- 1113 Okunma
- 10 Yorum
- 4 Beğeni
3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ MÜNASEBETİYLE SAMİME’YE MEKTUP
Sevgili Samime.
Yine bir 3 Aralık ve yine sen…
Hatırlar mısın 3 Aralık 2013 de yazmıştım sana bu mektubu.
Neler yazdığımı da hatırlıyor musun?
Nereden hatırlayacaksın ki? Tek derdin ben miyim?
Yine de içimden geldi sana bir kez daha mektup yazmak ama baktım o geçen üç senede hiç bir değişiklik olmamış, aynı mektubu bir kez daha yazayım dedim.
Üç sene önceki mektubumda demiştim ki:
***************************************************
………
Ah be Samime Sanay. Senin yüzünden az mı kavga etmiştim eşimle. ’ Şu kadına duyduğun sevginin onda birini bana karşı duymuyorsun ’ Derdi. hep. Anlatamadım bir türlü senin hayallerim , onun ise gerçeğim olduğunu. Seni şarkılarda onu ise gerçeklerde sevdiğimi.
O şimdi yok. Ben de oturmuşum bilgisayarımın başına, kaybettiğim şeytanın yerine ilham perileri bekliyorum ki bir iki dize şiir ya da bir iki satır yazı yazayım diye. Müziksiz de olmaz tabii ki. Ve sen söylüyorsun: ’Bir İlkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç? Çılgın gibi koşarak dağlara uzandın mı hiç?’
Bir İlkbahar sabahı güneşle uyandım mı hiç?
Çok uyandım be Samime...Çok uyandım da çılgın gibi koşarak dağlara uzanamadım hiç biliyor musun? Tabii ya...Nereden bileceksin ki benim koşamadığımı.
Neden mi? Neden olacak. Ayağım sakattır benim o yüzden. Bırak çılgın gibi koşmayı, akıllı uslu bir şekilde yürüyerek bile dağlara çıkamadım hiç.
Hani isyan ediyorum sanma. Hiç olmazsa gördüm Ağrı Dağını, Erciyes’i, Uludağ’ı, Hatta biliyor musun Afyon’daki Akdağ’a bile gittim arabayla. İzmit’in Çene Dağından, Kartepe’sinden az mı buz gibi sular içtim. Raman Dağında petrol kuyularını bile gördüm vallahi. Buna da çok şükür. Oraları hayatları boyunca - gitseler bile- göremeyecek o kadar çok insan var ki bu dünyada.
Biliyor musun Samime? O dağlara çılgın gibi koşarak uzanamayacak, koşsa bile göremeyecek, görse bile o dağlardaki bülbüllerin, atmacaların, kekliklerin, dağ yamaçlarında meleşen kuzuların seslerini hiç duyamayacak insan sayısı o kadar fazla ki şaşarsın.
Dahası da var.Hani bazı insanlar senin şarkılarından hiç olmazsa hayal eder. Mesela ’Koklamaya kıyamam, benim güzel manolyam ’ dersin ya. Hah işte o zaman gözleri görmeyen biri dalar hayallere ve hayallerinde kendince bir manolya çizer, hayallerinin renkleriyle boyar onu. Hoş bilemem gözleri görmeyen bir insanda renk mefhumu var mıdır ama olsun, neticede kendince bir şekil ve renk verir manolyaya. Peki senin şarkını duysa bile hiç bir şey anlamayacak, hiç bir hayale dalamayacak olanlar var onları da biliyor muydun?
Mesela benim bir oğlum var böyle. Tam yirmi iki yaşında şu anda. ( Bu sene itibariyle yirmi beş yaşında ) Bu güne kadar bir çiçeği eline alıp da kokladığına şahit olmadım. Bir kaç defa verdim eline, ya kaldırıp attı ya da yapraklarını ağzına atıp çiğnedi, tadı hoşuna gitmeyince de öğürdü durdu. İşte bu oğlum ne dağlara çıkabilir, ne manolya koklayabilir. Hayal kurup kuramayacağını bile bilmiyorum.
Bir soru soracağım sana ama miden kalkmasın. Kakasını yüzüne, gözüne bulaştıran biri sence hayal kurabilir mi? Ne dersin? Ya da şarkılardan fal tutabilir mi?
Hani diyorsun ya ’ Ben sana mecburum ’ Ah be Samime...Bu memlekette o kadar çok ki bir başkasına mecbur olan... Yahu ben bile, çok yüksek bir merdiven basamağını çıkmak için birilerine mecburum. Birileri ellerimden tutmasa inemiyorum da çıkamıyorum da.
Geçenlerde bir delikanlı ile tanıştım. Hani derler ya tam manasıyla bir aslan parçası... Ama şimdiki haliyle aslanlığını muhafaza etse de iki parçasını Cudi dağında bırakmış.Çünkü teröre iki kolunu birden vermiş… Bir kıza deliler gibi aşıkmış kollarını kaybetmeden önce… Kız ona, o kıza hep ’ Ben sana mecburum ’ Derlermiş. Delikanlının iki kolu birden kopup da artık kızı saramaz olunca kızdaki mecburiyet kalkmış. Buna ne dersin?
Şimdi sen söyle sevdiği kız da dahil daha nice kızların hayatı ve namusu için kollarını kaybeden o aslan parçası mı özürlüdür ki hep ona özürlü diyorlar? Özürlü ha? Kimden özür dileyecek peki? Özrü ne yahut da?
Yaklaşık bir sene kadar öce... Tekerlekli sandalyesinde kağıt mendil ve su satan bir genç gördüm bir gün. Acıdım zavallıya. Öyle ya ben de sakatım ama sırtımı dayamışım devlete, her ay çatır çatır alıyorum maaşımı. Yani onun gibi bir ekmek parası için -ölümü göze alıp- dalmamışım kalabalık trafiğin içine. Acıyorum zavallıya(!)...Neyse...Çıkarıp bir lira verdim. Sordu bana ’ Abi su mu, kağıt mendil mi hangisinden vereyim?’ Cevap verdim: ’ Kalsın ’ Paramı geri uzattı. ’ Abi sen de böyle yaparsan ben başkalarına ne diyeyim ki? Sen bile bir sakat olduğun halde beni dilenci yerine koyarsan ben derdimi kime anlatacağım’ O kadar utandım, o kadar mahcup oldum ki, hani o anda yer yarılsa da içine girsem çok daha iyi olurdu.
Ben utandım da Samime ona son model arabalarıyla korna, klakson çalıp trafiği engellediği için ana avrat küfredenler, sonra da hızla üzerine araba sürüp ezip geçenler, ’ Şurada bir vatandaş, hem de sakat bir vatandaş can çekişiyor’ Demeyip arabalarıyla basıp gidenler hiç mi hiç utanmadı Samime...Hiç mi hiç utanmadılar... O sakat delikanlı özürlü olarak öldü gitti. Özürsüzler de o akşam hiçbir özürleri olmaksızın (!) oturdular sofralarına, hiç bir özürleri olmaksızın (!) girdiler yataklarına ve derin bir uykuya daldılar hiç bir özürleri olmaksızın.
Ah Samime..Hep diyorsun ya ’ Bir sevgi istiyorum.’ Evet ben de bir sevgi istiyorum. Halimi anlayacak, derdime katlanacak, benimle ağlayacak, bir sevgi istiyorum. Vallahi başka bir şey istemiyorum.Çünkü biliyorum ki sevgi ile aşılacaktır engellilerin önündeki tüm engeller.
Eğer sevgi olursa, mesela sağlam insanlar, bizim için yapılmış asansörlerin önünde kuyruk olurken bizler ’ Bir yardımcı olur musunuz? ’ Diye tekerlekli sandalyelerimiz içinde bizi merdivenlerden indirmesi için insanlara yalvarmayacağız.
Eğer sevgi olursa belediye otobüslerinde yaşlı, hamile ve sakatlar için ayrılmış koltuklara gencecik kızlar, erkekler oturmayacak. Oturmuşlarsa da kalkıp yer verecekler. Ama nerdeeee..Bırak yer vermeyi poşetlerini çantalarını bile kucaklarına almıyor da o koltuklara koyuyorlar. Bu arada o kadar şaşırıyorum ki. Haydi kızları anladım da memlekette ne kadar da çok hamile erkek varmış. Belediye otobüsüne bin de gör bir gün istersen.
Eğer sevgi olursa eminim hiç kimse gözleri görmeyenler için tahsis edilmiş sarı bantların üzerine araba park etmeyecektir.
O yüzden evet ben de bir sevgi istiyorum. Öyle bir sevgi ki güneşi doğdursun ve dünyamı doldursun...Öyle bir sevgi olursa kalkar bu engeller ancak.
Peki yok mu öyle bir sevgi? Hiç mi kalmadı?
Var Samime var...Var da o kadar az ki? Antalya’lı Gülsüm Kabadayı var mesela. Üç tane aslan gibi oğlu olmasına karşın bir hastane bahçesinde bırakılan ve uyruğunu dahi bilmediği tamamen felçli bir çocuğa senelerdir annelik yapan...Var da dediğim gibi sayıları çok az. Bu güneşi doğduracak, dünyayı dolduracak sevgiyi arttırmak lazım ama nasıl bilmiyorum.
Velhasılı kelam ’ Söyleyemem derdimi kimseye’ Diyorsun ya. Ben de söyleyemiyorum derdimi kimseye çünkü ne ağlasam sesimi duyan var ne de mısralarıma dokunan gözyaşlarıyla.
Yazdım işte bir şeyler kusura bakma. ’Kederden mi neden bilmem’
Aslında ‘’Rüzgar kırdı dalımı, ellerin günahı ne’’ ama yine de ‘’ Bu gece efkarlıyım, ağla gitar çal gitar.’’
Bâki selamlarımla.
Pazara kadar değil, mezara kadar hayranın Sami Biberoğulları.
YORUMLAR
Yaşantımıza tam sağlıklı olarak devam edebilmemiz büyük bir şans ve ikram ama bu ya sürekli olmuyor ya da bir kısım insana hiç nasip olmuyor. Hep dıştaki problemlerimizi görüyoruz ve konuşuyoruz. Romatizması olan, kalbinden rahatsız olan veya iç kulağındaki sorun yüzünden dengesini tutturamayan, hatta deprasyonlu biri de engelli demektir. Tansiyonunuz bir düşsün veya yükselsin, görün bakalım o andaki engelinizi. Yanımızda kim varsa yardımcı olacak zor durumda kalana. Bu insanlık icabıdır.
Benim küçüklüğümde gözlük takanla bile "dört göz" diye alay edilirdi. Ben altı yaşındayken düşüp kafamı çarpmışım ve gözlerimden birinde bir zayıflık başlamış. Bir süreliğine gözlük kullanmam tavsiye edilmiş aileme. Babam kızla alay ederler diye yanaşmamış. Oysa çok kısa süre gözlük taktığım takdirde sağlığıma kavuşacakken, epey süre o gözüm diğerinden daha zayıf kaldı ve sonunda ameliyat olmak zorunda kaldım. Çok şükür şimdi iyi ama olmayabilirdi de.
İnsanlar insan olma gereği olan sevgiyi, anlayışı ve merhameti bir yana bırakırlarsa yaşam çekilmez oluyor. Herkes nasibini alıyor bundan. Zalimin nasibi ateş. Bu da bir gerçek.
sami biberoğulları
Engelli olmak bir anlık bir iş. Siz de gayet güzel örnekler vermişsiniz.
İşte o sebepledir ki Koskoca Kanuni bile '' Mülk içinde mutaber bir nesne yok devlet gibi/ Olmaya devlet, cihanda bir nefes sıhhat gibi'' Demiştir.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Senin duyarsız bir insan olduğunu hiç sanmıyorum. Hele de mesleğin icabı.
Rabbim sana da kolaylıklar versin.
Selam ve sevgilerimle.
Yazı beni gerçekten çok etkiledi. Böyle bir yazıyla karşılaşacağımı tahmin etmemiştim.
Samime Sanay'ın sesini ben de çok severim.
Hepimiz engelli adayıyız. Yarın ne olacağını bilmiyoruz.
Hatta sanıyorum 4- 5 yıl oldu. Bir kordono takılıp ayağım kırıldı.
Bir anda yerimden kalkamaz oldum. Başkalarına muhtaçtım.
Böylece yakınlarımı daha iyi tanıdım.
Sizi engelli gibi düşünmüyorum.
gerçek engel kafadadır bence.
Bir insan hayatını kendi gücüyle sürdürebiliyorsa engelli sayılmaz.
Gönülden tebrikler,
selam ve sevgilerimle..
sami biberoğulları
Ben de kendimi hiç engelli gibi düşünmedim ve sağolsunlar ne arkadaşlarım ne de çevrem bana hiç bir zaman engelli muamelemesi yapmadılar. Engelsiz insanlar içinde kendimi yalnız hissetmedim hiç.
Selam ve sevgilerimle.
03 Aralık "Dünya Engelliler Günü" nü tebrik eder; tüm yerküreyle birlikte aziz yurdumuzun engelli kardeşlerimize sağlık, huzur ve mutluluk dolu bir yaşam sunmasını dilerim
Mühim olan hocam insanlar beyin özürlü olmasın
Hani eğitimde beyin fırtınası yapılır
Rabbim beyinsiz fırtınalardan korusun insanlığı
Evet engelsiz bir dünya için tüm engellere karşı el ele, yürek yüreğe
Nihayet Hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...
sami biberoğulları
Güzel dilekleriniz için çok çok teşekkür ediyor size ve tüm sevdiklerinize huzur ve mutluluklar diliyorum
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam, yazılarınızı 'engelli koşu' gibi görüp, takılıp düştükleri yerde sizi suçlayarak aştığını sananların, sizin aştığınız engellerin bilincine varmalarını, dolayısıyla her şeye rağmmen ifade ettiğiniz vatan ve millet projeksiyonlarınızın anlamlılığını düşünmelerini özetlemişsiniz...
Daha başka bir söylemle, kişiler sizin engellerinize sahip olsalardı, çok daha umutsuz, tutarsız, hesapsız ve saldırgan olurlardı...
Öyleyse, panoramaya hakim olmak isteyenler, buradan yansıyan 'niyet hayır, akıbet hayır' samimiyetini önyargısız olarak değerlendirmelidirler ayrıca...
Velhasılı, lafla Gülsüm Kabadayı olunmuyor, değerli hocam...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Aynen dediğiniz gibi.
Lafla Gülsüm Kabadayı olunmuyor. Bu işler yürek işi, samimiyet işi...
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Allah razı olsun bu içtenliğin için.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle
Çok etkileyici bir yazı idi okuduğum. Ne yazık ki engelli vatandaşlarımızın yaşadığı darlık sıkıntısını geçirecek çözümler ya yapılış biçimindeki hatadan ya da diğer insanların duyarsızca yanlış kullanımından doğan aksaklıklar nedeniyle işe yaramıyor. Umarım en kısa sürede daha kalıcı çözümler sunulur ilgili birimler tarafından ve umarım her birimiz daha duyarlı insanlar olarak yaşamımıza devam ederiz.
Bu arada belirtmiş olduğunuz üzere doya doya yaşıyor olmanız her güzelliği ne şahane bir durum. Hayat mücadelesinde unuttuğumuz aydınlık kısmı yaşayıp yaşamamak bizim elimizde olumlayarak var olanı...Kıskandım sizi ki benden daha çok gezmişsiniz dağ, bayır....:)))
İçimi titreten , boğazımda düğümcükler oluşturan azıcık da içinden nasıl çıkacağımı bilemediğim karanlığın üstüme geldiğini hissettirip ürküten, üzen yazınızı okuduktan sonra;
Engelli dostlardan tüm insanlık adına özür diliyor ve bundan sonraki yaşamımda kendi adıma bu konu ile ilgili elimden geleni yapacağıma söz veriyorum.
Saygılarımla
sami biberoğulları
Allaha çok şükür öğretmen olmanın avantajı diyelim. Kah tayin sebebiyle, kah okul gezileri sayesinde cennet yurdumda bayağı bir yer gördüm. Yazdıklarım dışında daha o kadar çok var ki yazmadıklarım.)))
Ayrıca verdiğin söz için de çok teşekkür ederim. Böyle duyarlı insanlara gerçekten de çok ihtiyacımız var.
Selam ve sevgilerimle.
yazı o kadar güzel ki
sanırım birkaç defa daha okuyacağım
öyle güzel anlattı ki kaybettiğimiz değerleri insan olmanın erdemini
gittiğim engelli okullarında devamlı söylerim
engel bir insanın bedeninde değil beynindedir hastalıklı düşüncesindedir
ve hepimiz bir engelli adayıyız bunu engelli olmadan önce anlamalı ve onlara sahip çıkmalıyız
engelli insanlarımız hayatımızın bir gerçeği ve buradaki okuldan çoğunu tanırım o kadar güzeller ki
iyi niyetli aydınlık pırıl pırıl içleri beyinleri zihinsel engelli olanlar birer çiçek gibi bakıldıkça güzelleşecek ve değerli olacaklar sahip çıkmazsak kuruyup solacaklar
işte bunun hesabını veremeyiz
konu siyaset olunca mangalda kül bırakmayanlar nedense bu konuda tek kelime edemiyor
yarın engellileri yazan anlatan her şairi ve yazarı okusam da okuyamasam da buradan saygılarımla selamlıyorum
var olun Hocam
yazmak size çok yakışıyor
en içten saygı ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Engelli vatandaşlarımızla iletişimin, onlar için yaptıklarınla senin, benim nazarımda her zaman ayrı bir yerin var her zaman ayrı bir yerin olacak. Çok çok teşekkürler.
Selam ve sevgilerimle.
acıtan gerçekler
kimin ne olacağı belli değil
hele ülkemizde hepimiz her an heŕşeye adayız.
bugün engelsizliğin farkındalık günü
umarım herkes kendisine düşeni yapar.
yapar da acınacak halimize gülmeyiz
yazının sonundaki o tebessüm etmeye mütevellit cümle olmasa öylece kalakalcaktım
"Samime Bıberoğulları "
yoksa üç yıl once kaleminize aldiğınız mektuba baktığımda pek de değişen bir şeyler yok hala.
Sadece "yapıldı" demek için
goştermelikten başka bir şey yok ortalıkta
umarım devletinden milletinin her neferine biraz daha yaşanılabilir bir dünya için daha çok çaba sarf edilir.
var olun hocam
saygı ve selam ile
sami biberoğulları
Öncelikle çok teşekkür ederim.
Kaplumbağa adımlarıyla da olsa bir şeyler yapmaya çalışılıyor. Mesela bakıma muhtaç engellilere maaş bağlanması gibi ama gönül dahasını, çok dahasını istiyor elbette. Ayrıca sadece devletten değil, sizin de belirttiğiniz gibi -Allah korusun- her an engelli olmaya namzet, sağlam insanlardan da istiyor..
Bu arada.
Samime Sanay, Hiç bir zaman Samime Biberoğulları olmadı. Allah mı söyletiyor ne? ))))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.