- 562 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
SON…/ YAZIM / ÖYKÜM / ŞİİRİM
HOŞÇA KALIN
49 yaşımdayım. Bu güne kadar ailemden tek şey öğrendim “ kişilikli olmak “. Hayatta bir insanın sahip olması gereken en büyük değerin kişiliği olduğu öğretildi bana.
Kişilik, içinde haysiyet, onur, şeref i barındıran en değerli temel taşıdır insanın dendi. Her şeyini kaybedebilirsin. Paran, mevkiin, evin, araban vs. maddi bütün varlıkların geceden sabaha elinden gidebilir. Asla üzülme. Asla başını eğme. Asla kendini eksikli hissetme diğer insanlardan. Varlıkların için nasıl ki öğünmediysen yokluklarında da başını eğme. Eğer onlara sahip olduysan yeterli donanımın var demektir. Tekrar çalışırsın. Koyabildiğini yerine tekrar koyarsın. Ama kişiliğini kaybettiğin an her şeyin bittiği andır.
Yaşam içinde, bulunduğum yaşa göre, türlü statüler den geçtim.
Çocuktum. Çocukluğumu bildim. Bir çocuk olarak talep edeceğimden fazlasını asla talep etmedim.
Öğrencilik yıllarım başladı. Sınırlarımı ve haddimi aşmadan. Saygı çerçevesinin dışına çıkmadan hiçbir öğretmenim önünde kayıtsız şartsız eğilmedim. Haklıysam sonuna kadar gitmesini bildim. Okuduğum okulda disiplin kurulu’nun kapısından geri dönen tek öğrenci oldum. Çünkü haklıydım ve kendimi sonuna kadar müdafaa ettim. Sadece o konuma gelmeme neden olan öğretmenden özür dilemem istendi. Asla dedim. Çünkü o haksız. Ve özür dilemedim. Eğer ben haksız olsaydım, buna inansaydım ve bilseydim, elini ayağını da öperdim. Saygısızlığım için beni affetmesi için. Ama haklı olan bendim.
Evlendim. Kendimi öncelikle ve salt olarak evlendiğim kişinin eşi olarak değerlendirmedim. Görmedim. Ben bir varlığım dedim tekil olarak. Önce bir insan. Sonra bir kadın. Sonra bir ana-babanın evladı. Sonra da eş’im dedim. Önce insan olarak kendime karşı olan vazifelerimi yerine getirdim. Sonra diğer görevlerimi eksiksiz yapmaya çalıştım.
Çocuklarım doğup ta anne olduğum zaman dedim ki; şimdi öncelik sıram değişti. Kendimden önce ben ANNEYİM. Çocuklarıma da ilk öğrettiğim şey kişiliklerinin ne kadar değerli olduğu oldu. Benden ne zaman bir şey talep etseler, elbette kabulü zor şeylerden bahsediyorum, dedim ki “ne kadar istediğini bana anlat. İstediğin şey için benimle mücadele et. Ben kayıtsız şartsız senin iyiliğini isteyecek yegane insanım şu dünyada. Eğer benimle mücadeleyi kazanırsan hayatta herkesle mücadeleyi kazanırsın. Eğer o şeyi ne kadar istediğini bana anlatabilir ve kabul ettirebilirsen o şey senin için gerçekten doğru demektir. Çünkü sana zarar gelmemesi için, ben istediğin o şeyi, en ince detayına kadar sorgularım, araştırırım. Sonuçta senin için tam doğru çıkar ortaya. “
Ve yaşadım. Bu hayatı tam 49 senedir yaşıyorum. Zaman zaman gülerek. Zaman zaman ağlayarak geçen 49 sene. İnsanız. Hayatta her şey bizler için. Tökezleriz. Düşeriz. Kalkarız. Ya da yere yapışırız. Ama her şekilde yaşarız. Yaşarken öğreniriz. Yaşarken görürüz. Yaşarken başka insanlar katılır yaşantımıza. Savaşırız. Didiniriz. Zaman zaman da dinleniriz. Kaybederiz. Kazanırız. 49 sene her ne yaşarsam yaşayayım gülerken de ağlarken de hep başımı dik tutmaya çalıştım. İnandım ki kişiliğimi, öğrendiğim ve inandığım gibi, korursam. Gururum ve onurum la ayakta dimdik kale gibi sağlam durursam. Önce kendime karşı vazifemi yerine getirmiş olacağım. Ve yaşamıma, her ne sebepten olursa olsun, giren insanlar “ waw bu insanı kaybetmemek lazım..” diyecekler….
Ne yazık ki kazın ayağı öyle değilmiş. Sonunda bunu öğrendim. Böyle olmak insana insan asla kazandırmıyormuş. Başkalarının yanında. Bir tercih söz konusu olduğunda böyle insanlar ilk harcananlar oluyormuş. İnsanlar, yaşamlarını güçlü insanlarla paylaşmak istemiyorlar. Her ne konumda olursa olsun. Kişilikli, kendini bilen, kendine güvenen, insan olarak donanımlı insanlar yangında ilk kurtarılacak olamıyorlar hiçbir zaman. İnsanlar, insan egolarını tatmin etmek için, daha farklı yapılardaki insanları seçiyorlar. Çünkü özgüveni olan, kişiliği olan insanlar sözü ilk duydukları anda kabul etmiyorlar. Sorguluyorlar. Neden, niçin, ne demek istedin? Gibi. E bu da insanları zorluyor tabi. İşte bu yüzden hep kaybeden oluyorsunuz. Tercihler söz konusu olduğunda “ pardon “ denen kişi oluyorsunuz.
Bugüne kadar pek çok yazı, öykü, şiir paylaştım sitede. Hepsinde 49 senem vardı. Hep bir şeyler anlatmaya çalıştım, kendimce. Kendimi yazarken, okurken, düşünürken, okurken insan hissettiğimi anlatmaya çalıştım. Çok güzel olabilirsiniz. Fizik olarak her türlü donanıma sahip olabilirsiniz. Ama ağzınızı açtığınızda kulak yolunu bulamayacak kelimler çıkıyorsa ağzınızdan hiçbir şeysiniz. Buna inandım. Ama kelimelerin yolu kulak değilmiş. Bunu öğrendim. “ Mükemmelsin “ in anlamsızlığını öğrendim.
Ve ben fark ettim ki, artık mücadele edemeyeceğim. İnsan kendini mutlu edecek insanı seçmeli yaşamında. Ben dış dünya da bulamadım. Anladım ki, bazı insanlar kendileri ile olmalılar. O insanlar toplum içinde yaşayamazlar. Uyum sağlayamazlar. Sürekli eleştirilip eleştirmektense. Sürekli kavga etmektense. Sürekli kaybetmektense. Kırılmak ve kırmaktansa. Çekilmek en doğrusu. Hayattan değil asla. İnsanlardan. Bir sınır çizip o sınırın ötesine kimseyi geçirmeden. İçlerindeymiş gibi yapıp aslında kendi dünyanda yaşamak.
Kırgınmıyım? Evet....Neden mi? Bunun cevabı artık tamamen benim dünyamda…….
Her zaman sevgim ve saygımla….İzmir den…kucak dolusu…….17.08.2008….21.10
YORUMLAR
....Ve fark ettim ki ,artık mücadele edemeyeceğim. İnsan kendini mutlu hissedecek insanı seçmeli yaşamında.Ben dış dünyada bulamadımAnladım ki bazı insanlar kendileri ile olmalıdırlar.O insanlar toplum içinde yaşayamazlar.Uyum sağlayamazlar.Sürekli eleştirip elştirilmektense.Sürekli kavga etmek tense.Sürekli kaybetmektense.Kırılmak ve kırmaktansa, çekilmek en doğrusu .Hayatan değil asla.İnsanlardan.Bir sınır çizip o sınırın ötesine kimseyi geçirmeden.İçlerindeymiş gibi yapıp aslında kendi dünyanda yaşamak. YAŞADIKLARIMI ,DUYGULARIMI VE KARARLARIMI YAZINIZDA ÇOK İYİ ANLATMIŞSINIZ.SEVGİLERMİ SUNUYORUM...
Saygılar..
Aslında yazmışsınız, bir çok toplumsal rolü oynamak durumunda olan, çokun biriyiz efendim.
Ve zaten yaşam denen anlamı dizgeleme irademiz esnasında da; takılmıyorsak, düşmüyorsak, sıkılmıyorsak eğer. Bunların olumlu zıtlarını kavramlandıramayız bile değil mi?
Güzel yazınız için teşekkürlerimi gönderiyorum. Yaşamdaki anlamsızlıklarınız mutlaka yeni "anlamlara" erecektir, ersin temenni ediyorum.
Esenlikler dilerim. Saygıyla...
Göktürkmen tarafından 8/18/2008 9:28:03 PM zamanında düzenlenmiştir.