- 697 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GÜN GEÇTİKÇE KÖLELEŞİYORUZ!
Ekonomik kriz ve işsizlik tüm toplumu çökertiyor, bir yıl önceye kıyasla bu durum neden oldu der isek, başımızdaki siyasilerin ülkenin iç ve dış politikasını, barış trenini, tümüyle rayından çıkartttılar.Eğitim sistemini çökerttiler, çocuk tecavüzleri ahlaksızlık, vurgun, soygun dolandırıcılık yaygınlaştı.
İşyerlerinde iflaslar peşpeşe giderken elinde parası olan iktidar yandaşları hızla servetlerine servet katmaya devam ediyorlar.
Çok acı bir örnek ile kızımın çalıştığı güneş enerjisi panelleri üreten bir firmada bile Temmuz ayı ortalarında 53 kişinin işine kriz nedeniyle son verildi. Kızım ki ODTÜ mezunu endüstriyel tasarımcı bir eleman olarak koca Antalya’da iş bulamıyor ise bu konu üstüne ciddi ciddi düşünmek gerekiyor?!
Bu ülke nerelerdeydi ve nereye neden geldi dayandı?! Şimdi de vaktiyle AB ye giriyoruz diye hava atanlar ekonomi profesörleri tası tarağı toplayıp ülkeden kaçmayı planlıyorlarmış!!! Şu an başımızdakiler de onların izlerinden yürüyüp bugünlere getirdiler vatanı ve milleti!!!
Vatandaşa kolaylık sağlıyoruz diye borçların yeniden yapılandırılması projesini ortaya koydular. Fakat insanların ödeme kaynakları yok ise bir kaç ay sonra kaynakları yine tükenecek ya da yeniden kredi yoluyla borçlanacaklar. Borçlar ödenemeyince ellerindeki tüm varlıkları gayri menkulleri tek tek haciz edileceği için gayrı menkuller de bankaların eline geçmiş olacak!
Yani mali oligarşik yapı ülke topraklarını sermaye yoluyla ele geçiriyor, bankaların ortakları yabancı olunca vatan doğrudan yabancıların eline geçmiş oluyor!!!
Biz istediğimiz kadar ’ VATAN MİLLET BAYRAK ! nutuğu ataduralım gün geçtikçe yoksullaşıp esaretimiz artıyor ve küresel güçlerin uşağı durumuna geliyoruz! Çünkü başımızdaki iktidar küresel güçlerin AB’NİN VE ABD’ ’nin emirlerine uygun hareket ediyor!
Bu iktidar işbaşında kaldığı sürece bu açmazlardan bu kör cehaletten popülist zihniyetten ve monarşik teokratik uygulamalarından kurtulma olanağı yoktur!
DURUM ÇOK CİDDİNİN ÜSTÜNDE VE ÖTESİNDE ÇOK VAHİM BİR HÜVİYET KAZANMIŞTIR!
Adalet ve hukuk mekanizması ordusu çökertilmiş, devletin halkçı ve demokratki laik hukuk devleti olmaktan çıkarıldığı durumda, halkı mezhep çatışmaları ile bölünecek boyuta getirilmiş bir toplumun kurtuluşu artık iktidarların elinde değil kendi elindedir!
Şaban AKTAŞ
26.10.2016
YORUMLAR
Kelimesi kelimesine hem fikir olduğum bir yazı...
“Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir!” diyor Nietzsche
17 Şubat 1923’te İzmir’de toplanan İktisat Kongresi’nde Atatürk şöyle diyordu:
“…Tam bağımsızlık demek, elbette siyasal, maliye, iktisat, adalet, askerlik, kültür gibi her alanda tam bağımsızlık ve tam özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, milletin ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir. Biz, bunu sağlamadan ve elde etmeden başarıya ve esenliğe erişeceğimiz kanısında değiliz.”
ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi” nin eş başkanı olduğunu söyleyen bir başbakanın yönettiği ülkenin “tam bağımsız” olduğu söylenebilir mi?
Eğitimimiz, maliyemiz, ordumuz, kültürümüz gerçekten bağımsız mı?
Emperyalizmin, küresel efendilerin göz diktiği bir ülkede, halkın çıkarına olan olgulara kim karar verir?
Emperyalizm, hedefindeki bir ülkede “ulusal bilinç” oluşmasına izin verir mi? (alıntı)
VE ez cümle; “HER TOPLUM, LAYIK OLDUĞU ŞEKİLDE YÖNETİLİR”
Çünkü;
“Bir ülkede yalakalığın getirisi, dürüstlüğün getirisinden daha fazla ise o ülke batar” Montesqueiu
Selam ve sevgilerimle değerli kalem
Dilek USTA tarafından 10/26/2016 2:27:17 PM zamanında düzenlenmiştir.
Şaban Aktaş (Homerotik)
Dilek USTA
Diyanet, Cami Gençlik Kolu (CGK) kurarsa...
TURAN ESERTURAN ESER 25.10.2016 09:57
TWEET PAYLAŞ +
Bir bu eksikti. Yetkiye doymayan Diyanet, şimdi de siyasi parti gibi gençlik örgütü kurmaya soyunuyor. AKP hükümetinin, Diyanet eliyle camilerde kurmayı düşündüğü “Cami Gençlik Kolu (CGK)” projesi, aslında kamusal alana ve toplum yapısına yönelik süregelen dinselleştirme ve mezhepleştirme siyasetinin bir parçasıdır.
CGK projesinin iddia edildiği gibi inanç özgürlüğü ile zerre kadar ilişkisi de yoktur. Aksine hem inanç özgürlüğüne hem de laiklik ilkesine aykırıdır.
Peki bir caminin gençlik çalışması olamaz mı? Evet, olur. Sorun bu değil. Avrupa ülkelerinde de dini gruplar gençlere yönelik teolojik, sosyal, kültürel ve akademik çalışmalar yapıyor. Fakat tüm inanç grupları, gençlere yönelik çalışmalarını kendi imkanları, kendi özgür kararları ve kendi özel dini alanlarında, devlet baskısı, dayatması olmadan laiklik ilkesine göre yapıyor.
Hükümetler ya da kamu kurumları, Kilise, Sinagog, Cami ve Cemevi adına karar verip, siyasallaşma amacıyla ibadet yeri merkezli ve iktidar güdümlü gençlik örgütü kurmuyor.
Ama AKP iktidarı, Diyanet eliyle ve fetvasıyla camilere emri vaki “CGK” kuruyor! Bu bir inanç özgürlüğü değil, dini politikleştirerek, gençleri iktidarın sadık kölesine dönüştürmektir. Gençlerin özgür iradesiyle demokratik ve siyasal örgütlenme haklarının gaspıdır! Namazda kıblesine, siyasette AKP ideolojisine saf tutturmaktır.
Eğitim dinselleştirilerek, okullar birer cami haline getirildi. Yetmedi, İmam Hatip ve Proje Okulları altında gençlerin laik ve bilimsel eğitimi hakları gasp edildi. Yetmedi, şimdi de CGK kuruluyor. Gerekçe “ideal gençlik” yaratmak! Aslında “ideal gençlik” AKP’nin “dindar ve kindar nesil” yaratma ideolojisinin tercümesidir.
Demokratik rejimlerde tek tipleştirilmiş, mezhepleştirilmiş, “yerli”, “milli” ya da “ideal gençlik” tanımı yoktur. Eşit yurttaşlık vardır.
Tarih aslında ders verici niteliktedir. İnsanlık ve adalet için ders çıkaranlar devlet eliyle gençlerin etnik ve dini temelde örgütlenmesinde uzak durur.
Yakın bir tarih olarak Almanya örneğine bakalım; 1930 Almanya’sında faşizm, “Safkan Alman Gençleri” iktidar eliyle “Hitler Gençliği Örgütü“ne dönüştürdü.
“Reichsführer okulları”, etnik milliyetçilik ve Katolik kiliseler üzerinde inanç temelli gençlik kolları kuruldu. Milli ve dini gençlik Wehrmacht askerleri ve NSDAP üyeleri haline getirildi.
Muhbir olmaları için “çırak Gestapo” eğitimlerine tabi tutuldular. Alman olmayanlara ve farklı düşüncelere karşı düşmanlaştırıldılar. Sonuç; “Bir daha asla” diyerek lanetlenmiş kanlı bir tarih!
Dolaysıyla hükümetin ve diyanetin, Türk İslam Senteziyle beslediği, kamu bütçesiyle desteklediği “CGK” projesi çok kültürlü ülke gençlerini kutuplaştırmaya ve homojenleştirmeye yöneliktir.
Sayıları 20 bine ulaşmış Cami dernekleri ve Türk Diyanet Vakfı üzerinde 90 bini aşkın camide “CGK” kurulmasının yaratacağı toplumsal sorunları ve tahribatları öngörmemek, sanırım siyasal körlük olur.
Gençler Hak, Diyanet Biat İstiyor
Türkiye’de gençlerin çözüm bekleyen başka sorunları var. Kimsesiz çocukların yuva, öğrencilerin yurt, gençlerin meslek, iş, eğitim, özgürlük ve örgütlenme gibi sorunları var.
Gençlerin, hak ve adalet temelli taleplerinin karşına TOMA dizenler, çözümü devlet camisinde diz çöktürmekte arıyorlar.
Oysa gençler çoğulcu, katılımcı, demokratik, sosyal, laik, vicdanlı, eşitlikçi, barışsever ve özgür iradeye sahip olacakları bir ülke düşlüyor.
CGK projesi ile Diyanet, mezhepçilik, tekçilik ve ayrımcılık üretiyor. Devletin en büyük camisi olan Diyanetin gözünde farklı olanlar yok hükmündedir.
Unutulmamalı ki, 78 milyonluk Türkiye’de herkes cami merkezli yaşamıyor. Kilise, Havra, Sinagog ve Cemevi merkezli yaşayanlar var. Laiklik ve inanç özgürlüğü gereği farklı inanma ya da hiç inanmama hakkını yaşayan insanlar var.
İşte bu evrensel laiklik ve demokrasi ilkeleri gereği siyasi ve dünyevi hükümet kamu kurumları eliyle sivil toplum ve inanç örgütlenmesi yapamaz. Uhrevi alana “kolunu” sokamaz!
CGK kimin Kolu Olacak?
Diyanet, CGK gerekçesini “gençleri FETÖ benzeri dini istismar eden yapılardan korumak, cami ile buluşturmak ve ibadete teşvik etmek amacıyla gençlik kolları oluşturacak” diye açıklıyor.
Bu yeni bir düşünce değil. Diyanet sipariş üzerine çalışma yapan bir kurumdur. “CGK” fikri ve önerisi Milli Görüş ve DİTİB örgütlenmesine aittir.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ısrarla Diyanetin gençleri cami üzerinden örgütlenmesini yıllardır talep ediyordu. AKP’ye yakınlığı ile bilinen bazı STK ve düşünce kuruluşlarında da bu doğrultuda öneriler 2009 yılından itibaren gündeme getirmişti. Bu önerilere kulan veren Diyanet önce, “Geç kalma, Genç Gel” kampanyası ile gençlerin cami merkezli örgütlenmesine zemin hazırladı.
Şimdi ise “CGK” resmen örgüt olarak kuruluyor.
Çünkü gençler “CGK”ye üye olmak zorundalar. Üye gençler kendi aralarından Başkan, Başkan yardımcısı ve Eğitim sorumluları seçecek. Kendi logoları olacak.
Hedef belli; AKP gençlerin örgütlenmesini parti ya da ocak gençliği ile sınırlı kalmasını istemiyor. 90 bin camide siyasallaşmış gençlik kolu isteniyor. Seçimlerde en çok işe yarayacak alanlardan birisi camidir. Zira her Cuma namazına 18 ile 22 milyon seçmen gidip ibadet ediyor!
Alıntı kaynağı:
http://www.birgun.net/haber-detay/diyanet-cami-genclik-kolu-cgk-kurarsa-132834.html