- 751 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÜMÜŞSUYU YURDU BASKINI
Olay tarihini tam hatırlamıyorum.1967 yılının son ayları veya 1968 yılının ilk ayları olabilir. İ.T.Ü. Gümüş suyu Yurdu’nda 141 numaralı “Gericiler Etüdü”nde ders çalışırken, en alt katta lokal kısmında bağırmalar, cam kırılma sesleri ve koşuşmalar duyulurken, bir arkadaş kapıyı açtı “Yetişin yurdu gericiler bastı” diye heyecanla bağırdı ve o tarafa koştu. Ben de sanki “Harem-i İsmetimize” düşman girmiş gibi bir heyecanla arkadaşın peşinden koştum. Gürültüler daha da artarken son merdiven basamaklarını inerken bir yığından elime keser sapına benzer bir sopa tutuşturdular. Birçok arkadaşımızın elinde aynı sopalar olduğu halde “gericileri” dışarı atmışlar bağırıp çağırıyorlardı. Ben o teşvik ve heyecanla kendimi kapının dışında en önde buldum. Karşımda çoğu lise öğrencisi 8-10 kişilik uzun sopalarını vurmaya hazır gençler gördüm. Ben de kısa sopayı vurmaya kaldırmıştım ki ince uzun boylu, uzun paltolu birisi bana doğru bir adım attı ve arkadaşlarına dur işareti yaptı. Bu durumu görünce ben bu uzun boylu gencin yüzüne baktım. Birbirimizin kafasını kırmaya anlık bir zaman kalmış olan bu kişi benim liseden çok sevdiğim sıra arkadaşım Yılmaz Karaoğlu değil mi? Biz hayretle ve özlemle birbirimize bakarken arkadan kalın bir sesle iri –yarı Haşmet Lostar isimli Hopalı Makine Fakültesinde okuyan bir hemşerim ”Durun, durun, vurmayın, durun” diye bağırarak aramıza girdi ve ellerini havaya kaldırarak aynı sözleri tekrar etti. Bu esnada da bu saldırgan eğitimli grup geri geri çekildi ve taş atım menzilini geçince tabana kuvvet kaçtılar. Bu arada bizim arka taraftan, peşlerine birkaç sopa atıldı ise de kimseye değmedi.
Duruma baktığımızda, Öğrenci Birliği odasına basmışlar, birkaç dosyayı parçalamak istemişler, aralarında kavga çıkmış, yaralanan arkadaşlarımız olmuş ve bu arada kapı pencere camları kırılmıştı.
Aradan birkaç hafta geçmişti.Yurtta ismim anons edilince kapıya gittiğimde ziyaretçim bu sefer başka palto giymiş Yılmaz Karaoğlu idi.Hasretle sarıldık.Galiba birbirimizin kafasını kırmadığımızdan ikimiz de mutluyduk.Lokalde çay içerken baskınının sebebini başkaları duyar,arkadaşımı kurtaramam diye ben sormadım,O’da o konuyu hiç açmadı.Bu arkadaşımla Haydarpaşa Lisesinde 4-C sınıfında aynı sırayı paylaştığımız gibi,ikimiz de yatılı idik.Ben ortaokul kısmını da burada okuduğum için daha bilgili ve deneyimli idim.Kendisine yardımcı oluyordum.O’da bunun altında kalmaz,.köyünden gönderilen kuru incir ve üzümleri benimle paylaşırdı.Sadece politik görüşlerimiz uyuşmazdı.Ben İsmet Paşacı ,O ise Menderesçi idi.Gelenek ve göreneklerimize bağlı, dürüst kişiliği olan bir Anadolu çocuğu idi.Bu bakımdan iyi anlaşır ve birbirimizi severdik.İkinci sınıfa geçince ben fen kolunu seçerken o edebiyat kolunu tercih etmişti.Sınıfımız ayrılmasına rağmen dostluğumuz lisede iken devam etmiş,ben İTÜ Makine Fakültesini kazanırken O’da İ.Ü. İktisat Fakültesini kazanmıştı.Hayatın garip cilvesi ile yollarımız nerede ve nasıl kesişiyordu.Başka neler yaptığını sorduğumda M.T.T.B.de Teşkilat Başkanı olduğunu ,genel başkanlarının Rizeli İsmail Kahraman olduğunu ve istersem beni İTÜ Öğrenci Birliği Başkanı seçtirebileceğini söyledi.Ben ise bu işlerle hiç uğraşmadığımı,zamanım olmadığını bilgi ve deneyim sahibi olmadığımı kendisine anlattım.Beni anlayışla karşıladı ve kendisi de yeterli bulmamış olacak ki ısrar etmedi..Hayatın akışı içinde;diğer solcu arkadaşımız Aydoğan Büyüköz’den gibi bu sağcı arkadaşım da olaylar içerisinde kaybolup gitti.
Yakacık,10.05.2007
Fevzi Durmuş
“ORDA BİR KÖY ANILARI-2010”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.