- 502 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Nisan artığı bu düşlerde Haziran başı zaman…
Ruhsal bir bedenin kendisiyle düşüncelerde köşe kapmaca oyunuydu…
Dünlerini kaybetmiş, düşünce çırpınışlarını yarınlara sarkacak endişeli düşünceleriydi bu kumsaldaki kadınla içsel konuşmalar…
Aslında tüm bunların kökeninde yarınsızlık veya yarınlarda karşılaşılacak çapraşık veya karmaşık yaşam kesitlerinde çaresiz kalma düşüncelerindeki yetiksizlik korkusuydu belki de…
Geçmişin üstüme yığdığı korkak endişelerin birikmiş haliydi bunların tümü…
“ben seni merak ediyorum” cümlesinin belki de şarkıda yüklenmiş olmasıydı asıl bezmişliğin nefes almalara yüklediği zorluklardı tüm bu günkü ruhsal berbatlığımın aylak düşünceleriydi nefes almalarıma yansıyan…
İçimde biriken endişe parçalarının bütünleşip kendi kendini zorlayan içsel can burkulmaları bunların tümü sanırım…
Veya kendi kendine sorular üretip cevapsızların çoğalmasıydı kesin bu garipsenen benlikle adım atışlardaki konuşmalarım…
İçimde bir tükenmişlik veya korkusuzluk korkusuna yenilmişliğe benzeyen bir ruh yapısı ile kendine mırıldanarak konuşmaların altına gizlenen bir çaresizlik korkusu olmalı bu yalnızımsı aylaklık…
Kime veya hangi şartlara karşı verilemeyecek hesabımız vardı kendi kendimizden korktuğumuz?
Sen sevgili, sen, yeryüzündeki tek başınalıkla kalabalıklığım iken ve söylemekten haz duyduğum “sen, sevgili, sen dünyamsın” dediğim sen, artık tüm nefretimi içimde barındıran sen, sevgili derken, bu yakarışın tümünü bedenimde kaplarken, bilir miydin öfkemin bütünü olduğunu…
Saygısını yitirmiş bir sevginin güvensizlikten öte neyi kalmıştı ki hâlâ bedenime hükmetmeye çalışan...
Sen ve ben, birbirimizde tüm saygısını yitirmişken hangi güven duygusunun içinde barınacaktın…
Bir başkalaşım bu, kendi kendinde nefes almalardaki değişim bu…
Kendi renginde kendi hüznünde aynı renkteki hüzün düşünceleri ile kendi kendine ve
bedenine garip bir değişim arzuları bu düşünceler…
Sadece kendi varlığından kopup başkalaşım düşünceleri ile hayata günaydın deme istekleri…
Vedasız terk edilişlerle yıllar yılı kavrulmuş bir bedeni sükûnu bulma arzuları bu uzaklara gidip arkamda bıraktığım tortularla yaşamda var olma savaşına da günaydın deme zamanları sanırım…
Belki de bu kendi kendine selam verebilme düşüncelerinin içinde yaşamla dalaşma zamanlarının da nefes alma istekleri…
İçimde dalaşan bütün bu kıskaçlarla, savaşta güçlü çıkma istekleri içinde kıvrandığım hasretin korundan kopuşma arzularının bedendeki titreşimleri ile var olma savaşı…
Arkaya bakmadan tüm yaşanmışlıkların acılarından sıyrılıp tek adımlık bir karar bu uzaklara göç etmeye…
Göçün koruyucu özelliğini içinde hissederek, var olan tüm pişmanlıkların tutunuşlarından kurtularak geleceğe ait var olacak umutla adım atmak ve her şeye arkada bırakarak tüm pişmanlıklardan da vaz geçerek tutunmak uzaklardaki yaşama…
Sevgi özünde sakladığı rengi ile içimde ormanlar yeşerterek var olacak umutlarımın içinde…
Sen sevgili bedenime taktığın kendi parçalarında kendi anlamları ile bedenime sarılarak bukağılarınla korkusuzluk korkusunu yenerek düşeceğim yaşamın içine…
Nisan artığı bu düşlerde Haziran başı zaman…
Belki de içinde çırpınan sevgi düşleri ile savaş veriyorum tüm benliğimle senin için düşler kurarken bedenim tüm bütünü ile…
Belki de bir kör döğüşü bu zamana inat yaşam savaşı uzaklar içimden kopan parçaların unutulduğu hasret…
Herkeslerle herkes döndü yaşama. Bir solgunluk bu zamana, bekleyişler ertesi düşsel yaşamın morluğu bir kayboluş bu Haziran yağmuru ile düşüncesizce bambaşka bir duruşla ıslanış bu bekleyiş ertesi boşluk…
Sen sevgili, yüreğimin içinde közlenmişliğin küllerinin ılıklığının ve yarın, ondan sonra gelecek yarınsızlıklarında karşıma çıksan da bir beklentisiz bakış ertesi unutkanlık bu zamanın bu an zamanı karanlıkları…
Biliyorum sen zamana öteki oldun…
Ötekileşerek yarınsız bir zamanın içindeki bir karartısın sen…
Belki de yüreğimdeki bir leke, bir özlem karanlığı, bir umutsuzluk izisin sen ama bu günlerimin suskunluğu, yarınlarımın düşüşü sen ama içimdeeki küllenmiş bir köz yanığısın…
Ve sen sevgili, aklımdan düşmeyerek yaşamımı dar ettikçe bana, zamana gömmeye çalışıyorum seni…
Mustafa yılmaz
YORUMLAR
Kendimi okudum yazınızda.
" Bir başkalaşım bu, kendi kendinde nefes almalardaki değişim bu…
Kendi renginde kendi hüznünde aynı renkteki hüzün düşünceleri ile kendi kendine ve
bedenine garip bir değişim arzuları bu düşünceler… " Güne gelmesi temennisiyle.. Sevgiler
Dilek USTA tarafından 6/29/2016 1:07:14 AM zamanında düzenlenmiştir.
Dilek USTA tarafından 6/29/2016 1:07:36 AM zamanında düzenlenmiştir.
Mustafa YILMAZ
Bazen yazdıklarımızla kendimizi yazıyor zannederiz, ama görüyoruz ki cümleler gidecekleri yere gidebiliyorlar...
Aynı kulvarda cümlelerle uğraşta olmak haz verici bir kalem teşekkürü...
Mustafa yılmaz