- 821 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
HEY GİDİ GÜNLER HEY!
Ne güzel bir çocukluk ve gençlik yaşadık biz.
Kimse kimsenin kılık kıyafetine, yaşam biçimine, ne kadar neyi varmışına asla bakmazdı. Elbette o zamanlar da güçlü, güçsüz farklılıkları vardı hep olduğu gibi, ama arada bu kadar derin uçurumlar, eşitsizlik yoktu.
Komşuluk, insanlar arasında iletişim, sevgi, saygı örgüsü görülür biçimde çoktu.
Sabahları evlerimizden şefkatle ve beslenme çantalarımıza konmuş Allah ne verdiyse çantası elimizde, okullarımıza uğurlanır ikinci ana baba bildiğimiz öğretmenlerimize sevgiyle koşardık. Aynı coşkuyu okul sonrası mahallelerimize dönerken decyaşardık.
Zira tozlu topraklı o sokaklar, mahalleler, özgürce oynadığımız mutlulukla coştuğumuz oyun alanlarımız idi bizim.
Hele ki kış ayları.... Ne büyük keyifti yarabbi!
O zamanlar şimdiki gibi bina dolu olmadığı için memlekette, kar yağdımı uzun süre kalırdı yerde. Okulların birkaç gün tatil olduğu da çok olurdu. Yoğun kar yağışı altında, üzerimizde bizi artık koruyacağına inandığımız ne varsa, atardık kendimizi sokaklara. Akşamları bu keyif tavan yapardı adeta. Çünkü işten gelen aile büyüklerimiz de kendilerini bu coşkunun içine katardı.
Bizim mahallemiz Cihangir-Firuzağa da yokuşu bol bir yerdeydi Güzel İstanbul’umun birçok semtinde olduğu gibi. En büyük eğlencemiz işte o karlı günlerde kızak haline getirilen tahta merdivenlerdi. Düşe kalka dört koldan yapışır merdivene çekiştirerek taşırdık ta! yokuşun başına. Üzerine doluşup bırakırdık kendimizi yokuştan aşağıya.
Basit mi basit bir durum belki bakılınca, ama kahkahaların, neşenin ucu bucağı yoktu bize. Tekrarlar dururduk kan ter içinde “Hadi bir daha… bir daha!” diye. Bazen ellerimiz artık ıslanan eldivenler içinde buz tutar, çenelerimiz kafaya yediğimiz kar toplarından titrer, ama bir türlü eve girmek istemezdik o keyfi bırakıp.
Bugünün çocuklarında, gençliğinde bu coşku yok ne yazık ki! Çoğu değişen yaşam koşullarının, gelişen teknolojinin adeta esiri. Biz müstakil bahçeli evlerde büyüdük. Hala böyle yaşamak tercihim, sevmiyorum çoklu yaşam alanlarını. Ama günümüzde bir karış toprak bulunduğunda, apartmanları da geçtik, birer kule dikilmekte. Neredeyse gökyüzünü görmek imkânsız çoğu semtte.
O yüzden midir nedir! Buralarda yaşayan kişilerin çoğu, çoluğu çocuğu tepeden bakmakta sokaklara, şehre. İşin kötüsü bu bakış çoğu zaman yansıyor kişiliklerine de ve “Para konuşur! “ misali insanlara da tepeden bakanları oluyor bol nispette. Ama bilmiyorlar ki görgü, bilgi parayla gelmiyor kişiye.
Velhasıl diyeceğim o ki, her şey gerçekten hızla değişti. Ama gelişim, ilerleme derken insanlığımızı rafa kaldırmak üzere olmak çok üzücü. Herkes sıkı bir mesai harcamakta, bu teknoloji harikası araç, gereç ile. Telefonlar, bilgisayarlar tabletler vazgeçilmezlerimiz. Bize her türlü bilgiyi eğlenceyi sunuyor. Oturduğumuz yerden her şey elimizin altında. Elbette kötüleyemem var çok faydası. Yeter ki kaçırılmasın ayarı.
Yaşadığımız son ülke gerçeklerine gelince; Olan biten, gördüklerimiz, duyduklarımız hepimizi ziyadesiyle korkuttu ve üzdü. Şimdilerde çoğumuzda eminim aynı gelecek kaygısı. Tanıdığımız insanlara bile şüpheyle bakar durumdayız. Etrafımızda yakın zamanda yaşam şartları değişen kişiler varsa, nereden geliyor değirmeninin suyu, var mı bir tarikat, istenmeyen bir dernek bağlantısı diye düşünebiliyoruz. Örtünene de açık gezene de bir garip bakıyoruz. Her iki kesimde mutsuz.,huzursuz. Her iki kesim de sözle, gözle veya fiziksel şiddete bile maruz kalabiliyor.
Nasıl aramayız eski günlerimizi söyleyin?
Ayrıca siz nerede gördünüz mezarlıklarda çocuk oyun yeri de, bu ülkenin kurucusunun, dünyanın saygıyla söz ettiği bir liderin anıtı önüne park konduruverdiniz birden bire. Birbirimizi sayalım, değerlerimize sahip çıkalım derken, neyin nesiydi bu? Yoksa maksat, tekrar bir kaos mu yaratmak ülkere.Eğer bizler ülkemize dinimize dilimize, birbirimize gerektiği saygıyı göstermez isek, başkaları hiç önemsemez.
Çocuklarına düzgün bir gelecek sağlamak için ülkelerinden kaçan ancak özgürlüğe uzanan yollarda telef olan mültecilerin durumlarını hep birlikte görüyoruz. İçimiz yanmıyor mu hallerine? Böyle bir hayatı kim ister? Bu gün geldiğimiz noktaya bakıp işte bu yüzden içim yanarak diyorum bunu.
HEY GİDİ GÜNLER HEY!!!!
***
YORUMLAR
Kaleminize sağlık hocam.. Ne güzeldi her şey o zaman, büyümenin bunca zor olduğunu, ne demek olduğunu bilseydim, büyümenin nasıl insanı yorduğunu, acılarla tanıştırdığını
ve o zamanlar hayatımın en güzel zamanlarını yaşadığımı bilseydim eğer..._______
Bilseydik hepimiz daha bir coşkuyla yaşamaz mıydık çocukluğumuzu acaba diye biraz sesli düşündüm. kaleminizden çıkan ve beni biraz da olsa çocukluğuma getirip götüren güzel yazınızı okuyunca. Yürek sesiniz var olsun. Sevgi ve muhabbetle...
Billur T. Phelps
Ama yıllar pek de güzel öğretiyor...
Uğradığınız için teşekkürler sayfama.
Çok seyrek girdiğim Defterde Size rastlamak ne güzel. Değerli insan, önemli vakur nefis Kalem.
Sevgilerimle.
Billur T. Phelps
Çok çok teşekkürler ....
Evet!...
Hey gidi günler hey!...
Nasıl da kendimizi buluverdik hemencek cümlelerin içinde.
Oturmuş,
nasıl öğrenmişseniz, bizlerin hayatını kaleme almışsınız.
Şimdilerde,
çok uzun seneler ayrı düştüğüm memleketimde yaşamaktayım.
Emekliliğin güzel günlerini,
doğduğum, büyüdüğüm, gençliğimi geçirdiğim atmosferde yaşamak,
gerçekten ayrı bir keyif veriyor insana.
Büyüdüğüm mahalle,
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunca 1998 yılında sit alanı ilan edildi.
Böylece,
çocukluğumuzun anılarını ebediyen yaşatabilme fırsatını yakaladık.
Allah'ın şanslı kulları olarak kabul ediyorum bizleri.
Arada bir gidiyorum mahalleme,
restore edilen sokaklarda geziyorum.
Çok güzel bir duygu bu gerçekten. Anlatması zor...
Ancak,
bizim çocukluğumuzda cıvıl cıvıl olan,
çocuk kalabalığından yürümenin dahi zor olduğu sokaklarda şimdi hiç kimseler yok.
O güzelim binaları,
o güzelim atmosferi terk etmiş tüm insanlar,
gökyüzünü dahi zor görebildikleri kocaman apartmanların sevimsiz dairelerine taşınmışlar.
Çocuklar sokaklara çıkamıyor,
iskelelere binip kayamıyorlar karda.
Ne demeli?
Biz,
çok güzel yaşadık.
Yazık oluyor şimdiki çocuklara.
Billur T. Phelps
Gerçekten çok üzücü.
Bunlarında yokgeri dönüşü. Bari olduğu gibi sevmeyi, saymayı unutmasak birbirimizi
Ne olurduyani? O kadar mı zor?
:(
Billur T. Phelps
Maalesef sevgili Gülenay,
Daha iyiye gitmeyi özlerken, yerimizde sayıyor olmak,
hatta daha da kötü günleri yaşamak ağır geliyor insana.
Çoluk çocuğumuza yazık....
Benden de sevgiler,
Billur T. Phelps
Maalesef sevgili Gülenay,
Daha iyiye gitmeyi özlerken, yerimizde sayıyor olmak,
hatta daha da kötü günleri yaşamak ağır geliyor insana.
Çoluk çocuğumuza yazık....
Benden de sevgiler,
Değerli arkadaşım.
Ben rahmetli babamdan çok duymuşumdur '' hey gidi günler hey'' Sözünü. Eskiyi özlemle anardı hep. Oysa o bahsettiği eski günlerde ekmeği karneyle aldığı günler olmuş.
Sonra ben başladım Hey gidi günler hey. Ne güzel günlerdi onlar demeye. Oysa o güzel dediğim günlerde fakirliğimiz sebebiyle camiden bizim için para toplandığı olmuştu.
Oğlum büyüdü 32 yaşına geldi. Şimdi o da hey gidi günler hey diyor.
Ve minim yarın bir gün oğlumun bir çocuğu olduğunda o da az yaşı ilerlediğinde hey gidi günler hey diyecek.
Yok yok...Her şeye rağmen güzeldi o günler. Zira kalorifer peteği üzerinde kestane pişmiyor )))))))
Selam ve sevgilerimle.
Ha bu arada: Hoş geldiniz. Umarım bayağı çok kalırsınız. Zira sizi özledik.
Billur T. Phelps
Çünkü hep geriye bir özlem oluyor insanda yaş aldıkça.
Ne yazık ki yakında yine gitmek zorundayım ... İnşallah uzun sürmez bu ayrılık.
Uğradığınıza, varlığınızı hissettirmenize çok teşekkürler.
Geldiğimin ertesi günü hava alanında patlama olayı yaşandı. Bir süre sonra da darbe...
Hoşgeldin dedim memlekete. Gerçekten çok üzücü olaylar yaşandı. İnşallah tekrarı olmasın.
Bir süre için buradayım ama tekrar var yolculuk. O zamana kadar ne var ne yok takipte olurum.
Sevgiler eski dost