- 621 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DÜNYA NEREYE GİDİYOR ? (PROJE)
Dünya yavaş yavaş Ademoğulları tarafından ölüme götürülüyor. Ve insanlık seyrediyor.
Dünya Barış Günü Anısına
Bir şehrin insanlarını boşaltın. Bütün banka kapıları, bütün kuyumcu kapıları açık olsun. Bütün arabaların anahtarları üzerinde olsun. Yani herşeyi çalışır durumda bırakın.
İki insan seçin. Onlara bir saat bu şehirde herşeyi alma hakkı olduğunu söyleyin. Bir saat sonunda şehri terk edeceklerini söyleyin.
İlk önce her şeye saldırırlar sonra birbirlerine saldırırlar. Ve belkide bir saat dolmadan birbirini öldürürler.
İşte o şehir dünyadır. O şehirde çalışır durumdaki her şey Tanrı’nın bu Dünya’da ki kıyamete kadar insanlığa sunduğu nimetlerin tamamıdır. O bir saat insan ömrüdür. Ve o iki insan adem neslidir.
Geçen gün terfi bekleyen bir arkadaşım emekli olacağını ve çalışmayacağını söyledi. Ne yapacaksın dedim? Abiciğim bir sahil kasabasına yerleşeceğim ve sadece balık tutacağım dedi. İçimden peki çocuğuna bu hayalini kuracak bir deniz bırakacakmısın diye sordum.
Zengin ülkelerin finansmanını sağladığı Hükümet Dışı Kuruluşlar (N.G.O.) bile bu çıkar savaşında; doğayı koruma, insanlığın geleceğini kurtarma düşüncesini kendi ülkelerinin çıkarları doğrultusunda fakir ülkelerin doğal varlıklarına nüfuz etmek amacıyla kullanıyor. Yazık ve imdat! Yok mu kurtaran? Bu Dünyanın sahibi yok mu?
Nüfus hızla artıyor. Açlık hızla artıyor. Doğa süratle kirleniyor. Kanser ve kalp krizi artıyor. Salgın hastalıklar artıyor. Silah üretimi artıyor. Petrol tüketimi artıyor. Savaşlar bitmiyor. Dinlerin yayılma çabaları hızlanıyor. İşsizlik artıyor. Enerji kaynakları tükeniyor. Diller yok oluyor. Canlı çeşitleri azalıyor. Bitki türleri yok oluyor. Çocuk ölümleri artıyor. İntiharlar artıyor. Cahillik artıyor. Fakirlik artıyor. Denizler kirleniyor. İçme suyu kaynakları azalıyor. Buzullar eriyor. Mevsimlerin dengesi bozuluyor. Suç işleme oranları artıyor. Okullar kapanıyor. Hapihaneler artıyor. İbadethaneler artıyor. Tarikatlar artıyor.
Benim inancım ve düşünceme göre biz kendi kıyametimizi kendimiz hazırlıyoruz. Sonra ilahlar insanoğlundan intikam alıyor diyoruz. Bizi affetmesi için ona kurbanlar gönderiyoruz. Tarikatlar kurarak Tanrıya şirk koşuyoruz.
Peki çözüm nedir? Çözüm insanoğlunun beyninde gizlidir. Yarattığı medeniyeti bu çözüm için kullanmasına bağlıdır.
Zengin ülkeler ve Birleşmiş Milletler Örgütü oturup Dünyayı bu sondan kurtarmak için bir dizi plan ve projeyi hazırlamalı ve süratle uygulamaya koymalıdır. Fabrikalar, teknoloji ve bilim artık sadece ve sadece bu amaç için oluşturulmalı ve çalışmalıdır.
Bu projelerin temeli eğitimdir. Yani projelerin uygulanması için halkın eğitim düzeyi süratle artırılmalıdır. İnsana rağmen insan için hiç bir şey yapamazsınız.
Zengin ülkeler Dünyayı sömürmek için cahilliği sömürmekten vazgeçmelidir. Tüm Dünyada yani Afrika’da, yani Güney Amrika’da, yani Asya’da hemen bir eğitim seferberliği başlatılmaıdır.Her insan kendi dilinde okuma yazma öğrenmelidir. Tüm üniversiteler bu eğitimi verecek öğretmenler yetiştirmelidir. Zengin ülkeler fakir ülkelere öğretmen takviyesi yapmalıdır.
Bu eğitim seferberliğine parelel olarak, nüfus artışı sıfırlanmalıdır. Bakamayacağı kadar çocuk sahibi olmak Dünyanın en ağır suçu olmalıdır. Bu suç cezaya tabi olmalıdır.
Tüm ülkelerin sınırları sabitlenmelidir. Yayılmacılık bir insanlık suçu olmalıdır. Her millet geçmiş husumetlerini, tarihsel kinlerini, alacaklarını bir kenara bırakmalıdır. Yani yeni silahlar üretmek, daha büyük ordular kurmak için gerekçeler ortadan kaldırılmalıdır. Yeni silah fabrikası yapmak, yeni savaş uçakları için kaynak ayırmak suç olmalıdır.
Nükleer enerji santralleri hemen kapatılmalıdır. Yeni petrol kuyuları açılmamalıdır. Su kaynakları boşa akıtılmamalıdır. Barajların yapımı süratle tamamlanmalıdır. Yer altındaki enerji kaynakları değil yer üstündeki enerji kaynakları işlenmeli ve kullanılmalıdır.
Ulaşım için demiryolları, denizyolları kullanılmalıdır. Kentleşme süratle artırılmalıdır. İnsanlar toplu olarak yaşamalı, yani yerleşim için çok geniş alanlara alt yapı götürmek için harcanan kaynaklardan tasarruf edilmelidir. Yani doğa insan tarafından daha az kirletilmelidir. Toplu ulaşım araçları için ülkeler teşvik edilmelidir. Otomobil üretimi sabitlenmelidir. Daha çok otomobil daha çok demir, daha çok petrol tüketimi demektir.
Dinlerin yayılarak insanların inanç sömürüsü önlenmelidir. Bunun yerine evrensel ahlak ilkeleri geliştirilmelidir. Dinler yerine evrensel ahlak ilkelerinin yayılması için çaba gösterilmelidir. Yahudilerde Dünyanın efendisi olma ve Dünyayı yönetme iddiasından hemen vazgeçmelidir.
Ağaçlandırma süratle yapılmalıdır. Yağmur ormanları ve diğer ormanların çevresinden başlanarak kuşak şeklinde Dünyanın ağaçlandırılmasına başlanmalıdır. Ormanlardan ağaça kesmek, hele ısınmak için ağaç kesmek suç olmalıdır. Selüloz ihtiyacı için tarıma elverişli olmayan bölgelerde özel ağaç türleriyle özel ağaçlandırma bölgeleri oluşturulmalıdır.
Doğanın kaynak çeşitliliği ve canlı çeşitliliğini korumak ve çoğaltmak için özel tabiat ve canlı koruma istasyonları oluşturulmalıdır.
Tüm bu çalışmalar için, nitelikli insan gücü gerekeceğinden yeni iş alanları oluşacaktır. İşsizliğin çözümünde temel esas bu olmalıdır. Zengin ülkeler bu kapsamda kapanan iş kollarından artan kaynaklarını bu yeni projelerin oluşumunda maddi kaynak olarak olarak kullanmalı ve doğal olarak gelirde elde etmelidir.
Feodal, ruhban ve sermaye sınıfı oluşturmak yasaklanmalıdır. Sermayenin sınırlı sayıda ailenin elinde toplandığı Liberalizm ve devletin elinde toplandığı kominizm derhal yasaklanmalıdır.
İçki, fuhuş, kumar insanlık suçu sayılmalıdır. Bu alışkanlıklara sahip insanlar tedavi edilmelidir. İçki ve sigara fabrikaları ile genelevler kapatılmalıdır. Tek eşli ve iki çocuklu evlilikler genel kural olmalıdır. İnsanların yuva kurması için gerekli şartlar oluşturulmalıdır. Yani tarikatların bu konuları sömürmesi önlenmelidir.
Aklımız gelen buraya kaydettiğimiz ve kaydetmediğimiz tüm projeler tamamlandıktan sonra şu anda insanların oluşturdukları kültürleri, kendi ülke sınırları içinde dilleriyle, dinleriyle ve tarihleriyle yaşamalarına, korumalarına ve geliştirmelerine müsade edilmelidir. Ve hiç kimse bu özelliklerini tüm dünyaya yayma iddiasında olmamalıdır.
Bu dava insanlık davasıdır. Bu yazı olayın vahametinin yarattığı panik halinde yazılmış bir yazıdır. Yani hiç bir ideolojik düşüncenin penceresinden bakılarak yazılmamıştır. İnsan olarak ve insanlığın geleceğinin ruhumuzda yarattığı kaygıların etkisiyle kaleme alınmıştır.
Bu davayı kazanmak için neler yapılabieceği konusunda okuyucularım her şeyi tahayyül edebilirler. Atatürkte aynı kaygılarla "Yurtta barış dünyada barış" ve " savaş zaruri
değilse bir cinayettir" sözlerini yetmiş yıl önce söylememiş miydi?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.