- 829 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BAYRAM BAHANE DOSTLUK ŞAHANE
Bilindiği gibi bazen hiç ummadığınız bir anda karşılaştığınız görüntüler, renkler, duyduğunuz sesler, algıladığınız kokular ve çoğu kez bir gülüş, bir bakış, bir resim insanı alıp belleğinin derinliklerinde, yüreğinin gizli köşelerinde sakladığı o anlara/anılara alıp götürüyor ansızın.
Tıpkı; O kadar saklamama rağmen beni seni bir şiirde severken görmüşler sözünde olduğu gibi.
İşte o an zaman kavramı kayboluyor. Çok uzaklarda kalan flu görüntüler bir bir eski canlılığına görkemine kavuşuyor ve sanki o anda yaşanıyormuş gibi aydınlık pırıl pırıl bir görüntüye bürünüp, mutluluk ve heyecanın doruklarına çıkıyor.
Bu kez bırakmayacağım sizleri. Elimden kaçıp gitmenize izin vermeyeceğim diyorsunuz içten bir kararlılıkla.
Kaybettiğiniz çocukluğunuz, arkasından pekte dertlenmeden öylece baktığınız onca güzellikler avuçlarınızdadır şimdi artık. Bir an o günlere geri dönüyor ve hayıflanıyorsunuz kendinize.
Bir sarmaşık olsaydım,
sıkıca tutunsaydım bir yere.
sökülüp atılmasaydım,
köklerimi salsaydım derinlere.
bir sarmaşık olsaydım,
dolasaydım gövdemi döne döne.
günlerce aynı yerde kalsaydım diyorsunuz belki de.
Oysa benim o günlerden bu günlere ne çocuk yanım ne duygularım ne söylemlerim ne özlemlerim değişti değişen onca ele geçmez değerlerin aksine.
Düşünüyorum da…Nasıl oldu da öyle ya da böyle bu yaşlara kadar gelebildim diyorum kendi kendime. Hücrelerinin her zerresi duygulardan oluşmuş. Kalbi savunmasız masum bir kuşun kalbinde atarken böyle.
Bu uzun bayram tatilinde İstanbıl ‘da çalışan ve kendisiyle bir yolculuk sırasında tanıştığım manevi kızım Fİrdo’m (Firdevs) beni alıp apar topar uçağa attı ve Adana’daki Dede Evi’ne götürdü. Bir bayram masalı da böylece başladı işte.
Aile; büyük baba & büyük anne. On kardeş. Gelinler damatlar ve imrenilesi çocuk saflığını koruyan baldan tatlı her yaştan torunlarla bezenmiş. Hep iç içe bir aradalar. Yıllar öncesinin kalabalık aile düzeninin süregeldiği. Zamanın zerrece bozmaya cesaret edemediği önemli geleneklerin. Sevgi saygı terbiye anlayış paylaşım ve yardımlaşmanın hükmünü yitirmediği bu harika aileye konuk oldum bayram süresince. Gece geç vakit eve girdiğimizden dolayı bizi gören olmadı. Ertesi gün bayram sabahıydı. Ailenin tüm erkekleriyle birlikte benim konuk olduğum evin babasıyla iki kız kardeşin ağabeyi de bayram namazına giderken ben de evin hanımıyla mutfakta sabah kavatlısı hazırlıklarına yardımcı olmak istediysem de şiddetle ret olundum. Ve dönene kadar hiçbir şeye el sürmeme izin verilmedi.
Bayram namazı dönüşünde Fatih eğildi elimi öpmek istedi. “Bizde adettir bayramda büyüklerin eli öpülür. Müsaade eder misiniz?” dedi.
Fatih ticari ilimleri bitirmiş askerliğini yapmış aklı başında bir gençti. Elimi öptürüp onu da alnından öptüm ve yanıma oturttum.
“Beni tanımadığın için biraz da geldiğim yerlerin rengine kapılıp farklı değerlendirmiş olabilirsin.” Dedim.
“ Hiç Olur mu? Sizi görmeden sizinle tanışmadan biz hepimiz sizi tanımış ve çok sevmiştik. Hatta bir gün annemin telefonunu ben açmak zorunda kalmıştım. Sizin isminizi görünce heyecanlanmış çekinmiş cevaplayamamıştım”
Fatih’e çocukluğumun köylerde geçen bayram sabahlarını anlattım. Anladım ki o bu renklerin bir çoğunu görmemişti.
Balkondan geniş avluya bakıyorum. Dört bir yana serilmiş yer sofraları. Çocuklar, geçler ve büyükler dizilmişler sıra sıra. Büyük anne büyük baba baş köşede.
Bahçeye inen merdivenlerin başında duruyorum. Kendimi tanıtıyorum ardından hemen aralarına girip yer sofrasına oturuyorum. Kahvaltı faslı alışılmış düzen içinde oldukça sessiz ancak gözlerin üzerimden eskimediği bir ortamda tamamlanıyor. Etrafa dizili kanepe ve sandalyelere oturuluyor. Benim oturduğum koltuğa doğru bayram tebriği kuyruğu başlıyor.
Daha sonra çocuklar dağılmadan onlara sesleniyorum. “Elimi öpüp bayram harçlığını almak isteyenler sıraya girsin” diyorum.
Sabah cami dönüşü eşit bir şekilde bozdurması için Fatih’e verdiğim parayı annesi görünce “ Ay ne yapıyorsun! Senim maaşın bu çocuklara yetmez” diyen Fahriye hanıma “Yeter yeter. Maaşlara zam yapıldı!” dedim.
Elimi öpüp isimlerini söyleyen harçlığını aldı. Murat bey genç güzel hamile yeni gelini karşıma getirdi.” Bu bebekte anne karnında harçlığını bekliyor” dedi Gelinin karnına sürdüm. “ Bol rızkıyla kısmetiyle dünyaya gelsin inşallah” dedim. Gelin utana sıkıla aldı. “Bunu hep saklayacağım” dedi.
Daha sonra hasta büyük baba hariç bütün erkeklerin; o sürmeli melül gözlerine kurban olduğum tam on tane ‘Kurbanlık’ almaya gidileceğini duyduğumda dünya başıma yıkıldı. Kendimi biraz ötedeki kanala atmak geldi içimden. Firdo bunu bildiğinden beni alıp uzak bir semtteki hoş bir mekana götürdü. Daha sonra halasının çalıştırdığı kuaföre gittik. Akşam geç saatlerde eve döndüğümüzde Sürmelilerimin oraya geldiklerine dair hiçbir iz yoktu.
Gittiğimiz her evde oturur oturmaz bir ellerinde her kokudan kolonya şişesi diğer ellerinde şekerlikler evin en küçük çocuğu yapıyordu ilk ikramı.
Bayramın üçüncü günü altı yaşına basacak olan Eylül’ün doğum günü olduğunu öğrendim. Portakal ve limon ağaçlarının çevrelediği geniş alanı süslemek için en büyüğünden en küçüğüne herkesi görevlendirdim. Ortaya koymak istedikleri beceriler için ayak üstü hepsini yönlendirdim.
Nihayet gece başladı. Bahçe bahçe olalı beri böyle bir güzellik yaşamadığını söylediler. Şarkılarım eşliğinde ilk dansını benimle yapan mahcup delikanlıya. Şiirlerden, küçüklerin düetlerine. Fahriye hanımın o güne dek kimsenin bilmediği tiyatro yeteneği ve çekilen halaylar oynanan çifte telliye kadar her şey gecenin içinde yer alırken: “Bize bayram sizinle birlikte geldi.” Sözleriyle de ben bu güzel ailede yerimi aldım.
Alışık olmadığım klimanın azizliğine uğrayıp sağlığım biraz bozulsa da bırakılan güzel izler her şeye değer.
Bu Bayram’ı senınle ve ailemle beraber geçirmek bana paha biçilemez bir mutluluk verdi sevgili manevi annecim o neşe dolu tavırların birbirinden eşsiz şakaların fikirlerin insanları kendıne hayran bırakan cinsten , çocuklara aşık tavrın eğitici ayni Zaman’da öğretici yönünle gittiğin her yerdeki insanların aklında büyük bir saygı ıle kalmana vesile bu yüzden seni çok seviyor ve nice nice uzun Zaman’lar yanımda yanında olmak istiyorum biricik küçük sevimli manevi kızın Firdo’n 🤗
YORUMLAR
Hoş bir bayram olmuş gerçekten.
Sıra dışı olmuş.
Güzel olmuş.
Adana'da çalıştığım yıllarda,
iş yerinde bir Trabzon'lu hemşerim vardı.
Hanımı Urfa'lı idi.
Trabzon'da kimsesi kalmamış, o nedele eşinin ailesini kendi ailesi bellemiş.
Karadeniz ve Güneydoğu kültürünü iyi tanıdığından,
arada bir anlatırdı bana.
''Burada derdi, babaya saygı, bizim oralara benzemiyor.
Bizde bir samimiyet söz konusudur. Burada ise mutlak bir resmiyet var hala ve oturmana, kalkmana, konuşmana dikkat etmelisin babanın yanında.''
Daha bir çok şey.
Çoktan unuttuğumuz güzellikleri hala yaşatıyor onlar.
Ve,
gerçek sevgiyi hala gönüllerinde olanca saflığı ile barındırıyorlar.
Oysa bir çok bölgemizde sahtesini ürettik biz o sihirli kelimenin.
Güzel bir bayram yazısı olmuş.
DEVRİM DENİZERİ
Benden de gönül dolusu sevgiler.
İnsanın içini ısıtan, işte biz buyuz dedirten güzel bir yazı olmuş. elinize sağlık efendim. sağlıkla kalın.