- 640 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AMAN HA,DİN ELDEN GİTMESİN!..(2)
Teyzem mahalle ilköğretim okulunda Milli Eğitimin okuma yazma bilmeyenlere açmış olduğu kursa yazıldı. Yaşı altmışlarda olan teyzemin okuma bildiğini farkeden görevli öğretmen teyzeme "Okur Yazar" belgesini hemen vermiş.
O belgeyle de Kuran kursuna yazıldı. O günden sonra İstanbul gibi bir şehirde yaşamış, çalışmış, emekli olmuş, gün görmüş teyzemin, artık yeni bir yaşam tarzı da başlamış oluyordu. Tabi Kuran öğrenmesi çok zaman almamış, lakin ilkel bilgileri de bilinç altına ekmeyi başarmışlardı. Bunlardan bir kaçını yazmadan geçemeyeceğim:
" Devletimizi yöneten kişiler dini bütün kişilerdir. Onların çalması, çarpması mümkün değildir. Onlarda Hz. Ömer adaleti vardır."
" Gezi parkı direnişleri devlete karşı koymaktır. Onların ne işi var sokaklarda?"
" Camide sex yapmasalarmış. Allah’ın evinde ibadet edilir. Koskoca başbakanımız yalan söyleyecek değil ya!"
" Asker kışlasında dursun. Ne işi varmış dışarılarda. Demek ki bir suçları var ki, polisimiz onları Silivri’ye kapadı."
" Sen pek bilmezsin. Askerlerin kapı kapı yüzük bileziklerimizi verdiğimiz günleri anımsamazsın. Sen daha küçüktün o zamanlar. Ülke kurtulsun , diye vermiştik onca altınlarımızı. Onlar ne yaptılar? Kendilerine esentepe’de kat kat apartman diktiler. Asker devrim yaparsa bu ülke 100 yıl geriye gider! Hem o askerler lüks içinde bedava hayat sürüyorlardı. Lojman, market, eğlence, vs, onlara herşey beleşti.İyi oldu. Herkes eşitlendi böylece."
"Teyze sen cidden böyle mi düşünüyorsun? "
" Evet. Bak şimdi marketlerden Allaha şükür her şeyimizi alıyoruz. Eskiden öyle miydi?Herşey ateş pahası. Ev kiraları almış başı gidiyordu. Şimdi luks TOKİ kentlerde yaşıyoruz. Sağlık sorunlarımıza çözüm getirildi. Özel hastanede bedava tedavi ve ameliyat oluyoruz. Yaşlı ve hastalarımıza maaş bağlandı ve onlara evde bakımları sağlandı. "
Teyzem saydıkça sayıyordu. Sanki siyaset kursuna gitmiş de bana ders veriyordu. " Eskiden bir şehirden bir şehire gidişimiz günlerce sürüyordu.Yollarımız yapıldı. Bu süre bir kaç saate düştü. Hatta otobüs ücretine uçağa bile biniyorsun."
"...Ama teyze sen ortanın üstü sınıfı bana anlatıyorsun..."
Demeye kalmadan sözümü kesti teyzem:
"...Bak kızım sen bakma gazetedeki asılsız haberlere. Hepsi yalan haber. O Gezi parkı olayları da devlete çok zarar verdiler. Komünist halk kaldırım taşlarını bile sökmüşler. Zarar ziyanı yine bizler ödeyeceğiz. Hem hangi siyasi parti halkı duşundu ki?"
Artık susmayı seçtim. Teyzemin savunma silahları masum beyinleri ikna edecek türdendi. Doğruları da söylüyordu.
"... Hadi söyle bana: Hangi siyasi parti halkın karnını doyurdu? Demirel temel atıp şapka dağıttı. Ecevit boş yere Kıbrıs işgali yapıp bizi Amerika’ya ekonomik olarak borçlu bıraktı. Özal piyasayı serbest bırakıp özelleştirdi kamu mallarını. Pkk ve peşmergeleri ülkemize soktu. Halk bankasını zarara soktu. Tansu hanım örtülüden geçindi. Baykal madem çok biliyordu neden partisini bıraktı?"
Aa, benim teyzem Halide Edip’e bile söz verdirtmezdi valla!
Kuru sıkı da atış yapmıyordu. Ona ne desem kendi bildikleriyle, yaşadıklarıyla kıyaslayacaktı.
En iyisi küçüklük bende kalsın. Onu dinleyip en don konuşacaktım:
"... Hangi lider yaşlıyı düşündü? Bak otobüslere bedava biniyoruz. Kış gelince üşümek yok. Bedava kömür dağıtıyorlar. Hatta git yazık beyaz masaya, sana aylık mutfak erzakı da veriyorlar. Okullarda kitap ve çantalar öğretim bedava. Bu millet daha ne istiyor? Nankörüz kızım, biz nankör!"
"Teyze, sen eskiden böyle düşünmüyordun, ne değiştirdi seni?"
" Bak canım, eğer başımızdakiler giderse dinde elden gider. Allah bizi dinimizden etmesin."
Bazen şöyle düşünüyorum:
" Sahi sol yanı ağır olanlar nerde hata yaptılar? Teyzem gibi insanları dinlemedikleri için mi, yoksa hep kürsülerden muhalefet yapmayı misyon edinip, halkın yanında tam duramadıkları için miydi hataları? Ya da halkla aynı dili konuşamadıkları için mi, bir adım öteye gidemez oldular?
Bence herkes şapkasını masaya koyup düşünmeli
Teyzem haklı mıydı, haksız mıydı onu hiç tartışmak bile istemiyorum.
Teyzemin mantığında olanlara göre din elden gidiyor muydu?
Son 15 senede neler yaşandı, yaşanmadı, ben zaten bilincindeyim her şeyin.
Nasıl bir siyasi vizyonla ülke yönetilirdi?
Ülkemizin azınlıkları dışındaki nüfusun inançlarına göre mi, yoksa sosyal, ekonomik yaşam tarzına göre mi yönetim gerekliydi?
Eğitim şart, diyoruz hep. Peki nasıl bir eğitimle geleceğe hazırlanmalıyız?
Sorular, sorular...Her biri aklımın kıyısından köşesinden dilime koşturuyor, yanıtları ise boynu bükük heceler gibi öksüzleşiyordu. En doğru yanıtı yine geçmişten bir ses vermişti:
"...Çocuklarınızı kuzu gibi büyütmeyiniz ki, ileride kuzu gibi güdülmesinler." (Şeyh Sadi Sirazi)
Emine Belki Pisiren- Kocaeli
2017