- 1305 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
"M"hp Türk Milliyetçisi Bir Parti Midir ?
Seyret Bahçeli ve ’Ekmek için Ekmel’in Osmanlı Milliciliği:
Kim ki, Mhp için millici bir partidir diyor, onun aklına şaşarım !?
Mhp Osmanlıcı, ümmetçi, Atatürk’ü ve yaptığı Türk (ulus olma) devrimini sallamayan, eksantrik bir oluşum hareket halindedir.
Bir tespit yazıp bırakalım; Osmanlı (çeşitli dinlerden ve etnilerden mamül) ümmet ve mülti-etno kültürel bir yapıdır.
Yani, Türk bunların içinde (kurucu unsurluğu filan asla önemsenip, hatırlanmayan) Ermeni’nin "millet-i sadıka" veya Arap’ın "kavm-i necip" olması gibi, "etrak-i bi idrak" seviyede kalmış bir toplumsal oluşumun adıdır.
Etrak-i bi idrak, Osmani lisanda en hafifinden "ahmak Türk" demektir, başka (daha) ağır anlamlara da gelen hakaretamiz bir sözcüktür...
Osmanlı teze göre Kayı boyundan ya hani?
Ona sebep içinden çıktıklarını bu şekilde yüceltiyor(!) denilebilir.
Kimse yok demesin, bozulur...
Atatürk, yaptığı (toplumsal anlamda) "milli demokratik devrim" ve "ulusal kurtuluş şavaşı" ile Türk milleti ve Türk milli devleti sürecini bin dört yüz yıl aradan sonra tekrar başlattı.
Bu tarih-toplumsal olarak çok önemli bir aşamadır
M.S. 730 larda II. Göktürk (Kutluk) Devleti ile birlikte, içinde "Türk" olarak ulus adının geçtiği ikinci devlet, yani Türkiye Cumhuriyeti Atatürk tarafından ikmal ediliyor.
Ulusal demokratik devrim oluşu ve önemi bundandır.
Türk milleti, Türk devleti, Türk dili ile..
Türkseniz eğer, bunu millet-ulus kavramıyla açıklayabiliyorsunuz, din ya da dinasti (sülale) ile değil !
Sülalelerden ulus olmuyor.. örnek olsun Avrupa’da da bir Romanov, Bir Habsburg milleti olmadığı gibi..
Ama hanedanı, sülalesi, yani dinastisinin olması gibi...
Bunlar yani din, mezhep gibi olgular, millet kavramının içindedir ve onu oluşturucu ikincil argümanlar oluyor...
Bu nedenle parti simgesi o "üç hilal bayrak" filan, Osmani ümmet-dinastisine ait imparatoryal devlet s/imgeleri oluyor.
Ha ! Ama parti ambleminde "bozkurt" var diyeceksiniz.. o da mı olmadı; Türklüğün sembolü filan diyeceksiniz..
Türk mitolojisinde istediğiniz kadar yırtının, boz-renkli -bir kurt (börü)- öge veya imgesi yok kardeşim !...
Gök renkli bir kurt ve börü var, böyle...
Hele etrafına (tevhidci) Göktengriciliğe "küffarlık" anlamı yükleyip, "Ulu Başbuğ Albay Hüseyin Feyzullah Alparslan Türkeş’in ’Kayseri Erciyes Zafer Kurultayı’nda höykürdükleri gibi: "Ulan yoksa biz putperest miyiz ?!" kompleksine düşerek "hilal" çizilmiş olanı hiç yok !
Bu parti adlı oluşumun, milli devletin dönüştürülmesi ve neo Osmanlı maksimalizmine umut bağlayan RTE’na destek vermeğe yönelmesi sırasında başka vak’alarda var.
İşte diğer bir başka olay...
"Türk milliyetçisi" partili arkadaşa bakar mısınız?
MHP MYK üyesi Erdem Karakoç: "Cumhurbaşkanımız (RTE) o gece (On beş Temmuz’u kastediyor) Mirac’a çıkarcasına gökteydi!"
Kim çıkar Mirac’a?!
El cevap: Saygın elçi Hz. Muhammed çıkar, bir de RTE adeta çıkmış.. aslında başka şey diyecek de utanıyor, bu milliyetçi ve "M"hp’li hal-i pür melâl..
Tüm imgeleri dincilik-ümmetcilik ve Osmanilik olan bir tuhaf "milliyetçi" kişilik sapması...
Bunları 1969 Adana Kongresi sonrası başlatılan emperyal milliciği anlayışının doğal sonucu sayıyorum.
Parti, her halükarda milli devletin kurucusu Atatürk’e ve bir toplumsal aşama olarak, ulusal demokratik devrime; ırkçılık ve ümmetçi dincilik ifrat ve tefritizmiyle cephe aldı.
İfratizm Atsız ile Hitlervari ırkçılık, tefritizm ise Türkeş’in MSP’den bakanlık yapmış Abdülkerim Doğru’yu Genel Başkan yaptığı yobaz dincilik ile Osmanlılığı getirdi.
Sonuç: "M"hp, ’Türk İslam Sentez’ci sürece sokuldu.
Milli, Türk ne varsa falsifiye edildi...
Bunun öcülü, On iki Eylül karanlığında "Taşmederse çilesi" diyerek hapisanelerde ülkücülerin dincilik eğitiminden geçirilmesidir.
Öyle ki, cezaevlerinde övüne övüne Arvasi-Fetullahçı rahle-i tedrisatın dinci-siyasi ümmetçi çizgisine kaydırılmaya başlandı.
Bunları, hep emperyalizmin dincileştirmesine borçlusun, Ey "M"hp !...
Mhp işte bu nedenlerden dolayı millici değil Osmanist, siyasi dinci-ümmetçi yoğunluklu siyaset yapan eksantrik bir partidir.
Türk millyetçiliği ile ufak tefek ayrıntılar dışında pek fazla ilgisi kalmamaktadır.
Şimdi Mhp, Atatürk’ün ulusal kurtuluş savaşı ile açtığı Türk milletinin meclisinde Osmanlı hanedan üyelerine maaş bağlamayı teklif ediyorsa, bunun tabiri şudur:
Seyret, pardon Devlet Bahçeli bey (özür dileyerek) "Başyüce" RTE’na payandalıkta iyice sıçtı-sıvadı, "Ekmek için Ekmel" efendi ve arkadaşları da üstüne tüyünü dikiyorlar.
Budur !
Ahmet Kutlu Ayyüce
08 ARALIK 2016
YORUMLAR
Sayın Aşkar,
Öncelikle teşekkür ve sonra da çok rica ederim, dizgeyle ya da sizin söylemle a+b=c çıkarsamasında, elemanların (n) sıralı değişkenliliği dizilimi gibi bir fark görülüyor.
Ulus kavramını devlet temeline oturtunca, büyüktülmüş doğru gibi görünüyor.
Ulus devlet ve ulusal sorun gibi, kavramsal sıfatlarla okunmuş olunca; ulus devletin, devlet ulusun tamamlaycı binaenliğini veriyor.
Ama burada hem ulus, hem de devlet kavramına "hangi ve nasıl" sorusunu sormak gerekiyor...
Diyalektik yapıyorsunuz ve haklı olarak sizin de anlayamadığınız sentezyel olma saçmasından ileriye devinik bir değişimeye neden bir sonuç çıkmamış oluyor.
İnönü, Türkeş, Ecevit, devlet adamı olablirler ama bir dönem yaptıkları iyileri, giderayak kazıyor ve yerine daha geriye giden bir kalıntı klerikalite bırakıyorlarsa, devlet oligaşik yapılı oluyor.
Devleti görecelileştiriyorlar, kendileri göreceli devlet adamı olabildikleri için...
Ulus aşama ya da ulusal soruna gelince.. öncesi ulus olmakla ümmet, mezhep, cemaat olma arasındaki "m.d. devrimi" görme veya gör(e)meme tercihine bağlı oluyor
Devrim "milli demokratik devrim" oluyor.
Bu olmayınca, bunu yapmayınca ulus olamıyorsunuz, ulusal devlet olamıyorsunuz...
Önemli bir bir toplumbilisel aşamayı anlıyoruz...
Yani ulus aşama yoksa, ona bağlı olan (sonraki) literatür yok..
İnönü'de de, Ecevit'te de, Türkeş'te de ( m.d.d anlamında) bu süreç yok...
Yani ulus olma sonucunu getirmiş devrimin birinci ayağındaki "ikinci adam" olan İnönü, devrimin liderinin resimlerini kazımakla işe başlarken, Ecevit, Fetullah ve Kemal Derviş vak'asıyla her türlü emekçil saygınlığını sıfırlamış oluyor.
Türkeş mi peki?
Adana Kongresi dönüşümü, Çerkes Ethem ve Vahideddin'e hain değiller demesi "milli" bir parti olarak "ulus olma devrimine" sahip çıkmasını gerektiirken, o tam tersini yapıp bunu dinsellik ve Osmanlılığa oturtuyorsa, yine sonuç ilk ikisindekini süreci veriyor.
Esenlikle..
Göktürkmen tarafından 12/13/2016 12:30:49 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yazılarınızı vaktim ölçüsünde takip etmeye çalışıyorum sayın Göktürkmen
Sanırım bu yazınıza bir iki kelam edeceğim müsaadenizle
Günlük siyasetin yapıldığı bir ülkede günlük fikirler üzerinden bir eleştiriyi çok mantıklı bulmuyorum
Türk kimliği devlet üzerine bina edilmiş bir kimliktir tarihte bunu göz ardı etmemek gerek
Devlet adamlığı diye bir kimlik taşır yönetici sıfatına haiz olanlar
Benim en büyük devlet adamım Atatürktür o başka
Severler sevmezler İnönü mesela sonrasında Ecevit Erbakan ve Türkeş birer devlet adamıdır
Severiz sevmeyiz bu insanların devlet adamlığını devlet geleneğini ve sevgisini kabul etmemek akıl tutulmasıdır
Günümüz entellerinin milli kelimesinden faşizmi çıkardığı bir dönemde ne kadar doğrudur bu kavramların içinin doldurulması o da tartışılır
Milli dersin milliyetçilik ve ötesinde faşizm algılarlar ki bu konuya girip dağıtmayacağım
Bilim bir bütündür bu bütünlük dağıtıldığında geriye doğru evrilmedik mi zaten
Mitolojinin konuşulduğu hem de atlar ve mitoloji konulu bir sohbette Tulpar ne demek diye sorupta insanların bakışını görünce ne seviyede bir ilim ürettiğimizi daha iyi anladım kendi mitolojisini bilmeyen bir millet Olimpos üzerinden alim oluyor
Sizi tenzih ederim içi boş söylemler kimseye bir şey kazandırmaz düşmanlıktan başka
Bütünlük dedik ya
Bir konferansta Türk İslam sentezi diyen bir konuşmacıya bu tanım kabul edilemez diye itiraz edince sanki vatan millet din düşmanı olarak algılanmıştım
Oysa sentez nedir?
A maddesi b maddesi ile reaksiyona girer ve c maddesi ortaya çıkar değil mi?
Peki İslamı Türk ile reaksiyona sokup neyi elde etmeyi düşünüyorlar da adı sentez
Fikir ülkü düşünce kısmında anlarım ama sentez kavramı hata
Konuyu dağıtmamaya çalışıyorum
Enver paşa tarihin belli dönemlerinde kahraman belli dönemlerinde haindir bu tarihin seyri ve akışı üzerine biraz da insana sunulması şekliyledir uzun mesele
O dönemi özellikle MHP nin o meşhur Adana kongresi Hüseyin Nihal Adsız ve Alparslan Türkeş arasında fikir mücadelesini ve CHP nin geçirdiği o tarihsel dönüşümü Karaoğlan faktörünü
ve günün en önemlisi dünyanın o anki kutuplaşma ve iki kutuplu bir dünya mücadelesini
(adına soğuk savaş dedikleri ve üçüncü dünya ülkeleri kavramının çıktığı ki üçüncü dünya ülkesi teriminin bile geri kalmış ülkeler olarak algılandığı bir bilgi çağında yaşıyoruz) bilmeden böyle bir Alparslan Türkeş eleştirisinin haksızlık olacağını düşünüyorum
MHP genel merkezinde Türkeşi eleştirdim diye ki ben lider teşkilat doktrin itaatini hala eleştiriyorum o ayrı hain olarak ilan edildiğimi bilirim ve aynı şey CHP li arkadaşlarla oturduğumuz bir ortamda İnönü eleştirimde oldu iyi de bu insanlar sizce eleştirilmemeli mi?
Ama şu var ki eleştirinin hakaret olarak algılandığı bir toplumda eleştirilmesi istenen bir yazı ya da şiire gidip bu ne? Şiir mi? olmuş mu şimdi? Dandikti? Diye yorum bırakırlar ve bunu eleştiri sanarlar iyi de bu bir eleştiri değil ki bu bir hakaret ve sahibine yakışan kötü söz
TDK üzerine söz ettiğim bir şiirde şu şapka olayını TDK nın en tepesindeki isim şapkaların kaldırılması söylemi bu bir oyundur iftiradır bilgi kirliliği ile laf kuranlardır diye açıklama getirmesine rağmen bakınız arşivlerde vardır açıklaması insanlar şapkayı TDK kaldırdı diye kapıönü dedikodusu mantığıyla tartışma yürütüyor
MHP li ya da CHP li değilim hiçbir partiyi takım tutar gibi tutmam hiçbir lidere puta tapınır gibi tapmam adaya göre oy veririm bunu belirteyim de şiirden yazıdan çok yorum okuyan tipler zıplayıp canımı sıkmasın yeterince can sıkıcılar zaten
Uzattık biraz sanırım affola
Saygımla sayın Yazar
"Dikkatle okuyorum her yazdığınızı. (arada sözlüğe başvursam da) Gerçekten çok samimi bir şekilde soruyorum: Sizce kime oy verilmeli? Solcu yok, dindar yok, milliyetçi yok. Geriye ne kalıyor. Bir sürü yafta yiyorum hiçç sorun değil. Ben yine de sorumu soracağım. Ne yapalım biz şimdi? İktidarı değiştirmenin tek yolu sandık malum. Tekrar soruyorum, sizce kime oy verilmeli?"
Öncelikle çok teşekkür ederim.
Sözlükle okunuyorsam, bu en çok mutlu olmam gereken kısım olmalı, aydın tanımına yakın durmak anlamındadır.
En çok beni böyle okudukları zaman seviniyorum.
Birtengri ne muradınız varsa versin...
Aynur hanımefendi, önerim sıralı, yani soru cevap yöntemsel şekliyle gitmek, anlamayı ve anlaşılmaya yönelik kargaşayı en aza indirger.
Sonra değerli Aynur Engindeniz,ilk soru:
Neden demokrasilerde tek yol sandık?
Bu bir soru, nesnelleştirmeye yönelik..
İkincisi, farz-ı muhal öyle kabul edelim.
Tek bir şartla...
O da şu; diğer tüm irili ufaklı partilerin ve halkın beraberliğinde ve gözetiminde yapılacak bir sandık-seçmen listesi ile oyların tek tek sayıldığı Amerikan, İngiliz, Alman ya da Fransızvari seçim.
Onlar öyle yapıyorlar.. yani tek tek sayıyorlar, gerekirse yüz kez sayıyorlar.
Bush ve Gore Bşklık.seçimini anımsıyorum, yaklaşık dört-beş ay sonra açıklandır, cüzi bir oy ile Bush kazandı...
Esenlikler dilerim...
Göktürkmen tarafından 12/10/2016 11:21:26 AM zamanında düzenlenmiştir.
Şöyle bir sömürgeleştirme tarihselliği yazabiliyorum.
1971 muhtırası, KIbrıs çıkışı, Abd ambargosu, Türkiye' de sosyalist solun yükselişi, 24 ocak kararları, On iki eylül ve Evreno-Özalizm, Ab'ne müracaat, Irak ve Kuveyt sorunları ve Kürdizm, Başörtüsü sorunu üzerinden etki-tepki mezhepçi-dincileşmesi, Gümrük Birliği, İkiz Yasalar ve Uluslararası Çok Taraflı Yatırım anlaşmasını imzalamak (MAI-Tahkim biliniyor), Kemal Devriş Vak'ası ve RTE-Akp tapu teslim süreci...
Adım adım etnitite atomizasyonu ve dinsel, cemaatsal, mezbepsel (kendini ifade ve bireysel özgürlükler) demokrasi yalanı.
Bunun üzerinden koyu sömürgeleşme, köleleşme , cariyeleşme toplumsal...
Sizin söylediklerinizle çok koşut...
Teşekkür ederim, değerli "Uyumsuz_Penguen" dostum..
Göktürkmen tarafından 12/10/2016 8:41:47 AM zamanında düzenlenmiştir.
Dikkatle okuyorum her yazdığınızı. (arada sözlüğe başvursam da) Gerçekten çok samimi bir şekilde soruyorum: Sizce kime oy verilmeli? Solcu yok, dindar yok, milliyetçi yok. Geriye ne kalıyor. Bir sürü yafta yiyorum hiçç sorun değil. Ben yine de sorumu soracağım. Ne yapalım biz şimdi? İktidarı değiştirmenin tek yolu sandık malum. Tekrar soruyorum, sizce kime oy verilmeli?
mhp aslinda solun cokusu ile yolunu sapitti demek daha dogru bir saptama olur.
12 eylul ile palazlanan sag gorusluler (sadece mhp degil ) sistematik olarak yazinizda belirttihiniz uzere daha da dindar oldular.
kulturu ve gelenegi sadece bayramlara ve dugunlere sahip cikmak olan, tabani olmayan kitlenin ummetcilige soyunmasi da gayet dogaldir.. teorisyen yoksa, seni belki bir adim one goturecek bir karsit gorus yoksa, bu dogal devinimin de ta kendisidir.
Trene bakar gibi Seyret Bahçeli evresinden Ha Gayret Bahçeli, RTE'nı kurtarmaya "bi parmak kaldı" evresine geçilmiştir.
Bahçeli son derece "milli"(!) işler yapmaya devam ediyor, RTE milletinin "millisi" yanlış anlaşılmasın !
Bu milliliğin, malumunuz olduğu üzere Türk miletine ait millilikle alakası yok...
Göktürkmen
Anlatılacak çok şey var elbette; dediğiniz gibi.. ama yazı uzardı...
Okunurluğumuz ve anlaşılma seviyemiz de ortada (ki, kabahat benim mutlaka.. bu kadar anlamayan varsa !)
Uzun yazı da (okuma anlamında) sevmiyoruz, malum?!
Onu Türkiyeli olgarşinin sağ (ırkçı-Turancı) sahte rol modelleri başlığı altında (Rıza Nur, Nihal Atsız ve Albay (Feyzullah Hüseyin) Türkeş dizgeli olarak) irdelemeyi planlıyorum.
Teşekkür ederim katkı için, esenlikle...
Göktürkmen tarafından 12/8/2016 6:54:44 PM zamanında düzenlenmiştir.