- 1107 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Uçurum 4.Bölüm (İntikam) 4/10 Bölüm
Evet, şu an sokak ıpıssız sadece derinden tangır tungur sesler duymakta bu ses beklide kalbinin heyecanının sesiydi ama değil bu ses sadece sokak kedilerinin gece karanlığında karınlarını doyurmak için çöp konteynırlarından çıkarttıkları sesti ne yapacağını nasıl olacağını kendi de bilmiyordu her şeyi olayın akışına bırakmak istiyordu.
Karma karışık duygular içinde adımlarını sıklaştırıyor artık ne olacaksa olsun inceldiği yerden kopsun diyordu. Önünde bir uzun karanlık bir sokak beş yüz metre ileride bir köprü ve köprünün altında bir eski barakadan bir ışık süzülüyor. Gecenin karanlığında artık hiçbir ses yok kendi adımlarını bile duymuyor olağanca bir heybetle ve hışımla bütün acıma duygusunu bir kenara atmış merhametten uzak insan sıfatından çıkmış bir katil görünümüne büründü yaklaştıkça kalbi heyecandan titremeye başladı ve barakanın önünde bir hışımla kapıyı tekmeleyerek içeri daldı
Kalk bakalım namı diğer kesik haydar
Adam uykusundan uyandı ne olduğunu önce anlayamadı herhâlde ona şaka yapıyorlar sandı uzun uzun selimin yüzüne baktı
Sen de kimsin be bu saatte böyle şakamı olur gündüzler torbayı mı girdi
Sana diyorum kesik haydar şimdi hesap verme zamanı
Ne hesabı kitabı sende kimsin be
Hadi bana hakaret et hadi beni de ailemi öldürdüğün gibi öldür ama bunu yapmaya kudretin yok çünkü sen ayyaş ve zavallı bir mahlûksun ve acizsin bense taşın suyunu sıkan ve senin Azrail’in olan kişiyim köpek
Hey dostum neden bahsediyorsun bu ne saçmalık böyle
Yüzüme bak iyi bak göreceğin en son kişi benim senin cellatınım tabi beni tanıyamazsın ben küçükken evimize girip annemi ve babamı üç kuruş için öldürdün söyle lan bir insanın hayatı bu kadar ucuz mu sen ne sanıyorsun yapacağın yanına karnı kalacak sanıyorsun etme bulma dünyası bu sende ettiğini bulacaksın
Haydar zil zurna sarhoş ama ne kadar içse bile artık onu etkilemiyordu. Çünkü o içkiyi su niyetine içen birisiydi söylenen şeyleri hatırlamasa bile yaptığı onlarca kötülüklerden birisidir diye düşündü. Korkudan ne yapacağını bilmez bir halde geriye duvara doğru yaslanmış sözün bittiği yerde afallamış bir halde telaş içinde söyleyeceği belki çok şey var ama beklide haykırmak bağırmak istiyor ama bunu bir türlü başaramıyordu bir şeyler söylemek ister gibi oldu ama sesi korkudan kesilmiş fısıltılı çıkıyor dili tutulmuş aman diliyordu.
Selim birden hiddetli bir şekilde belindeki silaha sarılarak silahın kabzasıyla haydarın başına bir hışımla tabancayı vuruyor ve haydarın kafasından fıskiye gibi kanlar sağa sola selimin üstüne sıçrıyordu haydar yere yıkılmış selim haydarı tekmelemeye başladı haydar yumak gibi olmuş iniltileri ortalığa yankılanıyordu
Selim ayakta haydar yerde kanlar içinde selim namluyu haydara doğru uzatıp
Son duanı et köpek senin ölüm vaktin geldi biletini keseceğim
Dur! Ne olursun dur yapma.
Haydar yaşlı gözlerle sözlerine devam eder
Evet, ben suçluyum ben adi bir pisliğim ölsem beklide insanlar rahat eder evet dünya bir pislikten kurtulmuş olur. Ama bir dinle bu hayatı ben seçmedim bu yollara isteyerek düşmedim. Bende bir insan gibi yaşamak isterdim benimde bir canım var bende senin gibi etten tırnaktanım benimde hislerim var bende okuyup bir adam olmak isterdim en azından bir işte çalışıp karnımı doyururdum ne bileyim bilirsin işte bende sevmek sevilmek isterdim. İnsanların bana nefretle bakmasından hoşlanıyor muyum sanıyorsun beni insan yerine bile koymuyorlar ben hak talep etmiyorum ama olmadı sana hayat hikâyemi anlatacak değilim sende benim yerimde olabilirdin hayat kimine gülüyor kimisini ise işte bu hallere koyuyor.
Ahını aldığım insanları düşünüyorum. Çalışıp çabalayıp büyük emeklerle kazandıklarını ben onlardan alıyorum. Bazen bu da yetmiyor canlarını alıyorum. Evet, sen haklısın benim ölümüm farz ben kendim için değil senin için endişeleniyorum ben zaten ölmüşüm halimi görüyorsun yaşayan bir ölüden farkım var mı? Zaten kader cezamı kesmiş beni öldürmekle eline ne geçecek annen baban gerimi gelecek inan şu an şu halini görseler yapma etme derlerdi. Sana yazık olur ben ölsem ne değişecek ha, ya sen mahpus damlarında yıllarca bir pisliği öldürdüğün için hüküm giyeceksin ve hayatın boyunca damgalı olacaksın söyle cezan bitse ne yazar sana kimse iş vermez ki ve sana son sözüm
EĞER BENİ ÖLDÜRÜRSEN BENDEN NE FARKIN KALIRKİ
Bu sözler selimin içinin cız etmesine yetti tüm intikam hisleri köreldi hatta karşısındakini acıyor bir vaziyete bile girdi ama duygularına yenilmemeliydi mantığı kalbini üstün gelmeliydi.
Haydar’ın yakasından tutup ayağa kaldırdı ve namluyu şakağına dayadı. Elleri tir tir titriyordu ikilemdeydi. Bu iş oldukça uzun sürmüştü ya bir gören duyan olursa diye içinden geçirdi. Bu karmaşık duygular içindeyken fırsattan istifade haydar el çabukluğuyla hızlıca eliyle başında ki namluyu yumrukladı silah yere düşmüş haydar olağanca hızla kaçmaya başladı ne olup bittiğini anlayamayan selim birden afallaştı ve doğruca silahı yerden kaptığı gibi Haydar’ı kovalamaya başladı.
Haydar koşmaya çalışıyor fakat fazla mesafe alamıyordu. Sarhoşluğun etkisiyle bir düşüp yuvarlanıyor tekrar kalkıyor sendeleye sendeleye kaçmaya çalışıyordu. Birde kafasından darbede yemiş ne yöne gideceğini kestiremiyordu. Kaçışın faydasız olduğunu anlayıp hemen karanlık kuytu bir köşeye sığındı. Ama selim onun nerde olduğunu fark etmiş ağır adımlarla kurbanına doğru yaklaşıp silahı uzatırken haydar belinden çıkardığı bıçakla selimin üstüne atlayıp yüzünü deşmişti. Yere yığılan selim can havliyle üstüne kapaklanan Haydar’ı itip elindeki bıçağı tekmelemişti. Artık ikisinde de ne silah ne bıçak vardı. İkisi de ayağa kalkıp bir müddet soluk soluğa karşılıklı göz göze hiddetli bir şekilde bakıştılar.
Selim göz ucuyla silahın olduğu yöne doğru hızla atılıp yerden silahı alırken haydar birden geri dönüp kaçmaya başladı. Çünkü bu halde onunla mücadele etmesi çok zordu. Selim daha avantajlıydı. Haydar üç beş adım atmıştı ki selim silahı Haydar’a doğrultup tetiğe bastığında ayağından vurulan haydar yere serilmişti bile. Silahın sesi gecenin karanlığında inledi bir kere daha ateş etmek istedi ama karanlıktan köpek sesleri duymaya başlayan selim birden telaş içinde bir yöne doğru kaçmaya başladı. Koştukça koşuyordu öyle yorulmuştu ki belki on beklide on beş dakika hiç durmadan koşmuştu. Elleri ayakları tir tir titriyordu. Aman tanrım ben ne yaptım katil oldum hemen şu silahtan kurtulmalıyım denizin kenarına gelip silahı denize fırlattı selim tam o arada cep telefonu çalmaya başladı kimse duymasın diye hemen telefonu kapattı sonra baktı arayan Yakup’tu bir müddet denizin kenarında soluksuz kaldı sonra Yakup tekrardan aradı
Yakup
Selim ne yaptın hallettin mi? işi koçum
Evet, sanırım onu öldürdüm şu an deniz kenarındayım iş düşündüğümden de zor oldu inşallah bir gören duyan olmamıştır baya bir uğraştım sabah olmasını bekliyorum sonra gelirim
Yakup
Silahtan hemen kurtul selim kanıt bırakma bu arada helal sana
Aradan hayli bir zaman geçmişti silahı deniz kenarında kayaların altına saklamıştı. Gizliden eve geldi ama Yakup evde yoktu. Bu saatte nereye gider ki bu adam, telefonla aradı ama aradığınız numara kullanılmamaktadır diyor. Afallamıştı nasıl olur bu bir kaç saat önce onunla konuşmuştu. Gitti komşulara sordu kimsenin haberi yok iş yerine gitti orada da yok bir iki gün böyle geçmişti. Sanki yer yarıldı da yerin içine girdi böyle düşünürken birden telefon çaldı telefon eden Ahmet Beyin oğlu şükrüydü telefonu açar açmaz şükrü ağlamaklı bir sesle selim abi babam babam hastanede birden bire fenalaştı kalp ameliyatı olacak çok korkuyorum aklıma sen geldin
Selim
Şükrü hemen geliyorum merak etme
Aceleyle hemen hastaneye gider ve orada Ahmet Beyin eşi Neriman Hanım, şükrü ve ferda orada ameliyathanenin önünde bekliyorlardı. Hemen selam verip hastanın durumunu doktordan öğrendi. Kalp krizi geçirmiş anju olması gerekli dediler aradan bir saat daha geçmişti ki ameliyat bitmiş hayati bir risk olmadığını öğrenmişlerdi verilmiş sadakası varmış kendine geldiğinde Ahmet Beye dönüp beni çok korkuttunuz inanın şu an çok mutluyum siz benim için çok değerlisiniz size olan borcumu hiç bir zaman ödeyemem
Ahmet Bey
Selim yeter artık ikide bir bunları söyleyip durma iyi ki bir iyilik yaptık sürekli yüzümüze vurup duruyorsun bunlara gerek yok çünkü sen bunları hak ediyorsun sen iyi birisin hamurunda iyilik var ama sen farkında değilsin. Bu sözler iyisine iyiydi ama içinde bulunduğu durumu aklına gelince pek te öyle hissetmiyordu çünkü birini öldürmüştü. Nihayetinde Ahmet Bey iyice düzelmiş hastaneden taburcu oluyordu. Selim hiç yanından ayrılmadı. Ahmet Bey ne kadarda selim senin işin gücün var ben iyiyim beni merak etme dese de faydasız ben sizi yüzüstü bırakıp gidemem iş dediğiniz her zaman var ama ya bizler evet bu sözler manidardı. Sadakatinin bir göstergesiydi. Her ne kadar mesafe olarak o evden çıksa bile o evin bireyi gibi o da o aileyi benimsemişti. Ferda yürekli cesur bir kızdı. Aklına geleni söyleyen biriydi. Ama nedense bugün ağzını hiç açmadı. Hiç bir şey söylemedi. Selim bir kaç kez yüzüne baksa bile ferda oralı olmadı. Bu durum selimi biraz üzmüştü. Kim bilir derdine nedir diye belki babasının durumu onu çok etkilemiş olacak derken hastaneden dışarı çıkarken hastanenin önünde 2 gün komada yatıp kendine gelen bir hasta ve başında 2 polis hastayı sorguluyorlardı. Bir an selim hastayla yüz yüze geldi aman Allah’ım o da ne bu evet o öldürdü sandığı Haydar’dan başkası değildi ortam birden buz kesildi haydar polislere selimi işaret ederek
-işte bu beni öldürmeye çalışan genç diye bağırdı.
Polisler hemen selimi kelepçeleyerek gözaltına aldılar birden büyük bir şok yaşanıyordu Ahmet Bey neler olduğunu anlamamıştı ferdanın bakışları bomboş ve donuktu ne olduğunu kimse anlamadı ferda öne atılarak durun ne yapıyorsunuz diye bildi
Polisler 2 gündür aradığımız kişiyi bulduk bu şahıs adam öldürmeye teşebbüs etti dedi ve bir şok daha
Selim karakolda ifadesi alınırken Ahmet Bey ve ailesi olay hakkında bilgi alıyordu.
Polis
Sahilde sakladığın silahı bulduk bunu sana kim verdi.
Arkadaşını ele veremezdi. Ben kendim aldım senin kimliğin nerede selim olayı polise anlattı hafızasını yitirdiğini sonra Yakup diye bir çocukluk arkadaşının onu tanıdığını ve ona hayat hikâyesini anlattığını söyledi ama kesinlikle Yakup’un onu azmettiğini söylemedi polis
Peki, bu Yakup dediğin şahıs nerede şu an bu soru karşısında selim sus pus oldu sadece bilmiyorum diyebildi.
Polis onu bize tarif eder misin? diye sordu selim onun olaylarla bir ilgisi yok onu değil beni sorgulamanız lazım
Polis
Bize işimizi mi öğretiyorsun hem de sen daha kendinin kim olduğunu bile bilmezken adının selim olduğunu sana söylemiş dedin neden böyle bir yargıya vardın ve ona neden güvendin bu sorular kafasını iyice karıştırmıştı
Bakın polis bey tamam yaptığım doğru değil elbette ama o haydar denilen kansız benim anne ve babamı öldürdü neden anlamak istemiyorsunuz bende aklımca ondan intikam almak istedim onu öldürdüğü sanmıştım meğerse yaşıyormuş kaç canı varsa
Polis
Anne ve babamı öldürdü diyorsun peki anne ve babanın ismini söyler misin?
Şey isimlerini bilmiyorum ama her şeyi Yakup bana anlattı.
Polis
Çok safsın şu fotoğrafa bak bakalım bize kim olduğunu söyle, selim fotoğrafa baktı ve bu o Yakup
Polis
Peki, Yakup dediğin bu kişinin adının selim olduğunu sana söylesem ve sana verdiği tabanca ona kayıtlı desem ve anne ve babası öldürülen sen değil Yakup dediğin asıl adı selim olan kişi dersem ne diyeceksin. Anlamıyor musun hala senin bu halinden düpedüz faydalanmış seni kullanmış neden hala anlamıyorsun neden ona bu kadar güveniyorsun. Kendi intikamını sana yükledi doğru olan bu eğer bu adam ölmüş olsaydı senin hayatın kaymıştı ama biraz şansın var ki adam ölmedi ve hafıza kaybın var artı yönlendirildin hafifletici nedenlerin var ama yine de bir cinayete teşebbüs ettin yerinde olsam iyi bir avukat tutardım. Umarım çok fazla yıl mahkûm kalmazsın yoksa sana yazık olur
Üzgünüm ama gerçekler bu senin adın selim değil artık buna kabul et ve kendine gel bu olanlar karşısında şaşkına dönmüştü. Hayat hatırladığı ilk darbeyi yemişti ilk defa birine güvenip te güveni boşa çıkmıştı çok pişmandı ama son pişmanlık fayda etmez ki bir insan başıboş hareket edemez diğer canlılardan farklı olarak aklını kullanır evet geriye dönülemeyeceği gibi eskiye takılıp ta kalmakta olmaz zararın neresinden dönersen kardır eski acı anılardan tecrübe edip ona göre hayatı idame etmek gerekir ne demişler (dün dündü geçti gitti bugün var elimizde olan yarın var mı? ölenler hep ihtiyar mı?) evet tekrar başa dönmüştü.
Şimdi ise durum farklıydı. Bir suçlu bir yükümlü en ağır olanda mahcubiyet bu olayların Ahmet Bey ve ailesinin gözleri önünde cereyan etmesi onlarında bu olaya şahit olması bir yanda ona baba gibi kucak açan biri bir yanda ona kardeş olan şükrü bir yanda ona tüm sevgisiyle bağlılığıyla hislerini dile getiren ferda vardı. Ve onların yüzüne bakacak yüzü yoktu oysaki Ahmet Bey onu ihtar etmişti, Onu uyarmıştı bu adam senin başına iş açar gözüm tutmadı diyordu.
Tüm bunlar beyninden geçip gidiyordu. Derken mahkeme günleri geldi çattı tüm hayatı altüst olmuştu kendini nasıl savunacaktı. Mahkeme salonundan içeri girip sanık sandalyesine oturdu kâtip bir yandan yazıyordu herkes hâkimin gelmesini bekliyordu. Derken hâkim geldi ve kürsüye oturdu bir sessizlik oldu hâkim sanığa üstten alta doğru gözleriyle süzerek baktı.
Sanık emin gözünü kaldırıp hâkimle göz göze geldi ilk önce anlamadı. Sonra tanıdık bir sima gibi geldi biraz daha dikkatli bakınca evet bu o yıllar önce onu denizin kenarında uçurumdan onu kurtarıp hastaneye götüren hâkim celal haktanırdan başkası değildi. O günlerden farklı olarak saçları daha seyrek ve az olan saçları da bembeyazdı yüzü daha buruşuktu ama sima olarak oydu büyük bir mahcubiyet duydu o esnada hâkim bey
-hey hat şu hayata bak ne garip bir zaman hayatını kurtardığım kişi şimdi karşımda sanık olarak duruyor şimdi ise onu yargılayacağım sanığa dönüp avukatın var mı? Diye sordu yok diyebildi.
Ama arkadan bir ses geldi hayır avukatı var hâkim bey bu ses hiç te yabancı değildi çok aşina olduğu bir sesti dönüp baktığında ne görsün ferda evet üniversiteyi bitirip avukat olmuş onun haberi olmadan da avukatlığını üstlenmiş
Birbiri ardına yaşadığı şok üstüne şoklar
Onu artık ferda savunacaktı onu daha iyi başkası savunamazdı.
Bir sürü mahkemede geçen konuşmalar müvekkile sorulan sorular detaylar mahkeme tarihinin başka bir tarihe atılması gel gitler bu süreç uzadıkça uzar hâkim bey sanık eminle avukatın arasında duygusal bir şeylerin olduğunu anlar ama fazla üstelemez davacı olan adam bir gün mahkemede hiç umulmadık bir şey yapar
- Ben davamdan vazgeçiyorum. Bu adam yanlış yönlendirilmiş bu adamın zaafından yararlanmak istemişler. Bu adamı maşa yapmışlar yoksa onunla benim aramda bir sorun yok. Evet, belki beni orada öldürebilirdi. Bugün belki de burada olamayabilirdim. Ama yaşıyorum her şeye rağmen. O yaptığı yanlışın farkında her halinden pişmanlığı belli oluyor. Bense ömrüm boyunca hep ah aldım büyük Ahmetlerle edinilen mal ve mülkleri insanların elinden aldım. Bazen canlarını aldım ömrüm boyunca ben hiç kimseyi affetmedim hiç durmadım onun bana karşı kimseye beni affedin diyemem. Aslında suçlu olan benim düzen yanlış davalı ile davacı karışmış ne yazık adalet bu değil. Benim şimdiye kadar asılmam lazımdı. Yıllarca yattım ve çıktım hala nefes alıyorum. Bu gencin bir şansa ihtiyacı var. Eğer hapis yatarsa sonrası ne olur kimse ona iş vermez kimse elinden tutmaz hiç bir ortamda tutunamaz mecburen istemese de suç işlemeye sevk edilir.
- İşte hayatın bize yaptıkları bu biz böyle cani olarak doğmadık hepimiz bebektik yaşadıklarımız ve sosyal çevremiz bizi sürükledi ve böyle bir yanlışa düştük. Benim elimde bir fırsat var o da şu güne kadar hiç kimseye yardım edememiştim erdemli bir insan olamamıştım işte benim karşıma böyle bir fırsat çıktı bende emin kardeşimi affediyorum ondan davacı değilim hâkim bey asıl suçlu benim beni alın.
Kimsenin beklemediği hadiseler yaşanıyordu savcılar ve hâkim bir araya gelerek bu davayı nihayete erdirecekti
Bir sürü mahkeme konuşması ve sonuç sanığın cinayete teşebbüs etmesi sanığın başkası tarafından yönlendirilmesi, sanığın daha önce bir cezai ehliyeti olmaması ve davalının davasından vazgeçmesi ve hafifletici nedenlerden dolayı sanığın beraat etmesine karar verilmiştir. Yürekler pır pır atıyordu ortalık birden bayram yerine dönmüştü. İşte adalet bu diye bağırıyordu Adalet tecelli etti. Emin yeniden doğmuş gibiydi sevinçten uçacaktı. Hemen Haydar’ın yanına gidip hakkını helal et seni yanlış tanımışım dedi ve o esnada ferda sevinçten mahkemede olduğunu unutmuş gidip emini sımsıkı kucaklamıştı sevinçten ne yapacağını bilemiyordu. Gözlerinden acı yerine sevinç gözyaşları dökülüyordu bu onun ilk avukatlık deneyimiydi ve en sevdiği birisini savunuyordu ve sonuç olarak davayı kazandığına değil de eminin kurtulmasına sevinmişti
Hâkim celal haktanır Ahmet Beye gülümseyerek eee Ahmet Bey düğün ne zaman dedi olayı geçte olsa idrak eden Ahmet Bey aslında çokta kızmamıştı çünkü o da emini evladı gibi seviyordu
Eminse ferdanın kollarında sevinci bitmiş yüzü kızarmıştı.
Mahkemeden çıkıp özgürlüğüne kavuşmuştu Ahmet Bey hiç bir şey söyleme eve gidiyoruz dedi bu akşam bizimlesin hem seninle konuşacaklarımız var dedi akşam olunca Ahmet Bey kızı ferdayı odasına çağırdı kızım dedi bana hiç uzatmadan olanları anlat eminle senin aranda bir şey var mı?
Ferda istediği fırsatı bulmuştu bulmasına ama babasına karşı son derece saygılıydı onu hiç üzmek istemezdi ezile büzüle babacım seni eğer üzdüysem bilmeden yanlış yaptıysam çok özür dilerim sen ne dersen kabul ederim
Ahmet Bey
- Bak kızım benim ne düşündüğümün önemi yok önemli olan senin ne hissettiklerindir bir ömür hayatı sen yaşayacaksın sen sadece bana olanları söyle o da sana karşı nasıl tek taraflımı yoksa çift taraflı bir sevgimi bu
Ferda
- Baba kızmazsan söyleyeyim onu seviyorum eminde beni seviyor onunla konuştum ama sizden çok çekiniyor yanlış anlayacağınızı düşünüyor
Peki dedi Ahmet Bey ve sofraya oturdular yemek tamda bitmek üzereydi kimsenin ağzını bıçak açmıyordu.
Ahmet Bey emine dönerek evet emin ferdanın dedikleri doğrumu. Bu söz üzerine derin bir sessizlik hâkim oldu. Birden bire gökten bir kaya inmiş gibi eminin dili bağlanmış kem küm şey efendim derken Ahmet Beyin eşi ben bir çay koyayım dedi. Belli ki mevzu derindi. Ahmet Beyin eşi oğlum rüştü mutfağa gelir misin şu çaya uzanamıyorum diyerek Şükrü’yü de içeri aldı. Ahmet Bey, Ferda ve Emin baş başa kaldı. Emin büyük bir mahcubiyet duyuyordu. Kulakları kızarmıştı. Şekilden şekle girmişti ne diyeceğini bilemiyordu. Kısa zamanda öyle şeyler yaşamıştı ki sanki önceki hayatı silinmiş geri kalan hayatı onun açığını kapatmak istercesine olaylar bir bir peşine takip ediyordu. Emine dönerek kızımı gerçekten seviyor musun dedi. Bu öyle bir söyleyiş tarzı vardı ki sanki o hiç tanımadığı biriydi de ilk defa onun evine gitmiş gibiydi. Eminde artık ne olacaksa olsun öylede battık böylede battık yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal misali evet efendim hem de her şeyden çok dedi. Hem de gür bir sesle kendinden emin bir şekilde bu sefer Ahmet Bey kızım ferda sen söyle bakalım sen bu emin için ne düşünüyorsun. Baba bende onu seviyorum bunun üzerine baba eşini ve oğlu Rüştü’yü sofraya çağırarak emin bizim kızı seviyormuş sen ne diyorsun hanım dedi eşi valla sen bilirsin bey dedi şükrü ise biraz şaşkın olur diyebildi
Tansiyonlu bir ortam vardı. Eminin kalbi güm güm atıyordu. Ahmet Bey gür bir sesle o zaman bu iş ciddiyse emin bey ben öyle sevgi mevgi anlamam kızımı seviyorsan eğer gelir istersin dedi. Bir anda emin tir tir titremeye başladı vücudundaki gerginlik stres hat safhadaydı gözleri büyüyüp küçülüyordu şok üstüne şok yaşıyordu Ahmet Beyin olayı tasvip etmeyeceğini sanıyordu ama yanılmıştı
Ahmet Bey
- Emin seni tanıdığımdan beri severim ama duydumki içki ve sigara gibi alışkanlıkların varmış bunlar olmaz
Emin
Efendim ben içki sigarayı çoktan bıraktım. Gelip geçiciydi kötü arkadaşları da bıraktım dedi. Ahmet Beyiz yüzündeki gülümsemeyi görünce bir an olsun içi rahatlamıştı. Aslında Ahmet Bey çoktan işi öğrenmiş sadece onları test ediyordu. Onlara dönerek ben bunları anlamadım mı sanıyorsunuz? Bizde bu yollardan geçtik biz de gençtik seven insanın bakışlarını elbet biliriz yalnızca sizin sevginizin sadakatini ölçmek istedim kararlılığınızı ölçmek istedim çünkü sevgi diye bildiğiniz nesnede heves olabilirdi bundan endişe ediyordum ama şu an hiç bir endişem kalmadı bundan sonraki süreç artık sizin.
Evet, büyük bir kâbustan büyük bir sevince yelken atmak hayat bazen acı bazen tatlı ummadığın bir anda en zor anında nasıl ki en karanlık geceler sonunda aydınlığa sabaha varıyorsa işte emini başına gelen de buydu. Kör istemiş bir göz rabbim vermiş iki göz misali derken aradan haftalar geçti emin tekrar Ahmet Beyin bulunduğu eve dönüş yaptı. Eski işini artık çoktan bırakmıştı Yakup’tan da bir haber alamadı. Artık üstüne de fazla durmuyordu ne sebeple neden beni seçti diye önceleri düşünüyordu ama ondan daha önemli mevzular vardı. Hükümlülükten kurtulmuş hürriyetini kazanmış üstüne üslük en sevdiği ferdayla evlenecekti. Tabi eminin içinde bazı şüpheleri vardı Ahmet Beyle yüz yüze bu konuda konuşsalar bile henüz ferdayla beraber evlilik meselesini enine boyuna tartışıp bir fikir alışverişinde bulunmamışlardı. Çünkü bir tarafta işsiz biri diğer tarafta okulunu bitirip avukatlık mesleğine başlayan biri düğün ne zaman olacaktı bu ve benzeri sorular vardı birde emin ister istemez kendini bu aileye karşı yük olarak görüyordu düzenli bir işi hiç olmadı eli ekmek tutması lazımdı elde avuçta bir şey yoktu.
Bir akşam emin ferdaya gizliden seninle uzun uzadıya bazı meseleleri konuşmamız lazım dedi ve konuşmak üzere ertesi gün sahilde bir çay bahçesinde buluştular. Emin içinden geçenleri tek tek anlattı
- Ben bu şartlar altında seninle evlenemem. Yanlış anlama benim bu dünyadaki tek hedefim sensin ama bunu hak etmem gerek sonuçta ben bir erkeğim. Benim bir gururum ve onurum var şu andaki halimize baktığımda görüyorum ki şu an evlenirsek roller değişmiş ben işsiz güçsüz evde sen ise dışarıda çalışacaksın gönlüm buna razı olmaz en azından bir işe başlayayım. Biraz kendimi tutayım bir iki yıl içinde inşallah bir birikim yapıp düğün masraflarını karşılamak isterim artı kiralık bir eve çıkarız buraya yakın mesafede olur bu benim görüşlerim sen ne hissediyorsun bu konuda,
- Bende senin düşüncelerine saygı duyuyorum nasıl mutlu olacaksan öyle davran kendini zorunlu veyahut mecbur hissetme hiçbir şey için
Sohbet böylece saatlerce sürdü ve artık bir yerden başlamalı bir işin ucundan tutmalıydı onun için emin bir yandan taksi şoförlüğüne başladı bir yandan da kiralık ev bakmaya başladı
Çalışkan biriydi taksi durağında kısa zamanda herkesin sevdiği ve saygı duyduğu biri olmuştu. Emin gündüz vakti taksiyle işe çıkıyordu. Ama ek bir iş daha bulması gerekiyordu. Aklına birden önceden çalıştığı lokanta geldi. Yaşar ustaya gitti ve uzun uzadıya başından geçen olayları anlattı. Eski arkadaşı Necati de hala ordaydı. Ama bu sefer pozisyonu farklıydı artık garson değil hem lokantanın kasası hem de şefi olmuştu yaşar ustanın hem eli hem kolu olmuştu Necati emini vefasızlıkla suçladı ama yine de olsun be dedi sen bizi arayıp sormadın ama biz seni unutmadık vesselam kapımız sana açık her zaman
Durumdan haberdar olan yaşar usta aslına bakarsan bana bil eleman lazımdı akşamları gelip burada çalışabilirsin onayını aldıktan sonra eminin sevinci iki katına çıkmıştı yaşar ustayla ne kadar ücret alacağı konusunu bile görüşmemişti çünkü az da olsa çok ta olsa paraya acilen ihtiyacı vardı a bide yaşar ustaya güveni tamdı o kimseye haksızlık etmez fazlasıyla mukabele eder diye düşündü ve böylece sabah erken saatlerden ikindiye kadar takside ikindiden sonra gece 12 ye kadar lokantada çalışmaya başladı her şey istediği gibi oluyordu hem uyuyup dinlenmek için bile vakti vardı lokantada boş zamanlarda Necati’yle bir araya gelip eski günleri yad ediyordu Necati emine o Yakup denen çocuğa güvenme demiştim değil mi diye söylemeye başlayınca emin Necati’ye dönerek Necati bu konu hakkında konuşmasak olmaz mı çünkü her beni gören hep bu konudan bahsedip duruyor bu da fazlasıyla beni yoruyor olan oldu geriye dönüp bu hataları düzeltemem ama yaşadığım bu olaylar beni olgunlaştırdı ve kendime getirdi dedikleri doğruydu tecrübe hayatta yenen kazıkların birleşimidir diye-
DEVAMI VAR...
YORUMLAR
olayların çok hızlı seyrettiği bir anlatım ve ilginç gelişmeler.romanın konusu çok çok güzel, usta bir el tarafından yazılmış olsa müthiş bir roman olur.
zaman içinde bu romanını yeniden ele alarak daha geniş ve düzgün bir halde yazabilirsin
okumaya devam kolay gelsin