- 943 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
VATİKAN’DAKİ TÜRK CASUSU KARDİNAL ARAP MAHMUT’TAN HACI WİLHELM’E BİZİM GİZLİ MÜSLÜMANLARIMIZ(!) 1. BÖLÜM.
VATİKAN’DAKİ TÜRK CASUSU KARDİNAL ARAP MAHMUT’TAN HACI WİLHELM’E BİZİM GİZLİ MÜSLÜMANLARIMIZ(!) 1. BÖLÜM.
Efendim, bilindiği gibi Barack Obama ABD ye başkan olarak seçilince biz Türk Milleti pek sevinmiş, pek bi memnun olmuştuk. Çünkü ABD nin ilk siyah derili Başkanı Müslümandı(!) Hele hele adının başında bir de Hüseyin olması dolayısıyla adamın seceresini getirip Türklere dayadık. Hiç unutmam o günlerde Barack Obama bizim meşhur Barak Türklerinden oldu bir anda. Ataları Kahramanmaraş’ta yaşıyorlarken I. Dünya Savaşı sırasında Fransızların bu toprakları işgal etmesi üzerine Kenya’ya kaçmışlarmış da daha sonra Hüseyinciğimizin babası Kenya’da aşiret reisi bile olmuşmuş.
Hüseyinciğimizin atalarının Fransız işgalinden, niçin yine işgal altında olan bir ülkeye ( İngiliz işgali.) kaçtığını sormak tabii ki aklımıza gelmedi. Ama öte taraftan öyle çok da etkili ve yetkili ağızlar onun Müslüman ve Türk olduğunu söylemedikleri için zamanla çok da üzerinde duran olmadı.
Daha sonra etkili ve yetkili ağızlar başka zât-ı muhteremler için konuşmaya başladılar. Nazım Kıbrısi adlı bir Şeyh İngiliz veliaht Prensi Charles’in gizli Müslüman olduğunu açıkladı. O böyle açıklayınca bizim Püskülîzâde Kadir Efendi adlı tarihçimiz de olayın peşine düşmüş ve Prens Charles’ı takibe almış. Bakmış adam her Ramazan ayında Londra’dan ayrılıyor. Neden? Çünkü adam oruç tutuyor. Londra’da kalsa oruç tuttuğu belli olacak. O bakımdan ülkenin ücra bir köşesine gidiyor. Bu arada sık sık Şeyh Nazım’ın yanına gelip el öpüp Kur’an okuyormuş. Hatta İngiliz Kraliyet ailesinden Mason olmayan, senelerdir Masonların ‘’ Gel Mason ol ‘’ tekliflerine tek karşı çıkan bu Prens Caharles imiş. Kısacası Prens Caharles bir Müslümanmış.
Daha da sonra Vladimir Putin çoktı ortaya…Onun durumu hepsinden müthişti ve işin acayibi Püskülîzâde Kadir Efendi de Merhum Yaşar Nuri Öztürk de Vladimir Putin’den mümin kokusu alma konusunda ortak paydada birleşiyorlardı. Yaşar Nuri Öztürk her ne kadar niçin mümin kokusu aldığını çok da net açıklamasa bile Püskülîzâde onu da açıklıyordu: Putin bir Ramazan bayramında Müslüman cemaatin karlar üzerinde namaz kıldığını görünce ‘’ Bunlara kocaman bir cami yaptıralım. Olmuyor böyle, yazık bu Ümmet-i Muhammed’e’’ Demiş ve Moskova’daki o kocaman camiyi yaptırmış. Kısaca Vladimir Putin de Müslüman.
Eeee çağımızda bu kadar çok yaşayan gizli Müslüman yabancı devlet adamı olduğuna göre acaba tarihimizde de böyle gizli ya da açık Müslüman Devlet adamları olmuş mu?
Şöyle bir araştırdığım zaman karşıma ilk çıkan çok daha değişik bir olay oldu:
Sultan İbrahim döneminde ( Ki bizde İlber Ortaylı Hoca’nın bile ‘’Asla deli değildi’’ Demesine rağmen adamın adı deliye çıkmıştır. ) adı Mehmet ya da Mahmut olan bir Türk casusu Vatikan’a yerleştirilir.( IV. Murat döneminde diyenler de var. ) Bu casus kısa zamanda kardinalliğe kadar yükselir. Hatta Öyle ki eğer papadan önce ölmemiş olsaymış bir sonraki papanın o olacağına kesin gözüyle bakılıyormuş. İşte bu kardinal Mahmut seneler boyu Vatikan’ın tüm sırlarını Osmanlı Devletine iletmişmiş. Bu adamın casus olduğu seneler sonra onun İtalya’daki evini satın alan birilerinin evi yıktırdığı zaman duvarlar içindeki gizli bölmelerde bulduğu ve daha sonra altı cilt kitap haline getirilen ve şu anda Fransa’da bulunan mektuplardan anlaşılmış.
Ancak Mahmut Efendinin kim olduğu anlaşılamasa da yani yakayı ele vermese de neticede şüpheler oldukça fazlaymış. Çünkü bu dönemde altında ‘’Bir Türk Casusu ‘’Yazan pek çok mektup ele geçirilmiş. Ve hatta Papalık. ‘’Ulan bu sırları bizim buralardan olmayan birinin bilmesi mümkün değil, köstebek içimizde’’ Diye düşünerekten Papanın bazı uygulamalarına şiddetle muhalif olan Molinas adlı bir rahibi tutuklatmış ve akabinde öldürmüşler ama mektupların ardı arkası kesilmemiş.
İşte bu noktadan sonra olay biraz Arapsaçına döner.Çünkü bu ‘’Türk Casusu ‘’ kod adlı ajan’ın Vatikan’dan değil de Paris’te Kral Lui’nin sarayından bu mektupları gönderdiği iddiaları olduğu gibi Mahmut da Kahire doğumlu Osmanlı vatandaşı bir Araptır.
Bizim Arap Mahmut, Kral Lui’nin sarayına Titus Durlach Nieski takma adıyla girer oradan devamlı mektup yollar Osmanlı ülkesine… Hatta öyle ki Kraliçe’nin günde kaç defa tuvalete gittiğini, kral ve kraliçenin kimlerle düşüp kalktığını, her şeyi yazar.
Veee asıl bomba:
Bu ‘’Türk casusu daha sonra kim çıkar biliyor musunuz?
Sıkı durun:
Altında ‘’Türk Casusu’’Yazılı olan bu mektuplar 1684 yılında kitap haline getirilince görülür ki kitabın 6. Cildi tamamen ünlü Fransız yazar Daniel Defoe’nun yazdığı mektuplardan ibarettir. Yani? Yani ‘’Türk Casusu’’ Daniel Defoe’nin ta kendisidir.
Daniel Defoe aslında Romanya asıllı olup bu topraklar Osmanlı hakimiyetindeyken ailesi buralardan sürülmüştür ve dahi bu şekilde sürülenlere devlet ‘’Def-i Husumet ‘’Demektedir. Yani Defoe soyadı bu ‘’Def-i Husumet’’ten gelmektedir. Eh bir de ben ilave edeyim: Büyük ihtimal asıl adı da Daniel değil Danyal’dır.
Dedim ya karışık kuruşuk bir olay. Hatta bu arada ünlü Matematikçi ve Fizikçi Isaac Newton’un da bu Türk Casusu olduğu söylenir.
Aslında üzerinde biraz daha araştırma yapılması gereken bir konu ama ben çok da fazla teferruata dalamadım. Zira değişik kafalardan değişik sesler çıkıyor bu konuda… Öyle ki bizim Murat Bardakçı’nın babası İlhan Bardakçı’dan, Püskülîzâde Kadir Efendi ‘ye, ondan Aytuntç Altındal’a, bir yazar olan Şebnem Şenyener’e kadar herkes değişik bir hikaye anlatıyor.
Evet..Asıl konumuz Müslüman olmuş (!) yabancı devlet adamlarıydı değil mi?
Şimdi sıkı durun yine. Çünkü çok çok tanınan ve Türkiye’de en cahil insanın bile en azından ismen bildiği bir yabancı devlet büyüğünün gizli Müslümanlığından bahsedeceğim.
‘’Para, para, para’’ Desem aklınıza kim gelir? Benim kadar yaşlıysanız Rüçhan Çamay ya da Cici Kızlar gelir ama aynı zamanda da tabii ki Napolyon Bonnaparte gelir değil mi? İşte bu ‘’ Para, para, para’’ Özdeyişinin sahibi Napolyon Bonnaperte de gizli Müslümanmış.(!)
‘’Yok deve’’ dediğinizi duyar gibiyim ama öyleymiş işte.
19 Mayıs 1798 sabahı Toulon’dan demir alan 600 gemilik Fransız donanması, 40 bin asker ile 1 Temmuz sabahı İskenderiye önlerine ulaştı. Napolyon, askerlerine yol boyunca “Mısır’ın halkı Müslüman’dır. İnançlarına ve âdetlerine hürmet edin”demişti.
İstanbul’un tayin ettiği Mısır Valisi Ebubekir Paşa’nın işgal karşısında yapacağı pek birşey yoktu. Mısır, o dönemde Osmanlı toprağı idi ama askerî güç, ülkeye asırlardır hâkim olan Memlükler’in elinde idi ve Memlük kuvvetleri de Napolyon’un askerleri karşısında bir hayli zayıf kalıyordu.
Napolyon’un karaya çıktıktan sonraki ilk işi, gemide hazırlatmış olduğu Arapça bir beyannameyi halka dağıttırmak oldu.
Beyannamede şöyle deniyordu:
“Kafkas dağlarından ve Gürcistan’dan getirilmiş olan Memlükler, dünyanın bu en güzel yerini çoktan beridir zulüm altında tutuyorlar fakat her şeye kaadir olan Allah artık bu hükümranlığın son bulmasını emretti.
Ey Mısırlılar! Size, benim buraya dininizi yıkmak için geldiğim söylenecektir. Bu açık bir yalandır, inanmayınız. Zalimlere benim buraya gasp edilmiş haklarınızı iade için geldiğimi, Allah’a Memlükler’den daha fazla inandığımı ve Hazreti Muhammed ile hayranlığımı celbeden Kur’an-ı Kerim’e hürmetkâr olduğumu söyleyiniz. Nerede verimli arazi, kıymetli elbiseler, güzel esirler ve mükemmel evler varsa, hepsi Memlükler’e ait. Eğer Mısır onların çiftliği ise Allah’ın bunu onlara verdiğine dair tapu senetlerini göstersinler. Allah âdildir ve merhametlidir. İdareye bundan böyle herkes ortak olacak ve mutlu bir şekilde yaşanacak.
Ey şeyhler, imamlar ve diğer önde gelenler! Fransızlar’ın da hakikî birer Müslüman olduklarını ve Osmanlılar’ın şevketli padişahı ile her zaman dost bulunduklarını halkınıza anlatınız. Maksadımız, padişaha âsî olan Memlükler’i ezmektir. Bize hemen destek verecek olanlar müsterih bulunsunlar fakat Memlükler’e katılmaya kalkanların vay haline! Onlar için selâmet yoktur ve dünyadan izleri silinecektir”.
( Bu belge ve konuyla ilgili resimler Murat Bardakçı’dan alıntıdır.)
Memlukler bu beyannameyi yese de İngilizler yememiş ve önce Amiral Nelson Ebukır’da Fransızların canına okumuş. Osmalı Padişahı III. Selim de kendisine hitaben bağlılık ve sevgi mesajları dillendiren bu halis Müslümanın(!) söylediklerini yememiş olsa gerek ki İngilizlerin bu zaferinden hemen sonra Padişahın Akka Valisi, seksen yaşında bir ihtiyar olan Cezzar Ahmet Paşa, Akka’da Napolyon’un ordusunu perişan edince gariban Napolyon’un ne kendisinin ne de askerlerinin Müslümanlığı filan kalmamıştı.
-----------------------------------------------------------------
Hacı Wilhelm Efendi ile devam edeceğim…
RESİMLER
1- Müslüman(!) Barack Obama Gençlik yıllarında ( Görüldüğü gibi tam bir Müslüman(!) )
2- Müslüman Prens Charles(!). ( Görüldüğü gibi bir Müslüman mabedinde nasıl el bağlanacağını biliyor adam.)
3- Müslüman Putin(!), Müslüman din adamlarıyla
4- Napolyon Bonapart’ın -yazı içinde geçen ve kendisinin de Müslüman olduğunu ifade ettiği- beyanatı
5- Bir İngiliz Karikatürüne göre Napolyon’un Müslüman olma merasimi
6- Bir başka İngiliz karikatürüne göre ‘’Korkunç Türk’’ Napolyon’u mumyalıyor.
7- Bir Türk Casusunun mektupları ile ilgili olarak 2007 yılına ait İngiliz Gazetesi haberi.( Haberde soldaki resim Daniel Defoe, Ortadaki Türk Casusu Mahmut..ve gazetenin haberi. )
8- Şebnem Şenyener’in ‘’ Bir Türk Casusunun Mektupları’’Adlı kitabı
9- Aytunç Altundal’ın ‘’Bir Türk Casusunun Mektupları’’ adlı kitabı.
YORUMLAR
Yazının tamamını sağlam bir şekilde okuyamadım. Ama aşağıdaki cümle gözüme çarptı:
"Hüseyinciğimizin atalarının Fransız işgalinden, niçin yine Fransız işgalinde olan bir ülkeye kaçtığını sormak tabii ki aklımıza gelmedi."
Kenya 1888 den beri bir İngiliz sömürgesi olmuş ve bildiğim kadarıyla üzerinde sadece Almanlar hak iddia etmiş. Belki 1919 da Maraş'ı Fransızlardan önce İngilizlerin işgal etmesini hatırlayıp aynı soru "İngiliz işgalinden..." diye sorulabilinir. Ama belli ki bir İngiliz hayranlığı var Obama'nın ailesinde: Başkan'ın doğduğu yer olan Hawaii Amerikan eyaletleri içinde İngiliz bayrağını taşıyan tek eyalettir (devlettir).
Eğer New York Times'a bakılırsa, Prens Charles masonluk davetini reddetmiş. Hatta Kadir Efendi'nin elinin güçlendirecek şekilde kendisi Öküzford'dun İslami Çalışmalar Bölümünün hamisi. Ama öte yandan birden fazla dini gruba sahip olan bir ülkenin veliahtından bekleneceği şekilde diğer dini grupları da destekliyor ya da en azından temas içinde. Yine de doğrudan kendisine sormak isteyenler Charles'ı düzenli gittiği Highgrove'daki kilisesinde bulabilirler. Saygılarımla.
İlhan Kemal tarafından 11/2/2016 10:30:09 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Çok çok teşekkür ediyorum. Hiç kıvırmadan açık yüreklilikle söyleyeyim ki Kenya'yı Fransız işgaline sokan benim. İşin o kısmında aceleci davranarak hata etmişim ve o kısmı düzelteceğim.
Charles konusunda da diğer Müslüman kardeşlerimiz(!) konusunda da benim düşüncem şudur: Onların dini değil önemli olan. Türkiye'ye nasıl baktıkları.
Biz olaylara böyle yaklaşımlarla yorum getirirsek bu gün hâla Patrikhanede bulunan bulunan Fatih Sultan Mehmet mozayiğine bakarak ''Amanınnnn bizim Fatih ortodoks Hıristiyanmış '' dememiz gerekir.
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam, bu yazı, önceki polisiye hikayeden daha az absürd ve komik değil...
Bir şair, zaruretler içindeki köylüler(imiz)i anlattığı şiirde, onların büyük şehirdeki hatırı sayılır yakınlarından, tanıdıklarından övünçle bahsettiklerini söyler...
Bu yazıdan da aynı durumu çıkarıyoruz dolaylı olarak...
Günlük hayatımızda da bu durum sık çıkar karşımıza...
Yaygın sndromlardan biri yani...
Valla, Atatürkçülüğümüz bile bu sendromdan azade değil gibi...
Bu bir hafta içinde bu konuda eklediğiniz yazıyı okuyanlar hak vereceklerdir...
Dünyanın atları, eşekleri düşünmeden tepişirlerken olanları idrak edemeyişimizin resmidir yani...
Velhasılı, dinlememenin, okumamanın ve anlayıp tek vatan, tek devlet, tek millet, tek bayrak şiarında birleşmenin zorunluluğuna varamamanın bir sonucu...
Yazının Memlükler bölümü, benim naçizane anlatmaya çalıştığım gerçeği esaslı biçimde gösteriyor zaten...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Bunlar absürt hikayeler ama öylesine etkili olmuş ki şaşarsınız. Hele de bundan sonraki bölümde yazacağım Hacı Wilhelm...
Selam ve sevgilerimle.
Bu durumda benim de elimdeki belgeleri açıklamamın zamanı gelmiş bulunuyor.Zira elimde bazı bant kayıtları var ve burada bazı devlet adamlarının itirafları bulunuyor. Bir bant kaydında ise çok tanınmış bir devlet başkanının Cin'lerin lideri "Kahanekahum" ile görüşmesi ve Orta Doğu'da yapacakları değişiklikleri anlattığı kayıtlar var.
Bu belgelerde aslında Kim Kardashian'ın imana geldiği şeklinde yapılan tercümeler belgelerin eski olması ve muhafazası sırasında rutubet sebebiyle bazı harflerin deformasyonu neticesinde doğru değildir. Zira orada bahsedilen Kim Kardashian'ın "Limana geldiği" olayıdır.
Gizli dosyalarda bazı ünlülerin de "Gizli Müslüman" olduğu biliniyor.
Bu ünlülerin bazılarının gerçek isimleri ve Müslüman olduktan sonra aldıkları isimler şöyledir.
Kim Bassinger ....................Kamile Farketmez
Bölönt Örsöy........................Bülent Ersoy
Samuel Bieber.....................Sami Biber şeklinde sayabiliriz.
Selam ve saygı ile..
sami biberoğulları
Herşey tamam da kardeşim benim sırrımı niçin yayıyorsun millete))))))))))
Yani ille ben de Alfred Balcıyan'ı mı yazayım ))))))))
Selam ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Sevgili Deniz.
Okurken (!) İşaretine dikkat etmiyorsun anlaşılan. Ben farklı bir şey mi söylüyorum?
Selam ve sevgilerimle.
Den(iz)
Bir söylentiye göre de bütün dünya Müslüman olmadan kıyamet kopmayacakmış! Kıyamet alametleri bunlar.
Diyelim ki Hüseyin Barrak Obama müslüman!!! Neden bu zulümlerin ardı arkası kesilmedi? Bütün zulümler Müslümanları yok etme çabasından başka nedir? Yoksa içimizdeki hainlerin, Yunan, kurtuluş savaşında keşke galip gelseydi de bu zulümleri yaşamasaydık!!!! Sözü nereden ileri geliyor? Onlar mı Din düşmanı kafirler yoksa bütün Müslüman coğrafyasında kan ve gözyaşının akmasına sebep olanlar mı ?
Hele yazıyı tamam bir okuyalım da anlayacağız neyin ne olduğunu!
Yüreğine sağlık ağabey.
Takibe devam.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Yazıyı tamamen okuduğunda bir daha konuşuruz.