- 1047 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİR KADIN BİR ADAM VE AŞK
‘’Benimle uzun bir yolculuğa çıkar mısın’’ dedi adam. Yolculuk neresi, yol neresi, son neresi diye hiç düşünmeden ‘’olur’’ dedi kadın. Çünkü kadının tek yolu, tek sonu vardı, O da aşktı. Sağı aşk, solu aşk, önü ve arkası aşktı. ‘’Gideceğimiz yeri bilmeden, neden hemen evet dedin?’’ diye sordu adam. Derin bir nefes alıp, gözlerini adamın gözlerine dikip ‘’Sen güvendiğim, sen hesabını tutmadığım bir aşkın sahibi, sen uğruna canımı feda edebileceğim adamsın’’ dedi kadın. Aşk güvenmekti sorgusuzca, hesapsızca, korkusuzca… Böyle biliyordu kadın. Aşkta korkunun ne yeri vardı, ne adı. Korkunun olduğu yere hem aşk yanaşır mıydı? Aşk bazen ölümü göze almaktı, bazen deli gibi gündüz gece gezmekti. Ölümü göze almak hangi korkağın işiydi? Hangi korkak gecenin en zifiri karanlığında özgürce gezebilirdi? Kadından bunu öğrenmişti adam. Artık korkmuyordu adam. Aşk cesaret işiydi. Adam bunu öğrenmişti ve daha çok cesaretlenmişti. Gücünün üstüne güç katmıştı kadının bu sözleri adama. Aslında güç aşktı. Aşkın kanunuydu… Lakin ne adam biliyordu bunu, ne kadın. Onlar sadece birbirini biliyordu. Aşk diye, sevgi diye, hasret diye, vuslat diye, yol ve yolcu diye birbirlerini biliyordu… Çünkü aşk bilmekti sevgiliyi en iyi şekilde. Yapılan her şey, atılan tüm adımlar, hal ve hareketler çok tanıdık olmalıydı. Yoksa bu aşk olabilir miydi? Çünkü aşk, aşığı en iyi tanıyandır…
Yusuf BİTİM