninin rengindeki beyaz sayfalar üstünde… Düşünsene seni saklayan o ışıklı şehirlerin birinde sarımtırak ışıklı bir odanın içinde düşlerindeki Beyaz Atlı Prensine sunsan bedenini, çığlıklarını duymayacağım. Veyahut hayatın yükünü yüklendiğin gibi bir tohum düşse en verimli tarlalarına ve çatlasa toprağında, senin canından can alsa, ruhunun bir parçasını çalıp sahiplense, aylar geçtikçe içinde büyüse ve sancısı vursa kasıklarına ince ince, sen çığlıklarınla inletirken hijyen kokan bir hastanenin ümit sinmiş boş koridorlarını ve neden sonra gökyüzünü ağlamalarıyla yaran bir çocuk dünyaya getirsen, acılarına ortak olabilmek adına elinden tutamayacağım, bihaber bırakırken kendini benden. Yıldızlar kaysa ardı sıra, bu yasak aşkın sonuna gelinse, bir kış mevsiminde beklerken sonumu, ölüm beni her şeyden çok sevip erken gelse, kalbime inse bu vuslatın sevinci… Düşsem kahrımla bir köşe başında, cebimde sana yazılan şiirler ele verse kimliğimi, aşkla işlenmiş yazılar tanımlasa eşkâlimi ve sensizliğimde zaman dursa kalbim gibi, ismini zikrederek son nefesimi versem, haberin bile olmayacak. Söyler misin ey sevgili, tüm bunları hak edecek, ne günah işledim ben? Seni sevmekten başka…
Benim isteklerim arzuya bürünmedi sen içimde tutkuya dönüşsen de… Teninin sıcaklığını bilmek istemedim, çığlıklarını bir odaya hapsetmek, kıvranmanı istemedim ruhumu içinde saklarken, sarılmanı beklemedim ya da dudaklarındaki ölümsüzlüğü benimle paylaşmanı… Ben sadece başımı yaslayıp dizlerine, ellerin saçlarımı bir meltem esintisi gibi okşarken, gözlerinin içinde bulup kendimi bir kere, en gerisine kenetleyip seni içinde sakladığım gözlerimi, ölmek istedim. Sence masum değil mi bu istek? Onu bile çok gördün bana…
Kadınlarım oldu benim, parfüm gibi geçici kokuları olan… Öykümsü oldukları kadar uçucu kadınlarım. Kiminin kollarındayken seni düşlediğim, düşlemekle kalmayıp yaşadığım ve içimi sensizlik doldururken, çığlık çığlığa ağladığım kadınlarımın hiç biri sen değildi. Kahretsin! Kollarındayken tattığım o içimi kavuran titreyişi hiçbir ruhta bulamadım ben. Kahretsin! Ellerinin sıcaklığını avuçlarıma korkusuzca bırakırken ki heyecanı hiçbir anda bulamadım ve şimdi kokun sinmişken üstüme, sıcaklığın sensizliğinle yakarken beni, bir selamı bile çok görecek kadar ne kötülük yaptım ben sana söyler misin?
Diyorsun ki; yazıların beni suçlar gibi, şiirlerin intikam alırcasına keskin bir neşter gibi ve bu durum acıtıyor içimi… Neden hep kendini düşünüyorsun? Benim içim ne olacak peki? Yokluğunla kıyım kıyım kıyılan, sensiz bırakarak açtığın yaralarla kan çanağına dönen, seni ararken sen diyerek seviştiği kadınların hiç birinin sen olmadığını anlayınca, gözyaşlarıyla ıslanan içimi hiç mi düşünmedin? Sen olsaydın ne yapardın sevgili? Şu an elinde tuttuğun mutluluğun kaynağı, gitseydi senden uzaklara yalanlar söyleyerek ve başka birine yar olsaydı, sen kendini sunduğun her bedende arasaydın onu ve gözyaşları seni en huzurlu uykunda yakalasaydı, kimselere anlatamasaydın avucunda sakladığın ateşi ve kollarında bulduğun aşkın titreyişini anlatacağın kelime, yazacağın kalem olmasaydı ne yapardın Allah aşkına?
Biliyorsun, artık seni beklemeyeceğim. Sana inat, şiirden, yazıdan ve aşktan anlamayan bir bedene mahkûm edip kendimi, aşkla işlediğim seni sevmek suçundan kalemi kırıp, kendime müebbet vereceğim. Sen ömrün boyunca beni bilmediğin şehirlerde, seni aradığım şehirlerde arasan da vicdan azabıyla… Gerçeği gördüm ve geldim desen de bulamayacaksın gerçekliğimi ve o güzel gözlerin saklayamayacak beni, bir yerde beklesen de nafile artık, çünkü ben sana gelmeyeceğim. Her insana sunmam ruhumu ve sana bir kere sundum ama sen o şansı kendin kaybettin. O azapla yaşayıp kabullenmek zorunda kalacaksın. Sen bu yüzyılda varlığınla yaşayan Mecnunu kendi ellerinle öldürdün ve aşkını anlamayıp vefasızlık toprağında kazdığın mezara kendin gömdün. Başın sağ olsun.
Bittim. Şarkılar seni anlatsa bile duymuyorum artık, şiirler söylese de aşkını okumuyorum. Bir aşkın katili olmak nasıl bir duygu sevgili? Katlime ferman gözlerin ve seni ilk gördüğüm an, o güzel bakışlarında görmüştüm ben bu filmi… Kelimelerim yandı, sözlerim tükendi ve sevgili maalesef bu aşkın filmi bitti.
BAKİ EVKARALI
YORUMLAR
Ben sadece başımı yaslayıp dizlerine, ellerin saçlarımı bir meltem esintisi gibi okşarken, gözlerinin içinde bulup kendimi bir kere, en gerisine kenetleyip seni içinde sakladığım gözlerimi, ölmek istedim. Sence masum değil mi bu istek? Onu bile çok gördün bana…
Muhteşem satırlar...Katlinize ferman gözlere imrenmemek,kıskanmamak imkansız.Yüreğinize,kaleminize sağlık...