- 387 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Hayırdır Her Bir Tarafım Kaşınıyor
Ben anlamadım arkadaş bu işi, mevsimlerden midir nedir, yoksa çiçek tozlarında mı ya da başka bir sebebi var mıdır bilemiyorum, bu günlerde başta avucum olmak üzere her bir tarafım kaşınıyor. Avucun kaşınmasını bizim millet hep iyiye yorar hemen şu cümle gelir peşinden ’’Para gelecek para, köşeyi döneceksin oğlum.’’ Yok, babam yok ne köşe dönmesi ne de bir şey. Zaten memlekette dönecek köşe möşe de kalmadı bilesiniz. Bizden önce kırk haramiler, elli haramiler bütün köşeleri kapmışlar parsellemişler. Biz dümdüz yoldan evin yolunu bulabilirsek iyi...
İyi ki kahve de ağzımdan çıktı o elim kaşınıyor lafı. Mustafa hemen oradan atıldı ’’Elin kaşınıyor ise zengin oldun demektir ağabey, bekle bakalım bir yerlerden çok büyük paralar.’’ Of ki of para geleceğini biliyor hem de büyüklüğünü de söylüyor adama bak yahu! ’’Oğlum Mustafa ne parası yahu ben züğürdün tekiyim bana nereden para gelir adamım. Yıllardır piyango bileti almam, loto, toto hiç birini oynamam. Mısır’da paşa dedemin akrabaları filanda yok bilesin. ’’ karşı taraf la deyip illa dememektedir ’’inadım inat kıçım iki kanat’’ felsefesi doğrultusunda ısrar edecektir. ’’Ben bilirim ağabey geçen sene bizim apartmanda da adamın birinin, üç gün eli kaşındıydı sonra dördüncü gün öğrendik ki yüklü miktarda para çıkmış şans topundan arkadaşımıza.’’ ya sabır ve de iki kere hatta ya sabır ’’Ya aslanım her eli kaşınana piyangodan lotodan para çıksa bütün o şans oyunları şirketleri batar iflas eder arkadaşım.’’ Of ki of bu kahve de de ağızdan bir şey çıkmaya görsün hemen sulandırıyorlar sakız oluyor.
Dur ulan bu kaşıntılardan çok malzeme çıkar bana. Bir daha geldiğimde başka bir şey deneyeyim bakayım şu bizim kahve de. Bakalım buna ne bahaneler bulacaklar. Hadi elim kaşındı, peşine bir de ayağım kaşındı ya sonra mabadım, yani arkam kaşınırsa ne diyecek bu haspalar...
Başka bir gün selam verip de girerim kahveden içeri. Orta şekerli kahvem de hemen gelir, sağ olsun Kahveci Nurettin ağabey çok anlayışlıdır leb demeden hem leblebiyi hem de kabak çekirdeğini bile anlar. Kısmet işte ayağımın altı bir kaşınıyor bir kaşınıyor ki sormayın. Duramayacağım artık, ayakkabılarımı çıkartıp hatır hatır kaşımam lazım ayaklarımı. Ben dediğimi de yaparım yani ’’Hatır hatır hatır hutur hutur hutur’’ kaşıntı sesleri. Umarım sizleri rahatsız etmemiştir kaşıntı gürültüleri. Hemen bir iki işgüzar beni görünce lafa girer ’’Ağabey ayağının altı kaşınıyorsa yola gideceksin sen yola belki uzun belki de kısa bir yol ama yola gideceğin kesin.’’ Hay Allah bak sen benim de kafamda bir yerlere gitmek düşüncesi vardı.’’Aaa mübarek nereye gideceğimi de söyle bari de otobüs biletimizi ya da uçak biletimizi erkenden alalım.’’ Oğlum ne yola gitmesi cepte para yok pul yok biz buradan işe zor gidiyoruz dolmuş ile otobüs ile a benim saflarım... Birisi de oradan atılmasın mı ’’Ağabey bu yol çok uzun ve çetrefilli bir yol da olabilir hani gidişi olup da dönüşü olmayan yol gibi hani şairin şiirinde de var ya limandan demir alıp da meçhule giden bir gemiye biniyor muşsun gibi düşün.’’ Ben de hiç anlamadım ki neyi ima ediyor arkadaş bana. ’’Ha ahirete hazır ve nazır ol diyorsun sen bana kısaca dostum. O son yolculuk hepimizin başına zaten lakin gününü saatini Allah bilir diyeyim de.’’
Tam kahvemi içtim yan masada ki okey oynayanları seyre dalmıştım ki bu seferde şiddetli bir biçimde sırtım kaşınmaya başlamasın mı? Kalktım ayağa kahvenin köşesine seğirttim, başladım sırtımı duvara sürte sürte kaşımaya. Ulan bu da nasıl bir zevkmiş be... Okey oynayanlardan arkadaşım Hamdi lafa dalıverdi ’’Ben de çok iyi sırt kaşırım birader haberin olsun.’’ lafları dokunduruyor bana şaka yollu... ’’Ülen tepemin tasını attırma Hamdi kim kimi kaşır orası belli olmaz.’’ kahve de gülüşmeler kikiri kikiri kakara kakara ’’Biz de şaka yaptık birader sen de ne alıngan çıktın.’’ cevap hemen verilecek tabi ki ’’Ben de şaka yaptım oğlummm. Seni döver miyim hiç elimi sana bular mıyım, adam tutar parayla başkasına dövdürtürüm.’’ yine kakara kakara kikiri kikiriler havada uçuşur...
Okey oynayanları sessiz sessiz seyre devam. Kahvemi içmişim peşine de çay geldi, güzeldir bizim kahvenin çayı Nurettin ağabey hiç malzemeden kaçmaz Allah’ı var. Bu seferde kulaklarım kaşınmaya başladı hay aksi, biri beni mi anıyor, bir yerlerde benden habersiz ismim mi geçiyor ne? Okey oynayanlardan Zekayi ’’Mutlaka senin adın sanın bir yerlerde geçiyor ağabey. Aha şimdi bak gör on onbeş dakikaya kalmaz cep telefonun ya çalar ya da mesaj gelir, dediydi dersin.’’ Ya arkadaş nasıl bir şom ağız bunlarda ki de demeye kalmadı beş dakika sonra cep zırrrrr zırrrr ötmeye başladı. Açtım baktım bizim hanım ’’Bey akşam eve gelirken iki ekmek, biraz beyaz peynir, bir paket un, bir paket çay, bir kesme şeker ile tuvalet kağıdı almayı sakın unutma hemi.’’ Oradan Nurettin ağabey lafa dalar ’’Bak gördün mü kulağının kaşınması da boşa değilmiş be dostum.’’ İşte böyle bizim kaşıntı durumları. Hem ne demişler o bizim çok muhterem atalarımız ’’Züğürt olup düşünmektense uyuz olup kaşınmak evladır.’’ Züğürtlük zor gerçekten. Uyuzluk mu, ilacını alırsın iyileşirsin geçer gider bir çırpıda...
YORUMLAR
Sayın Ahmet hocam, tebessümle okuduğum bir yazıydı, yüreğine sağlık. Bizde sırtın kaşınınca kesen gelmiş, derler. Kaşıntı önemlidir, pek çok şeye delalet eder. Yara, sivilce, deri hastalıkları, zührevi hastalıklar, damar hastalıkları, alerji, güneş yanığı ve çarpması gibi yüzlerce sebebi olabilir... Dikkat etmeli... Saygılar