- 1320 Okunma
- 11 Yorum
- 5 Beğeni
ELLİ YILIN SONUNDA
Toplanılır kamplarda. Kamp denilen yer askeri dinlenme tesisleridir. Deniz kenarıdır.
Ama çok azı girer denize. Sohbet edilir. Yaşların kaç olduğunun önemi yoktur. Çocuklaşılır, eski günler yaşanır. Birçok anıyla da geri dönülür.
Bir kampta buluşuldu yine. Valizler aceleyle odalara bırakılıp bahçede toplanıldı. Sarıldılar birbirleriyle. Hasret giderildi.
Daha önce görmediği birisi O nun dikkatini çekti. Hiç yabancı gelmemişti. Hafızasını zorladı. Gözlerinden tanıdı. Evet, oydu. Elli yıldır görmediği konuşmadığı Abbas’tı o. Heyecanla sordu:
“Abbas! Sen sin değil mi ?”
Abbas sevgiyle baktı gözlerine.
“Benim tabii !”
Hasretle kucaklaştılar. Gözyaşları birbirine karıştı.
Belki de insanların en önemli organı gözleridir. Onunla görür. Onunla konuşur. Onunla sever. Önce yüreğe aktarılır görülenler. Yürek coşar. Sonra gözün gördüğü söz olur. Dile düşer.
Sormalar, soruşturmalar, gülmeler derken sohbet sıradanlaşınca Abbas’la birlikte arkadaşlarından ayrıldılar. Konuşmadan yan yana yürüdüler. Deniz kenarında kumların üzerine oturdular.
Bir süre sustular. Kumları karıştırdılar. Denizin sesini dinlediler. Nice sonra Abbas:
“ Sorayım mı? Dedi.
“Sor”.
“Evlendin mi onunla?”
“Hayır. Bana sorduğuna göre onunla sende evlenmemişsin demek ki!
……………………………..
Kimdi o?
Yıl 1967. Martın sonları. Yer; Eskişehir askeri okul.
Bölük Komutanı:
“Hazırlanın. İnönü zaferleri yıl dönümü şenliklerine gidiyoruz.
Hepsi sevinçliydi. Kışladan dışarı çıkılacak, değişik bir gün yaşanacaktı.
Tören kıyafetli, ellerinde tüfekler vardılar İnönü’ye
Meydanda ki yerlerini alırlarken alkışladılar onları.
Kasabanın düzenlediği şenlik başladı.
Zaferlerin kahramanlıklarını anlatan konuşmalar yapıldı.
Şiirler okundu.
Halk oyunları oynandı. Daha sonra yöresel kıyafetiyle yaşı onlara çok yakın güzel bir kız mikrofonu aldı eline:
“Vatan bekçileri hoş geldiniz.”
Bunu söylemesi mi istenmişti ondan? Yoksa kendiliğinden mi söylemişti.
Bilemediler. Gururlandılar.
Sonra bir türküye geçti genç kız.
Onlardan birkaçı alkışlayacağım derken tüfeğini düşürdü. Birçoğunun kalbi bir başka çarpıyor, heyecandan titriyorlar, ellerindeki tüfeğe zor sahip oluyorlardı.
Coşkulu bir tören geçişi yaptılar. Seyredenler:
“Var olun. Çok yaşayın.” sesleri arasında sevgiyle alkışladı.
Şenlikler bitince; kasaba halkı onlara börekler, çörekler ikram etti. Türkü söyleyen o kız da hizmet ediyor, yüzlerine sevgiyle bakıyor, gülümsüyordu.
Okula dönüldü.
O da adını koyamadığı duygular yaşıyordu. Bunu en iyi arkadaşı Abbas’la paylaşmalıydı.
Ancak Abbas ondan önce:
“Ben İnönü deki o kıza âşık oldum.”
Şaşırsa da:
“Ben de” dedi.
Hayretle hatta kıskançlıkla yüzüne baktı Abbas. Hırsla ayrıldı yanından.
Günlerce konuşmadılar. Bir gün Abbas:
“Buradan ayrılınca branş okullarına gideceğiz. Sonra mezun olacağız. Paramız olacak. Ben o kızı bulup evleneceğim. Haberin olsun.”
O da aynı şeyleri hayal ediyordu.
“ Ben bulacağım onu. Ben evleneceğim onunla.”
İkisi de kararlıydı.
Eskişehir’ de ki okulları bitti. Her biri başka şehirde olan farklı branşların farklı okullarına gittiler. Abbas’la branşları farklıydı.Vedalaşmadan ayrıldılar. Bir daha da hiç arayıp sormadılar birbirlerini. Kardeşten farksız iken adını dahi bilmedikleri bir kız yüzünden düşman kesilmişlerdi.
…………………………………….
Abbas’ın telefonu çaldı. Telefonunun müziği;
Aylar oldu hala gelmez.
Gelip şu halimi sormaz.
Perişanım kimse bilmez.
Gülemem gülemem yar gülemem.
Türküsünün nağmeleriydi. Bu türkü İnönü deki kızın söylediği türküydü.
Abbas’a kendi telefon numarasını verdi.
"Çaldır bakalım benim telefonum nasıl çalıyor”
Gece gündüz hayalimde sen varsın.
Sensiz bu can bu tenimi ne yapsın.
Şimdi bilmem hangi yaban eldesin.
Mutlu musun üzgün müsün neylersin.
Le le neylersin.
O nun telefonunun müziği de bu türküydü.
İkisi de elli yıl geriye gitmişlerdi. Ayağa kalktılar. Sarıldılar birbirlerine. Kol kola arkadaşlarının yanına gittiler.
Ne demişti bir düşünür? “Gerçeğin adı ancak, hayal gerçekleşirse değişir”
Neydi onların ki?
Unutamamak mı? İlk göz ağrısı mı? Aşk mı? Gençliğin ilk heyecanı mı?
Neydi?
Belki biriydi bunlardan. Belki de hepsiydi. Ya da hiç birisi…
YORUMLAR
Demek ki gerçek aşkmış, duygular, aradan geçen onca zamana rağmen unutulmamış
flim gibi bir öyküydü, kahramanları günümüzde hala kahraman
kutlarım Bedri Bey, vefalı kalem
saygılarımla
Bedri Tokul
On gündür evde dolayısıyla da defterde yoktum. Memleketime gittim. Hasret giderdim. Bu gün geldim sırasıyla bildirilere bakıyorum. Senin yorumunu gördüm mutlu oldum. Geç kaldığım için lütfen kusuruma bakma. Selam ve Saygıyla...
Abi, yazını yeni okudum kusura bakma.
Yine döktürmüşsün valla. Ellerine sağlık.
Selamlar.
Bedri Tokul
Okumuş beğenmiş olman yeter benim için.
Sağ olasın.
Bana göre dostluk her şeyden önemlidir Bedri Ağabey.
Burada farkında olmadan yapılan tek hata var; o yıllarda ki yaşlarınız. Sanki Dünya'da kız kalmamış gibi ikinizin de aynı kıza ısrarla "aşık olmanız."
Bir defa erkek aşık olmaz bunu bilin.
Kadın aşık olur, erkek sever. O yüzden gerçek sevgi uzun sürer, aşk ise biter.
Saygıyla.
Bedri Tokul
Ama kızları da askere almazlar.
Kızlar erkek yüzü, bırakın erkeği karşı cinsten bir tek sinek yüzü görmeden,
bir ideal uğruna aylarca tel örgülerin içinde hapsedilmezler.
Tamam işte kadın aşık olur aşk kısa, erkek sever sevgide uzun sürerse
buradaki erkekler sevmişler ve sevgileri de uzun sürmüştür.
Ben kendimi bu yaşımda hala sevmeye hazır hissediyorum.
Sevgi hayatın suyu,havası, güneşidir. (Şaka şaka geçti artık o çağlar)
Neyse sen nasılsın? İyi misin?
Hadi yaz güzel bir öykü de yüreklerimizin pası silinsin.
Selam ve Saygıyla Can Bacı.
Kemnur
Kemnur
Bedri Tokul
O kız büyük bir ihtimalle o yöredeki kız öğretmen ya da
kız sanat okullarından birindendi.
Zannımca Bedia Akartürk olamaz. Çünkü o kız boylu bosluydu.
Ve en önemlisi bu yazıda geçen kişi(!!!) o kızın yüzünü beynine resmetmişti.O kız Bedia Akartürk olsaydı mutlaka bilirdi. Her neyse...
Evet Tacettin Yıldırım benim devre arkadaşım.
Aynı okulda, aynı bölükte okuduk.Aynı karavanadan yedik.
Aynı koğuşta yattık. Elli yıldır da ilişkimizi hiç koparmadık.
Hiç muğber olmadık.
O güzel okullar değil mi?
Ah dostum ah... Yaramı açtın.
15 Temmuzdan sonraki günlerin birinde çarşıdaki birisi bana:
"Gördün mü? Sizinkilere bizimkiler(Afedersin) nasıl koydu?" Dedi.
Tabii fazlasıyla cevabını aldı almasına da ne acıdır ki halkımızın
bir kısmı böyle düşünüyor.Ciğerimiz yanıyor, ciğerimiz...
Yazıyı beğenmiş olman her zamanki gibi beni mutlu etti.
Eğer senin yorumunu göremezsem emin ol
yüreğimin boynu bükük kalıyor.
Sağ ol sen de benim için öylesin. BİR TANESİN.
Selam saygı sağlık dileklerimle öperim gözlerinden.
Kavusamayinca aşk oluyormuş Bedri abim.Çok etkileyici bir hikayeydi ve. Kurgu olmaması yaşanmış olması daha da değer katıyor yazıya. Kalemine ve yuregine sağlık. Hakikaten o kız lerdeki acaba şimdi?. Saygilar can abim.
Bedri Tokul
Güzel bir hikaye.
Bazı değerler unutulmuyor işte.
Bazı sevgiler ölümsüz olabiliyor.
Ve,
ayrı ayrı gönüllerde yaşamaya devam edebiliyor.
Ne demeli?
Sadece iki eski dostun değil,
yüreğinde sevgi taşımasını bilen herkesin hikayesi idi bu.
Sağ ol komutanım.
Bedri Tokul
Teşekkürler.
Çok teşekkürler...
Selamlarımla.
HATIRALAR KÖHNELEŞMİŞ DİMAĞLARIN KOLTUK DEĞNEKLERİDİR.
hangimiz yaşamadıki.... ilk aşkı ....içimizdeki yangın hiç sönmeyecek.... öyle güzel yazmışsınki usta okuyanın içi kıpır kıpır oluyor...iyiki varsın iyiki bu güzel sitede yazıyorsun...her daim artan sevgilerimle
Bedri Tokul
Özledik seni.
Bekliyoruz seni.
Sende yaz,sen de yaz ki gönlümüz açılsın emi!
Güzel yorumun için çok teşekkürler USTAM...
kavuşmayan aşklar.. aşıklar olmalı
edebiyat sanat hatta içli türkülerin menbaı
aşk böyle güzeldir..
kimse aşık olduğu birine başkalarının aşkını çok görmemeli
ağaçların yukarıya uzanıp en yeşil en taze filizlerini coşkuyla yeşertmesi
güneşe olan sevdadan olmalı
çiçeğini en canlı renklere büründürmek iştahı..
bizin bi rİnönü seyahatimiz olmadı..
bir zafer bayramındaki en gözde kıza kendimizi layık görme şansımızda
olsa olsa mutluluğuna dua ettik birilerinin
dualarımızda adımız geçmedi..
işte geldik gidiyoruz
bir gönle sultan olmadan
canımız sağ olsun
yok yok olmasın
tebrikler
tebrikler
Bedri Tokul
Aşık olunmalı.
Ancak kavuşamamalı.
Köşelerde gizli gizli ağlanmalı.
Şiirler yazılar yazmalı.
Kavuşunca bunlar olmuyor çünkü...
Şiir tadındaki yorumun için çok teşekkür.
Sağ ol USTA
İbrahim Çelikli.
aşkın anlamı kalmamış..
tebrikler
Evet Bedri bey yazıyı heyecanla okudum, insan oğlunun başına herşey geliyor maalesef, aynı adrese giden iki aşık istem dışı aslında, bilmeksizin sevmek en acısı. Yıllar önceydi aynı binada yaşadığımız komşumuzun iki kızı karşı binada oturan gence delice tutulmuşlar, genç bilekleri falan ,intihara kalkışmıştı. Ve iki kızkardeş öğrenince bu çarpıklığı anlayınca bitirip ayrılmışlardı.ve yıllardır iki kız kardeş dargınlar.Bir yıl once kardeşlerin babaları vefat etti cenazede bulundular ve halen dargınlar. Çok acı bir durum aslında, demekki ikiside gerçekten sevmişler ve çok ağır bir duygu bu.Yıllar acıları siler unutulur densede,aşk acısı derin bir yara...
Tebrik ederim efendim.
Sevgi ve Saygımla...
Oya gedik tarafından 12/16/2016 4:23:52 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bedri Tokul
Aşkın bir çok tarifi var. Var olmasına da,
ben en çok " Aşk kavuşamamaktır" ı seviyorum.
Sevgi ve Selamlarımla Oya Hanım.
Değerli abim.
Kamptı, arkadaşlarla buluşmaydı derken bizleri bir hayli ihmal ettin. Ben kendi adıma özledim seni.
Yazıya gelince:
Demek ki neymiş? Kaderin dediği oluyor. Gençlik heyecanı, kanın o coşkulu aktığı yıllarda hangimiz olmayacak kimlere aşık olmadık olmadık ki? Sahi acaba kaç tanemiz ilk aşkım dediği kızla evlendi acaba? ya da kaç kız?
Güzel öyküydü. Sonu buruk da olsa güzeldi. En azından elli sene sonra bir dosta yine dostum diye sarılmak en güzeliydi belki de...
Selam ve sevgilerimle.
Bedri Tokul
Hele birde sevdiğinden sevgiyi saklamak var dı ki...
Duyacak diye ödümüz kopardı.
Teşekkürler.