- 1119 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BİR KAMİL OĞUZ MANGIRCIKOĞLU HİKAYESİ - SUYA DÜŞTÜ GÜLÜMÜZ LO ÖTMÜYOR BÜLBÜLÜMÜZ.
Ünlü psikolog Şemsettin Tırlak muayenehanesine neşeyle girdi ve sekreteri Şuküfe Balkaymak’ın yanağından bir makas alarak sordu.
-Ne o henüz gelen giden olmadı mı?
Sekreter Şuküfe Balkaymak lakayt bir şekilde cevap verdi:
-Bizim yolunacak kaz geldi. İçeriye muayene odasına aldım.
Şemsettin Tırlak parmağını dudaklarına götürüp ‘’ Sus’’ işareti yaptıktan sonra usulca fısıldadı.
-Şiişşşşt. Duymasın. Yolunacak kaz olmasına yolunacak kaz ama yine de ağzından kaçırıp bunu adamın yüzüne söyleme. Valla o da olmasa resmen hapı yutarız. Şu muayenehane onun sayesinde ayakta duruyor desem yalan olmaz.
Doktor, muayene odasına girdi. Kamil Oğuzdu tabii ki hastası. Adam derdi ne olursa olsun ona koşuyordu. En sondan bir öncekinde ‘’ Doktorum bende basür var. Hele bir bak şuna’’ Diye gelmişti de neredeyse ağzından kaçırıp ‘’ Basürün varsa bana ne geliyorsun be adam? Bir hariciyeci, genel cerrah ya da ne bileyim bevliyeciye git’’ Diyecekti.
Evet en son muayenesinden bir önceki muayeneye ‘’ Bende basür var’’ Diye gelmişti Kamil. Doktor Şemsettin Tırlak da ona basür memelerinin üzerine kahve telvesi sürmesini söylemiş, bir hayli parasını aldıktan sonra sepetlemişti.
En son muayeneye geldiğinde de aralarında şöyle bir konuşma geçmişti.
-Doktor bey ! Dediğiniz gibi devamlı kahve telvesi sürdüm. Haydi bir daha bakın bakalım ne olmuş?
Kamil, pantolonu, donu sıyırmış ve doktor da bakıp söylemişti.
-Valla Kamil Bey nasıl desem…Üç gün mü desem, üç ay mı desem, üç yıl mı desem, sana uzunca bir yol görünüyor…
Bu gün kesinlikle ‘’ Doktor Bey ! Ben nereye gideceğim?’’ Diye sormaya gelmişti.
Suratına bön bön bakmakta olan Kamil’e tüm sevimli tavırlarını takınarak yaklaştı ve sanki hayatında ilk kez görüyormuş gibi yalakalık yapmaya başladı:
-Oooooo kimleri görüyorum. Efendim sizi muayenehanemizde görmek ne şeref. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz.
Kamil şaşırmıştı
-Yahu Şemsettin. Bak şimdi halt ettin. Ulan bir ayağım devamlı senin muayenehanende zaten. İlk defa mı görüyon gavat?
Doktor Şemsettin içinden ‘’Eyvahhh’’ dedi. Çünkü sanki Kamil’de o güne kadar asla görmediği zeka denilen şey ilk defa tezahür etmişti. Derhal ciddiyetini takındı ve kaşının birini kaldırarak sordu.
-Buyurun Kamil Bey. Sizi dinliyorum. Sıkıntı neydi?
Kamil başladı terlemeye. Bu öyle pattadanak söylenebilecek bir sıkıntı değildi çünkü. Mahcup bir şekilde cevap verdi:
- Ötmüyor doktorum. Ötmüyor.
Doktor da salaklaştı birden.
-Anlamadım efendim. Ötmeyen ne?
Kamil öfkeyle bağırdı.
-Ne olacak yahu. Kuş…Kuş ötmüyor.
Doktor içinden ‘’ Ulan ben veteriner miyim deyno?’’ Dese de dışından demedi tabii ki ve yine sanki çok da umurundaymış gibi sordu:
-Hımmm. Anladım. Cinsi neydi?
Kamil daha da öfkelendi.
-Cinsi ya…Ya sabırrr. Yahu anlasana işte. Ama ille de bir isim vereceksek bülbül diyelim.
Şemsettin nihayet anlamıştı meseleyi.
-Anladım. ‘’Artık bülbül ötmüyor /Gül dolu penceremde/ Yalnız hatıran kaldı ahh /Boş kalan çerevede’’ Olayı yani?
Kamil derin bir ohhh çekti.
- Aynen doktorum. Haydi bana bir çare.
Doktor Kamil’e şöyle bir tepeden tırnağa baktı. Yok, bu karşısındaki müstakbel meftanın kuşu hiç bir ilaç ya da terapi ile ötmezdi ama yine de bu yağlı kuyruğu ‘’Mümkün değil Kamil Bey’’ Diyerek elinden kaçırmak istemiyordu elbette. Az bir şey düşündükten sonra birden ‘’Evraka, buldum’’ Diye sıçradı.
-Bakın Kamil Bey. Şarkıda ne diyor? ‘’Bülbülüm altın kafeste/ Öter aheste aheste. ‘’ Yani bu durumda bülbülünüz için altın bir kafes yaptıracaksınız ki aheste de olsa ötsün.
Kamil saf saf sordu:
-Altın kafes mi? Eskiden Avrupalı şovalyeler savaşa giderken geride bıraktıkları karıları onları boynuzlamasın diye bekaret kemeri takarlarlarmış. Öyle bir şey mi yani?
Doktor Şemsettin Tırlak birden zınk diye oturdu. Ok yaydan çıkmıştı artık.
-Evet..Aynen öyle bir şey. Bir süre nadasa alman gerekiyor.
Kamil esefle başını salladı.
-Hep nadasta zaten. Yahu iyi de neden altından?
Şemsettin Tırlak bu soruya da kıvrak zekasıyla hemen cevap verdi.
-Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-ü kıymetten. O sebeple.
Kamil ‘’ Bi poh anlamadım ama doktor sensin. Madem öyle diyorsun öyle olsun’’ Dedi ve her zamanki gibi yüklü bir meblağ ödeyerek muayenehaneden ayrılıp bir kuyumcunun yolunu tuttu. Kuyumcuya derdini nasıl anlattığını hiç anlatmayacağım. Varın o kısmını siz tahayyül edin artık. Kısaca şunu diyeyim: Kuyumcudan çıktığında artık o sadece basit bir Kamil Oğuz Mangırcıkoğlu değil ‘’ Zer Zeker’’ Kamil Paşa idi.
Uzun bir süre aynen ‘’Ölü Ozanlar Derneği’’ Filmindeki öğretmenin kendisine ‘’Albayım’’ demeyenlere dönüp bakmadığı gibi o da kendisine ‘’ Zer Zeker Kamil Paşa Hazretleri’’ Demeyenlere dönüp bakmadı bile.
Yaklaşık iki ay kadar böyle dolaştı ama kuş bir türlü ötmüyordu. Demek ki keramet altın kafeste değildi.
İki ay sonra yine Psikolog Şemsettin Tırlak’a gitti ve ‘’ Doktor ! Sen bilin gari. Kuş ha öldüm ha öleceğim diyor. Bir çare’’ dedi.
Şemsettin Tırlak Kamil’in kendisine yine geleceğini çok iyi bildiği için önceden hazırlıklıydı. Munis bir edayla sokuldu bu yaşlı ve manyak hastasına.
-Kamilciğim ! Senin derdin için artık tıbbi değil, fiziksel bir çare uygulayacağız.
Kamil merakla sordu:
-Nasıl yani? Fiziksel tedavi mi? Masaj filan gibi?
Şemsettin Tırlak kahkahalarla güldü.
-Yok yok..Öyle değil. Arşimet kanunundan faydalanacağız.
Kamil’in bön bön suratına baktığını görünce açıkladı.
-Yani Kamilciğim. Suyun kaldırma kuvvetinden faydalanacağız.
Kamil sordu?
-Yani?
Şemsettin Tırlak tüm ciddiyetini takınarak açıkladı:
- Sıvı içerisine kısmen veya tamamen batan cisimler sıvı tarafından yukarı doğru itilirler. Bu itme kuvveti, sıvıların cisimlere uyguladığı kaldırma kuvvetidir. Yani Vb .ds = Vc. dc Anlıyorsun değil mi?
Kamil bir poh anlamasa da suya girmesi gerektiğini anlamıştı. Evet evet..Madem ki suyun bir kaldırma kuvveti vardı o halde en mantıklı çözüm buydu.
Yine deste deste paraları sekreter Şukufe Balkaymak’a bayılıp onun, arkasından ‘’ Bunun sayesinde kendime kaz tüyü yatak yaptıracağım valla’’ Dediğini duymadan muayeneden çıktı ve eve gelir gelmez ünledi:
-Nurteeeen Koooşşşşş. Benim acilen suya girmem lazım.
Nurten Hanım öfkeyle parladı.
- Yine altına işedin değil mi? Allah seni bildiği gibi yapsın herif. Suya girmem lazım da ne demek. Adam gibi banyo yapacağım desene.
Kamil bunağı meselenin aslını astarını anlatıncaya kadar akla karayı seçse de sonunda meselenin suyun kaldırma kuvveti ile ilgili olduğunu, ötmeyen bülbül için bu güce ihtiyacı olduğunu izah edebildi.
Uzatmayalım efendim. Nurten Hanım da sıkılmıştı İstanbul’dan. Kamil’i kolundan tuttuğu gibi arabaya atarak Antalya’ya gitmeye karar verdi.
Nurten Hanımla Kamil’in konuşmaları henüz bitmişti ki Kamil’in telefonu acı acı çaldı.
Efendim aslında Kamil’in bir telefonu yoktur. Sıkar öyle telefonla el alemin karılarıyla kakara kikiri yapması. O bakımdan telefona ilk olarak Nurten Hanım çıkar. Karşı taraftan gelen ses eğer bir erkek sesi ise işte o takdirde telefonu Kamil’e uzatır. Bir kadın sesi ise? O zaman tabii ki Kamil’e oklava ile şederaban makamında bir fasıl geçer.
Nurten Hanım sesin Sami Emekliye ait olduğunu anlayınca telefonu Kamil’e uzattı.
Sami Emekli merakla sordu.
-Kamilciğim, canım ciğerim arkadaşım. Nasılsın? Neler yapıyorsun?
Kamil heyecanla cevap verdi?
-N’aapacağım can dostum. Şu darbe girişiminden sonra artık gece gündüz meydanlardayım. Bayrak sallamaktan kollarım kas yaptı valla.
Sami Emekli anlamıştı ‘’ Ne yapacağım yahu, korkumdan altıma sıçıyorum’’ demek istediğini. Aynı şekilde cevap verdi.
-Valla Kamilciğim sen nasıl ki Avrupa yakasında bayrak sallıyorsan ben de Anadolu yakasında aynen senin gibiyim.
Bu sefer de Kamil anlamıştı ‘’ Korkumdan altıma sıçıyorum’’ demek istediğini. Her ikisinin de 12 Eylül 1980 den beri ‘’Darbe’’ denince işte böyle ödleri pohlarına karışırdı.
Sami Emekli sordu:
-Evdeysen seni ziyaret etmeyi düşünüyorum. Birlikte 12 Eylül 1980 i anarız ne dersin?
Kamil muşmula yemiş gibi yüzünü buruşturdu.
-Kusura bakma Samiciğim. Biz bu gün Malatya-Pötürge’ye gidiyoruz. İstanbul kesmedi beni. Biraz da orada bayrak sallayacağım.
Sami Emekli içinden ‘’ Vay ibibik vayyyy. Demek Antalya’ya gidiyorsun ha’’ Diye geçirdi. Kırk yıllık dostunun Antalya’ya tatile gideceğini pattadanak anlamıştı.
-Tamam Kamilciğim. Sana kolay gelsin. Ben de şöyle Ağrı Dağına tırmanacağım. Ağrı Dağına bayrağımızı dikeceğim.
Kamil içinden ‘’ Eyvaaahhh…Bu ibrişim de Antalya’ya gelecek’’ Diye geçirdi ve heyecanla atıldı:
-Biz Pötürge’de fazla kalmayacağız. Sen de Ağrı Dağında fazla oyalanıp da oralarda üşütme kendini.
İki ayrılmaz dost birbirlerine hayırlı yolculuklar dilediler daha sonra…
Derken efendim Nurten Hanım Kamil’i arabaya attığı gibi ver elini Antalya… Onu en derin havuzu olan lüks bir otele götürdü. Ola ki bu Kamil bunağı o havuzda -kaldırayım derken- boğulur giderdi de böylece ahir ömründe katil olmaktan kurtulurdu. Yoksa bu herifin derdi çekilecek gibi değildi.
Otele varır varmaz Kamil soyundu, dökündü. Anadan üryan havuza giriyordu ki Nurten Hanım. ‘’ Bir şort giy bari. Edepsiz herif’’ Diye uyarınca hemen şortunu giydi.
O havuza girince ortaokul son sınıf talebesi bir ergen önce ‘’ Ohaaa’’ Dedikten sonra Kamil’i göstererek heyecanla annesine seslendi.
-Annneee..Bak gerçekten de balina bir memeli hayvanmış. Şundaki memelere baksana.
Bir biyoloji öğretmeni olan anne dikkatle baktı Kamil’e
-Hımmm evet…Kaşalotüs Kamilus familyasından memeli bir hayvan bu. Aslında havuzlarda pek yaşamazlar ama sanırım millet görsün tanısın diye havuza sokmuşlar.
Onlar böyle ana oğul kendi aralarında konuşurken otelin müdavimlerinden olan Sami Emekli de havuzda kırk yıllık arkadaşı, ciğerparesi ( Yalan tabii ki) Kamil’i eliyle koymuş gibi buldu. Kamil tam olarak havuzun başındaki ücret tarifesinin altında bulunuyordu.
Ücret tarifesinde ‘’ Havuz ücreti--- Serbest: 100 Tl, Kelebek: 50 Tl, Kurbağalama: 30 Tl, Sırt üstü: 10 Tl, İşemek: Zinhar Yasak’’ Yazıyordu. Pinti Kamil fazla para ödememek için sırt üstü yüzüyordu ve Sami Emekliyi farketmemişti.
İşte o an Sami Emekli’in zihninde bir şimşek çaktı.
Hemen havuz görevlisine sordu.
-Delikanlı ! ‘’İşemek yasak’’ Yazmışsınız da vatandaş havuza girdiğinde eğer işerse bunu nasıl anlayabilirsiniz ki?
Delikanlı cevap verdi:
-Amca Bey ! Suya kimyasal bir madde atıyoruz. Vatandaş eğer işerse havuzun üzerinde sapsarı olarak o çiş kendini belli ediyor.
Sami emekli ‘’ Oleyyyy’’ Diye havalara fırladı ve hemen cafeye gidip iki adet buz gibi limonata aldı. Daha sonra yüzünde hain bir gülümsemeyle Kamil’e doğru yaklaştı.
-Ooooo Kamilciğim. Demek sen de geldin buralara kadar ha? Hoş gelmişsin sıpalar getirmişsin…Pardon sefalar getirmişsin. Yorulmuşsundur havuzda. Al sana buz gibi limonata.
Kamil buz gibi limonatayı uzanıp aldığı anda Sami Emekli ayağı takılmış numarasına yatıp elindeki diğer limonatayı havuza döktü. Döker dökmez de hemen oradan sıvıştı. İşte o anda deminki ergen heyecanla bağırdı.
-Anneeee kooooşşş. Bir balinanın işediğine şahit oluyorum şu anda. Sen de seyret.
Ergenin sesine havuz görevlileri koştuğu gibi söylemeye gerek yok Nurten Koşşş da koştu geldi.
Kamil’in havuza işediğinden emin olduğundan öfkeyle bağırdı.
-Kaaamiiilll. Hemen çık havuzdan. Seni affedip eve alanda kabahat. Dooğru huzur evine gidiyorsun tekrar.
Kamil önce kendini savundu.
-Vallahi billahi ben işemedim. Sami olacak namussuz limonata döktü havuza.
Nurten Hanım sağına soluna baktı. Ortalıkta Sami Emekli filan yoktu.Hışımla
-Başına taş yağsa zavallı Sami Emekliden bileceksin. Adamın günahını ala ala onu cennetlik yaptın vallahi. Haydi, hemen çık havuzdan. Doooğru huzur evine gidiyorsun yine.
Kamil sanki hiç oralı değildi. Heyecanla bağırıyordu:
-Nurten...Vallahi billahi kımıldadı. Kuş ötecek. Ne olur az daha kalayım.
Biyoloji öğretmeni ‘’Aman Allahım ! Bu Kaşalotüs Kamilus konuşuyor’’ Diyerek hemen görüntüyü videoya kaydetti. Bir memeli Kaşalotun hem boşaltımını hem de konuştuğuna aynı anda şahit olmak her biyoloji öğretmenine nasip olacak bir durum değildi.
Sonra?
Efendim sonrasını anlatmaya gerek var mı? Kamil Oğuz Mangırcıkoğlu şu sıralarda ‘’Suya düştü gülümüz lo, ötmüyor bülbülümüz’’ Diye başlayan türküyü söyleyerek matem tutuyor huzur evinde.
YORUMLAR
Ağabey bu yazıları sabahleyin okuduğum için çok iyi geliyor! Eğer akşam okusaydım sabaha kadar uyuyamadan gülecektim.
Allah u Teala da sizi güldürsün. Ammaaa Kamil Oğuz çok fena kızdı.Herhalde seni dönme yapacak gibi.
Allahtan Nihat Mındıkoğlu Amerikada yaşıyor da kurtuldun gibi.
Kamil Oğuz'a küçük bir de bilgi vereyim! Maydanoz ve acı sivri biber kuşları bülbül gibi öttürür.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Bence de millet uykudayken okuma bu tür yazıları))))))))
Kamil Oğuz'a gelince:
Buyursun bakalım. Görelim önce ne yazacağını. Gereğini yaparız elbette.))))
Selam ve sevgilerimle.