- 2305 Okunma
- 27 Yorum
- 4 Beğeni
GARA BAKKAL
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yoksul mahallenin tek bakkalıydı. Aslında esmer değildi bakkal. Hatta sarışın bile sayılırdı. Burnunun ucuna düşürdüğü gözlüğünün üzerinden bakar, hiç gülmezdi. Dirseklerine kadar taktığı siyah kolluklar, elleri hep kirliydi.
Dükkânında satacak çok ürünü olmadığından ya da düzensizliğinden mi ne “Gara Bakkal”a çıkmıştı adı. Hani özensiz işler için”gara düzen” denilir ya. Onun gibi bir şey işte…
Bir oğlu vardı. Adı Devran. Şımarık, kavgacı biriydi. Çocuklar ondan korkardı.
Elindeki paraya göre istenmeden verilen yiyecekleri vardı Gara Bakkalın. Beş kuruşa iki tane -erden şekeri-, on kuruşa- iki bisküvi arası bir lokum-…
Çocukların yeri mahallenin boş arsasıydı. Orada buluşurlar,orada da konuşurlar, orada oynarlardı.
Yine bir gün arsada bazı çocuklar top koştururken, bazıları da güvercin taklası oynuyorlardı.
Devran oyunlarla ilgilenmiyor, bir elindeki kâğıt külahdaki zeytinle, diğer elindeki ekmeği iştahla yiyor, zeytinin çekirdeğini de uzattığı dudaklarının arasından üfleyerek ileri fırlatıyordu.
Çocuklar kendi havalarındaydı.Oyunlar kurulduğu için O dışarda kalmıştı. İmrenerek Devran’ı seyretti bir süre. Dünyanın en iyi yiyeceği zeytin- ekmek gibi geldi ona. Koşarak eve gitti. Annesinden istedi. Zeytinleri yoktu. Ekmek verebildi sadece.
“O zaman para da ver !”
Ak yemenisinin ucundaki düğümü çözdü . Çıkardığı on kuruşu uzattı.
“Başka yok oğlum. Hepsi bu.”
Çaresiz elindeki on kuruşla bakkala koştu. Avucunu açtı. On kuruşu gösterdi.
“Buna zeytin ver.”
Bakkal önce on kuruşa, sonra çocuğun yüzüne baktı gözlüğünün üzerinden.
“ Senin bir ağabeyin var mı?”
“Var.”
“Adı ne?”
“Bilal”
“Hah işte o Bilal ağabeyin bana para bırakmıştı.-Kardeşim gelir de bir şey isterse verirsin-demişti”
Alışkın ellerle, kâğıt külaha koyduğu zeytinleri uzattı.
“Hadi bakalım bir güzelce ye bunları. O on kuruşu verirsen ona da sana iki bisküvi ile bir de lokum veririm.Karnın doyunca lokumu korsun büskivilerin arasına üzerine de onu yersin.”
İlk defa güldüğünü görmüştü Gara Bakkalın. Koşarak ayrılırken arkasından bağırdığını duydu:
“Devrana da söyle buraya gelsin.”
Evet, Bilal ağabeyi vardı. Ama o burada değil Almanya’ daydı.Ora da işciydi.Bakkala para bırakmış olamazdı. Üzerinde fazla durmadı.”Boş ver” anlamına elini havada salladı.
Devranın yanına oturdu. İştahla yedi. Onun gibi çekirdekleri ileri fırlattı.
Yemesi bittikten sonra:
“Baban seni çağırıyor” dedi.
Belki de babası Devranı dışarı da yediği, çocukları özendirdiği için azarlayacak, o da birazdan gelecek kendiyse kavga etmek isteyecekti.
Korkutana boyun eğdikçe korkular daha da artardı. Korkmamak lazımdı. Korkutana karşı durulursa korkutan da korkabilirdi. Kararlıydı.
Çok sürmedi geldi Devran:
“Gel lan buraya!”
“Sen gel.”
“Korkmuyor musun benden?”
“Korkmuyorum.”
Devran karşısındakinin dik duruşunu görmüş, pes etmeyeceğini anlamıştı.Kavgaya girse belki de dövülecek bütün havası yok olacaktı.
“Hadi neyse vaz geçtim.”
O da uzatmadı. Oynayanları seyretmeye daldılar.
……………………………………………………………………………………
Yıllar sonra uğradı mahallesine. Çocukluğunu aradı. Arsaya kapalı spor salonu yapılmış, yıkılmamak için birbirine yaslanan eski evlerin yerine yüksek apartmanlar dikilmişti. Ama Gara Bakkalın olduğu ev iki apatmanın arasında boynu bükük garip kalmıştı.
Kalın bir zincir vurulmuş, bir çok anıyı içinde hapseden koca bir kilitle de kilitlenmişti Gara Bakkalın kapısı…
Bitişikteki apartmanın önünde bastonuna başını koymuş oturan bir ihtiyar, onun dikkatli bakışlarını görünce:
“Sen muteahhit misin?Baktığın yer eskiden bakkalmış. Sahibi öleli de çok olmuş.”
“Değilim.Burası benim mahallem. Sen bu mahalleden kimlerdensin?
“Biz dışarıdanız. Benim memur oğlum oturuyor bu apartmanda. Ben yanlarında kalıyorum. Sabah oğlum işe giderken onunla birlikte evden çıkar, akşam o dönünceye kadar da burada otururum.”
Belkide gelini, oğlu gelinceye kadar onu eve almıyordu. İhtiyarla sohbete dalsa anlatacakları onu üzecekti. Üzerinde durmadı.
“Belki duymuşsundur. Bu bakkalın bir de oğlu vardı. O na ne oldu?”
“O kaçakmış. Birçok suçu varmış. Hatta cinayeti bile var diyorlar. Buraya bakmaya çok müteahhit geliyor. Ama tek sahibi oğlu, o da kaçak olduğundan burası böyle yıkıntı olarak kalmış işte.”
Çocukluğunun Gara Bakkalının perişan hali onu çok üzdü.
Sadece Gara Bakkalın oğlu Devran mıydı kayıp olan?
Yıllar bu devranı da değiştirmiş, birçok değer de kaybolmamış mıydı?
Sadece zincirlenen, kilit vurulan Gara Bakkal mıydı?
Şimdilerde;
Gözler kilitli, dillere de zincir vurulmamış mıydı?
Beyinler kilitli, fikirlere de zincir vurulmamış mıydı?
Vicdanlar kilitli, yüreklere de zincir vurulmamış mıydı?
Bir sigara yakacak oldu. Elini cebine attı. Yoktu. Üç gün olmuştu bırakalı.
Ah şimdi bir sigara olacaktı ki…
YORUMLAR
Şimdilerde;
Gözler kilitli, dillere de zincir vurulmamış mıydı? EVET
Beyinler kilitli, fikirlere de zincir vurulmamış mıydı? EVET
Vicdanlar kilitli, yüreklere de zincir vurulmamış mıydı? EVET
YAZINIZIN ÖZETI MUTHIS.
EVET KIYMETLI KOMUTANIMIZ YAZININ GEC OKUNMUSU OLMAZ ,GEC KASLMISLIGIMLA KUTLARIM EFENDIM. SELAMLARIMLA.
SAYGILARIMI BIRAKTIM.
Bedri Tokul
Ve... Her yazımda da bulurum.
selam ve Saygıyla.
Bedri Tokul
Öperim o duygulu vefalı gözlerinden
Nostalji yaşadık sayenizde Hocam ve hak ettiği kurdelayı da almış.
Çok tebrik ediyorum Hocam
Bedri Tokul
Bazen eskilere gidiyor o günleri yaşıyorum.
Sizlerle paylaşıyorum.
Beğeniniz beni çok mutlu ediyor.
Selam ve Sevgiyle...
Çok güzel ve yüreğe dokunan bir hikayeydi.
Zevkle okudum.
Yüreğinize sağlık ...
Sevgiler
Bedri Tokul
Sağ olun. Var olun.
Selam ve Saygıyla.
Zihni dert elinden her zaman ağlar
Sordum ki bağ ağlar bağ u ban ağlar
Sümbüller perişan güller kan ağlar
Şeyda bülbül terk edeli bu bağı
Kesit hepimizin anılarındandı evet ama... yer yer serpiştirilen o cümleler, hayatın gerçekleri ve gerçeklerin acılığıydı sanki. Hani üzmeden, üzerinden geçermiş gibi ne güzel saklamışsınız siz, onları yazarken... Okurken manşete çekesim geldi. Ki onlar başka öykülere gebe birikimleri kaleminizin.
Beğenim, paylaşım için teşekkürüm ve tebriklerimle Bedri bey.
Bedri Tokul
Tebrikler...
Niyetimde oydu zaten.
Ne kadar dikkatli ve gözlemci bir okuyucusunuz?
Teşekkürler.
Selam ve Saygıyla.
Merhabalar Ustam. Yorum yazdığıma eminim ama akibetini bilemem.
Çok güzel, bizden olan bir öykü okuttun VAROL Ustam.
Selam ve saygılarımla..
Bedri Tokul
Ve de beni çok mutlu etti.
Teşekkürler .
Sağ ol . Var ol...
Hüzünlü bir hikayeydi Bedri Abi. Abin bana para bıraktı kısmı özellikle. Kutluyorum canı gönülden. Sevgiler saygılar Bedri Abi.
Bedri Tokul
O zamanlar böyle insanlar vardı.
Şimdi de vardır da belki bize denk gelmemiştir.
Kar kış fena bastırdı. Aman kendinize dikkat edin.
Allah fakir fukaraya acısın.
Selam ve Saygıyla...
Bedri Tokul
Aramıza hoş geldin Muammerim.
Yazıların fesbukta okunması sorun yaratıyormuş.
Senin deftere üye olmandaki nedenlerin başında benim yazılarımı
daha rahat okuyabilmek geliyordur.
Nasıl mutlu olmam? Nasıl gururlanmam ben?
Hoş geldin. Hoşlukla geldin.
Öperim gözlerinden Hasretle...
Korkutana boyun eğdikçe korkular daha da artardı. Korkmamak lazımdı. Korkutana karşı durulursa korkutan da korkabilirdi. Kararlıydı.
Çok yerinde bir söz komutanım Bedri yazını severek ve yaşayarak okudum çünkü bizimde bir Ziver bakkalımız vardı ve bu yazdıklarını birebir yaşadık güne de haklı olarak seçilmiş sonradan gördüm hak ettiği yerde olmuş.
Birde şu kilit meselesi her zaman söylemişimdir "anahtar ve kilit"insanlığın yüz karasıdır ne benzer "gara bakkal'ın karalığına.
Eğer gerçek insanlık olsa kapı kilitlemek için kilit ve anahtara gerek kalmazdı.Gece kilitsiz kapılı evde uyuyabilmek ne güzel olurdu.
Seni kutluyor selamve saygılarımı sunuyorum.
Halit Kesler.
Bedri Tokul
Anlamlı yorumun için teşekkür ederim.
Sahi senin şu otobüsün tamiri ne zaman bitecek?
Ne zaman muavinle yola çıkacaksın?
Ördek oldum bekliyorum. Haberin olsun.
Selam ve Saygıyla...
Sana böyle yazılar yazmak yakışıyor be abi. Yani kalemin döktürüyor, orjinalliğini bozmadan.
Nostaljik ve duygusal yanı ağır basınca insanın içi bir tuhaf oluyor.
Gara Bakkallar, biz yaştakilere derin izler bırakmışlardır şüphesiz. Kırık leblebi, delikli şeker, cam şekeri v.b. vaz geçmediğimiz alışkanlıklarımızdandı.
Şimdi ise...Neyse yazmayayım. Yazdıkça üzüleceğim boş yere...
Seni dünya ile güneşin uzaklığı kadar seviyom bedroşkis abim.
Kendine iyi bak. Gış günü pek dışarı çıkma.Sobanın başında otur, kestane çizip yemeye bak.
Sevgilerimle kal.
Angaranın soğuğundan sıcacık selamlar yolluyom.
Bedri Tokul
Teşekkürden önce özür dilerim.
Torun bakma, lep topun bozulması derken epeydir uzak kaldım defterden.
Bu arada okuyamadığım, yorumluyamadığım yazıların olduysa kusura bakma.
Bilirsin ben senin yazılarının hastasıyım.
Ama ne diyeceğini biliyorum:"Sen beni seviyorsun, ben seni bedroşkis abim. Ne önemi var?" diyorsun değil mi?
Peki. Ben seni ne kadar seviyorum? Hııı...Bir şey bulamadım.
Seviyorum işte be gardaş...
Buranında Angaradan farkı yok.
Öperim gözlerinden. Sağ ol. Var ol.
Öncelikle günün yazısını ve yazarını can-ı gönülden kutluyorum.
Eskiden sevelim ya da sevmeyelim mahalle bakkalları adeta evimiz halkından biri gibiydi.
Bir yerlere telefon etmemiz gerektiği zaman bile koştuğumuz yer bakkal dükkanlarıyd.
İllevalakin Beykoz'da dükkanının önüne koyduğu boş gazoz kasalarından boş şişelerini çalıp sonra tekrar kendisine sattığımız Laz Bakkalı asla unutmam.
Yıllar sonra gittiğimde o bakkal tabii ki hayatta değildi ama market olarak hâla varlığı devam ediyordu.
Velhasılıkelam güzel günlerdi eski günler. Her türlü yokluğa rağmen. Şimdi her şey var ama o mutluluk yok.
Selam ve sevgilerimle.
Bedri Tokul
Hocam!
Yokluğun güzelliği elde etmenin zorluğundaydı. Şimdi her şey var. Elde etmek kolay. O zamanda heyecanı kalmıyor.
Samimi içten yorumun için teşekkürler.
Selamlarımla.
Bedri Bey, tek kelime ile rüştünü ispatlamış bir yazı ki; çok çok uzaklara gittik, hemhal olduk kalemle, andık ve andık maziyi.
Çok şey evrim geçirdi aslında bizler yitip gittik ve yitirdik ne ise huzura ve sevgiye delalet ve hala aramaktayız eksik olduğunu bilip de dile getirmediğimiz,yanlı olsak bile yansız olduğumuzu haykırdığımız...
Nerede masumiyet? Nerede sevginin sıcaklığı ve nerede eski insanlar, çalınmış mutluluğumuz?
Yüreğinize, kaleminize sağlık: Güne yakışan ve yüreğimize sakladığımız bir paylaşımdı şu soğuk ve karlı güne sıcaklık katan.
Kutluyorum can-ı gönülden.
Selamlar, saygılar efendim...
Bedri Tokul
Şiir gibi yorumunuz için teşekkür ederim.
Güçlü şair olmak böyle bir şeydir işte...
Nesri hatta konuşması bile şiir gibi olur.
Sonsuz Saygı ve Selamlarımla...
Yaşı elliyi aşmış herkesin hatıralarından silinmeyen gara bakkali, bakkallı günleri mutlaka vardır. Vardır da o anilar beyninde taptaze durduğu halde böyle dupduru anlatamaz ki.
Eski yoksul ama mutlu günlere götürdün komutanim.
Tebrik ederim, selamlar...
Bedri Tokul
Sahi o ERDEN şekeriyle sen de tanıştın mı?
Şimdi öğreniyorum ki Türkiye'nin bir çok yerinde iki tanesi beş kuruşa satılırmış. Tekel maddesi gibi mübarek.
Övgü dolu yorumun için çok teşekkür ederim.
Selam ve Saygıyla...
ne kadarda içimizden, ne kadarda hayattan
ve nasılda özlemişiz geçmişi
güne ve yerine yakışmış Bedri Bey
kutlarım
saygılarımla
Bedri Tokul
Geçmişe özlem duyanları gördükçe yalnız olmadığıma seviniyorum.
Hiç bir yazımı yorumsuz bırakmazsın bilirim.
Bu da beni mutlu ediyor tabii..
Teşekkürler.
Sağ olasın . Var olasın.
Benim bilgisayarda mı, yoksa defterde mi bir problem var, anlayamadım gitti?
Orijinal sayfaya ulaşmakta güçlük çekiyorum.
Saçma sapan dizaynlı bir sayfa açılıyor karşıma.
Günün yazıları bölümünden girdiğimde ancak açılabiliyor alışageldiğimiz orijinal sayfa.
Bu gün de çok uğraştım.
Hikayenin yarısını ancak yayınlamış sayfam.
Epeyce bir uğraş sonucu tamamına ulaşabildim.
Güzel,
biraz da hüzünlü bir hikaye.
Çocukluğumuza olan özlemin,
geçmişi geri getirmenin mümkün olmamasının verdiği hüznün,
yok olan, sadece hatıralarda kalan güzelliklerin acı realitesi,
gerçekten komutanımın hoş üslubu ile aktarılmış yazıda.
Çok güzeldi.
Kendimizden çok şey bulduk içinde.
Yaşadığım mahalle 1985 yılında sit alanı ilan edildi.
O nedenledir ki,
benim hatıralarımı barındıran o ortam,
hala eski güzelliği ile yaşamaya devam ediyor.
Bu günlerde,
o mahalleyi konu alan bir yağlı boya tablo çalışması yapmaktayım.
Bu nedenle gittim gördüm, inceledim yine çocukluğumu geçirdiğim sokakları.
O eski ve güzel tarihi evleri inceledim.
Şimdi içinde yaşamayan bir çok güzel insanı hatırladım.
Ölenlere rahmet, yaşayanlara uzun ömür diledim.
Gerçekten güzel bir olay.
Her köşesinde anılarınız var.
Orada yaşamak, oraları yeniden koklamak, oraların havasını solumak güzel.
Hüzünlü olsa bile.
Bu tür güzel hikayeler çok yazmamız gerek.
Etrafımızı saran kasvetli atmosferi bir nebze dağıtmamız mümkün olur böylece.
Bedri Tokul
Kaç gündür kalemi alıyorum elime, bir türlü yazmak gelmiyor içimden. Ama Sait Faik'in dediği gibi yazmasam da çıldıracağım.(Ben önce kağıda yazıyor sonra bilgisayara geçiriyorum. Öyle alışmışım bir kere. Kalemle yazmanın zevki de bir başka oluyor)
Son durumlar hepimizi etkiliyor tabii. (Gerçi başı, sonu bir birine karıştı ya neyse) Söylenecekler de gerek nesir gerekse şiir olarak söyleniyor zaten.
Yine bizlerin en sağlam kaynağı anılarımız. Yumuşatarak onları yazayım diyorum. Diyorum demesine de yaşananlar bas bas bağırıyor "Beni değiştirmeye hakkın yok" diye...
O zaman da hüzün çıkıyor ortaya. Ben de çok az müdahale ediyorum ne yapayım? Olduğu gibi anlatıyorum.
Yağlı boya resim yapıyor olmanıza hayran oldum. Ne güzel. Sanat böyledir işte. Bir dalından tutarsanız diğer dallara geçmek daha kolaylaşıyor.Başarılar dilerim.
Benim geçmişe özlemim hiç eksilmedi. Tahmin edebiliyorum sizde öylesiniz.
Samimi yorumunuz için candan teşekkürler.
Selam ve Saygıyla...
Bedri Tokul
Güzel dileklerinizin aynısını bende sizin için diliyorum.
Selam ve Saygıyla...
'' Şimdilerde;
Gözler kilitli, dillere de zincir vurulmamış mıydı?
Beyinler kilitli, fikirlere de zincir vurulmamış mıydı?
Vicdanlar kilitli, yüreklere de zincir vurulmamış mıydı? ''
Aynen budur ahvalimiz Bedri kardeş. Çok da yürekten dile getirmişsiniz bu acınası ahvalimizi.
Tebrikler, selâmlar.
Bedri Tokul
Belkide bu öykünün yazılış nedeni o üç cümleyi kurabilmek içindi.
Kim bilir!!!!
Selamlarımla Dost.
Sağ ol.
Ahh o "Gara Bakkal"lar..
Bizim Gara Bakkal da "Nos"tu. Adı Mustafa'ydı ama herkes ona Nos derdi.
Baharın Turfanda üzüm gelince (Beyaz üzüm) elinde bir salkımla bakkalın önüne çıkar, bir tane kopararak ağzına atar "Immhhh kınalı bağın üzümü buuu" der, hepimizi ağzına baktırırdı..
Bizler "umma" olurduk, onun umurunda mı.. 'Çükümüz şişer' mi demezdi.
Karpuz gelince de aynı şeyi yapardı.
Ahh o gara bakkallar.
Ustam eskilere götürdün VAROL. Bir o kadar da hüzünlüydü.
Selam ve saygılar..
Suat Zobu
Bedri Tokul
Mutlaka bilirsiniz; öykü yada roman anlatılırken, olmuş yada olabilir olayların... diye tarifi yapılır.
Belki de o gara bakkalda vermemiştir o zeytini de vermesi gerektiği gibi anlatılmıştır. Olayın gerçeği bende saklı.
Çok haklısınız. Gara bakkalların hepsi aynı...
Selam ve teşekkürlerimle .
Sağ olun.
Suat Zobu
http://suatzobu.blogspot.com.tr/2017/01/gara-bakkal.html
bizim kuşağın gara bakkalları vardı...yalnız parayı almazsa hiç bir şey vermezlerdi. erdem şekerini bisküvi arası lokumu.. şimdi bile özlettin öyle güzel yazıyorsunki seyrettiğimiz bir film gibi hemen gözlerimizde tülleniyor... bakkalın oğlu gibiler şimdi daha çok çoğaldı....soğuk günde içimizi ısıttın usta ellerin dert görmesin.
Bedri Tokul
Evet ! Biz acılı kuşaktık. En çok duyduğumuz, söylediğimiz söz "YOK" idi.
O günlerde dişimiz kesiyordu. Ama yoktu. Şimdi var ama şimdide o neşe o arzu yok.
Alın o çeşit çeşit çikolatalarınızı verin bize verin...büskivi arası lokumu. Ama yanında o günlerin neşesini tadını da...
Senin bir selamın gelse bile kombiyi kapatıyorum. Selamınla ısınıyorum çünkü...
Selam sana, saygı sana.
Baştan sona heyecanla,ilgiyle okuduğum güzel bir öyküydü.Gerçekleri anlatan final ise muhteşemdi.Yürekten kutluyor,selam ve saygılarımı iletiyorum..
Bedri Tokul
Ben de size selam ediyor, saygılarımı gönderiyorum.
Sağ olun.
ben hala dogdugum sokakta oturuyorum.. damdan dusenin halinden damdan dusen anlar elbette.. seviyorum vicdanli ve vefali seyleri.
herkese selam.
Bedri Tokul
Yine de ayrılmayın o sokaktan.
"Doğduğum yer değil, doyduğum yer" olmasın benim gibi.
Savrulmayın ilden ile hazan yaprağı misali.
Doğduğunuz yer doyduğunuz yer olsun. En güzeli o.
Benden de selam olsun tüm deftere.
Teşekkürler. Selamlar.
Çok içimizden,
çok tanıdık ve çokta ustaca yazılmış,
bir solukta okuduğum, okurken de gözümde canlanan bir filmdi sanki hikayeniz.
Özellikle şu erden şekeri :) ne çok severdim. Hatta babamın verdiği iftarlık harçlığımla bakkal Mehmet amcaya koşar şekerlerimi alır, top patladığında, ilk kakaolu erden şekeriyle açardım orucumu..
Çocukluğuma götürdünüz beni üstadım....
Yazan kaleminize ve yüreğinize binlerce selam olsun..
Selam ve sevgilerimle
Bedri Tokul
Emin olun Dilek Hanım sizinde biliyor olmanız beni çok mutlu etti.
Ne şekermiş ama değil mi? Neredeyse bütün Türkiye biliyor.
Erden şekeri tadındaki yorumunuz için teşekkür ederim.
Selam ve Sevgilerimle.
Her zaman şunu savundum. "Elin kalem tutuyorsa yaz kardeşim, kendi yaşadıkların en büyük kaynağındır. Söz uçar gider, yazı kalır. Kaç kişi okursa okusun yaşadığını, gördüğünü, düşündüğünü, duygularını yaz!"
Bedri Bey de bunu çok güzel yapıyor. Sağlık içinde yıllarca kalemi (klavyesi) durmasın.
Bedri Tokul
Sayın hocam seviyorum yazmayı ama en çokta sizi...
Selam ve Saygılarımla Hocam.