- 802 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Denizli Ve Ahi Sinan
Denizli deyince akla gelen ilk kavramlardan biri de Ahilik oluyor. Çünkü Ahi Sinan Denizlili.
Denizli′de Ahi Sinan adını taşıyan birçok yer var. Bunlardan biri de bir caddeye verilmiş. Yine bir okulun adı bu ismi taşıyor. Kısaca Ahi Sinan adı Denizli′de hâlâ yaşıyor. Belediye, bir de şehre, O′nun heykelini dikmiş.
En önemlisi de şehrin ileri gelenleri birleşerek bu adı layık olduğu şekilde yaşatmak ve sürdürmek istemişler. Bu nedenle bir araya gelerek "AHİYAD"ı kurmuşlar.
AHİYAD, Denizli′de kurulan genç bir işadamı ve esnaf derneği. Açılımı ise şöyle: "Ahi Sinan Esnaf, Tüccar ve Sanayiciler Yardımlaşma Derneği" Ve bu dernek Ahi Sinan Caddesi′nde bulunuyor.
Sizlere bu dernekten söz etmek istiyorum. Onların bir toplantılarında bulundum. Ancak Önce Ahilik ve Ahi Sinan Hakkında bilgi vermek istiyorum.
Ahilik, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu′da yaşayan halkın sanat, ticaret, ekonomi gibi çeşitli meslek alanlarında yetişmelerini sağlayan ve onları ahlaki yönden yetiştiren, çalışma yaşamını, iyi insan meziyetlerini esas alarak düzenleyen bir örgütlenmedir. Ahiliğin Kendi kural ve kurulları vardır. Günümüzün esnaf odalarına benzer bir işlevi olan Ahilik iyi ahlakın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin birleştiği bir sosyo-ekonomik düzendir.
Ahilik teşkilatının Selçuklular döneminde ekonomik ve ticarî faaliyetlerinin yanı sıra, askerî ve siyasî faaliyetlerde de bulundukları, Osmanlı Beyliği′nin kuruluşunda ve güçlenmesinde etkin rol oynadıkları iddia ediliyor.
Ahilik teşkilatı Osmanlı Döneminin kuruluş yıllarında ve daha sonrasında da devam etmiş bir sosyal kurumdur. Ahiliğin kurucusu olarak Ahi Evran bilinmektedir. Ahilik teşkilatı, gençlerin iyi yetişmesini ve meslek kazanmasını sağlardı. Savaş, afet vs. kötü durumlarda da üyeler ve halk arasında dayanışma olurdu.
Üyelik için kişinin bir Ahi tarafından önerilmesi zorunludur. Çevresinde iyi tanınmayanlar, kötü söz getirebileceği düşünülenler Ahi olamazlar. Örneğin insan öldürenler, hayvan öldürenler (kasaplar), hırsızlar, zina ettiği ispatlananlar örgüte katılamaz.
Ahilikte sanatkârlar gündüzleri işyerlerinde 4 boyut′tan oluşan hiyerarşi içinde mesleğin inceliklerini öğrenirler, akşamları toplandıkları ahi konuk ve toplantı salonlarında aynı hiyerarşi içinde ahlaki ve felsefi eğitim görürlermiş.
Ahiliğin en çok bilinen 6 altın kuralı şöyledir: "Elini açık tut, Sofranı açık tut, Kapını açık tut, Gözünü bağlı tut, Beline sahip ol, Diline sahip ol."
Ahi kelimesinin Arapça "uhuvvet" sözcüğünden geldiği söylenenler arasında. Uhuvvet kardeşlik demektir. Kimi araştırmacılara göre de ahi sözcüğü "akı" kelimesinden ses değişikliğine uğrayarak ahiye dönüşmüş bir sözcük. Akı kelimesi de Türkçe bir sözcüktür. "Cömert, eli açık, âlicenap" anlamlarını taşır. Birçok bilim adamı "ahi ve ahilik" kelimesinin Türkçe "akı" ve "akılık" sözcüğünden türediğine inanmaktadır.
Pamukkale Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç Dr Turgut Tok, bir makalesinde konu ile ilgili görüşlerini dile getirirken şöyle diyor: "Ahilikle ilgili başka bir özellik de ahilik yapılanmasının Anadolu fethi süresinin bir yapılanması olduğudur. Bir bölgenin fethinde askeri yapı dışında iki konu önemlidir: Dil ve Ekonomi. Bir bölgede diliniz hâkim ise ve paranız geçerli ise o bölgenin gerçek hâkimi olursunuz. Ahilik, yapılanması, yeni fethedilen bölgenin ekonomik yapılanmasını oluşturan bir teşkilat olarak değerlendirilmelidir."
Gerçekten Ahi Sinan Denizli şehrinin kültürel dokusunu oluşturan önemli mimarlardan biridir. Denizli Kaleiçi′nde ahiliğin izleri hala varlığını korumaktadır. Ahilik yapılanmasının Kırşehir′den sonra en önemli merkezi Denizli′dir.
O halde Ahi Sinan kimdir? Denizli′de ahiliği daha iyi anlayabilmek için bu sorunun cevabını bulmak gerekiyor.
Ahi Sinan Denizli velilerinden biridir. 14. asırda yaşamış. Ahiliğin Denizli′de kurucusu olarak biliniyor. Denizli′de doğan Ahi Sinan küçük yaştan itibaren burada çok iyi bir eğitim görmüş. Mert, özü, sözü bir olarak tanınırmış. Helal rızk kazanmak için dericilik yaparmış. Ahi Evran′la tanıştıktan sonra onun talebesi olmuş ve Denizli′de Ahiliği kurarak iyi ahlaklı, çalışkan ve mert insanların yetişmesine vesile olmuş.
Denizli′de Ahi Sinan′a ait şu söylence anlatılmaktadır: " Denizlide çok zengin bir ağa vardır. Kapısına kim gelirse boş geri çevirmez. Ahi Sinan da ağanın yanına sığınmış bir yoksul kişidir. İyi huyu ve çalışkanlığı ile herkesin sevgisini kazanmıştır.
Bir gün ağa Hacca gitmeye karar vermiştir. Tüm ev halkını ve eşyasını Sinan′a emanet ederek yola çıkar. Aradan altı ay geçer. Namazdan sonra Sinan′ın aklına ağası gelmiştir. Helvayı çok sevdiğini hatırlar. Hemen büyük hanıma gidip helva yapmasını söyler. Sinan hazırlanan helvayı koltuğunun altına koyarak gözünü yumar. Açtığında ağasının yanındadır. Ağa, büyük bir alanda cemaatle namaz kılmaktadır. Yavaşça elindeki çıkını yanına bırakarak ortadan kaybolur."
Denizli′de kurulan AHİYAD Derneği de bu önemli şahsiyetin adını yaşatmak ve Denizli′deki hatıralarını canlı tutmak istiyor. Bu nedenle çeşitli etkinliklerde bulunuyorlar.
Cuma ekonomisi diye adlandırdıkları 10 maddelik Dernek ilkeleri şöyle oluşuyor: "Yüzyıl sonra yaşanacak dünyayı hazırlamak. Ordu, millet Devletle ilim, irfan, vicdanla yaşatmak. Atalarımızın uygarlığını pazarımıza öncü yapmak. Fiyatı değil kaliteyi artırmak. Ekmeğin hamurunu, binanın çamurunu vicdan gözü ile karmak. En az bir elemanın yetişmesini üstlenmek. İsrafı önleyip öz kaynağımızı yaşatmak. Asya′daki atayı, Avrupa′daki akrabayı unutmamak. Ailede saygıyı ve birliği korumak. Patronsan işçinin hakkını, işçiysen patronunun hakkını kendi hakkın gibi savunmak."
Toplantının asıl konusu Kaleiçi denilen çarşıda bir Dayanışma Yemeği düzenlemek. Bunun için her hazırlık yapılmış ve önümüzdeki birkaç gün içinde neler yapılacağı konuşulacak.
Önce toplantı bir sohbet edasıyla başlıyor. Toplantıya Turgut Başkanlık ediyor ve orada bulunanlara beni tanıtıyor. Katılan kişiler hep Denizli′nin ileri gelen esnafları. Ve her biri de gerçek bir Denizli sevdalısı.
Çok güzel konular anlatılıyor toplantıda. Ortaya bir kazan konuluyor. Bu, bir bilgi kazanı. Bütün bilgiler, tüm veriler bu kazana aktarılıyor. Bu bilgiler, harmanlanıp bilgi yığını haline getiriliyor. Sorunlar, düşünceler, fikirler, projeler hep yazıya geçiriliyor. Ve bu kazan günü gelince şehirde esnafa sunuluyor. Basın, bu iş için kullanılıyor. Böylece yapılacak olan tüm işler halka duyurulmuş olunuyor. Bu kazanda biriken tüm bilgiler halkla paylaşılıyor.
Yemek için Demirciler çarşısına gidiliyor. Çarşıda demir dövülüyor. Basın önünde tüm esnaf ziyaret ediliyor. En yaşlı esnafın yanına gelinince ondan yemeğin yenmesi için icazet alınıyor. İzin alındıktan sonra dua okunuyor. Dua sonrası hep beraber, sokakta uzun bir masa olarak hazırlanan sofraya oturuluyor.
Sokaktan geçen herkes bu yemeğe davet ediliyor. Fakir, fukara, yoksul, yetim, gariban bu sofradan faydalanıp karnını doyuruyor. Böylece toplum içinde birlik ve beraberlik ruhu perçinlenirken dayanışma da ön plana çıkıyor.
Toplantıda bunlar anlatılırken bizlere ikramda bulunuluyor. Çay ve ardından Ahi Sinan Helvası getiriliyor. Bu helva çok lezzetli geliyor bana. İrmikten yapılmış. Çay da tavşankanı. Nefis. Yudum yudum içiyoruz.
Toplantıda ara sıra ilgimi çeken çok güzel hikâyeler de anlatılıyor. Mesela bir dernek başkanı şöyle söylüyor: "Bir Denizlili İstanbul′a gittiğinde ′ona dokuz delikli taş nedir?′ diye sorarlarmış. Eğer cevabı doğru veremezse ona, "Sen Denizlili değilsin" derlermiş. Rivayete göre sözü edilen Dokuz Delikli Taş, Ahi Sinan′ın mezarında bulunan taş imiş. Bakınız Denizli′de bir de Deliklitaş Mahallesi var" diyor.
Bunun dışında ilgimi çeken başka bir hikaye"Askıda Pide" olayı oluyor. Doç Dr Turgut Tok anlatıyor: "Çal Belediyesi′nde Akın Pide Fırını′ndan pide alıyorum. Fırının önü, pidelerle dolu. ′Bunlar nedir?′ diye sordum. Fırıncı, "Askıda pide" cevabını verdi. Anlamlı anlamlı bakınca, anlatmaya başladı. "Hocam, hayırsever müşteriler geliyor. İki ekmek alıyor, gidiyor. Ama üç ekmek parası veriyor. Ben de ödenen üçüncü ekmeği askıya alıyorum. Parası olmayan yetim, gariban, öksüz, fakir, fukara gelip bu ekmeği alıyor. Gönül rahatlığı ile evine gidip karnını doyuruyor. Eğer dilerse eline para geçtiğinde o ekmeğin borcunu ödüyor. Ve biz onu da tekrar askıya alıyoruz. Bu olay böyle sürüp gidiyor"
Ne kadar güzel bir olay diyorum ben. İşte Türk milletinin yardımlaşma duygusu bu. İşte Türk Milletinin Birlik ve beraberlik örneği bu diyorum. Zaten, Türk milletini yüzlerce yıl ayakta tutan ve onu güçlü kılan erdem bu değil midir? Çalış, kazan, ye, yedir düşüncesi bu milleti yüceltmiyor mu?
Bir başkası anlatıyor. "Osmanlı döneminde buna benzer zekât tasları olurmuş. Zekâtını vermek isteyen vatandaş şehrin belirli yerlerine konan zekât taslarına parasını koyarmış. İhtiyacı olan fakir, yoksul vatandaş da gelir bu tasın içinden sadece ihtiyacı kadar para alırmış. Vatandaş o kadar dürüst davranırmış ki kesinlikle ihtiyacından fazlasını almazmış"
Toplantı gecenin geç vaktinde sona eriyor. Bana, toplantıya katıldığım için teşekkür ederek Ahilik Teşkilatının ilkelerini içeren bir çerçeve hediye ediyorlar. Teşekkür ederek alıyorum.
O gece gerçekten mutlu oluyorum. Çünkü dinlediğim hikâyeler benim ait olduğum milletin ne kadar yüce, ne kadar ulvi ve ne kadar önemli bir millet olduğunu ortaya koyuyordu. Ahi Sinan gibi bir yüce Türk değerini öğrenmiştim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.