- 733 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ENGELLİ DİLENCİLERE YARDIM EDERKEN BİR KEZ DAHA DÜŞÜNÜN..
Bu resimdeki engelli çocuğunu iten anneyi tebrik ediyorum.
Yıllardır bu çocuğunu bu şekilde taşıyarak okula götürüp eğitim aldırıyormuş.
Allah cc. ona mukafatını hem dünyada hem de ahirette verecektir mutlaka.
Bizim mevzumuza konu olan başka bir engelli şahıs.
Dün akşam beraber iftar yemeği yediğimiz bir hoca arkadaşım sofrada bir konuyu nakletti.
Benim dikkatimi celbetti umarım sizin de dikkatinizi çekecektir.
Bu nedenle aşağıdaki yazıyı kaleme aldım..
’Dün Ankara’da bir sanayi sitesinde geziyordum..
Biraz dinlenmek için oturduğum lokantanın önüne bir araba parketti..
Ankarada ramazan sanayi sitelerinde biraz sönük geçiyor insanlar yemekte yiyorlar lokantalarda tam gün mesaideler her zaman olduğu gibi..
Yeni olduğu belli olan beyaz arabanın içinden çıkan 20 yaşındaki şöför genç kapıyı açarak ayakları kötürüm ve engelli izlenimi veren 40 yaşlarında birini engelli sandalyesine bindirdi..
Şivelerinden ikisinin de doğu kökenli veya İç Anadolu’da yaşayan Kürt kardeşlerimiz oldukları izlenimini edindim.
Aracı süren genç Suriyelide olabilir bugün kimin kim olduğu inanın ayırt edilemiyor.
Çinçin mahallesinin kadınları bugün Suriyeliler gibi konuşmakta ve saçlarını siyaha boyayıp kapanarak yardım istemektedirler..
Birkaç sene önce görmüştüm.
Bir cuma günü Kızılayda yardım toplayan kadınlar ve çocukları otobüse bindiler.
Otobüsün şöförü defalarca akbil basmalarını istediği halde ona yakın kadın ve çocuk ancak bir defa basıp Çinçine kadar seyehat edip orada toluca otobüsten indiler.
Biraz sonra engelli arkadaş hayvan dediği gence yemek getirmesini söyledi.
Para veren emirde veriyordu bir bakıma.
Gücü elinde tutan engelli de olsa karşısındakini ezmekteydi..
Baba oğul gibi birbirlerine yakın olmuş bu arkadaşlar menfaate dayalı bir dostluk kurmuşlardı..
Yemekten sonra çaylarını içtiler..
Uzaktan benim elimde olan çantadan ve tipimden Kuran Kursu için yardım toplayan biri olduğumu anladılar.
Bana dönerek bu topladığınız paradan ne kadar yüzde alıyorsunuz dediler..
Ben de emekli olduğumu Allah rızası için hayır işine çıktığımı söyledimse de bir türlü ikna olamadılar.
Para almadan bu işler yapılmaz hoca geç orayı dediler..
Ne kadar yardım topluyorsunuz deyinde 300-400 lirayı akşama kadar kapı kapı dolaşsam ancak alıyorum dedim.
Birgünde topladığım bu kadar parayı az görerek biz bugünlerde en az iki üç bin lira yardım topluyorum dilenerek dediler..
Engelli arkadaş gence günlük 70 tl.yevmiye veriyormuş yemeği hariç tabii.
30 çarpı 70 tl=2100 tl.
Günde iki üç bin tl.topluyorlarmış.
2000 çarpı 30= 60 000 tl.
Bazen bu miktarda süpriz sonuçlar olabiliyormuş.
Ayrıca Devletten ayda 1500 tl.engelli maaşı alıyormuş.
Bugün birisi sanayide 3500 tl.yardımda bulunmuş ayrıca altındaki engelli tekerlekli sandalyeyide almış.
Hakikaten sandalyenin yeni olduğu her halinden belliydi.
Neyse benimle dalga geçmeye başlamazlar mı birde..
Oturma kalk Hoca yardım topla demez mi ikide bir..
Sigaralarını yaktılar konuşmamız devam ediyor..
Ben dedi genç geçen sene engelliler Derneğinin yardım makbuzlarını yüzde otuzbeş lira karşılığı aldım .
Çoğu makbuzda kestirmiyordu yardımda bulunuyordu,günlük yevmiyem dörtyüz beşyüz lirayı buluyordu demez mi..
Demekki bu işler böyle oluyor.
Engelli adam benimde çocuklarım var Kuran Kursunda okuyorlar İstanbulda dedi.
Yeni aldım bu reno sembol 2015 aracı yarısını ödedim yarısını taksit taksit ödüyorum dilenerek dedi.
Şimdi filan caminin önüne gideceğiz oradan Afyon Kütahya İzmir tüm Türkiyeyi dolaşacağız ramazan boyunca dedi.
Ramazandan sonrada yardım topluyor musun dediğimde yok hocam yetiyor bu kadarı Allah bu millete zeval vermesin dedi.
Biraz sonra engelli arabasını iten genç onu ön koltuğa oturttu.
Hayvan diye seslenen engelli adam lokantadan soda getirmesini söyledi.
Baktım bizden rahattılar iyice arsızlaşmış milletin saf duygularını istismar eden bu adamlardan kurtulduğum için rahatlamıştım.
Hala bana laf yetiştiriyorlardı.
Hoca kalk oturma bugün az toplamışsın diyorlardı.
Sanayi sitelerinde çarşılarda bugünlerde sıkça rast geldiğimiz bu adamlar ve kadınlar yardım almaya layıklar mıydı acaba.
Hoca arkadaşımın izlenimleri burada bitiyor.
Burada aklıma gelen bir kıssayı sizlere anlatmak istiyorum:
Kimin kazandığı para nereye gidiyor bu kıssada izah edilmekte bu durum..
’Malımızın kırkta birini (%2,5) zekat olarak vermek farzdır. Acaba verdigimiz zekatlar kime nasib oluyor?
Allahın veli kullarından Ebu Said Nihavendi,
insanları haram kazanmaktan şiddetle uzaklaştırır, başkalarını aldatmaktan ciddi şekilde kaçındırırdı.
Bağlılarından biri bir gün sordu:Efendi Hazretleri, zekâtımı kime versem acaba?
Çok mânâlı bir cevap verdi:
Gönlünden kime vermek geliyorsa ona ver!
Bunun üzerine mürid, yolda giderken dinlenmekte olan bir âmâya bir kese dolusu altını zekat olarak verdi.
Ertesi sabah aynı yerden geçerken zekâtını verdiği âmânın yanındaki âmâya, şöyle dediğini işitti:
Dün buradan geçen biri, bana bir kese altın verdi, akşam meyhanede güzel bir âlem yaptım.
Böyle bir âlemi şimdiye kadar hiç yapamamıştım. Sağolsun altınların sahibi!
Bunu üzüntü ile dinleyen zekât sahibi, doğruca şeyhine gider ve durumu teessürle anlatır. Şeyhi ona:
Şaşılacak bir şey yok, tam lâyığını bulmuş bir durum der ve elindeki tek akçeyi uzatır:
Al bu da benim zekâtım. Yolda giderken ilk rastlayacağın fakire ver, der.
Alır, yolda rastladığı ilk fakire verir. Fakir sevinçle aldığı akçeyi cebine koyarken koltuk altından bir kuş ölüsü pat diye yere düşer. Bunun izahını, ısrarla isteyince de şöyle anlatır:
Ben altı gündür aç bekleyen bir aile reisiyim. Benim ve ailemin sabrı devam ediyor, ama çocuklarımın ki bitti.
Bu yüzden şu kuş leşini gizlice alıp eve götürüyordum, çocuklarım yiyebilir diye. Ancak sen bana yardımda bulundun, artık buna ihtiyaç kalmadı.
Sırrımı kimseye ifşa etme!
Bu defa geri dönüp, hayretini yenemeyerek durumu şeyhine anlatır. Şeyh, bunda şaşılacak birşey yok, diyerek şöyle izah eder:
Sen kazanırken haram-helâl düşünmüyor, sadece kazanmayı esas alıyordun. Öyle servetin zekâtını böyle kimseler yerler.
Ben kazanırken ise, haram karışmasın diye titriyor, bazen helâlleri bile terkediyordum. Bu sebeple böyle servetin zekâtını da böyle ihtiyaç sahipleri yerler der.
--
Asıl düşünülecek şey, kazancımızın durumudur. Kazandığımız mal, Sarhoşa mı lâyık, gerçek ihtiyaç sahiplerine mi lâyık.
Hazreti Allah helalinden kazanıp, helâl yolda harcamayı nasib etsin.
Bizde esnaflarımızdan fakir talebelerimiz adına yardım almak için günde üç beş saat dolaşıyoruz ama toplanılan para 300-400 tl.yi geçmez ve makbuz karşılığı alınır tamamı akşam derneğe teslim edilir.’
Demek ki bu işli para karşılığı yapan insanlarda varmış.
Yolda belde karşınıza çıkan bu adamlara yardım yaparken biraz daha düşünün kardeşlerim.
Gerçekten muhtaç olanlarla bu işi para toplayıp gece alemlerinde içki mezeleriyle tüketenleri ayırt edin diyorum.
Bir günde iki üç bin lira toplamak bu ramazan günlerinde gerçekten çok kolay.
Bir camii önüne mendil sermekle mümkün ..
Zabıtaların yakaladığı dilencilerin cebinden her zaman yüksek meblağlar çıkmakta ve bir çoğu da bu işleri mafyanın zoruyla yapmakta oldukları da inkar edilemez bir gerçektir..
09.06.2016//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Hocam, guzel bir yazi ve onemli bir konuya deginmissiniz sagolun. Isin diger boyutunuda izninizle ben anlatayim. Eli, kolu, bacagi filan kesik insanlara yardim etmek baska insanlarin da elinin, kolunun, bacagini kesilip dilenmeye zorlanmasina yardim etmek demektir... Boylesi insanlara cok para verildikce, dilenme sanayinin patronlari daha cok masum insanlari madur edip zorla dilendireceklerdir... Devlet aslinda dilenci sanayicilerini ibret alem icin madur edip yaptiklarini kendilerine tattirmali vesselam