- 1093 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ESKİLER KOMŞU KOMŞUNUN KÜLÜNE MUHTAÇ DERLERDİ..
Mensubu olmakla şereflendiğimiz yüce dinimiz İslâm’da, komşu hakkı çok mühim bir mevzudur. O bakımdan Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.) komşu hakkında, “Mâ zâle Cibrîlü, yûsıynî bi’l-câri, hattâ zanentü ennehû seyüverrisehû: Cebrâil (a.s.) o kadar tavsiyede bulundu ki, ben komşu komşuya varis olacak zannettim" buyuruyor.
Bu itibarla onları darıltmamak,gönüllerini kırmamak,hâl ve hatırlarını sormak,onları hoşnut etmeye çalışmak,zaman zaman ziyâret edip bir ihtiyaçları olup olmadığını sormak, varsa elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışmak, biz mü’minler için yerinde bir davranış olur.
Ancak komşu, dînimizin aleyhinde bir tutum ve davranış içinde bulunuyorsa, o zaman “ziyâret edilme” hakkını kendi eliyle kaybetmiş demektir.
O takdirde iş, “Kaç sevaptan, girmemek için günaha” sözünün gereğini yapmaktır. Yani mademki onlara faydalı bir mesaj veremiyoruz, bilakis onlar bize zararlı şeyler telkin ediyorlarsa; bu zararlara mâruz kalmamak için, onları ziyaretten (ondan gelecek sevaptan) vazgeçeriz.
Meşhur Mecelle hukukumuzun önemli maddelerinden biri malum: “Def-i mazarrat celb-i menâfi’den evlâdır.” kaidesidir. Yani bir şeyin zararından sakınmak, ondan fayda temin etmekten önce gelir.
İslâm büyüklerinden Ebû Müslim Havlanî (rh.) bir gün atına binmiş, yoluna revân olmak üzere iken çevresinde toplananlar atı çok beğenmiş, medhetmeye başlamışlar.
Ebû Müslim sormuş: - Böylesine beğendiğiniz at ne işe yarar, söyleyin bakayım... Her biri başka bir şey söylemiş. Demişler ki:
- Böylesine güzel bir atla cihâd edilir. - Yarışa çıkılır, birincilik kazanılır. Ebû Müslim bunlara itiraz etmiş:
- Bilemediniz, demiş. Sonra da sözünü şöyle tamamlamış: Böylesine sür’atli koşan atla kötü komşudan kaçılır; kötü komşudan, anladınız mı şimdi?
Demek ki, Ebû Müslim Havlanî hazretleri, yanlış duygu ve düşünce telkin ederek kötü örnek olan komşudan ata binip de kaçacak kadar endişe ediyor, uzak kalmayı düşünüyor.
Ne var ki, kaçan insan kendini kurtarıyor ama karşıyı kurtaramıyor. Belki yapılacak en isâbetli şey; fazîlet, ferâgat ve fedakârlık gösterip yaşayışımızla fiilen örnek olmak, sabır ve tahammül ile yine de bir şeyler anlatabilmek, bazı mesajlar verebilmek...
Tabii herkesten böylesine bir sabır-tahammül beklenemez, metânet/dayanıklılık istenemez. Zarar görmeyecekler için böyle düşünülebilir ancak...
İmâm Gazâlî (rh.) hazretleri komşuyu şöyle târif ve tasnif eder:
“Bazı komşu ‘ekmek’ gibi her zaman lâzımdır. Kimileri ‘ilaç’ gibi bazan gereklidir.
Bir kısmı da ‘dert’ gibi hiçbir zaman lâzım olmaz. Hep uzak kalınmasında maslahat/fayda vardır.”
Kısacası; bize dert gibi olan komşuya, biz de hiç olmazsa ilaç gibi olmalıyız ki; bir farkımız olsun. ’’
Halis Ece..
***
Geçen gün bizim Sendikada arkadaşlarla oturuyorduk.Emekli üyelerimizden bir öğretmen amcamız başından geçenleri anlatmaya başladı.İlgimizi çeken bir konuşmaydı olacak ki dikkatle dinliyorduk bu yaşlı öğretmen amcamızı..
Amcamız hayat kokuyordu büyük tecrübelere sahip olduğu yaşlı kırışık alnından belli oluyor bir solukta hiç duymadığımız hayat hikayesini bize anlatıyordu.Bir çay iç de dinlen Hocam dedim.
O yorgunluğunu giderirken bizde kendi aramızda konuşmaya devam ettik.Biraz sonra kiracısıyla komşularıyla olan sıkıntılarını anlatmaya başladı.Bu noktadan sonra daha da dikkat kesildim amcaya..
Ne de olsa benimde evim vardı ben de buna benzer sorunlar yaşamıştım yıllar önce..
Amcanın anlattıklarından hatırımda kalanları hiç noktasına virgülüne bakmadan yazdım iznini alarak tabii ki.Umarım sizinde hoşunuza gidecektir.
’’Apartmanları kırk yaşıma kadar hiç tanımaz bilmezdim.Komşu komşudan habersiz derlerdi yaşayınca gördüm ki aynen öyleymiş.
1999 yılına kadar babamın evinde ve görev yaptığım yerlerde müstakil iki üç katlı evlerde oturdum.1999 yılı başlarında Yeni Mahallede altıncı kat kaloriferli bir apartmana taşındım.Asansörü olmayan daireyi bilmeden düşünmeden danışmadan oldukça yüksek bir rakamda fiyata satın aldım.
Hala 20 sene oldu aradan geçen zaman aklıma geldikçe ’’Allah güle güle yedirmesin’’ derim bana satan arkadaşa.
Bir kimseyi aldatmayacaksın empati yapacaksın,cayarsa parasını iade edeceksin, kendin almayacağın şeyi satmayacaksın ve de kazıklamayacaksın.
Benim apartmanla ve bir yığın sorunla karşılaşmam 1999 yılının ortalarında başladı.İlk yıl taşındığımız evde son çatı katı olması dolayısıyla ısınma ve akma sorunu yaşadık.
Çatının üzerinde bizim bloktaki kapağı kaldırdım kiremitle kapattım.
Kış gelmeden kendi ellerimle bizim bloğun üç dairesinin üzerine döşediğimiz izocam olmasaydı o yıl ısınamayacaktık.Fuel oille çalışan kazana ve verdiğimiz onca aidata rağmen ısınamayacaktık.
Nitekim öyle olduğu halde altta daha az para veren komşular tişörtle evlerinde gezip dolaşırken biz battaniyelere sarılmak zorunda kalmıştık.Yıllar yılı kovaladı her yıl her ay toplantılar yapıldı.Üç yıl sonra fuel oil kışın dondu kazanı kömüre çevirmek zorunda kaldık.
Toplantılarda kimse gelmiyordu.Altmış daire ve dört bloktan oluşan dairelerde kimin para verip kimin vermediği anlaşılamıyordu.
Biz verelim başkası ne yapsın desek de bazı ödeme yapmıyanların olduğunu biliyorduk ama açıklama yapılmıyordu.Yoksa kimse yöneticilere para ödemezdi.
Ödemeler kapıcı ve her blok yöneticisinin her ayın belli günlerinde ellerinde liste ile dolaşmalarıyla yapılmaktaydı.
Kömür parası ödenmediği veya kazanda problem olduğunda bir hafta kazan yakılmıyor bu arada yöneticiler yine verenlerden para alarak kazanı yaptırıyor kömürü alıyorlardı.
Sizin anlıyacağınız bazısı tam, bazısı yarım, bazısı da hiç ödeme yapmıyordu.Heryıl anlaşmalı kömür bayiine varıp liste istediğimde mayıs ayı olmuş beş altı kişinin hala ödeme yapmadığını görüyordum.
Biz vermeyecek olsak hemen kapıya dayanıyorlardı.Her bloktan bir kişi yöneticiydi ve onlar bir ton kömür eksik ve aidat vermekten muaftılar.
Kim yapmaz böyle yöneticiliği diyeceksiniz ama yine de her yıl yöneticiler değişiyor bazen dışardan adam bulalım diyordular.Para toplamak kapıcı kiracıyla uğraşmak zordu...
Çatının akan kısımlarını her yıl boyayarak on yıl kadar bu evde oturdum.Son sene ayrılmadan evvel üç yıl kadar bu binada bizim blokta yöneticilik yaptım.
2007 yılında doğal gaz gelmiş herkes ferdi ısınmaya başlamış sorunlarda bir o kadar azalmıştı.
Kapıcılardan biri mahkemeye vermiş iki defa bizden tazminat kazanmıştı.Yönetici olarak iki yıl ayrı ayrı bu parayı ben topladım yarısı verdi yarısı ödemedi.
Bizden önceki para bizi ilgilendirmez diyende vardı bana ne eski yöneticiler ödesin diyenlerde vardı.Ödeyenler belki de iki defa ödeyerek sorun halledildi.Ahirette hakkımız olsun nasıl olsa Allahın mahkemesinde alırız diyenler vardı.
Amcamız o günlerde apartmanla ilgili şiirlerimi bu arada yazdım diyor.
Apartman hiç hoş değil, hapistesin sanki, İnilmez, çıkılmaz merdivenler, bekler beni, Apartman bir gönüllü hapishane gibi sanki, Sus, yavaş,duvarlar ince, komşular duyar bizi.
Apartman mı değil,sana göre bana göre, Memnun var mı? Sor Hasan Beye ve Münir’e, İnan artık, apartman değil müslümana göre, Allahım akıl,sabır versin apartmanda oturanlara.
Apartman! , Bir daha mı, yaşanmaz ki asla, Çocuklar evlerde oynamaz doyasıya, Kapıcı zile devamlı basar, gel haydi toplantı, Yöneticisi,kapıcısı da bedbaht, kara suratlı.
Dünyada apartman zindan,Cennette köşkler, Apartman dünya cehennemi,köşk cennet evi, Allah cc.de biliyor kulunun rahatını, Depremle veriyor apartmanlarda cezayı.
Apartman asla müslümanın değil işi, Batıdan gelmiş bize, uygun değil içi, Komşu, komşudan habersiz girer içeri,
Komşuluk mu arama,açmaz evini.
Apartmanda hergün toplantı, her gün nizah, Halı çırpmak,elbiseleri asmak yasak, Yakıt parası, kapıcı ortak mevzular, Apartmana özenme, yaptıklarımız bunlar.
Ne güzeldi hayatımız, müstakil evlerde, Ne yaparsan yap, karışan yoktu bize, Yakıt bitmiş de toplantı varmış bana ne,
Huzurluydu o günler, sanki cennetti bize.
Apartman! , Bir daha mı, yaşanmaz ki asla, Çocuklar evlerde oynamaz doyasıya, Kapıcı zile devamlı basar, gel haydi toplantı, Yöneticisi,kapıcısı da bedbaht, kara suratlı.
Ne güzeldi hayatımız, müstakil evlerde, Ne yaparsan yap, karışan yoktu bize, Yakıt bitmiş de toplantı varmış bana ne,
Huzurluydu o günler, sanki cennetti bize.
Apartman, sessizliklerle dolu hapishane, Yönetici,kapıcı da gardiyan sanki, Özgürlükler dışarda kalıyor girince,
Kuralmış, kanun, nizammış türlü işkence.
Ankarada tanımazmış,komşuyu hani, Burası da tanımıyor artık,kaldı mı farkı, Komşun ölürde, sonra alırsın haberi,
Dışarda cemaate sorar, cenazemi.
***
’’Hz. Aişe (r.anha) Validemiz anlatıyor: Rasûlüllah yanıma geldiğinde benim yanımda bir ihtiyar kadın oturuyordu. Rasûlüllah ona selâm verdi. Halini ve ihtiyacı olup, olmadığını sordu. Onunla çok ilgilendi.
Dedim ki: “Yâ Rasûlellah! Bu ihtiyar kadına bu kadar alaka, itibar ve izzet neden?” Buyurdular ki: “Yâ Aişe! Bu kadın, Hadice’nin dostlarındandır. Ta o zamanlarda da bize gelir giderdi. Hadice öldü.
Şimdi onun dostlarına, komşularına, arkadaşlarına aynı muameleyi yapmak bize düşer. Yâ Aişe: Eski ve güzel ahitleri-dostlukları insanlar arasında hoş bir şekilde devam ettirmek imandandır” buyurdu.
Hz. Fudayl şöyle anlatıyor: Rasûl-i Ekrem’e bir kadın hakkında, “Gündüz oruçlu ve gece uyanıktır, daima ibadet eder. Buna rağmen komşuları ile iyi geçinmez, onlara çirkin sözler söyler, kötü huylu bir kadındır” dediler. Rasûl-i Ekrem, “Onda hayır yok, o cehennemliktir” buyurdu. (İhya Terc., C. 3, S. 116; Nitekim yukarıda komşuluk hakları ile ilgili uzun bir hadiste geçti.)
Ve yine Rasûlüllah Efendimiz buyurdular ki: “Allahu Teâla ahlâk ve hılkatini güzel yaptığı bir kulunu cehennem ateşine yem yapmaz (onu ona yedirmez).” (İmam Gazali, İhya Tercümesi, C. 1, S. 116)
Abdullah ibni Mübarek hacdadır: Arafat’ta bir ara gözleri dalıyor. Ve rüyasına hemen Peygamberimiz teşrif ederek, ona: “Yâ Abdellah! Dönüşte Mısır’a git ve falan mahalledeki dehriyi (Allah’a inanmayan bilgini, ateisti) bul. Ona benim selâmımı söyle. Ve de ki: Allah ve Rasûlü senin yaptığın işten dolayı senden razı ve hoşnut oldular.”
Abdullah ibni Mübarek hacdan sonra Mısır’ın yolunu tutar ve sora sora gelir o dehriyi bulur. Dehriye: “Senin son günlerinde yaptığın büyük bir iyiliğin olacak. O nedir?” diye sorar. Dehri de: “Benim yaptığım iyilik, sence ve senin dinince de iyilik midir, bilmem ki?” der. Abdullah ibni Mübarek de: “Hele bir söyle, anlat bakalım” der. Dehri: “Benim 21 kızım 20 de oğlum vardı. Onların 20’sini birbirleriyle evlendirdim. En güzelini de seçip, kendime aldım” der.
Abdullah ibni Mübarek: “Hayır hayır! Bu olamaz! Başka ne iyilik yaptın, onu söyle” der. Dehri, düşünür taşınır ve en sonunda der ki: “Bir gece, şu komşu kulübede üç çocuğu ile dul kalmış bir kadın kapımı çaldı. Açtım, kandilim söndü, ‘ateşin var mı?’ dedi. Ben de ateş verdim gitti.
Biraz sonra yine aynı sebeple ve ayni istekle geri geldi. Yine verdim gitti. Biraz sonra yine gelip benden ateş isteyince verdim ama, içime de bir kurt düştü; herhalde gelip giderek, benim evimde ne var ne yok, onu teftiş ediyor. Hırsızlık yapacak diye, onun için ben de gece karanlığında ondan habersiz evine kadar gittim, ne plan yapıyor diye onu takib edeyim, dedim.
Baktım ki; evine girer girmez, üç tane yetimi annelerinin ayaklarına kapandılar. ‘Anne! Niye yiyecek istemeden, almadan, geri döndün?’ diye ağlaşmaya başladılar.
Anneleri de: ‘Belki halimden anlar veya halimizi sorar diye bir dehrinin kapısına üç kere ateşim söndü bahanesiyle gittim. Ama o halimizden anlamadı. Halimizi sormadı. Ben de bir Müslüman hanımı olarak ona halimizi arz etmeye utandım. Çünki Hz. Allah bizi görüyor yavrularım!” dedi.
Bu manzarayı gören ben, hemen eve koştum. Evimde yiyecek ne bulduysam götürüp bu komşu kadına ve yetimlerine verdim. Üstelik de kadına tembih ettim: Bundan sonra ne ihtiyacın olursa, bana geleceksin. Gelmez isen ahiretteki bütün günahlarım senin boynunda olsun, dedim.
Yâ Abdellah! Belki son zamanlarda yaptığım sence de iyilik olan bu olabilir! Ama neden taa buralara kadar geldin, arayıp beni buldun ve ne iyilik yaptığımı ısrarla benden sordun. İşte ben de bunu merak ettim” deyince, Abdullah ibni Mübarek de, gördüğü rüyayı aynen anlatıyor ve Peygamberimizin emriyle onu tebrike geldiğini söylüyor. Bunun üzerinede dehri çok ağlıyor ve Müslüman oluyor... (İhya’dan)
İmam-ı Azam Hazretleri vefat ediyor: Rüyada görüp halini soranlara, “Rabbım beni affetti” diyor. “İlmin sayesinde mi? Amelin sayesinde mi?” diyorlar. “Hayır, hayır! Müslümanların hakkımdaki hüsn-i zanları sebebiyle... Allah onları nazar-ı itibara alarak beni affetti” diyor.
Ve birisi İmam-ı Azam Hazretlerine geldi: “Seni seviyorum ya İmam!” dedi. İmam-ı Azam biraz durdu, düşündü sonra da adama: “Beni elbette seversin. Beni sevmene mani ne var ki? Çünki sen, benim ne komşumsun, ne de amcamın oğlu akrabamsın” buyurmuştur. (Tabakatü’l-Kübra Tercümesi, C. 1, S. 202)
Veheb ibni Mühebbih Hazretleri de diyor ki: Ben gerçek Tevrat’ta okudum. Orada şöyle deniliyordu: “İyi kimseler o kişilerdir ki, içinde yaşadığı toplum ona düşman kesilir. Ve bu düşmanlığı ona, en yakınından (akrabasından) başlıyarak, herkes yapar.” (Tabakatü’l-Kübra Tercümesi, C. 1, S. 141)’’
Halis Ece merhum.
***
Vallahi o kadar insan gördüm asla ölürken hakkını başkasına helal etmiyordu.Nasıl etsin ki öbür tarafta hak lazım sevap lazım.Benim cennete gideceğim garanti olsa bütün yakınlarıma komşularıma hakkımı helal ederim.Belli değil.
Haydi annem babam hakkını vermez helal etmez ise cehennem ateşinde yanarsam diyen çoğu insan hakkını bu dünyada ölmezden evvel helal etmeden öte taraflara bir bir gittiler.
Bana sorarsanız ben de aynı kanaatteyim.Annemle babamla iki kardeşimle ölmeden önce helalleşemedim birden gittiler öbür tarafa..Bana hakkını helal et diyenlere dilimin ucuyla tamam desem de içimden helal etmem asla.Dua ederken bile üzerimde hakkkı olanlara bana haklarını helal etmeleri kaydıyla hediye ediyorum derim.
Eskiden hemence helal ederdim.Hakkımı yiyenlere de beddua ederdim.Okuduğum bir Hadisi Şerife göre beddua eden bu dünyada ondan hakkını almış ödeşmiş olurlarmış.Bunu öğrendikten sonra beddua etmemeye çalışıyorum.Hakkımı ötelerde Mahşer Meydanında alacağım diyorum.
Beddua ettiğim insanların başına olmadık haller gelmedi değil bedduam inanın yüzde yüz tutuyor bunu gördüm.Birde beddua edilenlerin hem bu dünyada hem de ahirette perişan olduklarına inanıyorum.
Yöneticilik yapanların sonuda eğer hak yedilerse iyi olmuyor.Bunca milletin ahı tutuyor.Kızı ayrılıyor.Çocuğu sakat doğuyor.Çocukları ortada kalıyor.
Ahir ömrünün sonunda karısı aldatıyor,boşanıp ayrılıyorlar çocukları kabullenmiyor.Huzursuz evlerde can veriyorlar.Hepsinin nedeni ah almak ve hak yemek..
Eskilerde oturduğum bir binada yöneticilik yapan arkadaş ile bir kaç komşu ben evi sattıktan sonra bana hakkını helal et diye geldiler.Komşularla alakalanmadım ve kesinlikle ahirette davacı olacağımı söyledim.
Evin çatısı akmış odalarda sıvalar dökülmüş ve kiraya veremediğim evimi değerinden aşağıya satmak zorunda kalmıştım.Komşuluk bu olmamalıydı.
***
Katıldım bu ayki apartman toplantısına,Bayıldım herkesin konuşmasına,Çare aradık tüm sorunlarımıza,Apartman sorunu bitmiyor kardeş.
Eskiden böyle miydi hep tek katlıydı,Komşular beraber mangal yakardı,Her hafta sırayı biri alırdı,Apartman sorunu bitmiyor kardeş.
Apartmanda herkes,hep ciddi resmi,Mangal ortada yok,değil samimi,Suratlar gerilmiş, hep düşman gibi,Apartman sorunu bitmiyor kardeş.
Başladı apartmanda,işte toplantı,Mangalın yerinde var bir karar defteri,Arkadaşlar dedi, bakın dedi yönetici,Apartman sorunu bitmiyor kardeş.
Apartman sakini neyin sakini,Sakinliği bırak hepsi de kinli,Az kalsın yiyecek bak birbirini,Apartman sorunu bitmiyor kardeş.
Dedim arkadaşlar aranıza yeni katıldım ,Tanışalım önce,sizi görmedim sanki,Dikkat edin buna sesi , duyuldu gibi,Apartman sorunu bitmiyor kardeş.
Yarısı kiracıymış oturanların ,kalan da sahibi,Kimisi memurmuş,kimisi de emekli,Gün görmüş hepisi hallerinden belli,Apartman sorunu bitmiyor kardeş.
Her kesimden partiden bak varmış bizde,Kimisi çok zengin,kimisi krizde,Herkes de konuşmak ister mi birde,Apartman sorunu bitmiyor kardeş.
Aidat ödemezlermiş biriken çok alacak varmış,Esnafların durumu hayli zordaymış,Hele esnaflar ortada yok,ondan gelmemişler,Apartman sorunu bitmiyor kardeş.
Biri mühendismiş başlamaz mı detaya,Çevreden başladı önce girdi,geldi çatıya,Kapı da çok önemliymiş geldi oraya,
Apartman sorunu bitmiyor kardeş.
Dış kapı açıkmış gelen girermiş,Yabancı araçlar park edermiş,Belediye bizi gözden çıkarmış,Apartman sorunu bitmiyor kardeş.
Herkes yönetici ben olsam şunu yapardım dedi,Kararlar deftere bir bir yazıldı,Bir ay sonra toplanacağız dendi,Apartman sorunu bitmiyor kardeş.
***
İnsanoğlu hilebazdır, kimse bilmez fendini; Her kime iyilik ettinse, sakın ondan kendini...
Lâ edrî
Bozuk şu dünyanın temeli bozuk Tükendi taneler kalmadı azık Yazık şu geçen ömrüme yazık
Bir dost bulamadım, gün akşam oldu...
Kul Mehmed’den
Bir kimseyi komşusu, akrabası ve arkadaşı methedecek olursa onun iyiliğinden şüphe etmeyiniz. Hz. Ömer r.a.
Her şeyin bir şerefi vardır. İhsanın / iyiliğin şerefi acele yapılmasıdır. Hz. Ömer r.a.
İnsanların en kötüsü, iyiliği kötülükle karşılayan; en iyisi de, kötülüğe karşılık iyilik yapandır. Hz. Ali.kv.
***
Apartmanın sorunu derdi bitmez ölünceye kadarda bitmedi.İnsanın olduğu her yerde problem vardır.
Bu problemler ehil insanın ellerinde kolayca çözülür.
İşi bilmeyenlerin elinde yumağa döner.Hele arsızın hırsızın elinde içinden çıkılmaz hale gelir kangren haline dönüşür.Bizde kangren haline gelmedi dönüşmedi...
Üç yıl da ben yöneticilik yaptım her ay dolaşarak 15-20 tl.aidatı topladım.Yaptığım harcamaların hepsinin asıl faturalarını her ay sergiledim.
Kim veriyor kim vermiyor gelir gider bilançosunu da başka bir kağıda çıkartarak panoya astım.Kimse ne oluyor bu para nereye gitti diye sormadı herşey açık seçik yazılmıştı.
Üç sene sonunda benden alan kişiye devrettim.Keşke bir nushasını yanıma alsaydım.Öylece gitti ama ben vicdanen rahattım.Hesabımı insanlara da Allaha da kolayca vereceğimden eminim.
Bir kuruşunu üzerime geçirmedim sanıyorum ama apartmanın parası cebimde bir süre kalmış mıdır kendi parama katmadım asla başka bir şey diyemiyeceğim..
Cebimden de verdiğim günler olmuştur bundan kaçış yoktu.Gerekli yerlere harcamaları yaptım birisi durumu iyi değildi para ödemiyordu.Borcu birikti alamadık.
Her ay panoya daire numarasını belirterek yazıyor belki de onu incitiyordum .Parayı alamadık ondan öylece kaldı... 2007 yılı yazında merdiven boşluğunu seramikle kapladık.Çatıyı aktardık olukları yeniledik.
Aşağıda kullanılmayan ortak alanların toplantı salonu kapıcı dairesini sığınağı iptal ederek tek salona dönüştürdük.Bunu yaparken apartmandan dört kişilik bir heyet oluşturdum.
Beraber ustayı malzemeciyi bulup fiat aldık ve yaptırdık.Cebimden ödünç para ile o zaman kadar biriken fazlalığı ve eski kömür kazanlarının parasını ilave ettim.
Diğer blokların hakkı olduğu için ortak salona ve bizim bloğun önüne kilit taş parke yaptıracağız diye anket formu dağıtıp topladım karar defterine yazmak suretiyle işleri yaptık kendimde aynen parasal olarak katıldım..
***
2010 yılı temmuzundan sonra babamdan kalan yeni konforlu daireye taşındım ama eski evin derdi sıkıntısı bitmedi bu sefer de kiracının sıkıntılarıyla ilgilenmek zorunda kaldım.
Bu evimiz güzel asansörlü ve dördüncü kat çatı katı değil akma sorunu asla olmayacak gibi..Asansör yok eski on yıl oturduğum dairede,altıncı kat sular akmaz yazın kışında üzeri akar bakan olmaz.
Kiracı yaz gelince çıkar altı ay bir sene boş kalır.Şehirde kiralık ve satılık çok ev var.Kiralarda o derece ucuz yine de kiracı bulmakta zorlanıyoruz.
Bir öğrenciye verdim iki ay sonra ünüversiteye uzak dedi apartları öğrenmiş hemen haber vermeden çıktı birkaç ay boş kaldı.
Şimdilerde evde yine bir bekar erkek arkadaş kalıyor.İkide bir evin sorunlarından bahsediyor onunla da vatsaptan mesajlaşıyoruz.Kiracının sıkıntısını yöneticiye vatsaptan attım.
Bakalım beğenecek misiniz mesajımı:’Selamün aleyküm Sayın Yönetici..
Vatsap da numaranı görünce sana buradan yazmak istedim.Biliyorsun bizim ev 11 ay kadar boş kaldı ne kiracılar nede gelen alıcılar evi beğenmedi.Benimde ihmalli davranmamla bu kadar süre üst kat,çıkma sorunu ve çatının aktığı bahane edilerek boş kaldı..
Geçen ayın sonunda MKEK de çalışan bir genç çocuğa evi kiraladım.Hocam üstü akacak olursa çıkarım diye söyledi ben akmayacak çatıyı yaptıracaklar dedim.Akan yerleri güzelce boyatmıştım daha önce görmedi..
Çatıya çanak koymuş birisi iki tane ve üç tanede güneş enerjisi var.Oturma odasının üzeri,mutfağın üzeri,çocuk odasının üzeri,antrenin üzeri değişik yerlerden akmış evin boş olduğu günlerde,tavanın sıvası dökülmüştü onartıp boyadım.
Ama çatı ve kiremitler olduğu gibi duruyor,yağmurda yine akmış olabilir..
Yapılması gereken çatıdan antenleri ve enerjileri söktürmek ve kiremitleri elden geçirip mahyaları harçlamak ve üzerine kimseyi çıkartmamak..
Çatının içine köpük sıkılsa vaya köpük levha üzerine beton atılsa yine akma ve soğuk yalıtımı yapılmış olur.
Çatı içine naylon döşeyip eksik yerlere izocamda serilebilir.Ben 10 yıl kağıt naylon atarak idare ettim ama kiracı etmiyor.Benim serdiğim naylonları, izocamları birisi toplamış çatıya bir zahmet çıkıp bakılırsa görülecektir.
Yağmurlar başlamadan buna bir çözüm bulunursa iyi olur.Aşağıya ne yapılıyorsa özellikle çatıya da aynı izalasyonun yapılması lazımdır.En iyisi satıp kurtulmak ama he deyince de satılmıyor.3-4 emlakci bir tane müşteri getiremedi..
Sizden yönetici olarak alaka bekliyorum.Benim yapmam gereken varsa elimden geleni yapayım ama sonuçta üç beş ay sonra yine akacak yine bir kiremit kırılınca akacak.
***
Türkiyemizde insanlar göründükleri gibi değil..Bugünlerde aşağıdaki logar sorunu için bir defaya mahsus para istedi telefonla bir komşuyla gönderdim.Bu yazdıklarım onda biri değil çektiklerimin.
Ne diyelim hakkım olsun ahrette alırım..Hak yiyen değil hakkı yenilen olalım.
O gün gelince Alemlerin Rabbının mahkeme Reisi olduğu mahkeme-i Kübrada davacı oluruz bizde ne yapalım.O ne güzel Hakim o ne güzel Adildir.’
Allah Allah her yer öyle demek ki dedi.Öyle amca ne sandın dedim.Hayırlısı olsun.
Eski dairemi geçen yıl 2019 sonunda sattım değerinin yarısı bile etmedi.Halbuki ne paralar vermiş dişimden tırnağımdan artırarak yaptığım yatırımı heba etmiştim.
Olsun ahiret sermayesi olur belki de benim için burası.Ahirette hakkımı alır bununla inşaallah cennete giderim sanıyorum.Onca yıl dairemiz boş kalsın onca kira parasından ol,komşuların hakkımızı gaspetmesinden dolayı evi yarı fiyatına satıp beladan kurtul.
Ey komşularım beni yolda camide safta görseniz bile selam vermeden nolur bir söz ederseniz eğer kaçın yanımdan.Vallahi yaptıklarınız zoruma gidiyor!!..
Kalbinizi kırarım bak.Ölürsem sizden evvel sakın ola cenaze namazıma gelmeyin!!.Benim hakkımı kuruşu kuruşuna o günkü değerinde aranızda para toplayıp ölmeden evvel getirip verin helalleşin derim.
Benim paramla hacca gidemezsiniz,namaz kılamazsınız oruç tutamazsınız.Tutsanızda kabul olmaz.’’
Yaşlı amcam ben giderken hala konuşmaya devam ediyordu..
Ölene kadar devam edecekti anlaşılan.Amca kafana takma yoksa akıl sağlığını kaybedersin dedim.Var mı kaldı mı ki dedi.
Ahir zaman fitnesi bunlar.Binalar da zinalarda çoğalacak buyurmuş Allahın Resulu yıllar önce..Gördük göreceğiz bu günleri de daha çok arayacağız.Hem vallahi hem de billahi..
Gelen günler giden günleri aratacak bu da Allahın Resulünün sözü..Başka söz olur mu bunun üzerine..Allah encamımızı hayreylesin...
02.06.2016//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.