- 705 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kuş Beyni
Kuş Beyni
Halk arasında “Kuş beyinli” söylemini bilirsiniz; “Kuş kadar aklı yok” şeklinde de kullanılır! Aklını kullanmayan insanlar için söylenilir ama var olan aklı yeterince kullanmamakla daha az olanı gerektiği gibi kullanmak aynı değildir! Yani kuşlar akıllarını olduğu kadar kullanır; aklını kullanmayan insan ise bu anlamda kuştan hatta anguttan daha geride kalmıştır!
Bir belgeselde izlemiştim; bazı kuşlar, diğer kuşları ve hayvanları kendi amacı doğrultusunda yönlendirmek ve beslenme işini daha az emek harcayarak yapmak için akıllarını kurnazca kullanıyor! İşe toprağı yiyecekleri ve solucanları açığa çıkarmak için eşeleyen kuş gruplarına gönüllü gözcülük yapmakla başlıyor; bu iş için diğerlerinden bir istek olmadığı halde o gönüllü olarak onları tehlikelerden korumak görevini üstleniyor! Belki de bu görevi gökteki en büyük “Ulu kuş” tan almış gibi yapıyor! Kuşlara sabırla gözcülük ediyor ve tehlike anında onları uyarıyor! İsabetli ihbarlarda bulunarak onların güvenini kazanıyor! Kendi beslenme sırası geldiğinde ise tam yiyecekler ve solucanların bol olduğu anda yanlış ihbar veriyor ve güzelce karnını doyuruyor! Bu kuş, mirketlerin topraktan çıkardığı yiyecekleri hedeflediğinde ise gözcü mirketin tehlike anında verdiği sinyali taklit ediyor. Bu kuşun, mevcut olduğu kadarıyla aklını kullandığı açık! Aklını kullanmayan insan ile kıyaslanması bu kuşa haksızlık olur!
Diğer kuşların ve mirketlerin emek harcayarak topraktan çıkardığı yiyecekleri, onları tehlikeden koruma görevine karşılık mideye indiren kuş, kumar oynamıyor; aklını kullanıyor! Kumar konusu ise daha üst aklın işi! Kumarhanelerde müşteriler, birbirinden kazanırken ya da kaybederken kumarhane hep kazanan konumundadır! Kumarhaneye giren müşteri için olası iki durum var; ya kazanır ya da kaybeder! Kazandığı diğer müşterilerin kaybıdır; kaybı da diğer müşterilerin kazancıdır! Kumarhaneci için hep kazanç vardır! Müşterilerin kaybı ya da kazancı üzerinden hep kazanırlar! Kaybedenler, kazananlara karşı bir kin ve haset bunun üzerinden de düşmanlık geliştirecek; kumarhaneci hep kazanan olduğu halde ona kaybedenler, direk olarak kin ve haset duymayacak! Kimin kazanıp kimin kaybettiği onun hep kazanmasını engellemez! Yeter ki kazanmaya hevesli insanlar oraya gelsin!
Kumarhaneci ve müşterileri, toplumsal hayatta düşünelim! Küresel para oyunları, siyaset, ideoloji, din ve ırksal etkiler kullanılır! “Kazanmak isteği” üzerinden geliştirilen bazı söylemlere dikkat! Başka toplumların kaybı üzerinden kazanç öngören tüm söylemler bu kapsamda! Eski zamandaki, ganimet toplamak ve toprak kazanmak için savaşan zihniyetin aklında kazanmak var! Savaşlarda ganimetler, bir tarafın kazancı iken diğer tarafın kaybı! “Tanrının seçtiği ayrıcalıklı ırk!” bu ırk, tabi ki kendi ırkı oluyor! Veya “Tanrının kabul ettiği din!” Bu din, tabi ki kendi kabul ettiği din oluyor! Öyle ki “Cennet” fikri, gelecekte kazanmaya dair “Cehennem” de gelecekte kaybetmeye dair! Gelecekte sadece kendilerinden olanların Cennete gireceği, diğerlerinin Cehennemlik olduğu söylemi üzerinden bile kavgalar yaşanır! Yani şimdiki zamandaki kazanç kavgası, gelecek zamana da taşınır! Zaten ataların üstünlüğü iddiası geçmiş zamana da kavganın taşındığının delili. Yani kavga hem şimdiki zamanda hem geçmiş ve gelecekte kıyasıya yapılır! Bunlar üzerinden diğer insanların kaybı ya da kazancı planlanacak ve bunu planlayan, hep “Kazanan” konumunda olacak! Buraya dikkat edelim; bu söylemlerin sonucunda birbirilerine kinlenen ve düşman olan insanlar, ya kaybeden ya da kazanan konumunda olacaktır! Bu söylemleri üretenler ise kumarhaneci ve akıllı kuş gibi hep kazanan konumunda kalacaktır! Kazanma isteği ve üstünlük iddiası üzerinden insanların kendi aralarında kıyasıya savaşması “Kazanan ve kaybeden” doğururken planlayan için genelde hep “Kazanç” söz konusu! Bazı yanlış hesaplamalar ve kırılma noktaları olur! Yani planlar ters teper; oraya bu yazımda girmiyorum.
“Kazanmak” ve “Üstün olmak” oltanın ucundaki yem gibi! “Kumarhane” örneğinde olduğu gibi başkalarının kaybı, kazanç olur ise haset, kin ve neticesinde düşmanlık kaçınılmaz! Oltaya bunları takanlar, kumarhaneci gibi hep kazanan olmayı hedefler ve genellikle bu başarılı olur! Çünkü av veya müşteri konumunda olan, kazanan ve kaybedenler; kendileri, bazı “Kazanan” bazı “Kaybeden” konumunda olup oyun kurucuya hep kazandırmak durumundadır!
Son tahlilde; aklını kullanmayanların kullanmadıkları akılları dahil tüm ürettiği değerleri, aklını kullananlar, kullanır! Örnekleri çeşitlendirmek mümkün ancak aklını kuş kadar kullanabilene bile bu kadarı kafi gelir! Elbet bir insanın aklı kuştan daha gelişmiştir; yeter ki kullanılsın! Aklını kullanmak, hem kolay hem de daha az sorun çıkarır! Yukarıdaki “Kuş” örneğindeki gibi aklını kullananlar için aklını kullanmayıp hazır “Fayda” umanlar hep “Kazanan” veya “Kaybeden” konumunda olacaktır! Yani “Oyun kurucuları”, hep “Kazanan” konumda; oyunda rol alanlar ise bazı “Kazanan” bazı da “Kaybeden” konumunda olacaktır! Kazananların sevinç çığlıkları ve kaybedenlerin iniltileri arasında oyunu planlayanlar, hep kazanan konumunu sürdürmeye devam edecektir! Ta ki kazanan ve kaybedenler işin farkına varıp “Gladyatör” gibi savaştığını anlayana dek! Ya da bazı oyun kurucular, hata yapar; o durum gerçekleşene dek!
Toplumsal adalet ve herkesin kendi emeğinin karşılığını alması konusu var! Bu yazı da onun için yazıldı zaten! Kazanmak için başkalarının kaybetmesi üzerine kurulu bir seçenek yerine, bireysel ve toplumsal gelişim hedeflenebilir! Eski zamandaki ganimet savaşlarının karşılıklı kaybeden ve kazananlar üzerinden düşmanlık doğurduğu gayet açık!
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.