Hayal ve gerçekler
Gerçeklerden kaçmak mümkün mü demiş sevgili Minoş şiirinin ilk dizesinde. Ben de öykü yazmak hevesim biraz
kaçmakla birlikte bir öykü konusu olur diye hemen yazmaya koyuldum.
Nasıl olur acaba bütün yaşadıklarımı yok saysam,okunmuş bir kitap gibi diğer kitapları arasına koysam olmaz dedi
her zaman en gerçekçi yanım.sen neyi geride bırakıp salim bir kafayla yürüyebildin ki. Her zaman kuyruk olup takıldılar
peşine. Bu gün yine iki arkadaşınla bir araya gelip oturup konuştuğun zaman bile geçmişte yaşadıklarından ne çok söz
ettin. Sanki içine sıvanmış bir zehirdi ve sen kusmak istiyordun bunu..
Ne güzel olurdu sanki güzel bir masalın içine giriversen. Bir öykü okumuştum çocukken. Bir resim vardı.O resimde bütün
gibi görünen ama gölün içinde yarım bir sandal vardı. Çocuk resmin içine giriyor, orada geziyordu. Sonrası hafızamdan
silinmiş. Bu beni oldukça etkilemişti. Şimdi güzel manzaralı bir resim gerek bana. Bir yer olmalı önümde, çoğunlukla
gördüğüm. İnce iki tarafı ağaçlı.Ama o yolda yalnız olmamalıyım. Yanımda çocukça gülüşlerim, sevgilerim ve o olmalı.
Bakışları yalnız bana bakan, elinde bir kitap veya kitaplar olmalı. Birlikte ağaç gölgeli bir tepeye oturmalıyız. Masal
gibi yanımızda tavşan lar, kuşlar olmalı. Gülümseyerek açmış olmalı kır çiçekleri. Ağacın birinde salıncak kurulu olmalı.
onunla beraber sallamalıyız. Salanırken sevdiğimiz şarkıları söylemeliyiz. Bu hayalin gerçekleşemeyeceğine gülüyorum.
Güç te olsa dönüyorum gerçeğe.
Bugün arkadaşlarla konuştuğum evlenirken saçımın yakın akrabamın evinde yapıldığına ve eşim olacak kişiye getireyim
sözü. Saçım yapıldı. Gelinliği giydim. Damatla beni odaya aldılar ki konuşalım diye. İki kelime konuşmadı. Hani insan en
azından saçın yakışmış, güzelsin falan de.Iııh demedi. Sadece gülüp gülmediği belli olmayan bir gülüşle güldü. Bir hafta
görücü gelmişler ben de aldığım evlenme kararıyla sanki yangından mal kaçırırca evleniyordum. Neymiş adam Fransa’ya
işine dönmesi gerekiyormuş da beni de götürecekmiş. Sonuç hiçte plânlanan gibi olmadı.Meğer orada oturma izni almak
gerekiyormuş. Bizimki bunu bilmiyormuş. Böylece o gitti, ben eltiyle kayınla kaldım. Ahşap, yıllarca oturacağım, koca
dayağı yiyeceğim, eltiler ve kayın arasında çile çekeceğim yerde. Nerden geldim buraya. Hayallere dalmak güzeldi.
Bir elma ağacının dalına kurduğumuz salıncakta kalbimin prensi beni sallayacak, şarkılar söyleyecek, o bana benim için
yazdığı aşk şiirini okuyacaktı. Gerçekler sizi bir topak pislik gibi alıp ta uzaklara bir fırlatabilsem. Keşke mümkün olsa.
Mümkün mü?
20. 10. 2016 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Ne kadar samimi bir şekilde anlatmışsınız böyle. Gerçekleri bir topak pislik gibi alıp atmak çok zor. Çünkü onlar bizim yaşanmışlıklarımız.
Hayatın içinde yoğrulduğumuz zaman gerçek insan olabiliyoruz belkide.
Belkide en çok o vakit yüzleşebiliyoruz kendimizle. Emin olun hayatın zorluģunu yaşamayan insanların o şımarık yanlarından çok daha güzel çileyle yoğrulup gerçek insan olma hali.
Çok daha güzel günleriniz olsun.
Sevgiyle.
Harika yazmışsınız ... Hiç bir yapmacık duygu yok ve biz okuyucuları hikaye ettiğin resimden içeriye soktun. Hayal bu, dizleinin dibinde toprak, üzerinde yürürsün ama topraksın hayallerin bitiği anda.. ışte o topraklarda ne cok hayaller uyuyor, ne çok hayaller uyanıp dünyaya buluşacak
Sevgiler
Güzel hayallerin hoş esintisine dalmış giderken,
hayatın sevimsiz realitesinin içine düşürdü bizleri birden cümleler.
Evet!...
Nereden geldiniz oraya?
Yaşadığınız o sevimsizliğe...
Ama,
hayat işte bu...
İyi ve kötü yanları ile...
Siz,
hikayelerinizi yazmaya devam edin bence.
Bana sorarsanız,
hayatın en sıcacık, en göz alıcı, en sempatik rengini hüküm sürmektesiniz.
glenay
Allah'a şükür, şimdi çok iyiyim.
selamlar..
glenay
Şimdi de yazarım arkadaşım.
Çok teşekkürler,
sevgilerimle..